Ege Bölgesi’nin güneydoğusunda bulunan Denizli, gerek tarihi zenginliği, gerek kültürel mirası, gerek doğal güzelliği ile yerli ve yabancı turistlerin gözbebeği bir şehir…

Ege, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleri arasında bir geçit görevi gören, hem doğal, hem kültürel özellikleriyle UNESCO Dünya Mirası Listesine girmiş 29 yerden biri olan Pamukkale’yi bünyesinde barındıran, birbirinden değerli 19 antik kenti, horozu, kıymetli buldan kumaşı, doğal güzellikleri ve coğrafyası ile bir turizm cenneti Denizli…

Denizli’de termal su ve ikliminin uygunluğu nedeniyle ilk yerleşim izleri Kalkolitik döneme kadar uzanıyor. Tarihin her döneminde kesintisiz yerleşime sahip olan Denizli’de şu ana kadar belirlenen 19 Antik Şehir ve 1000’e yakın kültürlü tescilli varlık bulunuyor.

Denizli Ege bölgesinde olmasına rağmen, iklim olarak Ege Bölgesi’nin iklimi tamamen görülmüyor. Kıyı kesiminden iç bölgelere geçit yerinde olduğundan, az da olsa iç bölgelerinde karasal iklim hissediliyor. Denizli’de dağlar denize dik olarak uzandığından denizden gelen rüzgarlara açık. Kışlar ılık ve yağışlı geçiyor.

Denizli’de turizmin lokomotifi bembeyaz travertenleri ile Pamukkale. Kapadokya ile birlikte yabancıların Türkiye’de en çok görmek istedikleri doğal güzelliklerin başında gelen, dünyada eşi benzeri bulunmayan, hem arkeolojik ve hem de doğal sit alanı turizm cenneti Pamukkale, suyun binlerce yılda inşa ettiği travertenleri ve travertenlerle kucaklaşmış antik kutsal şehir Hierapolis ile iç içe.

Beyaz cennet

Pamukkale’de termal su kaynaktan çıktıktan sonra, 240-320 m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına geliyor ve buradan 60-70 m’lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülüyor. Kaynaktan çıkan 35-60 C sıcaklığında, içinde yüksek miktarda kalsiyum hidrokarbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında karbondioksit ve karbonmonoksit uçarak kalsiyum karbonat çökeliyor ve traverten oluşuyor. Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, akışın yayılımı ve süresi etkili. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunuyor.

Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünite ve kaynak, antik dönemlerden beri kullanılıyor. Zaman içinde sertleşiyor ve traverten oluşuyor. Ancak ziyaretçiler tarafından katlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşacık haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden oluyor. Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde veriliyor. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe sebep oluyor.

Hiera’nın kenti Hierapolis

Pamukkale ile iç içe bulunan doğunun antik şehirlerinden biri olan Hierapolis, Bergama’nın efsanevi kurucusu Telephos’un karısı Amazonlar kraliçesi Hiera’dan dolayı, Hierapolis adını almış. Denizli ilinin 18 km kuzeyinde yer alan Hierapolis Antik Kenti’nin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen birçok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanıyor. Kentin termal sudan sağlık bulmak amacıyla bu alana kurulduğu düşünülüyor.

Hierapolis, Roma İmparatoru Neron dönemindeki (M.S. 60) büyük depreme kadar, Hellenistik kentleşme ilkelerine bağlı kalarak özgün dokusunu sürdürmüş. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron Dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiş. Üst üste yaşadığı bu depremlerden sonra kent, tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümünü almış. Hierapolis Roma Dönemi’nden sonra Bizans Dönemi’nde de çok önemli bir merkez olmuş. Bu önem, M.S. IV. yüzyıldan itibaren Hristiyanlık merkezi olması (metropolis), M.S. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philippe’in burada öldürülmesinden kaynaklanıyor.

Pamukkale Ören Yerindeki Hierapolis Antik Kenti’nin en büyük yapılarından biri olan Roma Hamamı, 1984 yılından beri Hierapolis Arkeoloji Müzesi olarak hizmet veriyor. 2000 Yıllık Roma Hamamı, Pamukkale Ören Yerindeki Hierapolis Antik Kenti’nin en büyük yapılarından biridir. Kütüphane ve gymnasium olarak bilinen açık mekânlar müze teşhir alanları olarak düzenlenmiş. Küçük ve büyük birçok eserin sergilendiği müze üç kapalı mekândan oluşuyor. Açık alanda sergilenen eserler ise daha çok mermer ve taş eserler. Heykeller ve Lahitler Salonu, Küçük Buluntular Salonu ve Tiyatro Buluntuları Salonu müzenin üç bölümünü oluşturuyor.

