Pandemi sürecinde Çin’in adil rekabete zarar vermesinden etkilendiklerini söyleyen MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “KOBİ ağırlıklı yapımızdan kaynaklanan esnek, çevik ve dayanıklı bünyemizle, bu değişime çok çabuk ayak uydurabiliriz; yeter ki likidite sıkıntısına düşmeyelim” dedi. 

Kovid-19 pandemisi ile durma noktasına gelen dünya ticareti içerisinde savaşan makine sektörü, yaşadığı sıkıntılara karşın, esnek ve dayanıklı yapısı ile iyi bir sınav veriyor. Pandemi sürecinin etkileri azalarak sürmeye devam ederken, makine sektörünün genel ihracatı da bu durumdan payını aldı. Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu, bu dönemde firmaların sipariş kaybı yaşarken, orta teknolojili makine imalatının en büyük merkezi Çin’in hızla toparlandığını ve herkesten önce yeniden üretime başladığını söyledi. Çin’in adil rekabete zarar verdiğini dile getiren Karavelioğlu, hastalığın merkezi Batı’da yoğunlaştıkça pazar kayıplarının da yükseldiğini kaydetti.

3’üncü çeyrekte endişe kaynaklı stok talebinin toparlanmaya neden olduğunu belirten Karavelioğlu, kapasitelerinin 3’te 1’inin hâlâ boşta olduğu bu dönemde ölçek sorununun da sürdüğünü ifade etti. Doğu makinelerinin Türkiye’de paylarını ciddi ölçüde artırdığına değinen Karavelioğlu, bu durumun üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir vaka olduğunun altını çizdi.

Başta hizmet dalları olmak üzere, bazı sektörlerde yüzde 90’a varan oranlarda dövizle borçlanma tercihinin makine sektöründe yüzde 50 civarında tutulduğunu bildiren Karavelioğlu, bu durumun sektörün risk algısının ne kadar gelişmiş ve belirleyici olduğunu gösterdiğini vurguladı. 

Makine sektörünün ağırlıklı olarak KOBİ yapısından kaynaklanan esnek, çevik ve dayanıklı bünyesiyle bu değişime çok çabuk ayak uydurabileceklerine değinen Karavelioğlu, “Yeter ki likidite sıkıntısına düşmeyelim” dedi.

Kutlu Karavelioğlu ile makine sektörünün 2020 yılında neler yaşadığını ve 2021 yılında sektörü nelerin beklediğini konuştuk…

‘Yerlileşme teşvikleri yabancı sermaye için de bir cazibe alanı oluşturur’ Makine sektörü 2020 yılını, pandemi şartlarında nasıl geçirdi?

Türkiye’nin Makinecileri olarak, mevcut pazarlarımızdaki etkinliğimizi artırma ve alternatif pazarlarda yeni ilişkiler kurma hedefiyle başladığımız yeni yıla iyi bir başlangıç yaptık. Fakat koronavirüsün etkisi Batı’ya doğru kaydıkça, dünya ticaretindeki duraksamadan herkes kadar biz de etkilenmeye başladık. İlk 3 aydaki toplam ihracatımızın 4,3 milyar dolar seviyesinde olduğu bu dönemde, geçtiğimiz yılın ilk çeyreğine göre ihracat artışı yüzde 0,4 seviyesinde kaldı. Bu dönemde firmalarımız sipariş kaybı yaşarken, orta teknolojili makine imalatının en büyük merkezi Çin’in hızla toparlandığını ve herkesten önce yeniden üretime başladığını gördük. Avrupa’da yaşanan duraksamayı kendi lehine çevirmeyi amaçlayan Çin’in girişimlerine karşı, yaşadığımız ekonomik kaybı telafi edilebilmek için, söz aldığımız tüm platformlarda sektörümüzün küresel entegrasyonunu güçlendirecek yeni bir planlama yapılması gerektiğine dikkat çektik. Tam da işaret ettiğimiz gibi, bu süreçte başta İtalyan, İspanyol ve Fransız makine imalatçıları olmak üzere, pek çok Avrupalı KOBİ büyük pazar kaybı yaşadı. Daha erken üretime başlayan Uzak Asya ülkeleri, oluşan bu boşlukları doldurmak için birbiriyle yarıştı. Özellikle yılın ikinci çeyreğinde Uzak Doğu’dan gelen ara mal stoklarımız tükendikçe bizim de sorunlarımız arttı. Hastalığın merkezi Batı’da yoğunlaştıkça pazar kayıplarımız da yükseldi.

