Türkiye ve dünya ekonomisini değerlendirip 2018’e dair beklentileri analiz eden KPMG Türkiye’nin yayınladığı Bakış’a göre, 2017’yi beklentilerin üzerinde bir performansla kapatan Türkiye ve dünya ekonomisi, 2018’e de umutlu başladı. Ancak jeopolitik gelişmeler ekonomilerin önündeki ciddi fay hatlarını oluşturuyor.Türkiye ekonomisinin kırılgan konularının başında ise enflasyon, cari açık ve işsizlik geliyor.

Denetim, vergi ve danışmanlık hizmetleri sunan uluslararası yapıdaki KPMG Türkiye’nin hazırladığı Bakış, küresel ekonominin 2017’yi nasıl geçirdiğini ve 2018’e nasıl başladığını değerlendirdi. Bakış’a göre, küresel ekonomi, dünya ticaretinde korumacı reflekslerin artmasına rağmen 2017’yi başarılı bir performansla kapattı. ABD, AB ve Çin gibi dünya ekonomisine yön veren pek çok ülke ile birlikte aralarında Türkiye’nin de olduğu gelişmekte olan ülkeler, 2017’de ekonomide yükselen bir ivme tutturdu. Bu durum, henüz ilk günlerini yaşadığımız 2018 yılı için de beklentileri olumlu şekillendiriyor. Ancak jeopolitik gelişmeler, 2018’de küresel ekonominin yönünü belirleyecek en önemli faktör.

Küresel ticaret hacmi 2017’nin üçüncü çeyreğinde, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 10,7’lik bir artışa imza attı. Gelişmiş ekonomilerdeki olumlu seyir, gelişmekte olan ülke ekonomilerine de pozitif katkı sağlamaya devam ediyor. 2017 ikinci çeyrekte yüzde 5,2 olan gelişmekte olan ekonomilerin yıllık büyüme hızı, 2017 üçüncü çeyrekte son dört yılın zirvesi olan yüzde 5,4’e yükseldi. 2018 yılında dünya ekonomisine ilişkin büyüme tahminini yüzde 3,7 olarak açıklayan Uluslararası Para Fonu (IMF), dünya genelindeki döngüsel büyümenin devam edeceği öngörüsünde bulunuyor. Bu veriler, 2018’in küresel ticaret ve piyasalar açısından ‘olumlu’ geçeceğine işaret etse de siyasi ve diplomatik gelişmelerin dünya ekonomisinde tersine bir rüzgar estirmesi ihtimali de mevcut. Yeni dönemde jeopolitik gelişmelerin ekonomik aktiviteye etkisi ve küresel dış ticaretin ritmi yakından izlenmesi gereken parametreler olarak öne çıkıyor.

Türkiye’de büyüme dostu tedbirlerin bir kısmının sona ermesiyle ve güçlü vergi tahsilatıyla kamu açıklarında kötüye gidiş bir miktar durmuş görünüyor. Aynı zamanda harcamalardaki kısmi tasarruflar da olumlu görülebilir.

Jeopolitik gerilimler ve ekonomi dışı belirsizlikler sürecek

Bakış’ta, Türkiye ile ilgili birçok değerlendirmelerde bulunuldu. Üçüncü çeyreği yüzde 11,1 gibi rekor bir büyüme ile kapatan Türkiye 2017 için yüzde 7’nin üzerinde bir büyümeye imza atmaya hazırlanıyor. 2017, küresel talepteki güçlü seyir ve yurt içindeki KGF etkisiyle büyüme açısından pozitif sürprizlerin yaşandığı bir yıl oldu. Bu eğilimin yavaşlayarak da olsa bir süre daha devam etmesi bekleniyor.

Döviz kurlarındaki ve diğer maliyet unsurlarındaki yükselişin yanında, ekonomideki hızlı büyümenin bir yan etkisi olarak enflasyonda görülen zirve ise TCMB’nin yeniden faiz artırımına gitmesini gerektirdi. Önümüzdeki dönemde enflasyonda baz etkisiyle kademeli bir iyileşme beklense de çekirdek göstergeler ve maliyet baskısı, iyileşmenin sınırlı kalabileceğine işaret ediyor. Bu da TCMB’nin sıkı para politikasını koruması beklentilerini destekliyor.

