TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı ve İş Dünyasında Kadın Komisyonu Başkanı Reyhan Aktar, hem toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sıfıra indirilmesi için atılması gereken adımların yol haritasını verdi hem de iş hayatında kadın istihdamına ait çarpıcı verileri paylaşarak iş dünyasındaki kadın-erkek istihdamındaki eşitsizliği gözler önüne serdi.

TÜRKONFED Yönetim Kurulu Başkanı Yardımcısı ve İş Dünyasında Kadın Komisyonu Başkanı Reyhan Aktar ile TÜRKONFED’in hayata geçirdiği çalışmaları, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini, kadınların iş dünyasında daha fazla istihdam edilmesinin önemini ve daha birçok önemli konuyu konuştuk. Kadın istihdam oranları ile ilgili önemli veriler paylaşan Reyhan Aktar; “2020 verilerine göre kadınlarda iş gücüne katılma oranı 2016 dönemine gerilemiş durumda. Öte yandan iş gücüne katılma oranlarını cinsiyet bazında kıyasladığımızda bugün kadınlarda yüzde 34 civarında olan bu oran erkeklerde yüzde 71’in üstünde. Yani kadınların iş gücüne katılma oranları erkeklerin oranının yarısından daha düşük. İstihdam verilerine baktığımızda ise erkekler arasında istihdam edilenlerin oranı yüzde 63,8 iken kadınlarda bu oran yüzde 29,7. Yani Türkiye’de her üç erkekten neredeyse ikisi istihdamda iken kadınlarda bu oran dörtte bir civarında” diye konuştu.

  • Öncelikle sizi biraz tanıyabilir miyiz?

Kendimi, hayatını kadın erkek fırsat eşitliğine adamış bir feminist aktivist olarak tanımlayabilirim. Ancak biraz daha öncesine gidecek olursak; ilk, orta ve lise eğitimimi Diyarbakır’da, lisans eğitimimi Çukurova Üniversitesi İktisat Bölümü’nde tamamladım. 2006 yılında üniversite mezuniyetim sonrası serbest muhasebecilik ve mali müşavirlik sınavını kazandım. Bu nedenle de Diyarbakır’da, aile şirketindeki muhasebe departmanında çalışmaya başladım. Hem başladığım yerin meslek mensubu, serbest muhasebeci mali müşavir oldum hem de iş hayatının merkezinde, finansın başında işe koyuldum. Geniş bir ailede, çok şanslı bir çocukluk geçirdim. İlkokuldan itibaren, örgün eğitim kadar sosyal becerilerin de önemsendiği altı çocuklu bir ailenin üçüncü çocuğu olarak büyüdüm. Tüm kardeşler, küçük yaşlardan itibaren spordan sanata her alanda kendimizi ifade etme şansına sahiptik.  Her yaşım ve her dönemim için her zaman çok aktif bir birey oldum. Çoğunlukla muhalif ama bir o kadar da uyumlu bir yapım vardı. Bu uyumu da empati kurma becerime bağladım. Çocuk yaşta çok yönlü büyümenin etkisinden olsa gerek, hiçbir zaman tek iş yaparak yetinen biri olmadım. Aynı anda birkaç iş yapmak beni her zaman mutlu ve motive etti. Sivil toplum hayatım bile henüz ortaokul dönemimde, Diyarbakır’da Çevre Gönüllüleri Derneği ile başladı. Çocuk yaşta yer aldığım, tiyatro kulüpleri, korolar, basketbol takımı, okulun dergi kulübü ve daha birçok etkinlik, çok yönlülük ve ekip ruhuyla hareket etmeyi öğretti.

  • TÜRKONFED İş Dünyasında Kadın Komisyonu hakkında bilgi verebilir misiniz? Proje ve çalışmalarınız nelerdir?

