Ahşap sektörünün 2010 ile 2017 yılları arasında müthiş bir gelişmeye imza atarak, beraberinde kendisiyle ilintili tüm sektörleri büyüttüğünü dile getiren Vermak Makina Plastik San. ve Tic. Ltd. Şti. Genel Müdürü Hasan İnan, önümüzdeki dönemin de yine büyüme rüzgarına sahne olacağını aktardı. Özellikle 2018’in İstanbul’da kentsel dönüşüm yılı olacağının açıklanmasının ağaç işleme makineleri üreticilerine çok olumlu yansıyacağını vurgulayan İnan, “ İnşaat sektörü var olduğu sürece, biz de ihtiyaca cevap vermek için globalitemizi sürdürmek zorundayız. Bu durum sektöre, beraberinde de bizlere çağ atlatıp büyük bir ivme kazandıracak” yorumunu yaptı.

Henüz 15 yaşında bir torna atölyesinde çırak olarak başladığı iş hayatını bugün 18 yıldır faaliyet gösteren Vermak firmasında patron koltuğuna oturacak başarıya taşıyan Hasan İnan, bu noktaya üretimin içinde yıllardır verdiği çabayı ve kazandığı tecrübeyi girişimciliğe dönüştürmesi sayesinde gelmiş. Çeşitli firmalarda çalıştıktan sonra 2000 yılında kendi şirketini kuran İnan, aynı zamanda Türkiye’nin ahşap sektöründeki geliştirilmeye açık kapasitesini 12 yıl önce görüp bu sektörde makine üretimine başlayan bir girişimciliğe de imza atmış. İlk yıllarda PVC sektörüne ürettiği kaplama makinelerini, ahşap sektördeki durağanlığı fark ederek bu alana uyarlayan İnan, yaptığı bu açılımla, dördüncü evladı olarak gördüğü firmasının kurumsal bir kimlik kazanmasına oldukça büyük bir katkı sağladı. İnan, firması Vermak ile  bugün 54 çeşit makineden oluşan ürün portföyüyle 65 ülkeye üst düzey ihracat faaliyetlerini istikrarla sürdürmekte.

Vermak olarak şu anda makinelerinin yüzde 70’ini ahşap sektörüne, yüzde 30’unu ise PVC sektörüne yönelik üretmekte olduklarını açıklayan Genel Müdür Hasan İnan, ahşap sektörüne yönelik ürettikleri makineleri kapı imalatı yapan işletmelere, panel üretiminde hazır ürün satan veya mobilya üreten firmalara pazarladıklarını vurguluyor.  2006 yılından bu yana ahşap sektörüne yönelik üretim yapmalarından dolayı sektörü yakından izleyen İnan, 2010 ile 2017 yılları arasında sektörde müthiş bir büyüme görüldüğünü hatırlatarak, “Üretim faaliyetlerine 2000’li yılların başında bir atölye ile başlayıp, özellikle 2010 yılı itibariyle hız kazandıran işletmeler, sektörel büyüme ile birlikte çok büyük firmalara dönüştü. Bu durumun yegâne kaynağı, temsil ettiğimiz sektörün küresel arenada her geçen gün daha çok yükselen bir hızla varlığını temellendirmesidir. İsabetli yatırımlar eşliğinde tatmin edici hizmetler sunan firmalar, bünyesel bir büyümenin yanı sıra sektörel küreselleşmeye de büyük oranda katkı sağlıyorlar” yorumunda bulunuyor.

Özelde ülkemiz, genelde ise tüm dünya üzerinde ahşap sektörünün mahsullerine olan ihtiyacın sürekli artıyor olmasının, gelecek dönemde de büyüme ve gelişmenin hız kazanacağının kanıtı olduğunu ifade eden İnan, şu anda Türkiye’deki kapı üretiminin, ihtiyacın yalnızca belirli kısmını karşılamakta olduğunu açıklıyor. İnan, ahşap sektörünün ve firmasının geleceğini ise şöyle öngörüyor: “Son yıllarda ülkemizde kentsel dönüşüm konusunda bir çalışma başlatıldı. Bu bizim pazarımızı da büyütüyor. Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada bu çalışmaların hızlandırılacağına vurgu yapıldı.  Özellikle 2018’in İstanbul’da kentsel dönüşüm yılı olacağı açıklandı. İnşaat sektöründeki bünyesel restorasyon kapı firmalarına, dolayısıyla da bizlere çok olumlu yansıyacak. İnşaat var olduğu sürece biz de ihtiyaca cevap vermek için kurumsallığımızı koruyup sürdürmek zorundayız. 2018’in kentsel dönüşüm yılı olması, sektörü de bizi de mega bir boyuta taşıyacak.”