Antik çağın en önemli kentleri

Denizli’de Hierapolis Antik Kenti’nin yanı sıra, Küçük Asya’nın en önemli kilisesinin bulunduğu dünyaca ünlü antik şehir Laodikeia; Roma senatosunda senatör bulunduran Frigya, Karya ve Lidyalıların birlikte yaşadığı şehir Tripolis; Frigya’nın en büyük 6 şehrinden biri olan Colossae; Anadolu’daki kent devletlerinden Hellenislik dönemden günümüze kesintisiz yaşamın olduğu Tabae; Bergama Kralı Eumenes’in şehri Eumenia; Antik dönemin en önemli tıp doktorlarının yetiştiği Herakleia Salbace; Şarap Tanrısı Dionysos’un Şehri Dionysopolis; Karya ve Frigya Sınır Kenti Attuda; Anadolu’nun en önemli tapınağı Apollon Tapınağı ve Yazıtlarının Kenti Apollonia Salbace gibi birbirinden önemli antik yerleşimler bulunuyor.

Kentte antik yerleşimlerin yanı sıra Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinden de önemli eserler bulunuyor. Çal ilçesinde Kayı Pazarı olarak bilinen alanda bir minare var. Osmanlı İmparatorluğu kurucularının da mensup olduğu Türk Boylarından Kayı Boyu’nun adını taşıyan 13. yüzyılda Selçuklu-Bizans sınırını oluşturan Kayı Pazarı, 17. ve 18. yüzyıllarda son derece gelişmiş ve pazar yerine yapılan cami, han ve hamamlar için vakıf kurulmuş. Kayı Pazarı Anadolu’daki hafta pazarlarının Selçuklular Devri’nde kurulan ve Osmanlı’da da gelişerek devam eden en iyi örneklerinden birisi olmuş, 1940’larda Çal ilçesine taşınmış.

Denizli’nin ilk kurulduğu yer olarak tarih sahnesine çıkan Tarihi Kaleiçi Çarşısı, şu an tekstil, ayakkabı, bakır ve demir el sanatları gibi ürünlerin satıldığı Denizli’nin en eski çarşısı olma özelliğini devam ettiriyor.

Antik dünyanın tekstil devi

Şehrin en önemli ekonomik etkinliği tekstil. Dokumacılık Antik çağlara kadar uzanıyor, tekstil bölgede 2 bin 300 yıllık köklü bir geçmişe sahip. Denizli ili tekstil alanında dünya çapında ulaştığı başarıyı, bin yıllarca süren köklü geçmişine borçlu. Çünkü bu vadi insanı, tekstil ticaretinde, Helenistik dönemden (M.Ö.3. yy’dan) itibaren, antik dünyada altın çağını yaşamış.

Antik dönemde tekstilin ana kaynağı yün, keten ve ipek olmuş. Buldan, Tavas, Acıpayam, Babadağ eteklerinde ve Laodikeia’ da yetişen koyunların yünlerinin yumuşaklığı tüm antik dünyada ün salmıştır. Bölgede yünün boyanması, dokunması ve konfeksiyon haline getirilmesi bir sektör haline gelmiş ve fabrikasyon seri üretimler yapılmış. Antik dönemde, seri konfeksiyon giyim üretimi ilk defa Lycos bölgesinde yaygınlaşmış. Bölgede dönemin moda zevklerini yansıtan konfeksiyon üretimler o kadar yaygın hale gelmiş ki, Roma döneminde özellikle M.S.2.-3.yy’larda Roma Sarayı’nı dahi, bu bölge insanları giydirmiş. Bu dönemde Lycos vadisi üretimi kumaşları almak ve giymek bir ayrıcalık prestij sembolü olmuş.

Osmanlı döneminde de bölge, antik dönemde olduğu gibi tekstil üretiminde kendini duyurmaya devam etmiş. Bu dönemde Babadağ, Buldan ve Kızılcabölük dokumalarının ünü her yerde duyulmuş. Osmanlı Sarayı, Buldan dokumalarını tercih etmiş, Genç Osman’ın gömleği burada dokunmuş. Osmanlı döneminde de Padişah ve saray mensupları için burada özel olarak üretimler yapılırmış, gelinler ve damatlar bu kıyafetleri giyermiş. Denizli’nin bugün halâ en büyük geçim kaynağı tekstil.

Denizli’den ne alınır?

Denizli ve Pamukkale’de yabancı ve yerli turistlerin uğradığı büyük alışveriş merkezleri, çarşılar ve yerel pazarlar bulunuyor. Bunların yanında çevredeki küçük dükkanlar da hediyelik eşya satıyorlar. Kale İçi Çarşısı bunlardan en çok bilineni. Denizli’ye ait aradığınız her şeyi bu çarşıda bulabiliyorsunuz.