TÜRKONFED üye dernekleri arasında 45 kadın derneği bulunuyor. Bu dernekler aynı zamanda İş Dünyasında Kadın Komisyonu’nun (İDK) doğal üyesi. Komisyon olarak; sanayide ve hizmet sektöründe hem girişimci hem de çalışan olarak kadın sayısının artması, ekonomide kadının yerinin güçlenmesi, bu alandaki yasal mevzuat ve uygulamaların takibi, iyi örneklerin desteklenmesi için çalışıyoruz. TÜRKONFED bünyesinde yer alan tüm iş kadınları derneklerini ve iş kadınlarını tek çatı altında toplayarak, Türkiye’de kadın istihdam oranlarının Avrupa Birliği seviyelerine yaklaşmasına katkıda bulunmak için çalışmalar yürütüyoruz. 45 kadın derneğimizle Türkiye’nin en örgütlü kadın yapılanmasıyız. TÜRKONFED İDK’nın faaliyetleri 2015 yılında “Kadının Çok Yönlü Güçlendirilmesi” Projesi ile başladı. En önemli çalışmalarımızdan biri de“İş Dünyasında Kadın Raporları” oldu.Aynı sene düzenlediğimiz “İş Dünyasında Kadın Sempozyumunun” sonuçlarına da raporda yer verdik. Rapor kapsamında Diyarbakır ve Samsun’daki iş kadını derneklerimiz ve bölgelerdeki federasyonlarımız ev sahipliğinde çalıştaylar yaparak, üyelerimizin görüşlerini aldık ve böylece raporun içeriğini zenginleştirdik. “3. İş Dünyasında Kadın” Raporunun ise ilk üç faz sonuçlarını 2017 yılında kamuoyu ve karar vericiler ile paylaştık. İlgili raporla 2007-2015 yılları arasında kadın istihdamının gelişimini inceleyip, sosyal güvenlik ve vergisel teşvikler konusunda hayata geçirilebilecek somut önerileri ortaya koyarak, ilgili kamu kurumlarında, politika yapıcı mekanizmalarda önemli etkiler yarattık.

2017’nin son çeyreğinde, kadın dernekleri ile dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya ile görüşerek, politika önerilerimizi paylaştık. Ardından 11. Kalkınma Planının “Kadın İhtisas Komisyonu” toplantılarına görüş bildirmek üzere davet edildik. Komisyonumuzun rapor önerilerinin çoğu 11. Kalkınma Planı’na dahil edildi.

TÜRKONFED İDK olarak, dünyadaki iş kadınları ve kadın konusuna gönül vermiş STK’lar ile bir araya gelerek, önemli bir etkileşim ve networking oluşturma amacıyla uluslararası düzeyde çalışmalarda da yer alıyoruz. Bilindiği üzere, “Sürdürülebilir Ekonomide Kadının Rolü” temalı ilk Uluslararası Kadın Zirvesi 2016 yılında gerçekleştirilmiş, bu zirvede 2017 yılı Kadın Yılı ilan edilmişti. Biz de bu zirvede İDK olarak yerimizi almıştık. Ayrıca 2017 yılı mart ayında ABD’de gerçekleştirilen “BM Kadın Konferansı’na katılarak, ülkemizde kadının toplumsal statüsü ve TÜRKONFED İDK’nın faaliyetleri konusunda bir sunum yaptık. Birleşmiş Milletler 62. Kadının Statüsü Komisyonu toplantıları kapsamında da uluslararası temaslar gerçekleştirdik. UN Women iş birliğinde, “WEPs Hareketi-Bilgi Aktarımı ve Network” etkinliğine ev sahipliği yaparak, New York’taki üst düzey temsilcilikler ile ABD’nin önemli sivil toplum kuruluşlarının yöneticileriyle bir araya geldik.