Makine sektörünün 2020’deki ihracatını ve potansiyelini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Makine imalatçıları olarak, bu süreçte toplam cirolarımızın sınırlı bir kısmını sağlayan yedek parça ve bakım-onarım hizmetleriyle ayakta kalmaya çalıştık. Büyük bir özveri göstererek, nitelikli kadrolarımızı korumak için mücadele verdik. Küresel ticaretin duraksama noktasına geldiği ikinci çeyrekte ihracatımız, önceki yılın ikinci çeyreğine göre yüzde 27 daraldı. Yılın ilk yarısında, önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13,6 düşüş yaşayan sektörümüz 6 ayı 7,6 milyar dolar ihracatla tamamladı.

‘Endişe kaynaklı stok talebi, toparlanma oluşturdu’

3’üncü çeyrek açısından, dünya Kovid-19 ile mücadelede iyimser senaryoların uzağında kalsa da küresel sanayi üretiminde, özellikle Temmuz ayından itibaren hızlı bir toparlanmanın olduğunu ve sanayi malı ihraç fiyatlarındaki düşüşün korkulandan daha sınırlı kaldığını ifade edebilirim. Tabii bu toparlanma biraz da pandemi ile ilgili endişelerden kaynaklandı. Çünkü gelişmiş ülkelerin birçoğu, üretimleri hâlâ devam ederken daha çok stok tutarak muhtemel bir ikinci dalga için tedbirli olmayı tercih etti.

Hedef pazarlarda topyekûn bir kapanma olmazsa, kalan iki ayda geçen yılın ihracat rakamlarına yaklaşabileceğimize inanıyorum. Şu anda AB ülkelerinde pandemide ikinci dalga etkisiyle kısmı bir kapanma yaşanıyor fakat vaka sayısının artışına göre kısıtlamalar artsa da Noel tatiline kadar AB genelinde fabrikalar kapanmayacak gibi görünüyor. Aşı çalışmaları konusunda gelen olumlu haberler de geleceğe dair umutlarımızı artırıyor.

‘Çin adil rekabete zarar veriyor’

Sizce makine sektörü ihracatçılarını 2021 yılında neler bekliyor?

Kovid-19 ile mücadelede zor bir süreç yönetilmeye çalışılırken, Çin’in adil rekabete zarar veren politikası, tüm makine imalatçılarını sıkıntıya sokmaya devam ediyor. Ülkesine girmek isteyen Batılı firmalara büyük kısıtlamalar getiren Çin, kendi imalatçılarına verdiği desteklerle uluslararası ihaleleri doğrudan etkilemeye devam ediyor. Çin’in rekabette kural tanımazlığı sadece en büyük üretici ülkelerin değil, bütün dünyanın en öncelikli konularından biri haline geliyor.

Çin’in bütün dünyaya makine ihracatı farklı sınıflandırmalara göre yüzde 5 ila 27,1 azalmışken, Türkiye’nin Çin’den makine ithalatı, ilk 3 çeyrekte geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 50,9 gibi rekor bir artış gösterdi. Türkiye her ay 500 milyon dolardan fazla bir miktarı Çin makinelerine ödeyerek 9 ayda 4,5 milyar dolar dış ticaret açığı oluşturdu. Uzak Doğu’dan makine ithalatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 36,9 artarak 6,8 milyar dolara ulaştı.

