Ahşapkari, adını henüz çok yeni duyuran hatta duyurmaya çalışan bir sanat. Çünkü bu sanatın hem geçmişi çok yeni hem de henüz tek bir kişi tarafından yapılıyor. Atık ahşap parçalarının yap-boz gibi bir araya getirilmesi ile birer portreye, manzaraya, natürmorta dönüştüğü bu sanat, bundan 4-5 yıl önce Mehmet Şakir Ünlü tarafından ilk kez icra edildi. Bu sanatın fikir babası olmasının yanı sıra isim babası da olan Ünlü, ağaca ve ahşaba duyulan sevginin sanata dönüşmesi olarak yorumlanan Ahşapkari’nin önce yurt içinde ardından da yurt dışında tanınmasını sağlamak istiyor.
Ekmeğini ahşaptan çıkaran İnegöl’de bir anlamda ahşabın içinde büyüyen Mehmet Şakir Ünlü’nün çocukluğu tahta parçacıklarından objeler yapmakla geçmiş. Resme eli yatkın olan Ünlü’nün ta o yıllarda aklında olan atık ahşaplardan ne yapabilirim düşüncesi ancak 50’li yaşlarından sonra gerçeğe dönüşmüş. Zaten kendini de ‘ahşaba, sanata aşık olan ama bu düşünü ancak geç yaşlarında yaşama geçirebilen’ bir sanatçı olarak yorumlayan Mehmet Şakir Ünlü, dünyada ilk kez kendisinin yapmaya başlayıp yine adını kendisinin koyduğu Ahşapkari sanatını tanıtmaya, hatta bu sanatı yapacak yeni sanatkarlar yetiştirmeye çalışıyor.
Mehmet Şakir Ünlü’nün yorumuyla Ahşapkari; atıklardan birşeyler yapabilmeyi ve atıkların önemini, ağaca ve ahşaba sevgiyi, parçadan bütüne ulaşabilmeyi, nerede ve nasıl olursanız olun parça olarak bir bütünün içinde yerinizin olduğunu yani değerliliğinizi, sabır ederseniz başarabileceğinizi öğreten bir sanat. Ahşapkari’nin tanıtımı için elinden geleni yapmaya çalıştığını ama çok yetersiz kaldığını üzülerek söyleyen Ünlü, toplumun her kesiminden, her yaştan ilgi olduğunu, özellikle gençlerin ilgisinin kendisini mutlu ettiğini belirterek, “Amacım sanatımın tanınırlılığını artırmak ve geleceğe taşımak. Sanatın tüm zorluklarıyla uğraşıp diğer yandan sergiler ayarlayıp açmak, tanıtımını yapmak kolay değil. Dünyaya tanıtımı için kurumsal destek şart. Bu nedenle hem medyadan hem devletten hem de kurumlardan destek bekliyorum” diyor.
Yaptığımız sohbet sırasında, sanatını yaparken gerekli olan ahşabın temini konusunda atık parçalarını kendisiyle paylaşan firmalara teşekkür etmeyi de unutmayan Mehmet Şakir Ünlü, Ahşapkari ile ilgili merak ettiğimiz soruları şöyle yanıtladı:
Ahşapkari sanatını konuşmadan önce sizi biraz tanımak isteriz. Ahşapla ne zaman ve nasıl tanıştınız, ardından Ahşapkari fikri nasıl oluştu?
1955 İnegöl doğumluyum. Evli ve bir kız çocuk babasıyım. Ahşaba, sanata aşık olan ama bu düşünü ancak geç yaşlarında yaşama geçiren, hep farklı bir şeyler yapma isteği ile yanıp tutuşan, sanatta da değişik çalışma şekillerini denemeye çalışan, aynı zamanda tasarım delisi bir sanatçıyım. Ahşaba olan yakınlığım doğduğum şehirle yakından ilgili. Çocukluğum ahşap parçacıklarından, atık ahşaplardan objeler yapmakla geçti. İlkokulda iken bile objeler, heykeller, alçıdan büstler yapıyordum. Karakalem ve renkli boya ile mükemmel resimler çiziyordum. Ama bu yeteneklerimi doğru yola kanalize edecek, yol gösterecek kimseler olmayınca farklı okullar, farklı işler yaşamıma giriverdi. Atık ahşaplardan daha farklı neler yapabilirim düşüncesi o yıllardan beri kafamı kurcaladı durdu. Ülkemizdeki ağaç türlerinin renkleri genellikle kahverenginin tonları ya da beyazdır. Bundan dört-beş yıl önce dünyada ağacın çok farklı renklerinin olduğunu fark edince düşüncemde yaşama geçmeye başladı. Genellikle tropikal ağaçların renkleri çok ilgi çekici. Dünyada her renk ağaç var, kırmızı, sarı, yeşil, mor, mavi, siyah ve ara renklerde olanlar…
Renkleri bulunca ahşaptan mozaik benzeri bir çalışma da başlamış oldu dört yıl önce.