Hasan İnan, İstanbul Sultanbeyli’deki tesisinde yaptığımız röportajda, firmanın faaliyetlerine ve hedeflerinin yanı sıra sektöre yönelik merak ettiğimiz sorulara şu yanıtları verdi:

Sektöre girişiniz nasıl oldu, sektörle tanışmanızın hikâyesini biraz anlatır mısınız bize?

Ben 11 yaşındayken, ailecek bağlı bulunduğumuz Gümüşhane’den İstanbul’a geldik. Belli bir zaman sonra ailevi nedenlerden dolayı okulu bırakarak iş hayatına girmek zorunda kaldım. İş hayatına 1990 yılında, 15 yaşında başladım. Ben yeni memleketten gelmişim ve yaşım henüz 15. Abimin yönlendirmesiyle Ümraniye Alemdağ Caddesi üzerindeki sanayi sitesinde iş aradım. İlk girdiğim tornacılardan birinde işe başladım. 15 yaşından itibaren de metal ve imalat sektöründe çalışıyorum. Gençliğin vermiş olduğu azim, istek ve çalışma hevesiyle her gün hayat felsefem ve hayallerimin üzerine yeni bir şeyler ekleyerek çalışma hayatımı sürdürdüm. İstanbul Ümraniye Sanayi Sitesinde elektrik ve elektronik malzemeler üreten bir firmada çırak olarak işe başladım. Ticaret ve iş hayatımın ilk akış yönlerini firma sahibinin bana vermiş olduğu tavsiyelerle ve onu örnek alarak oluşturdum. İş hayatımla ilgili altyapımı onun üzerinden kurmuş oldum. Bana çok erken yaşta, 16 yaşında, 25 kişinin çalıştığı firmada büyük bir sorumluluk verdi. O yıllarda bana duyduğu bu güven ile bugünkü iş hayatımın temellerini attım. Askere gidene kadar o firmada çalıştım. Askerden sonra şu andaki yapmış olduğumuz kaplama makinelerini üreten bir firmada, bu sektörün en duayen firmalarından olan Okan Makine’de dört sene çalıştım. Firmanın sahibi Salih Bey bu sektörü Türkiye’ye taşıyan kişiydi. 2000 yılında sağlıksal sebeplerden dolayı şirketini devretmesi üzerine,  kendi şirketimizi kurma kararı aldık. 2000 yılında bu idealimizi gerçekleştirdik.

Firmanızın ilk yıllardaki faaliyetleri nelerdi?

Faaliyetlerimizi, PVC pencere sektörüne PVC profil bükme makinelerinin üretimini yaparak başlattık. İlk olarak işe en basit işlemden, PVC doğrama yapan atölyelere fason kemer bükme işlemleri yaparak başladık. İşin çapını zamanla bükme makineleri ve kalıplarla büyüttük. 2006 yılında da ahşap sektörüne yönelik kaplama-sarma makineleri üretmeye başladık.  O gün başladığımız üretim, 2017 yılı sonunda elli dört çeşit makineye ulaştı. Bugün ahşap kapı ve mobilya sektörüne hizmet veren kaplama makineleri, onlara yardımcı olarak dilimleme makineleri ve panel laminasyon makineleri üzerine üretim yapıyoruz. Ar-Ge’mizi her yıl geliştirmek için üstün bir çaba sarf ediyoruz. 2018 yılında, ahşap sektörüne yönelik 4-5 yeni makinenin daha üretimine başlamayı planlamaktayız.

PVC sektörüne çalışırken zamanla ahşap sektörüne de makine üretmeye başlamışsınız. Neydi sizi ahşaba yönlendiren nedenler?