Kapasitelerimizin 3’te 1’inin hâlâ boşta olduğu bu dönemde ölçek sorunumuz sürerken, Doğu makinelerinin ülkemizdeki paylarını olmadık ölçüde artırması ve bir nevi işgal altında kalmamız, üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir vaka olarak öne çıktı.

‘Verilen destek ve teşvikleri süratle katma değere dönüştürüyoruz’

Gelir dağılımının küresel bazda bozulduğu, birçok ülkede dev holdinglerin ve teknoloji şirketlerinin vergi dahi ödemediği pandemi sürecinde, makine sanayii gibi katma değeri yüksek sektörlerin öneminin daha da artırdığına inanıyoruz. Krizlerin yarattığı etkiyle küreselleşmiş üretim tekrar evine, bölgesine dönmeyi beklerken Almanya’da ve genel olarak Avrupa’da bu geri dönüşler için yeni mali destek planlarının hazırlandığını görüyoruz.

Şu anda ilaç ve kimya sanayilerinde başlayan bu dönüşüm, makine sektörünü de hızla içine alacak. Komponent ve ara malını ithal ederek büyümüş makine dallarımızın öncelikli ihtiyaçlarından başlayarak hayata geçireceğimiz yerlileşme teşvikleri başta Batı sermayesi olmak üzere yabancı yatırımcılar için önemli bir cazibe alanı oluşturacaktır. Bunun için çok uygun bir zemin var.

Türkiye’de makine imalatçıları görece az ve mümkün mertebe iç kredi kullanarak, işlerini öz kaynaklarıyla finanse ediyorlar. Toplam kredi borçları içinde döviz kredilerinin payını sınırlı tutuyorlar.  Toplam ihracatın yüzde 11’ini yapan makine imalat sektörünün borcu, 30,1 milyar TL ile tüm sektörlerin toplam borçları içinde yüzde 1,5 paya sahip. Genel imalat sanayii borcunun ise yüzde 4’ünü oluşturuyor. Başta hizmet dalları olmak üzere bazı sektörlerde yüzde 90’a varan oranlarda dövizle borçlanma tercihinin makine sektöründe yüzde 50 civarında tutulması, risk algımızın ne kadar gelişmiş ve belirleyici olduğunu gösteriyor.

İhracatta yerli katma değer oranı en yüksek sektörlerden biri olarak döviz ihtiyacımız da görece düşük. Buna rağmen, daha rekabetçi fiyatlar verebilmemize imkân sağlasa da kur artışlarından kaygılanmıyor değiliz. Üretim süreçlerimizin uzunluğu, gelir-gider dengemizi senelere sari biçimde sağlayabilmek bakımından öngörülebilir bir enflasyon kur ilişkisini önceliyor. Verilen destek ve teşvikleri süratle katma değere dönüştüren makine sanayi, döviz kazandırıcı, ithal ikameci sektörlere ihtiyacın çok arttığı bu dönemde bizce finansal kaynaklardan daha fazla pay almayı hak ediyor.

‘Esnek, çevik ve dayanıklı bünyemizle değişime hazırız’

Makine sektöründe faaliyet gösteren ihracatçılara 2021 yılı için tavsiyeleriniz nelerdir?

Karantina süreci tüm toplumlarda yaşam tarzının sorgulandığı, gerçek imkân ve ihtiyaçların net biçimde ortaya çıktığı bir dönem oldu. Bunun tüketim ve yatırım ortamı üzerinde derin izleri olacaktır. Tüketim alışkanlıklarındaki değişimin hangi sanayi dallarını nasıl etkileyeceği, hangilerinde yatırım ihtiyacı artarken hangilerinde atıl kapasiteyi büyüteceği henüz bilinmiyor. Fakat biz ağırlıklı KOBİ yapımızdan kaynaklanan esnek, çevik ve dayanıklı bünyemizle, bu değişime çok çabuk ayak uydurabiliriz; yeter ki likidite sıkıntısına düşmeyelim.