2017’de turizmde 2016’nın kayıpları telafi edilse de enerji faturasındaki artış ve altın ithalatı nedeniyle cari açık hızla genişledi. Cari açığın finansmanında ise portföy yatırımları yıl genelinde etkili oldu. Borçlanma ise son dönemde tekrar toparlanmaya başlarken, görece sağlıklı bir finansman bileşimine doğru gidiliyor. Bununla birlikte dış finansmanın vade yapısı olumlu olsa da ülkenin döviz rezervleriyle karşılaştırıldığında oldukça yüksek seviyede seyrediyor.

Küresel eğilimler ve ekonominin dayanıklılığı finansal piyasaları desteklese de ekonomi dışı belirsizlikler kısa vadeli dalgalanmalara yol açıyor. Önümüzdeki döneme ilişkin ise ekonominin büyüme ivmesini ne ölçüde koruyabileceği ve enflasyonda ne kadar iyileşme sağlanabileceği kritik öneme sahip görünüyor. Jeopolitik gerilimler ve ekonomi dışı belirsizlikler devam ederken, ekonominin direncini artıracak yapısal reformlara olan ihtiyaç ise uzun vadeli istikrar açısından önemini koruyor.

Euro Bölgesi’ndeki pozitif seyir 2018’de devam edecek

Bakış’ın son sayısından dünya ve Türkiye ekonomisine dair bazı tespit ve öngörüler de bulunuyor. Buna göre 2017 yılına politik ve jeopolitik belirsizliklerle başlayan dünya ekonomisi, yıl boyunca genel olarak pozitif sinyaller verdi. Korumacı dış ticaret politikalarının artmasına rağmen dünya ticaret hacminde büyüme sürdü. Küresel ekonomide yakalanan ivme, 2018 için de beklentilerin iyimser olmasını sağlıyor. Bu doğrultuda, IMF 2018 yılında dünya büyümesini 2017’deki yüzde 3,6’dan, 3,7’ye hafif yükselmesini öngörüyor. Bununla birlikte IMF, kısa vadedeki risklere rağmen uzun vadedeki sorunların önemini koruduğunu hatırlatarak temkinli olmayı elden bırakmamak gerektiğinin altını çiziyor.

FED’de şubat ayında gerçekleşecek başkan değişikliğinin ardından para politikasında radikal bir değişiklik beklenmese de Yellen dönemine kıyasla biraz daha şahin olabileceği düşünülüyor. Euro Bölgesi’nde ise ekonomilerdeki toparlanma devam ederken enflasyon dinamikleri hala ılımlı seyrediyor. Bu nedenle Avrupa Merkez Bankası (AMB) para politikası duruşunda temkinli halini koruyor.

Euro Bölgesi’ndeki pozitif seyrin 2018’de devam etmesi bekleniyor. Büyümenin yüzde 2’nin üzerindeki seyrini sürdürmesi öngörülürken, enflasyonda kayda değer bir hızlanma tahmin edilmiyor. Bu nedenle de AMB’nin mevcut destekleyici para politikası duruşunu yıl genelinde koruması bekleniyor.

2016 ortalarından itibaren gelişmiş ekonomilerdeki toparlanma, gelişmekte olan ekonomileri de desteklemeyi sürdürüyor. 2017 ikinci çeyrekte yüzde 5,2 olan gelişmekte olan ekonomilerin yıllık büyüme hızı, 2017 üçüncü çeyrekte son dört yılın zirvesi olan yüzde 5,4’e yükseldi. Gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi gelişmekte olan ekonomilerin de pek çoğunda çekirdek enflasyon göstergeleri ılımlı seyrediyor.

Küresel ticaretteki canlılıkla birlikte, jeopolitik ve politik gerilimlerin derinleşmeyeceği varsayımı ile 2018’de gelişmekte olan ekonomilerin büyüme performanslarını güçlendirmesi bekleniyor. Özellikle Çin ve Hindistan’da büyümenin seyrinin hem bu ülkeler hem de küresel ekonomi açısından kritik önemde olduğu düşünülüyor.

2018, bir yandan küresel çapta ekonomik faaliyetlerin hızlanacağı, diğer yandan gerilimli bir dış politika ve bölgesel kamplaşmaların yoğunlaşacağı bir yıl olacak gibi görünüyor.