PVC sektöründe ilerlerken, ahşap sektöründeki potansiyeli fark ederek bu yönde yatırım yaptık. PVC sektöründe altı yıl hizmet verdikten sonra, yelpazemize 2006 yılında ahşap sektörünü de dahil ederek devam ettik. Türkiye’de PVC profili yapan 50 ila 60 firma vardı. Bu firmaların kapasiteleri belli ve adetleri sınırlıydı. PVC sektörünün Türkiye’de belli bir seviyeye gelmesi nedeniyle, yeni bir şeyler yapma çabası yersiz ve devinimden uzak bir yaklaşım olacaktı.  Biz bunu 2006 yılında fark edip kendi sahamızdan uzaklaşmadan aynı ürün üzerinde başka sektörlere de hizmet vermeyi düşündük. Yapmış olduğumuz makineleri ahşap sektörüne uyarladık. Ahşap üzerine folyo kaplayan makinelere sektörde duyulan ihtiyaç, büyümemiz yönündeki en önemli mihenk taşı oldu. Biz bu alanda ilerlemeye karar verdiğimizde, Türkiye’de bu sektörde büyük bir boşluk vardı. Bu durum, bizim için büyük bir avantajdı ve biz de bu avantajı lehimize çevirerek sektörde kendini kanıtlayan firmalar arasında yer edindik. Sektörün, ahşaba hayat verebilecek yeni makinelere ihtiyacı var. Biz de bu doğrultuda ahşap sektörüne yönelik makine çeşitleri geliştiriyoruz. Sektörden de, gösterdiğimiz çabaya karşılık büyük bir vefayla çok olumlu bir şekilde kabul gördük. Biz de müşterilerimizi yalnız bırakmadık, ürünümüzün arkasında olduk, güven verdik. Bugün bizi Vermak yapan güç, bize güvenip arkamızda duran herkesin izdüşümünden doğdu.

Şu anda ürettiğiniz makinelerin yüzde kaçını ahşap oluşturuyor?

Şu anda ürettiğimiz makinelerin yüzde 70’i ahşap sektörüne yönelik makinelerden oluşuyor, yüzde 30’u ise PVC sektörüne yönelik makineleri kapsıyor. Ahşap makineleri kendi aralarında 3’e ayrılıyor. Kapı imalatı yapan firmalara, panel üretiminde hazır ürün satan firmalara ve mobilya üreten firmalara makine satıyoruz. Firmamızda toplam 42 çalışanımız var. Son dört sene içinde Vermak olarak yapılanma sürecine girdik. Kurumsallaşma noktasında adımlar attık. Alanında geniş tecrübelere sahip kişileri tercih ederek büyük ölçüde gelişme gösterdik.

Peki ihracatta nasıl bir gelişim kaydettiniz?

Şu anda toplam makine üretimimizin yüzde 35’ini ihraç ediyoruz. PVC sektörüne yönelik makinelerimizin satışını ihracat odaklı gerçekleştiriyoruz. Profil üreten firmaların yurtdışındaki bayilerine hizmet veriyoruz. Bükme makineleri, kalıp ve laminasyon kaplama makineleri üretip satıyoruz. Şu anda 65 ülkede bizim ürettiğimiz makineler aktif olarak yer alıyor. Ahşaba iç piyasadan daha çok talep geldiği için bu sektöre yönelik makinelerdeki ihracatımız çok fazla değil. Ama özellikle 2018 yılında hedeflerimiz arasında bu alandaki ihracatımızı artırmak var.

İhracatı nasıl geliştirme amacındasınız?

2017 yılının son 4-5 ayında bu yönde yoğun çalışmalarımız oldu. Birleşik Arap Emirlikleri ve Körfez ülkelerine yönelik çalışmalarımızı artırdık. Bayilik üzerine yeni görüşmeler yapıp bağlantılar kurduk. Dubai, Katar ve Umman olmak üzere üç ülkede bayi oluşturup sözleşmelerimizi imzaladık.  2017’nin son günlerinde bu anlaşmaları bitirdik. Öte yandan Meksika odaklı Güney Amerika’da bir alt yapı hazırlığımız var. ABD Atlanta’daki fuara 2016 yılında katıldık. ABD’deki bayimizin de desteğiyle bu pazara girme ile ilgili çalışma içindeyiz. Fuarlar bizim için ihracat konusunda çok fayda sağladı. Firmayı 2000 yılında kurduktan sonra ilk fuarımıza 2002 yılında katıldık. 16 yıldır fuarlara katılıyoruz. Ahşap sektörüne girdiğimiz yıldan itibaren Ahşap İşleme Makineleri Fuarı’nda düzenli olarak yer alıyoruz. Firmamızın bugünkü seviyeye gelmesindeki en büyük katkılardan biri fuarlardır. Fuarlardan kendimizi geliştirmemiz noktasında çok büyük faydalar gördük.

Biz gücünü kendini yetiştirip geliştiren bir yapıya sahip olmasından alan bir firmayız ve katıldığımız fuarlar bu bağlamda en önemli paydayı oluşturuyor.

