Sahip olduğu tarihi değerler, kültürel zenginlikler ve doğal güzellikleri ile dünyanın en popüler 15 turistik ülkesinden birisi olan Macaristan, gelişen ekonomisi ile de adından söz ettiriyor.

Avrupa’yı doğu ve kuzeydoğudaki coğrafyalara bağlayan ulaşım ağlarının kesişim noktasında yer alan Macaristan, gelişen ekonomisi ile Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nin ardından Orta Avrupa’nın en büyük üçüncü ekonomisi olma özelliğini taşıyor. 1989’da SSCB’nin dağılmasıyla birlikte komünist rejimden parlamenter siteme geçen Macaristan, nitelikli ve ucuz işgücü, yatırımcı dostu uygulamaları doğrudan yabancı yatırımlar için ideal bir merkez olurken, 2004’de AB üyeliği sonrası cazibesi daha da arttı.

Dünyanın en popüler 15 turistik ülkesinden biri olan Macaristan’ın başkenti Budapeşte de dünyanın en güzel şehirlerinden kabul ediliyor. Şehri ikiye ayıran Tuna Nehri, Tuna boyunca uzanan birbirinden değerli yapıları ile UNESCO Dünya Mirası olarak kabul edilen ve koruma altına alınan pek çok bölgesi ve tarihi eseri bulunuyor. Dünya üzerindeki en büyük ikinci termal göl Heviz, Orta Avrupa’nın en büyük gölü Balatan ve Avrupa’nın en geniş yeşil arazisi Hortobagy, Avrupa topraklarındaki en büyük sinagog Great Sinagog ve Avrupa’daki en büyük kilise Estergon Bazilikası Macaristan’ın önemli değerlerinden.

Orta Avrupa’da Karpatlarda kurulan ve denize kıyısı olmayan Macaristan, batıda Avusturya ve Slovenya, kuzeyde Slovakya, doğuda Romanya ve Ukrayna, güneyde Sırbistan ve Hırvatistan’la çevrili. Karasal ikliminin etkisi altındaki ülkede resmi dil olarak Macarca konuşuluyor.

Macarların kökeni ve bugünkü Macaristan coğrafyasına nereden geldikleri konusu tartışmalı olmakla birlikte, Kuzeydoğu Avrupa’da yaşayan Fin-Ugor halklarından göçebe topluluklar oldukları ve 9’uncu yüzyıldan itibaren bölgeye yerleştikleri, Macar kavminin de Ugor kavimleri ile Türk kavimlerinin kaynaşması sonucu oluştuğu kabul görüyor. Macar boylarının 896 yılında Arpad önderliğinde Asya’dan Karpat Havzası’na gelerek yerleşmesiyle Macaristan tarihi başladı. Kral İstvan’ın (Stephen) Hristiyanlığı kabul ederek taç giymesiyle de Doğu Roma İmparatorluğu’nun desteğiyle, 1000 yılında ilk Macar Devleti kuruldu. Macar Krallığı çeşitli kesintilerle de olsa 946 yıl varlığını sürdürdü. Bu süreçte de Batının kültürel merkezlerinden biri oldu.

13’üncü yüzyılda Moğol istilasına uğrayan Macaristan, Kral IV Belá döneminde yeniden inşa edildi. Árpad dönemi sonrasında tahta geçen Anjou Hanedanı, ülkeyi 1387 yılına kadar yönetti. Osmanlı güçlerinin bu dönemde Balkanlara genişlemesinin yarattığı baskı merkezi hükümetin otoritesini zayıflatarak, derebeylerini güçlendirdi ve ilerleyen dönemde János Hunyadi’nin oğlu Matthias Corvinus Krallığı ele geçirerek ülke topraklarını Viyana dahil kuzeye ve güneye genişletti.  1458-1490 yılları arasında hüküm süren Kral I. Matthias döneminde Macaristan Avrupa’nın önemli güçlerinden biri haline geldi.