Dünyada bu sanat uygulamasını yapan ilk kişisiniz. Türkiye’de çok yaygın ve bilinen bir sanat olmayan Ahşapkari’yi bize anlatır mısınız? Teknik olarak kullandığınız malzemeler ve yapım aşamasıyla ilgili detaylar nelerdir? Yaparken yaşadığınız zorluklar oluyor mu?
Her aşaması gerçekten zor bir sanat. Yurt dışından gelen ahşabın temini, onların minik parçalara ayrılması için büyük makinelerde oldukça tehlikeli kesim işini yapmak, başlı başına zor bir süreç. Ahşabın temini konusunda atık parçalarını benimle paylaşan firmalara buradan çok teşekkür ediyorum. Sonrasında resimleri yapmak oldukça uzun bir zaman. Bazen bir ay, bazen aylarca… Binlerce parçacığı tek tek yapıştırarak parçadan bütüne ulaşma çabası… Bir puzzle tamamlar gibi. Bitince dolgu verniği, zımparalama, tekrar koruyucu vernik atma, çerçeveleme yaparak tabloyu tamamlama… Tabii tabloları yapmanın yanında tanıtma, sergiler açabilme, ürettiklerini sata- bilme işin diğer zor yanları. Yeni bir sanat olması nedeniyle tanıtım benim açımdan çok önemli. Bu nedenle burada size de çok teşekkür ediyorum ilginizden dolayı.
Bu sanata adını veren kişisiniz. İsim nasıl ortaya çıktı? Hikayesini, bu ismi neye istinaden seçtiğinizi anlatır mısınız?
Çevremdeki dostlarımla, arkadaşlarla isim konusunda epey düşünüldü. Ağaçkari, İnegöl doğumlu ve ahşapla şehrimin ilgisi nedeniyle İnegölkari, Ahşapkari, Ahşapart gibi birçok isim arasından ortak kararla Ahşapkari ismi konulmuş oldu. Bu konuda bana yardımcı olan dostlarıma çok teşekkürler. Ahşapkari, geçmişimizde olan özellikle Kündekari ve Telkari, Edirnekari’yi çağrıştırması anlamında tam oturdu. Örneğin Kündekari, ahşap parçalarını hiçbir çivi vb. malzeme olmadan birleştirerek eserler yapma sanatıdır. Telkari minik gümüş tel parçalarını birleştirerek objeler yaratma sanatıdır. Ahşapkari bu anlamda hepsinden birşeyler aldı ve güzel bir isim oldu. Çok da beğenildi ve tutuldu.
Örneğin sergilerimde yahut birisi beni tanıdığına anlatırken “Ahşapkari sanatı var ya işte o sanatı yapıyor” diyor. Sanki Ahşapkari çok uzun yıllardır varmış, çok bilinen bir sanatmış gibi anlatıyor.
Bu sanatı icra etmenin sizin hayatınızdaki önemi, size hissettirdikleri nedir? Kendinizi sanatçı olarak nasıl tanımlarsınız?
İlk önce çok farklı olmayan birşeyi yapabilmenin hazzı güzel. Yapıp bitirdiğinizde de başarmanın mutluluğu tabii. Ve yaptığınız o tablo artık sizden bir parça olmakta, çocuğunuz gibi. Yaşamımda hep olmayan, farklı şeyler tasarlamayı benimsedim. Çocukluğumdan beri böyle. Oyuncağımı kendim yapardım ama herkesinkinden farklı olmalıydı. Yaratıcılığı çok seviyorum ve o nedenle doğaya aşığım. Doğa en büyük sanatçı. Sanatçılığımın dışında da zeka oyuncakları, ambalaj tasarımları yapıyorum.