Gündeminizde yeni yatırım planları var mı?

Şu anda mevcut tesisimizin arazisi 3 bin 800 metrekare olup, kapalı olan 2 bin 600 metrekaresinde üretim yapılıyor. Bunun 1100 metrekarelik kısmında montaj alanımız var.  2019 yılı hedef ve planları doğrultusunda yeni tesisimize taşınmak istiyoruz. Yeni tesisimiz için bir organize sanayi bölgesi tercih edeceğiz. Vermak artık 18. yılına girdi ve kendini sektörde kanıtlamış durumda. Daha kalıcı, profesyonel ve kurumsallaşmış bir firma yolunda sağlam temeller üzerinde ilerlemek adına, faaliyet gösterdiğimiz alanın mülkiyetinin firmamıza ait olmasını sağlamak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu planla ilgili iki seçeneğimiz var, ya 2018’de arsamızı alıp yeni tesisimize 2019 yılında taşınacağız ya da 2019 yılında hazır bitmiş bir tesis bulup oraya taşınacağız. Her halükarda 2019 yılında yeni bir tesiste üretim yapar duruma gelmek istiyoruz. 2020’den sonra 100 kişilik ekip, 2025 yılına kadarki süreçte ise yüzden fazla personele ulaşıp geniş kapsamlı ve profesyonel bir kadroyla faaliyetlerimizi sürdürmeyi amaçlıyoruz. Kapasite artışını ise beş yıl sonra yüzde 50-60 oranında sağlamış olmak niyetindeyiz. Planlarımızı bu yönde yapıyoruz. Bu arada ihracat bize itici güç olacak. Aynı zamanda iç piyasadaki kalıcılığımızı daha da güçlendirmek için de çalışmalar yapacağız. Ayrıca makine haricinde son beş aydır yeni bir ürün üzerine çalışıyoruz. Kendi ürünlerimizle ilgili yan bir ürünün satışı konusunda alt yapı hazırlıyoruz.

Yatırımcı firmalar makine satın alırken, satıcı firmanın tecrübesine, bilgi birikimine ve sektördeki konumuna dair değerlendirmede bulunmalı. ‘Bana doğru ürünü iyi bir servis ve yedek parça tedariğiyle birlikte verebilecek mi?’ sorusunun cevabını tam anlamıyla alabilmeli.

Nedir bu yan ürün?

Tutkal satışına 2017 yılında başladık, bunu 2018 yılında daha da yaygınlaştıracağız. Yurtdışından ithal bir tutkal markasının makinelerimizle birlikte satışını yapmak istiyoruz. Satışlarımız içinde tutkalın payını artırmak amacındayız. Firma olarak dikey büyümeyi durdurduk, yatay büyümeye yönelik kendimizi temellendiriyoruz. Ürün yelpazemizi, yeni bir alt başlık olan tutkalla genişletip satış hacmimizi geliştirme planındayız.

Sohbetimizin başında bu yıl yeni ürünler üreteceğinizden bahsettiniz. Yeni ürünleriniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz? Sektörde fark yaratan ilk diyeceğimiz özellikleri var mı mesela?

Bu yeni ürünlerden birini Ağaç İşleme Makineleri 2017 Fuarındaki standımızda sergiledik. Kasa üretimini hızlandırarak dört kişinin yaptığı bir işi tek kişinin yapacağı Full Otomatik Kasa Press Makinesi’ni ürettik. Türkiye’de sektörde ilk denilecek bir makine bu. Henüz fuar son bulmadan üç adet sipariş aldık ve bu makinemize yönelik ilgi beklediğimizden daha fazla oldu.  Kapı üreticilerine çok fayda sağlayan, verim ve hız katan kasa press makinesi, çok olumlu tepki alan bir yatırım oldu. Bu makine ile yeni bir müşteri kitlemiz de oluştu. İki bin ve üzerinde kapı üreten firmalar için vazgeçilmez bir makine üretmiş olduk. Maddi tasarruf ve verim açısından avantajları fazla olduğu için firmalar tarafından çok tercih edileceğini düşüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu makineyi daha da geliştirmek istiyoruz. Diğer yeni makinelerimiz de mobilya ve panel konusunda olacak. Şu anda Ar-Ge aşamasındalar.

Biraz da sektörü konuşalım isterseniz. Ahşaba yöneldiğiniz günden bugüne sektörde nasıl bir değişim oldu, izlenimlerinizi paylaşır mısınız?