TÜRKONFED olarak aynı zamanda toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi odağıyla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, 2023 yılına kadar uygulamaya geçireceğimiz cinsiyet eşitliği taahhütlerimizi açıkladık. Buna göre TÜRKONFED, bünyesindeki tüm federasyon ve derneklerin yüzde 100’ünün ismindeki “iş adamları” ibaresini Cumhuriyetimizin 100. yılı olan 2023 sonuna kadar “iş insanları-iş dünyası” olarak değiştireceğini taahhüt etti. TÜRKONFED ayrıca, yine 2023 sonuna kadar üyesi olan tüm federasyon ve derneklerin yönetim kurullarındaki kadın temsiliyetinin minimum yüzde 30’a yükseltecek aksiyonlar da aldı. TÜRKONFED İDK olarak değişimin dilde başladığından hareketle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde dilimizden cinsiyetçi ifadeleri çıkarabilmek için “Değişimi Dilde Başlat!” sloganı ile hayata geçirdiğimiz bir toplumsal bilinçlendirme kampanyasını hayata geçirdik. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesini odak noktalarından biri olarak belirleyen TÜRKONFED, 30 Ocak 2020 tarihinde ilk Cinsiyet Eşitliği Gündem Raporunu yayınladı. TÜRKONFED İDK olarak hazırladığımız raporun, kariyer basamaklarını tırmanan kadınlara güç, motivasyon ve vizyon katmak amacıyla üç ayda bir yayınlanmasını planlıyoruz. Her bir rapor, cinsiyet eşitliği ile ilgili bir temel konuya ışık tutuyor. Hazırlanan ilk raporun konusu; kadınların iş dünyasındaki görünmez engeli “Cam Tavan” oldu.

TÜRKONFED ikinci Cinsiyet Eşitliği Gündem Raporunu “Kadın Kooperatifleri” temasıyla yayınladı. Yine İDK tarafından hazırlanan rapor, pandemi nedeniyle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kalan kadın kooperatifleriyle ilgili mitler ve gerçekleri ele alarak, kadın kooperatiflerinin pandemiden nasıl etkilendiklerini gözler önüne serdi. TÜRKONFED, Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu ve şiddeti insan hakkı ihlali olarak tanımlayan İstanbul Sözleşmesi’nin, kadının yaşama ve güvenlik hakkını koruyarak toplumsal refaha da katkı sağladığını vurguluyor. Bu kapsamda 42 kadın derneğinin desteğiyle birlikte Türkiye’nin kapsayıcı kadın gücü olarak “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” dedik. TÜRKONFED İDK, TÜSİAD, TÜRKONFED ve Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) Türkiye Ofisi iş birliğinde Covid-19 salgınının Mart-Haziran 2020 döneminde özel sektör üzerindeki olası etkilerini toplumsal cinsiyet bakış açısından anlamak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini gözetecek politikalar geliştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla “COVID-19 Salgının Kadın Çalışanlar Açısından Etkileri” raporunu hazırladık.

Bu raporun yanı sıra İDK olarak,COVID-19 süresince kadın girişimcilere özgü hiçbir ekonomik destek paketinin açıklanmaması sebebiyle kadın girişimcilerin COVID’ten etkilenme durumlarını ve mevcut durumlarını gözler önüne sermek amacıyla “COVID-19’un Kadın Girişimciliği Üzerindeki Etkileri”araştırmasını gerçekleştirdik.

İDK’nın Türkiye İş Bankası ile kadın girişimcilerin kapasitelerinin geliştirilmesiyle ilgili ilk projesi İş Bankası tarafından finanse edilecek şekilde onaylandı. Bu proje ile Türkiye’nin dört bir yanında sektör fark etmeksizin bir şekilde girişimini kurmuş girişimci kadınların ihtiyaçlarını tespit etmek üzere ihtiyaç analiz araştırması yapıyoruz. Bu ihtiyaçlarının netleşmesinin ardından beş bin kadına tespit edilen ihtiyaçlar doğrultusunda eğitim; 50 kadına ise alanında uzman başarılı iş kadınları tarafından (Arya Women Ağı) mentorluk desteği vereceğiz. Aynı zamanda dört kadın buluşması ve bir fuar düzenleyeceğiz. İki yıl sürecek olan projenin sonunda da 10 girişimci kadına İş Bankası tarafından bir aynı ödül sağlanacak. Türkiye’nin en büyük örgütlü kadın gücü olan TÜRKONFED İDK olarak, en önemli çalışma alanlarımızdan olan “İş Dünyasında Kadın” konusunda, çatımız altındaki kadın dernekleri ile toplumun kültürel ve zihinsel bir dönüşümü için çalışmaya devam edeceğiz.

“KONFEDERASYONUMUZ, ÇÖZÜM ÖNERİLERİYLE EKONOMİ POLİTİKALARININ OLUŞTURULMASINA KATKI SAĞLIYOR”

  • TÜRKONFED içerisinde nasıl bir yapılanma mevcut? Yönetim kurulunuz ve üyelerinizden bahseder misiniz?