Ahşapkari’yi kişisel olarak nasıl yorumlarsınız, sizin için ne ifade ediyor, nasıl duygular hissettiriyor?
Ahşapkari; atıklardan birşeyler yapabilmeyi ve atıkların önemini, ağaca ve ahşaba sevgiyi, parçadan bütüne ulaşabilmeyi, nerede ve nasıl olursanız olun parça olarak bir bütünün içinde yerinizin olduğunu yani değerliliğinizi, sabır ederseniz başarabileceğinizi öğretiyor. İşe başla- dığımda ufacık bir yer ile uğraşırken akşamın nasıl olduğunu fark edemiyorum çoğu zaman. Çok fazlasıyla emek yoğun bir sanat.
Bugüne kadar birçok kişisel serginiz oldu. Gelecek döneme ilişkin bu alandaki hedeflerinizi aktarır mısınız?
2013 yılından bu yana 12 adet sergi açtım. Sergilerime ilgi gerçekten çok yoğun. Görenler ilk başta inanamıyorlar tabloların ahşap parçacıklarından yapıldığına. Görenlerin ilk tepkisi ‘bugüne dek görmedim, siz ne kadar sabırlısınız’ gibisinden cümleler oluyor. Ayrıca ‘Bu sanatınızı yurtdışında yapsanız yoğun ilgi ve destek alırsınız’ cümlesini fazlasıyla duydum, ama nasip olmadı. Bazı sergilerde gören Kültür Bakanlığı yetkilileri de aynısını söyledi, fakat sonuç yok maalesef. Bu nedenle hedefim yurtdışı ilk önce. Geniş bir tanıtım yani.
Sanatınıza ilgi nasıl? Türkiye’de bu alanda bilinirlik ne düzeyde?
Ülkemizde sanata gereken ilgi ve destek maalesef gösterilmiyor. Koleksiyonerlerin bir kısmı gerçekten sanata değil, gelecekte para edecek eserlere yatırım yapmakta. Bir de en zor olan kısım; birebir tablolarımı görmekle fotoğraflarını görmek arasında epey fark olması. Fotoğraflardan işin incelikleri, güzelliği, ayrıntıları, zorluğu maalesef belli olmuyor. Bunu en yakınımdakiler dahil herkes söylüyor. Bu nedenle sergiler açarak geniş kitlelere gösterebilmek, tanıtabilmek benim için çok önemli. Ülkemizde bilinirliğini arttırmak için medya, kurumlar çok desteğe ihtiyacım var. Ama maalesef özellikle medyamızdan bu konuda destek göremiyorum.
Ahşapkari’nin tanıtımı için nasıl çalışmalar yapıyorsunuz? Dünyaya tanıtımı konusunda neler yapılabilir?
Ahşapkari sanatının tanıtımı için elimden geleni yapmaya çalışıyorum ama çok yetersizim. Bir yandan sanatın tüm zorluklarıyla uğraşıp diğer yandan sergiler ayarlayıp açmak, tanıtımını yapmak kolay değil. İşin maddi boyutları da cabası. Tablolarınızı yapacaksınız ve satacaksınız ki yeni projeler geliştirebilesiniz. Dünyaya tanıtımı için kurumsal destek şart. Bu sayede yurtdışında sergiler açabilirim.
Kurumların destekleri oluyor mu? Destek/sponsorluk/eğitim gibi konularda beklentileriniz nedir?
Dediğim gibi destek yok denecek kadar az. Atık ahşap parçalarını bana veren ahşap firmalarına buradan teşekkür ediyorum. Ayrıca yine buradan destekleri için Derneğiniz üyesi Oktay ve Ozan Can’a da teşekkür ediyorum. Daha ilk günden bu yana hep destek verdiler, tablolar yaptırarak, çevrelerine anlatarak … Özellikle ahşapla ilgisi olan firmalardan, kurumlardan destek bekliyorum.
Ahşapla bir sanat yapmak için ne gibi özelliklere sahip olmak gerek?