Kapı üreticilerinin sayısı yıllar itibarıyla artıyor. Pazar büyüdü, ihtiyaç arttı. Önceden firmalar kaplama işlerini fason yaptırırken şimdi kapasiteleri büyüdüğü için makinesini satın alıp kendileri yapıyorlar. Bu nedenle son 2-3 yıldır satışlarımız pazarların büyümesiyle beraber oldukça arttı.

Geleceği nasıl görüyorsunuz?

2010 ile 2017 yılları arasında sektör müthiş derecede büyüdü. 2010’da atölye ile başlayanlar bugün bu büyüme ile birlikte çok büyük firmalar haline geldi. Bu da sektörün her geçen gün yaptığı olumlu işlerden kaynaklanıyor. Doğru yatırım yapıp doğru ürünler sunan firmalar hem kendilerini hem de sektörü büyütüyorlar. Gelecek dönemde de bu büyümenin süreceğine inanıyorum. Türkiye’de kapıya olan ihtiyaç daha da artacak. Çünkü şu ana kadar yapılan üretim, ihtiyacın sadece yüzde 35’ini karşılıyor. Son yıllarda ülkemizde kentsel dönüşüm konusunda bir çalışma başlatıldı. Bu bizim pazarımızı da büyütüyor. Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz günlerde Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı açıklamada bu çalışmaların hızlandırılacağına vurgu yapıldı.  Özellikle 2018’in İstanbul’da kentsel dönüşüm yılı olacağı açıklandı. İnşaat sektöründeki bünyesel restorasyon kapı firmalarına, dolayısıyla da bizlere çok olumlu yansıyacak. İnşaat var olduğu sürece biz de ihtiyaca cevap vermek için kurumsallığımızı koruyup sürdürmek zorundayız. 2018’in kentsel dönüşüm yılı olması, sektörü de bizi de mega bir boyuta taşıyacak.

Sektörde yaşadığınız sorunları da konuşalım dersek, bize neleri öncelikle aktarırsınız?

Yatırım yapmak, makine almak isteyen müşterilere doğru ürünü satmak çok büyük önem taşıyor. Yatırımcıya doğru yatırım yapmasını sağlayacak makine satışı konusunda sektörün dürüst olması gerekiyor. Bilinçsiz satış, çok büyük bir kördüğüm. Kapı üretimi yaparken bu iş hakkında bilgi sahibi olan yatırımcılar olduğu gibi, donanımsız yatırımcılar da var. Özellikle bilgi beslemesine ihtiyaç duyan girişimcileri en doğru şekilde aydınlatma noktasında yaşanılan sıkıntıları, piyasa araştırması sonucunda bizi de değerlendirmek isteyen müşterilerimizi misafir ederken çok rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Bu konuda sektörde bir eksiklik olduğunu düşünüyorum. Makine satan firmalar dürüst olmalı. Müşterinin asgari bedelle alıp ihtiyacını rahatlıkla karşılayabileceği makine yerine, yüksek bedelli ve o müşteri için gereksiz sayılabilecek bir kapsama sahip olan makineyi müşteriye satmamalı. Bu hem satıcıya hem de sektöre zarar veriyor. İhtiyaca, muhatabının bütçesi doğrultusunda hitap etmeli. Zira ticaret tam olarak bu demektir. Müşterinin nasıl bir üretim kapasitesine sahip olduğuna hakim bulunmak, makine ihtiyacına doğru şekilde hitap etmek ve o doğrultuda bir makine sunmak gerek. Sektör olarak doğru ürün satışına odaklanmalıyız, aksi halde sektörel gerileme kaçınılmaz olacaktır. Firma olarak çözüm odaklı ilerlediğimiz pek çok yatırımcının, benzeri şikayetlerle gelip misafirimiz olduğunda ifade ettikleri ve kendilerine sunulmuş olan sözde çözüm teklifleri, bu durumun sektörümüz adına adeta kanayan bir yara olduğunun da acı bir kanıtıdır.

Yetişmiş eleman konusunda her üreticinin söyleyeceği birkaç cümle oluyor. Siz de bu konuda görüşlerinizi iletmek ister misiniz?

