Çetin Ünsalan – Gazeteci / [email protected]

Herkesin dilinde değişen ekonomi anlayışı var. Aslında bu konuda uzmanlar, meseleyi takip edenler uzun zamandır uyarıyordu ama bizim şu ‘böyle gelmiş, böyle gider’ anlayışımız yok mu; en büyük engelimiz o.

Belki geçmiş dönemlere baktığımızda geçerli olandı; fakat değişimi doğru okumadan, ona uyum sağlamadan ayakta kalabilmenin olanaksız hale geldiğini bir dönemin kapısını araladık. Meseleye bu çerçevede baktığımızda da yine eksik tartıştığımızı düşünüyorum.

Biraz pandemi koşullarının etkisiyle, belki bundan yıllarca sonra gerçekleşecek bir tam otomasyon ya da tam dijitalleşme üzerinden bugünü okumak, tüm gelişmeleri yok saymakla aynı kefede değerlendirilmesi gereken bir yaklaşım.

Bunun bir geçiş dönemi öngördüğünü bilmeliyiz. Fakat bu geçiş süreci nasıl olacak? Sanırım en kritik konuların başında bu geliyor. Başta küçük ve orta boy işletmeler olmak üzere, bu süreci okuyamayanlar, yani şapkadan tavşan çıkmasını bekleyenler ya da korkanlar büyük bir hayal kırıklığına uğrayacak.

Dijitalleşme dönemi neredeyse tam anlamıyla bir dönüşüm olarak anlatılıyor. Bu dönüşümün de üretim metodolojisinden başladığı düşünülüyor. Oysa otomasyona geçişle birlikte başlayan zaten bir süreç vardı.

Bugün ya da önümüzdeki dönemlerde biraz daha artan ivmeyle şekillenen bir üretim ya da iş yapma biçiminden başka bir şeyler karşılaşmayacağız. Genellikle sihirli sözcüklere bayıldığımız için de bugünden karanlık fabrikaların hayalini kuruyoruz.

Buna maddi olarak ulaşamayacaklarını düşünenler ise, ‘gittiği kadar gitsin’ diyerek tam bir umursamazlık ya da umutsuzluk kıskacına giriyorlar. Oysa hiçbir şey bu kadar siyah beyaz değil.

Asıl değişimin makinelerde, yazılımlarda, üretim süreçlerinde ya da pazarlama kanallarında olacağını zannedenlerin büyük bir yanılgı içerisinde olduğunu düşünüyorum. Çünkü asıl değişim, bakış açısında, işi algılayış biçiminde, işi oluşturan dağıtım kanalı aktörlerinden, çalışan ve müşteri ilişkilerine kadar her aşamada, yani anlayışta oluşacağını görmemiz gerekiyor.

Tam da bu aşamada en büyük kırılmayı patron egolarını tırpanlayarak başlamakta fayda var. Çünkü dünün ekonomisinin işveren rolü büyük bir değişime uğraşacak. Artık verdiğiniz iş ilanına başvuranlar arasından seçim yapabileceğiniz bir noktada değilsiniz. En azından yakın gelecekte olmayacaksınız.

Bugünün işsizlik gerçeği ışığında bir süre daha durum böyle gidebilir. Ama bilhassa Z kuşağının iş piyasasına dahil olmasıyla birlikte tüm ezberlerinizi bozmanız gerekiyor. Bunun için de 3-4 seneden fazla zaman yok.

Bugün size gelen stajyerlerden rahatlıkla sağlamasını yapabileceğiniz bu durumu yorumlarken, ‘bunlardan bir şey olmaz’ diye içinizden geçirdiğinizi duyar gibiyim. Lakin düşünmeniz gereken ‘ben bunların tercih edeceği bir firma olabilir miyim’ şeklinde olmalı.

Zira beğenmediğiniz o gençler, aynı zamanda gelecekteki tüketiciniz de olacak. Bu halleriyle de tüketim eğilimlerinden, üretim şartlarına kadar her şeyi, ama en çok da insani bakış açınızı değiştirmenizi gerektiriyorlar.

Artık nitelikli olmayan insanların insan kaynağı sayılmayacağı, nitelikli olanların da işe alınan değil, firma tercih eden kişiler olacağını bilmemiz gerekiyor.  Bundan böyle patron çalışan değil, belli bir noktada bilgisini ve elindeki fırsatları birleştirerek, ortak değer yaratan insanlar ya da partnerler olarak birbirimizi tanımlamamız lazım.

Kimsenin girdiği iş yerinden emekli olmayacağı, belki Z kuşağı açısından meseleye yaklaştığınızda ömür boyu o işi yapmayacağı bir ortamdan söz ediyoruz. Nitekim araştırmalar Z kuşağında olan birinin ömrü boyunca 7 meslek yapacağını, bunun 5 tanesinin ise henüz ortada olmadığını bize gösteriyor.

Artık bir sermaye – yetenek uzlaşmasıyla gelen partnerlik sistemi söz konusu olacak. Bu süreç içerisinde de sadece ortaya bir ürün çıkaranlar değil, ürünle birlikte dünyaya değer sunanlar, çevreye saygı duyanlar, patronculuk oynamak yerine yol arkadaşlığını benimseyenler ayakta kalacak.

Şimdi başa dönüp tekrar soralım. Yeni kuşağa ve onun ekonomik anlayışına, birlikte iş yaparken de tercih edilmeye hazır mısınız? Değilseniz artık değişime nereden başlayacağınızı biliyorsunuz demektir.