Macaristan ve Osmanlı İmparatorluğu ilk olarak 1375 yılında karşılaştı ve yaklaşık bir buçuk asır boyunca çeşitli aralıklarla karşı karşıya geldi. 1526 yılında gerçekleşen Mohaç Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ne karşı alınan ağır yenilgi ile birlikte krallık topraklarının önemli bir bölümü Osmanlı hâkimiyeti altına girdi. Ülkenin geri kalan kısım Habsburg Hanedanı’nın kontrolü altında kalmış olsa da ülke yöneticileri Macar Kralı olarak taç giydi ve bölge özerk bir krallık olarak varlığını sürdürdü.

Osmanlı egemenliği sona erdi

1673 yılında Macarların önemli bir kısmının yaşadığı Avusturya’nın güneyinde Katolik Avusturya’yı istemeyen İmre Tökeli önderliğindeki Macarlar ayaklandı ve Osmanlı Devleti’nden yardım istedi. Tökeli’nin yardım talepleri 1683 yılında kabul gördü ve Vezir-i Azam Merzifonlu Kara Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı Ordusu Avusturya üzerine sefere çıktı. Bu seferde bozguna uğrayan Osmanlı Ordusu, bundan sonra bölgede sürekli toprak kaybetmeye başladı Türkleri Avrupa’dan tamamen uzaklaştırmak isteyen Papalığın da yardımıyla Avusturya Budin’i yeniden ele geçirdi, sonraki birkaç yıl içinde Temeşvar ve çevresindeki bölgeler dışında tüm Macaristan Osmanlı Devleti’nin elinden çıktı.  İngiltere ve Hollanda arabuluculuğunda, Lehistan, Venedik, Avusturya ve Osmanlı Devleti arasında imzalanan 1718’de Karlofça Antlaşması ile bu toprak değişiklikleri resmen kabul edildi. Bu antlaşma ile Temeşvar da kaybedildi ve Macaristan yaklaşık 150 yıl sonunda Osmanlı’dan ayrıldı.

Osmanlı Devleti bölgeden çekilmesinden itibaren Macar Krallığı 1867 yılına kadar Habsburg hâkimiyetinde önce Roma Germen İmparatorluğu’nun, daha sonra da Avusturya İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. Habsburg yönetiminde Macarlar kendi anayasa ve meclislerine sahip olsalar da meclis üyeleri hanedan tarafından tayin edilmişti. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, 1’inci Dünya Savaşı’nda alınan yenilginin etkisiyle 1918’de dağıldı ve iki devlete bölündü. 1’inci Dünya Savaşı sonunda imzalanan Trianon Antlaşması sonucunda ise Macaristan, ‘anayurt’ olarak kabul ettiği Karpat Havzası’ndaki topraklarının önemli bölümünü kaybetti ve 10 milyon Macar, ülke dışında kaldı. Günümüzde de Macaristan’a komşu ülkelerde önemli sayıda Macar azınlık yaşıyor.

10 Şubat 1947 tarihinde imzalanan Paris Antlaşması ile Macar sınırları, 1937 sınırları doğrultusunda yeniden belirlendi ve ülke Komünist Sovyet Blok içinde yer aldı. “Doğu Bloku”nun yıkılmasının ardından 23 Ekim 1989 tarihinde yapılan Anayasa değişikliği ile Parlamenter demokrasi rejimine geçen Macaristan önemli bir değişim sürecine girdi.

Serbest piyasa ekonomisine geçiş

Bu dönemde demokratikleşme ve insan hakları alanlarında önemli gelişmeler sağlandı, gerçekleştirilen ekonomik reformlar ile serbest piyasa ekonomisine geçiş süreci de başladı. Böylece, AB ülkeleriyle olan ticari ilişkilerini güçlendirmeye başlayan Macaristan, 2004’te AB’ye tam üyeliğin olmasının da etkisiyle yabancı yatırımcılar açısından yeni bir pazar olarak değerlendirildi ve doğrudan sermaye ve nakit girişi ekonomik canlanmanın temelini oluşturdu. Macaristan, 2000’lerin sonlarında yaşanan küresel ekonomik krizden olumsuz etkilenmesine karşın 2010’lu yıllarda yeniden hızlı bir büyüme trendi yakaladı ve 2013-2018 aralığında ortalama yüzde 4’ün üzerinde bir büyüme sağladı. Ülke ekonomik açıdan hâlâ gelişim sürecinde. 