Geleneksel el sanatlarının oldukça geliştiği Denizli’de dokumacılık, dericilik, bakırcılık ve bıçakçılık sanatlarına ait ürünleri çarşılarda ve köy pazarlarında bulabilirsiniz. Ayrıca Buldan’a özgü desenli, renkli, simli, pamuklu, ipekli giysileri de yakından görebilir ve hediye olarak alabilirsiniz.

Ayrıca, bıçak ve yatağan, deri ayakkabı, el dokumaları, el oyası, cam ürünleri, el yapımı bakır eşyalar, ev tekstil ürünleri, toprak testi ve çömlek, horoz heykelleri, figürleri ve bibloları ve Pamukkale figürleri alabilirsiniz.

Denizli’nin simgesi horoz

“Her horoz kendi kümesinde öter, Denizli Horozu ise her yerde öter “ diye şiirlere dahi konu olan, kentin sembolü “Denizli Horozu”, renk ve vücut yapısı itibariyle ahenkli uzun ve güzel ötüşleriyle ünlü. Antik dönemdeki yazıtlarda bile yer bulan horozun anlamı Denizli’de başka. Horoz, Denizli’de Pamukkale ile kenti simgeler, Denizlispor’un yeşil siyah formasının logosu olur, takımın futbolcuları “Horozlar” olarak adlandırılır. Horoz, meydanlardaki heykelleri ile kenti süsler.

Denizli’de ne yenir?

Denizli mutfağı birbirinden özel yemekleri ile misafirlerine unutulmaz bir damak şöleni yaşatıyor. Bu yemeklerden en ünlüleri şöyle:

İçinde Ege mutfağının vazgeçilmez lezzeti börülce bulunan, sarımsak ve nane eklenen tarhana çorbası hem çok lezzetli, hem şifalı bir yemek.
Mısır unundan yapılan mısır gömbesi, genellikle tarhana çorbasının yanında tüketiliyor. Tarhana çorbasının yanında ekmek kıvamında farklı bir lezzet. Yanına ek olarak turşu ve ayran da servis edilerek sunuluyor.
Kuşbaşı et ile yapılan Denizli’nin süller pidesini diğer pidelerden ayıran özelliği içinde bal ve şeker olması. Et ve sebzenin bulunduğu pidede bal, şeker gibi tatların olması yeniliklere açık kişileri cezbedebilir.

Lokum gibi bir et yemek isteyenler mutlaka Tandır Kebabı’nı denemeli. Kuzu eti ile hazırlanan bu kebap, odun ateşinde taş fırında pişiriliyor.
Aşurelik buğday, nohut ve parça etin aynı çömlek içinde bir gece önceden taş fırına verilmesi ile uzun uzun pişen, tahta kaşıkla karıştırılması usulünden olan kiremitte keşkek, salça, baharat ve yağdan oluşan nefis sosuyla damaklara şenlik olur.

Genellikle kış aylarında tüketilen bu çorba, daha önceleri keklik eti ile yapılırken günümüzde horoz, tavuk, hindi ve tavşan eti ile yapılıyor. Çorbanın özelliği, yanında özel yapılan Arabaşı Hamuru ile tüketilmesi. Genellikle çorbaların yanında ekmek tüketilir fakat Arabaşı Çorbasının yanında özel hamuru tercih edilir. Soğuk kış aylarından keyifle içilecek bir çorba.

Yen böreği aslında bir ana yemek. İçinde kıymalı, soğanlı, karabiber, kimyon ve pul biberli nefis bir harç var, hamurunda ise mısır unu bulunuyor ve iç yağ ekleniyor.

Denizli’de patlıcan farklı çeşit yemeklerle sürekli pişiriliyor. Bunlardan biri de Patlıcan Soğan. Közlenen patlıcanlar ve kavrulan soğanların dibekte dövülerek erik ekşisi ile bütünleşmesi ortaya leziz bir tadın çıkmasını sağlıyor. Patlıcan Soğan yufka ile servis ediliyor. Yufkanın içine koyularak dürüm halini alır ve bu şekilde tüketilir.

Ege’nin mutfağının en güzel lezzetlerinden olan börülce, Denizli’de de çok özel bir yere sahip. Temel olarak ufalanmış kuru yufka ve haşlanmış börülceden oluşan Börülce Böreği yanında turşu ile servis ediliyor.

Kale biberi ile yapılan Biber Tatarı, Denizli’nin Kale ilçesinde yetişen biberlerle yapılıyor. Aslında bir kızartma yemeği. Kale ilçesinde yetişen muhteşem biberlerin kızartılarak üzerine sarımsaklı yoğurt ve baharatların eklenmesiyle oluşan enfes bir tat.