Bölgesel ve sektörel iş dünyası temsil örgütlerinin çatı kuruluşu olan TÜRKONFED, gönüllülük esasına göre kurulmuş bağımsız bir sivil toplum kuruluşu. Türkiye’nin her bölgesine yayılmış etkin üye yapımız ve sayımız ile Türkiye’nin en büyük iş dünyası örgütleri içinde yer alıyoruz. TÜRKONFED; gücünü ve etkinliğini, iş insanlarının üye olduğu federasyon ve derneklerinden alarak çatısı altında 26 bölgesel, dört sektörel olmak üzere 30 federasyon, 284 dernek üzerinden 50 bine yakın şirket bulunduruyor. İş dünyasının ve toplumun sorunlarına çok sesli, tarafsız ve yapıcı bir bakış açısıyla sahip çıkan konfederasyonumuz, çözüm önerileriyle sektörel ve ulusal ekonomi politikalarının oluşturulmasına katkı sağlıyor. Ekonominin bölgesel ve sektörel perspektiflerini karar mercilerine aktararak Türkiye ekonomisi için çalışırken, iş dünyasının uluslararası entegrasyonuna ve rekabet gücünün artırılmasına da yardımcı oluyor. Kuruluşunun 10’uncu yılı olan 17 Kasım 2014 tarihinde açtığı Brüksel temsilciliğiyle Avrupa’da da faaliyetlerini sürdüren TÜRKONFED, Avrupa’nın en büyük iş dünyası kuruluşlarından biri olan, Avrupa KOBİ Birliği Üyesi olarak, küresel alanda da etkili çalışmaların içinde yer alıyor. TÜRKONFED olarak, işte böyle önemli bir yapının içinde yer alarak, Türk iş dünyası ile Avrupa Birliği arasında köprü görevini üstleniyor. Aynı zamanda Almanya, Gürcistan, Kıbrıs, Irak, Ukrayna ve Romanya’dan üye iş insanları derneklerini bir araya getirdiğimiz TÜRKONFED International ile de küresel ölçekte büyümeye devam ediyoruz.

“PROFESYONEL VE TAM BAĞIMSIZ İŞ HAYATI BENİM İÇİN, AİLE ŞİRKETİMİZDEN AYRILDIĞIMDA BAŞLADI”

  • TÜRKONFED’de yürütmekte olduğunuz görev haricinde kaç̧ yıldır profesyonel iş hayatının içindesiniz? Farklı kademelerde görev aldınız mı?

2006’da üniversiteden mezun olduğumda iş hayatına, inşaat sektöründeki aile şirketimizde mali müşavir stajyeri olarak başladım. 2008 yılında yine bu şirket bünyesinde ilk girişim tecrübemi yaşadım. 2009 yılında serbest muhasebecilik mali müşavirlik ruhsatımı aldım ve ofisimi açtım. Aslında uzun süre içinde olduğum inşaat sektörüne kendimi yakın hissetmiyordum. Bunun yanı sıra aile şirketinde yönetim kurulu üyesi ve iki müdürden biri olsam bile sınırsız sorumluluk, sınırlı yetki alanımın olması beni rahatsız ediyordu.  Bunun üzerine 2016 yılında kendim için özel bir alan yaratmak istedim. Risk aldım ve rahatımı bozdum diyebilirim. Ve aile şirketimizden bağımsız, yeni bir ortakla on bin kişilik üretim kapasiteli yemek fabrikası işlettim ve bir restoran zincirinin frenchising’ini aldım. Pandemi dönemiyle beraber yeni sektörlere ve alanlara yöneldim. Diyarbakır’da başlayan iş hayatım 2019 yılından bu yana İstanbul’da devam ediyor. Şu anda gıda ve enerji sektörlerinde yatırımlarım bulunuyor. Dolayısıyla profesyonel ve tam bağımsız iş hayatı benim için, aile şirketimizden fiilen ayrıldığım 2016 yılında başladı diyebilirim.

“HALA BİRÇOK ŞİRKET EVLENMEYİ VEYA ÇOCUK YAPMAYI PLANLAYAN KADINLARLA ÇALIŞMAK İSTEMİYOR”

  • İş dünyasında kadın olmanın avantajları ve dezavantajları sizce nelerdir?