Türkiye’de hangi sektörde olursa olsun yetişmiş eleman konusunda ciddi bir eksiklik var. Bizim sektörümüzde de işe vakıf olan personeller hususunda, yer yer pürüzler yaşadığımız oluyor. Bunun en büyük sebebi de mesleki eğitimin yetersizliği. Bizim firma olarak İş-Kur’da ve kariyer sitelerinde eleman arayışımız oluyor. Tümel sorun, İnsanlardaki masa başı sevdası. Gençlerin meslek liselerine yönelme konusunda maalesef hevesleri yok. Bu da işten anlayan usta sayısının gitgide azalmasına neden oluyor. Sektörde piyasanın üzerinde imkanlar vermemize rağmen istediğimiz kalifiye elemanı bulmakta zorlandığımız oluyor. Gelen olsa da yetersiz kalıyor. 10 yıl bir işi yapan kişiye usta gözüyle bakıyoruz artık biz. Geçtiğimiz günlerde usta konumunda gelen biri, büyük bir firmadan 10 yıllık tecrübeye sahip olduğunu ifade etmesine rağmen yaptığı iş bizi hiç mutlu etmedi, hassaslık noktasında çok yetersiz olduğunu görmemiz sonucunda, maalesef üçüncü günün sonunda yollarımızı ayırdık.

Yıllardır dünyanın birçok ülkesine ihracat yaptınız.Yurtdışı alıcıların Türk firma ve markalarına bakışını nasıl yorumlarsınız?

Bu konuyla ilgili şöyle bir örnek vereyim o zaman. 2001 yılında Rusya’ya PVC sektörüyle ilgili bir makine sattık. Rus firmasının temsilcisiyle İstanbul’da buluştuk, satış ile ilgili detayları konuştuk. Rus yetkili “Ben sizin makinenizi gördüm çok beğendim ve almak istiyorum, ancak Rusya’da Türk firmalarına karşı bir önyargımız var” dedi. “Neden?” diye sorduğumda 1990’lı yıllarda bavul ticareti yapılırken Rusların Türkiye’de çok büyük haksızlıklara uğradığını, bu imaj nedeniyle de Rusya’da Türk ürünlerine karşı negatif bir yargı oluştuğunu anlattı. Bugün bakıyorum ve görüyorum ki, o imaj artık yok. Son birkaç yıllık periyotta Türkiye bu olumsuz imajı kırmayı başardı. Güven verici ticaretin sayısının artmış olmasıyla beraber hali hazırda eksiklerimiz de var. Bunun da sebebi, bizim ticaret kültürümüzden kaynaklanıyor. Bu doğrultuda daha fazla profesyonelleşmemiz gerekiyor. Bunun yolu da, ticareti günlük değil, uzun vadeli kurumsal bir mantaliteyle yapmaktan geçiyor. Ancak bu şekilde muhatabımız olan ülkelere daha çok güven verebiliriz. Bölgesel baktığımızda, Ortadoğu ülkeleri Türkiye’ye ait olan ürünleri alma konusunda istekli. Bu eğilimi arttırmak adına bize düşen en büyük görev, bu bölgeye yerinde ve doğru press’ler uygulamaktır. Türk markaları Avrupa’da henüz yeni yeni yer bulmaya başladı. Bu durumun üstüne gidilmeli ve sektöre global bir boyut kazandırmak için faaliyetlerde bulunulmalı. Firma açısından değerlendirmek gerekirse, biz Vermak olarak Amerika’ya çok uzun yıllardır onlarca makine satmış olmamıza rağmen, bünyesel yapısı gereği Amerika karşısında herhangi bir güçlükle karşılaşmadık.

 

“AİMSAD’ın her zaman yanındayız”

Son iki yıldır AİMSAD bünyesine dâhil olmamızla birlikte, sektörle iletişimimiz daha da güçlendi. Sektörün firmamıza yaklaşımı, bizim de verdiğimiz güven ile birleşerek çok olumlu bir suret kazandı. Sektör naftalinli bir karaktere sahip olmasına karşın, AİMSAD sayesinde son birkaç yıldır devinim göstererek bir bütün haline geldi. Sektör, AİMSAD’tan önce ithalatçılar ve üreticiler olmak üzere ikiye bölünmüştü. Derneğin, bu iki grubu bir noktada birleştirme konusunda çok büyük faydası oldu. AİMSAD bünyesinde yapılan organizasyonlar, özellikle fuar anlamında geniş kitlelere çok daha kolay hitap etmemizi sağlayarak sektörel gelişmenin önünü açtı. Başkanımız Mustafa Bey’e, tüm özverisi ve desteğinden ötürü takdir ve şükranlarımı sunuyorum. Biz de, Vermak olarak bu birlikteliği koruma noktasında üzerimize ne düşüyorsa yapmaya hazırız. AİMSAD’ın her zaman yanındayız.