Çetin Ünsalan – Gazeteci / [email protected]

Zorlu koşullardan geçildiği bir süreci, pandemi başlığı altında geride bıraktığımızı umuyorum. Fakat asıl kritik dönemin bundan sonra başladığını da dile getirmek isterim. Zira finansman yönetiminden insan kaynağına, müşteri ilişkilerinden tedarik zincirine kadar her bir başlığın ayrı ayrı dikkatle ele alınması gerekiyor.

Elbette yeni bir ekonomik sürece girilirken, reel sektörün önündeki yegane başlık bunlar değil. Günlük koşuşturmacaların içinde mutlaka hassasiyet gösterilmesi gereken kişisel verileri koruma ve yeşil mutabakat başlığı da ıskalanmamalıdır.

Zira kişisel verilerde sadece maddi cezalardan değil, bir firmanın itibarından öz sermayesine kadar hayatına mal olabilecek yaptırımlardan söz ediliyor. Bu meselede Türkiye de KVKK, AB’de GDPR üzerinden sert yaptırımlar gelmiş halde. O nedenle acil gündem başlıklarından biri bu.

Bir diğer kritik konu ise yeşil mutabakata uyum, AB ile çalışan firmaların ağırlığını dikkate aldığınızda sektörün ana başlıklarından biri olmaya aday. Öncelikle tüm uluslararası raporlar iklim sorununun bir kriz haline dönüştüğünü vurguluyor ve konu artık iklim krizi olarak adlandırılıyor.

Yani mesele dünya ekonomi aktörleri içerisinde artık öncelikli sırada. Belki bir ürün satarken, belki finansman kullanırken karşınıza çıkacak bu unsuru göz ardı etmemelisiniz. Elbette dünyamızı korumalıyız ve ona uygun üretim metotları geliştirmeliyiz.

Ama ben biraz da konuyu abartarak ve kimsenin öyle olmadığını da bilerek dünyanın en çıkarcı yaklaşımı üzerinden meseleyi gündeminize taşımak istiyorum. Diyelim ki; çevre ve benzeri hiçbir konuyu umursamıyorsunuz. Bunların da gereksiz gündemler olduğunu düşünüyorsunuz.

O zaman dünyanın meseleye en çıkarcı olarak bakan firması bile bilmeli ki, çok kısa süre sonra ürün ya da hizmetlerinizin kalitesine sıra, çevreye uygun faaliyetinizden sonra gelecek.

Yani alıcı önce çevreye duyarlı enerji kullanıp kullanmadığınızdan karbon ayak izinize kadar tüm bu başlıkları sorgulayarak sizinle masaya oturacak. Aksi halde almayacak ya da sattığınıza değmeyecek marjlarla talepte bulunacak.

Çünkü yeşil mutabakat aynı zamanda bir vergilendirme ve cezalandırmayı da beraberinde getiriyor. Mesela Avrupa Birliği’nin son dönemde aldığı kritik bir karar var. Karbon sınır düzenleme mekanizmasıyla sadece çevreyi korumayı değil, aynı zamanda gelir elde etmeyi de hedefliyorlar.

“Karbon Sınır Düzenleme Mekanizması 2030 yılında yürürlüğe girdiği zaman yıllık tahmini 10 milyar avro gelir sağlayacak. Avrupa Komisyonu 2023 yılından itibaren şirketlerin geçiş sürecine başlaması için kademeli bir vergi uygulamasına başlayacak.” Haberin kaynağı Financial Times…

Ama belki de bu yazıyı okuduğunuzda mesele çoktan Avrupa Komisyonu’ndan karar olarak önünüze gelmiş olacak. Velhasıl kelam artık eski yöntemlerle iş yapmak nasıl mümkün değilse, dünyanın sıfır karbon politikası yürüttüğü süreçte eski bakış açılarıyla iş yapmak da olanaksız.

O nedenle temiz enerjiden başlayarak verimliliği esas alan, müşterinin talebinin bu yönde değiştiğini bilen bir bilinç içinde hareket etmeli ve çok geçmeden yola çıkan firmalara sahip olmalıyız.

Aksi takdirde hem dünya ekonomisinden dışlanmaya hem müşteri bulamamaya, bulsak da vergiler ve cezalar nedeniyle rekabetçi fiyata ulaşamamaya ramak kaldı. Takdir sizin…