İş yaşamında kurumunuzun kurumsallığına da bağlı olarak, kadınların gördüğü nezaket erkeklere oranla fazla. İzin alma süreçlerinde ailevi gerekçeler kadınlar için daha kabul edilebilir gerekçeler sayılmakta ve daha kolay izin alınmakta.  Gebelik izinlerine bağlı süreler, iş kaybı riskini taşımadığı sürece avantaj olabiliyor. İş kıyafetleri konusunda erkeklere nazaran daha esnekler. Tüm bunlar iş yaşamlarının küçük avantajları olmakta ama maalesef yaşadıkları dezavantajlar çok daha baskın ve zorlu. En büyük dezavantaj iş yaşam dengesinde, geleneksel aile yapımızdan kaynaklı, iş yüklerinin çok fazla olmasında. Hala birçok şirket evlenmeyi veya çocuk yapmayı planlayan kadınlarla çalışmak istemiyor. Veya kadınlara çocuk sahibi olmamaları konusunda resmi olmayan süre kısıtı koyabiliyor. Doğum ve çocuk bakım izinlerinde işini kaybeden çokça kadın var. Bunun yanında pek çok kadın da evlilik ve çocuk sahibi olduktan sonra iş yaşam dengesini sağlayamadığı için işinden ayrılmak zorunda kalabiliyor.  Kadınların iş yaşamında yaşadığı bir diğer zorluk da mobbing, cinsel taciz, kıyafet kısıtlamaları gibi stres kaynakları. Bazı şirketlerde kadınlara yönelik kıyafet düzenlemeleri, kendilerini kısıtlanmış hissetmelerine neden olabiliyor. Maruz kaldıkları mobbing, sözel ve cinsel taciz gibi sorunlar, kadınların iş arkadaşlarıyla iletişimlerine, motivasyonlarına ve doğal olarak da başarısına engel olabiliyor. Maalesef yeterince ciddiye alınmamaları da hala birçok iş yerinde karşılaştığımız sorunlar içinde. Bu yüzden kadınlar fikir beyan etme konusunda erkek ağırlıklı toplantılarda daha çekingen kalabiliyor ve bu durum iş motivasyonlarını da ciddi şekilde olumsuz etkiliyor. Kadınların çeşitli mesleklerde çalışamayacakları algısı da ne yazık ki iş yaşamında karşılarına çıkan zorluklardan bir başkası. Gerek halk arasında gerekse iş yaşamının içinde birçok meslek “kadın işi” veya “erkek işi” olarak ayrılabiliyor. Bu da kadınların mesleklerini icra etmelerinin önünde büyük bir engel teşkil ediyor. İş hayatında kadınlar, kadın olmalarından kaynaklanan görevleri dışında hizmet beklentisi sorunu ile karşı karşıya kalabiliyor. Bazı iş yerlerinde sadece kadın oldukları için onlardan çay servisi, temizlik, kapı açma vb. hizmetler beklenebiliyor. Kadınların iş hayatında yaşadıkları zorluklardan biri de duygusal olmaları bahanesiyle çeşitli pozisyonlar için uygun görülmemeleri. Sahip oldukları düşünülen bu yönleri nedeniyle kadınlar, çeşitli profesyonellerce yönetme becerisinden yoksun görülebiliyor ve bu da kariyer gelişimlerini önemli ölçüde engelliyor. Kadınların iş hayatında karşılarına çıkabilecek tüm bu sorunların giderilmesine ve çözülmesine yönelik önlemlerin alınması; onların iş hayatında daha mutlu, daha huzurlu ve daha verimli olmalarını sağlayabilmek adına çok önemli. Bu da yalnızca kadınları değil tüm toplumu son derece olumlu yönde etkileyecektir.

“TÜRKİYE’DE HER ÜÇ ERKEKTEN İKİSİ İSTİHDAMDA İKEN KADINLARDA BU ORAN DÖRTTE BİR CİVARINDA”

  • Geçmiş̧ yıllarda iş dünyası erkek egemenliği altındaydı. Ancak artık alışkın olunan düzen hızlı bir değişim geçiriyor ve kartlar yeniden dağıtılıyor. Siz bu dönüşümü nasıl değerlendirirsiniz?