Dış ticarette makine önde

İhracat odaklı bir ekonomiye sahip olan Macaristan, dış ticaretinin büyük bir bölümünü AB ülkeleriyle yapıyor. Euro’ya geçiş için gerekli hazırlıkları da sürdüren ülkede, temel ürün gruplarına göre dış ticaretinin dağılımında makineler, elektronik eşyalar ve nakliye araçları ülkenin ithalat ve ihracatında ana sektörler olarak öne çıkıyor. İthalatın yaklaşık yüzde 50’sini, ihracatın ise yüzde 60’ını bu üç sektör gerçekleştiriyor.

İhracatta yaklaşık yüzde 80’lik pay ile AB ülkeleri ilk sırada yer alıyor. Ülkede, 2018 yılında toplam dış ticaret hacmi 125,8 milyar doları ihracat, 121,2 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 247,1 milyar dolar olarak gerçekleşti. En önemli dış ticaret ortağı gerek ihracatta gerekse ithalattaki yüzde 25’in üzerindeki payı ile Almanya. Macar hükümeti, hem ihracat yapılan ülkeleri hem de Macaristan’da yatırımı bulunan ülkeleri çeşitlendirmek amacıyla 2010’da “Doğuya Açılım” politikasını, 2015’te ise “Güneye Açılım” politikasını başlattı. Macaristan, yabancı yatırımcıları destekleme konusunda Orta ve Doğu Avrupa’da lider durumda bir ülke.

Ülkede üretim ve hizmet sektöründe yabancı sermaye ağırlıklı rol oynuyor. Otomotiv, elektronik, maden, otomotiv, tekstil, inşaat, metalürji, gıda, enformasyon-iletişim teknolojileri, tıbbi teknoloji ve ilaç sektörleri ülkenin önde gelen sanayi alanları. Ülke ekonomisinin taşıyıcı gücü hizmet sektörü. Ülkenin avantajlı coğrafi konumu sayesinde lojistik, ayrıca bankacılık ve turizm sektörleri de ön planda bulunuyor.

Ülkede hayvancılık ve sınai tarım da gelişmiş durumda. Başlıca ürünler; buğday, mısır, patates, şeker pancarı ve ayçiçeği olarak öne çıkıyor. Öte yandan sığır, domuz ve kümes hayvanı yetiştiriciliği de yaygın olarak görülüyor.

Türkiye ile Macaristan arasındaki ticari ilişkiler de son yıllarda hızla gelişiyor. 1997 yılında imzalanan serbest ticaret anlaşması ve Macaristan’ın AB üyeliği sebebiyle feshedilen bu anlaşma yerine 2004 yılında imzalanan Gümrük Birliği anlaşmasının ardından yükselişe geçen ticari ilişkiler, 2013 yılında 5 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefinin konulmasını beraberinde getirdi. Karşılıklı ticaret hacmi 2018 yılında 1,15 milyar doları Türkiye’den Macaristan’a ihracat, 1,39 milyar doları ithalat olmak üzere toplamda 2,55 milyar dolar olarak gerçekleşti. Türkiye’den Macaristan’a ihraç edilen başlıca ürünler; otomobil ve motorlu taşıtlar, kara yolu taşıtları için yedek parça, demir-çelik ürünleri, alüminyum, bakır teller, plastik eşya, traktör ve mücevherat. Macaristan’dan ithal edilen başlıca ürünlerse; otomobil, canlı büyükbaş hayvan, kara yolu taşıtları için yedek parça, azotlu bileşikler, büro makineleri, elektronik cihazlar, havalandırma cihazları ve bilgisayar.

Tarih kokan şehir

Macaristan taşıdığı kültürel zenginliği, tarihi hazinesi ve doğal güzelliği ile her dönem Avrupa’nın en çok turist çeken ülkelerinin başında geliyor. Şarkılara, şiirlere, filmlere konu olmuş, Budapeşte’yi Buda ve Peşte olarak ikiye ayıran Tuna Nehri ise şüphesiz, şehrin görülmeye değer en önemli güzelliklerinden biri. Tuna Nehri’nde tekneye binip her yanı tarih kokan şehrin iki yakasını boylu boyunca izlemek şehirde yapılacak en güzel aktivitelerden ilki.

