Çetin Ünsalan – Gazeteci / [email protected]

İhracat bir ülke, bir sektör ve bir firma için son derece kritik başlıklardan biri. Ürettiğinizi sadece iç pazarda değil, dünyanın farklı noktalarına sattığınızda firmayla birlikte ülkenin de kazandığı bir sistemi yaratmak mümkün hale gelir.

Firma özelinde meseleye baktığınızda, şayet yapılan iş artı vermiyorsa, iş insanları genellikle bunu artıya çevirmenin yollarını arar; olmuyorsa da vazgeçer. Yani hiçbir firma temsilcisine zararına iş yaptıramazsınız.

Fakat aynı durumu sektörler ve ülke geneline yaydığınızda durum değişiyor. Sürekli arttırılan bir ihracat rakamı üzerinden meseleyi tartışıyoruz. Oysa günün sonunda cari açık probleminin de en önemli nedeni olan dış ticaret açığının bu düzlemde masaya yatırılması lazım.

Şimdi size firmanızla ilgili bir soru yöneltmek istiyorum. 10 TL’lik mal alıp, 7 TL’lik mal satmanız söz konusu olsa, bu durumu devam ettirme kararı alır mısınız? Hesap kitap bilen hiçbir iş insanının buna olumlu yanıt vereceğini sanmıyorum.

O zaman Türkiye’nin de meseleye ihracat değil, dış ticaret olarak yaklaşması gerekmez mi? Biz ihracat rekoru kırma hedefi üzerinden gidiyoruz. Fakat yıllardır ihracatımızın içinde yüksek teknoloji ve Ar-Ge çıktısı ürünlerin payını arttıramıyoruz.

Bununla da bitmiyor. Sektörler kaç dolarlık ihracat yaptığı üzerinden yarışa girmiş halde. Oysa bir sektörün değerlendirilebilmesi için, ortaya koyduğu dış ticaret hacmindeki artı veren payının ne olduğu önemlidir.

Bu nedenle ben 5 milyar dolar ihracat, 7 milyar dolar ithalat yapıp ihracat oranıyla övünen bir sektördense, 200 milyon dolar ihracat yapıp, 100 milyon dolar fazla veren bir sektörü daha çok tercih ederim.

Benim için Türkiye adına daha faydalı bir grafik sergiliyordur. Zira meseleye toplamda baktığımızda birinin sonunda cebinizden para çıkar, diğerinde kasaya para kalır. İhracat rakamları üzerinden sektörleri büyük küçük diye nitelendirmek işte bu nedenle hatalıdır.

Ben AİMSAD çatısı altında buluşan bu sektörün dış ticaret performansını o nedenle önemsiyorum. Çünkü günün sonunda Türkiye’nin kasasına artı değer yaratıyorlar. Peki bu son derece önemliyken, yeterli mi?

Bu aşamada sektöre AİMSAD öncülüğünde çok büyük bir görev düştüğüne inanıyorum. Artı veren, yani gün sonunda kasaya para koyan bir yapı olarak bu modeli Türkiye’ye anlatmak durumundalar.

Üretim yapısını, buradaki farklılaşmayı, yerli katkı payı oranını, neyin ithalatının yapılmasının sonuçta sektöre, üreticiye ve ülkeye değer kazandırdığını ve bu yapıyı nasıl oluşturduklarını 81 ilde anlatmaları gerektiğini düşünüyorum.

Aksi takdirde çok fazla ihracat yaparak, günün sonunda açık veren bir ekonominin istediği noktaya gidebilmesi mümkün değil. Artı veren bir sektör olarak AİMSAD öncülüğünde bu başarının anlatılması, TOBB ile ilişkiye geçilerek, 81 ilde başka sektör mensuplarına ilham verecek yaklaşımların, deneyimlerin paylaşılması gereği hasıl olmuştur.

Yoksa biz sadece ihracatı yarıştırayım derken, Türk reel sektörünü sürekli zarar eden bir yapıya koşturuyoruz. Dernek bu açıdan tüm kollarıyla Türkiye’ye dış ticaret fazlası veren bir sektör olmanın sırrını aktarmalıdır.

Bu da AİMSAD öncülüğünde sektörün üzerine düşen tarihi bir görevdir.