Son 10 yıla baktığımızda kadınların iş gücüne katılmasında artan bir ivme görüyoruz. Örneğin 2014 yılında her 100 kadından 29’u iş gücüne katılırken bu oran 2022’de yüzde 34’e ulaştı. Yani aradan geçen sekiz yılda kadınların iş gücüne katılma oranı istediğimiz oranda olmasa da yükseldi. Ancak maalesef 2019’da başlayan düşüş, Covid-19 pandemisiyle birlikte büyük bir kayba neden oldu. 2020 verilerine göre kadınlarda iş gücüne katılma oranı 2016 dönemine gerilemiş durumda. Öte yandan iş gücüne katılma oranlarını cinsiyet bazında kıyasladığımızda bugün kadınlarda yüzde 34 civarında olan bu oran erkeklerde yüzde 71’in üstünde. Yani kadınların iş gücüne katılma oranları erkeklerin oranının yarısından daha düşük. Yine pandemi ile ilişkilendirecek olursak Covid-19 sebebiyle iş gücüne katılma, bazı bölgelerde kadınlarda erkeklerin yaklaşık iki katı azalmış görünüyor. İstihdam verilerine baktığımızda erkekler arasında istihdam edilenlerin oranı yüzde 63,8 iken kadınlarda bu oran yüzde 29,7. Yani Türkiye’de her üç erkekten neredeyse ikisi istihdamda iken kadınlarda bu oran dörtte bir civarında.Kadının ekonomiye katılması sosyal, toplumsal ve hatta siyasal hayata da katılımını pekiştiren bir faktör. Gündelik hayatta kadın-erkek görünürlüğünü eşitleyen, kadının toplumsal hayat içinde görünürlüğünün artmasıyla toplumsal cinsiyet eşitliğinin fırsatlarını da yaratan bu faktörün toplumsal hayatımıza katkısı büyük. Yani tabiri caizse topluma kadın eli değmesi, toplumu iyileştiren, geliştiren bir süreç. Öte yandan erkeklerin iş gücüne katılmasını yüzde 100’e çıkarmak bile Türkiye’nin kişi başı ulusal gelirini 25 bin dolara ulaştırmaya yetmiyor. Dolayısıyla ekonomik hedeflere erişmek için kadının iş gücüne katılması elzem hale geliyor. Kadının hayatını ve koşullarını iyileştirmek için harcanan her bir birim, orta vadede ekonomiye 20-30 kat fazlasıyla dönüyor. Hedeflenen yüzde 41 oranına ulaşmak için kadın istihdamını dokuz puan artırmamız gerekiyor. Uluslararası güvenilir kuruluşların hesaplamalarından yola çıkacak olursak, bu dokuz puanlık artış ülkedeki yoksulluğu yüzde 20 oranında azaltma potansiyeli taşıyor. Kadınların iş gücüne katılmasına yönelik bütüncül bir politikanın hayata geçirilmesi, sanıldığı gibi sadece kadını değil bütün toplumu güçlendiren, refah düzeyini artıran bir etki yaratıyor. Ve ne mutlu ki artık bu etkiyi tüm dünya görüyor ve etkiyi artırmak için yeni politikalar belirleyebiliyor.

“CİNSİYET EŞİTLİĞİNİ TOPLUMSAL BİR HEDEFE DÖNÜŞTÜRMEK İDEAL BİR TOPLUMA ULAŞMAYI MÜMKÜN KILACAK”

  • Tüm Türkiye’de iş hayatında cinsiyet eşitliğinin sağlanması ve kadın istihdamının daha da artırılması için neler yapılmalı?

Bütün bu konuştuklarımızdan hareketle öncelikli adımlardan biri kadınların eğitimini artırmak ve çeşitlendirmek, kadının emeğini ihtiyaç çerçevesinde eğitimli bir emeğe dönüştürmek, diğeri de kadınların eşitsizliğini giderecek politikalar üreterek erkek emeği ile denk bir noktaya çekmeyi sağlamak olmalıdır. Cinsiyet eşitliğini toplumsal ve gündelik hayatın her alanında bir hedef dönüştürmek hem ideal bir topluma ulaşmayı mümkün kılacak hem de ekonomik büyümeye çarpan etkisi yapacaktır. Biraz daha disiplinli sıralamak gerekirse;

– Öncelikle kadınların eğitimlerini artırmak nitelikli bir gelecek inşası için önemlidir.