Parlamento Binası da Macaristan da görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Şehrin sembolleri arasında yer alan Parlamento Binası, Almanya ve İngiltere Parlamento binalarından sonra, Avrupa’nın en büyük 3. Parlamento binası olma özelliğini taşıyor. 1849 yılında yapılan ve Buda ile Peşte bölgesini birbirine bağlayan ilk köprü olan ve 2. Dünya Savaşı’nda büyük hasar gören Chain Bridge da mutlaka görülesi gereken eserlerden biri. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde bulunan Buda Kalesi ve Budapeşte Tarih Müzesi de ziyaret edilmesi gereken önemli yapılardan.

Budapeşte’de Tuna Nehri’nin farklı noktalarında yer alan ve şehirle bütünleşen heykeller de görülmeye değer. II. Dünya Savaşı sırasında ölen Yahudiler anısına yapılan “Tuna kıyısındaki ayakkabılar” ve Küçük Prenses heykeli şehrin simgeleri olmuş.

Budapeşte şehrinin en büyük meydanı olan Kahramanlar Meydanı, Tuna Nehri içinde yer alan Margaret Adası, Matthias Kilisesi, Fisherman’s Bastion, dünyanın en büyük ikinci termal gölü olan Heviz Gölü, denize kıyısı olmayan Macaristan’da Macar Denizi olarak anılan Orta Avrupa’nın en büyük gölü Balaton, şirin evleri, bozulmamış mimarisi ile Szentendre Kasabası, aynı zamanda dünyanın en büyük sinagoglarından da biri olan Budapeşte’de bulunan Büyük Sinagog, özellikle kalesi ile tanınan Estergon Şehri, kalesi, termal tesisleri, tarihi binaları, Türk minaresi ve kırmızı şarapları ile tanınan Eger şehri,  ülkede gezip görülecek önemli yerlerin başında geliyor.

13 bilim adamı Nobel aldı

Şimdiye kadar 13 Macar bilim adamının Nobel kazandığı ülkede fizik, matematik, kimya ve mühendislik alanında başarılı çalışmalar yapılıyor. Dünyanın ilk teknik üniversitesi 1735 yılında Selmecbánya’da kuruldu. Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi (BME) üniversite düzeyi ve yapısı ile dünyadaki en eski teknoloji kurumu olarak kabul ediliyor.

İki ülkenin ticaret hacmi 36,9 milyon dolar

Türkiye’nin Macaristan’a toplam AİM ihracatı 2017’de 347 bin dolarken, 2018’de bu rakam 291 bin dolara düştü. 2019’da ise bu rakam hızlı bir şekilde yükselerek 655 bin dolar seviyesine ulaştı. Macaristan’ın toplam AİM ithalatı ise 2017’de 37 milyon 898 bin dolar, 2018’de 61 milyon 891 dolar, 2019’da ise 37 milyon 585 bin dolar olarak gerçekleşti. Türkiye’nin toplam AİM ihracatı da 2017’de 83 milyon 821 bin dolar, 2018’de 102 milyon 511 bin dolar, 2019’da 98 milyon 17 bin dolar oldu.

Türkiye, 2019’da Macaristan’a 338 bin dolar ile en fazla testere makineleri sattı. Onu 2’inci sırada 200 bin dolar ile Çeşitli Makina İşlemlerini Bu İşlemler Arasında Alet Değiştirmeden Yapan Makinalar takip etti. 3’üncü sırada ise 35 bin dolarla Bükme veya Birleştirme Makinaları yer aldı. Macaristan’ın bir makine ithalatçısı, Türkiye’nin de iyi bir makine imalatçısı olduğu düşünüldüğünde, iki ülke arasında ciddi bir ticaret potansiyeli olduğu ortaya çıkıyor. Rakamlar da bu düşünceyi destekliyor. İki ülke arasındaki toplam ticaret hacmi, 2019 verilerine göre 36 milyon 930 bin dolar.