– Kişisel olarak nitelikli eğitimin yanında emeğin nitelikli hale gelmesi için mesleki eğitim de önem arz etmektedir.

– Özel sektör ve kamu kurumlarının her kademesinde cinsiyet eşitliğini hayata geçirmeye dair stratejik planlar oluşturmak ve bu planlamanın işleyebilmesi için çeşitli teşvikler sunmak toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya katkı sunacaktır.

– Kadınların çocuk bakımı gibi sorumluluklarının iş gücüne katılımı karşısında negatif bir etki yarattığından hareketle yerel yönetimler tarafından mahallelerde uygun ve güvenilir kreş hizmeti verilmesi kadınların iş gücüne katılımını teşvik edecektir. Özel sektör işverenlerin de bu anlamda teşvik edilmesi ve mali yüklerini hafifletici destek primlerinin veya vergi istisnalarının belirlenmesi faydalı olacaktır.

– Kadınların emek yoğunluklu sektörlerden, niteliği yüksek sektörlere geçiş yapabilmeleri için eğitim, destek ve teşviklerin sunulması teknoloji başta olmak üzere yeni sektörel alanlardaki cinsiyet eşitsizliğini giderici bir etki yaratacaktır.

  • Toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadının iş gücüne katılımını sürekli ve bütüncül bir mekanizmaya dönüştürmek, bu mekanizmayı işleten kurumları teşvik etmek eşitliğin toplumsal ölçekte yerleşmesini kolaylaştıracaktır.
  • Girişimci kadınların finansmana erişimi için özel ekonomi paketlerinin oluşturulması, kamu bankalarının ayrıcalıklı faiz politikaları konusunda teşvik edici olması gerekmektedir.
  • Kadın girişimcilerin iş planları, oda ve borsalar nezdinde kurulan girişimci ofislerinde uzman ekipler ile güçlendirilmelidir.
  • Kadın istihdamında, evlilik veya çocuk sonrası kısa süreli işten ayrılmalarda, dönüşler kadınlar için kolaylaştırılmalıdır. Özellikle uzun süre iş yaşamından uzaklaşan kadınlarda, kısa süreli eğitimler, iş yaşamına kısa sürede adaptasyon sağlayan programlar düzenlenmelidir.
  • İş yaşamında esnek çalışma modellerinin yaygınlaşması için iş bölümü ve uzmanlaşmaya dayanan modeller çeşitlendirilmelidir. Daha çok iş modeli, üniversite eğitimi gibi, uzun süreye ve akademisyenliğe dayalı eğitim modelleri olmadan, kısa süreli eğitim standartları ile yapılabilmelidir.
  • Kalkınma Ajansları, KOSGEB, Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu gibi kurumların kadın girişimcilerin desteklenmesi için her zaman açık ve pozitif ayrıma dayanan programları, teşvik ve hibeleri olmalıdır.
  • Yeni mezun ya da iş hayatına yeni atılacak kadınlara tavsiyeleriniz nelerdir?

İş yaşamına çalışan olarak girecek kadınların öncelikle çalışacakları yerleri belirlerken kurumun, cinsiyet eşitliği ilkelerini dikkate almaları gerekli. Girişimci olarak iş yaşamına gireceklere ise cesur olmalarını ve tüm zorlukları göğüslemek üzere moral ve motivasyonlarını yüksek tutmalarını öneririm. Özellikle çevrelerinde motivasyonlarını düşürecek insanlara karşı kulaklarını kapamalılar. Cinsiyete dayalı ayrımcılığın ne olduğunu bilmeden buna karşı tavır geliştirmeleri zor olacaktır. Bu yüzden kişisel gelişimlerinin parçası olarak toplumsal cinsiyet eşitliğinin ne olduğunu bilmeli ve hayatlarının her alanında dikkate almalılar. Kendilerini bu yönde geliştirmeliler. Cam tavanlarını kırabilmeliler. Kendileri için mutlaka uzmanlık alanı belirlemeliler.