En başında resim yapabilme yeteneğiniz olmalı. Örneğin özellikle bir portre çalışmasında yüze yapıştırılan her bir parçanın yeri çok önemlidir. Herkesin bir yüz haritası, enlemi-boylamı vardır. Portre çalışmak zor bir iştir. Elinizde boya vb. yok, ahşap parçacıklarından başkası yok. Bazı sanatçı arkadaşlar portre çalışması yapma demişti, zira benzetemeyebilirsin, eleştirilirsin gibisinden. Ama ben inatla yaptım ve bugüne kadar başarısız da olmadım çok şükür. Bunların dışında ağaçtan, ahşaptan anlamak gerekiyor. Ahşap kesilse bile yaşayan bir varlık. Zamanla renk değiştirebilir, dış etkenlerden etkilenebilir. Ahşabın kesilmesi, parçacık haline getirilmesi de ayrı bir fiziksel güç gerektirmekte tabii.
“Sanatımı seviyorum ve üretmeye de devam edeceğim. Yeni sergilerle ülkemde ve dünyada tanıtabilmek en büyük amacım. Sektörünüzden, firmalardan özellikle yurtdışı tanıtımları, ahşap temini gibi konularda destek bekliyorum.”
Sizden sonra bu sanatı devam ettirmek adına eğitim verme çalışmalarınız ya da yetiştirdiğiniz öğrenciler var mı? Ahşapkari’yi yaşatmak adına neler yapacaksınız, planlarınız nedir?
Toplumun her kesiminden, her yaştan ilgi var, özellikle gençlerin ilgi göstermesi beni mutlu ediyor. Sanatımı geleceğe taşıyabilmek ikinci hedefim. Kurs konusunda gerekli kurumlardan (İsmek, Halk Eğitim vb.) görüp iletişime geçeceğiz deniliyor ama henüz yok. Pera’da iki kursum oldu ama gençler çok sabırsız. Amacım sanatımın tanınırlılığını arttırmak.
Mehmet Şakir Ünlü’den Ahşapkari sanatının öğretisi ve amaçları:
- Ağaca, doğaya ilgiyi arttırmak,
- Atık ahşap parçacıklarını değerlendirmek,
- Diğer atık maddelere dikkat çekmek,
- Sanatta inovasyonu geliştirerek
- sanata ilgiyi arttırmak,
- İnsan beyninin gündelik karmaşalardan uzaklaşarak dinginliğini sağlamak,
- Sabırla çalışarak parçadan bütüne ulaşmak,
- Çok küçük bir parçanın bütünün
- içindeki önemini anlatabilmek
- Üç boyutlu düşünebilmeyi sağlamak ve geliştirmek.
Ahşabın özellikleri itibarıyla ortaya koyduğunuz eser nasıl bir tarza, özelliğe bürünüyor? Kalıcılığı, verdiği his, görsel estetik açısından yorumlarınız nedir?
İlk önce ahşabın doğallığını yaşatıyor. Tekniği itibarıyla da resme üç boyutluluk vermekte. Zemini, malzemesi her şeyi ile ahşaptan bir eser ortaya çıkıyor. Korunduğu sürece de malzemesinden ötürü çok kalıcı olmakta.
“Tarkan’ın tablosu zor ama güzel bir deneyim oldu”
Bugüne kadar ahşap parçacıklarından her tür resim çalışması yapılabiliniri ispatlamakla geçti. Portre, manzara, natürmort yaparak bunları yaşama geçirdim. Tabii bu arada yeni yöntemlerde geliştirdim bu tabloları yaparken. Çünkü benden önce yapılmış örnekleri yoktu. Resimleri yaparken bu yöntemleri yaşama geçirecek olanları seç-meye çalıştım. Örneğin Tarkan tablosunda başındaki bereyi, yüzündeki kirli sakalı düşünerek seçtim. Daha önce hiç denememiştim bunları. Kirli sakal yapma işi başarılı oldu ama çok zor bir süreçti, tek tek minicik ahşap kaplama parçalarını yerleştirmek gerçekten zor ama güzel bir deney oldu. Bir tabloyu yapmak zorluk derecesine, ebatına göre değişebiliyor. Bazen 20 gün, bazen bir ay, bir buçuk – iki ay sürüyor. Ahşapkari mozaiğe benzemekle beraber farklı yönleri de var. Mozaiğin aksine parçalar arasında derz araklıkları yok, parçalar olabildiğince bitişik. Bu özelliği resimlere üç boyutluluk veriyor, aynı bilgisayar pikseli gibi. Zaten mozaiği bulanlar bugünün dijital teknolojisinin de yaratıcıları. Zira resimlerin noktalardan, parçalardan oluştuğunu keşfetmişler. Ahşapkari sanatının mozaikten farklı diğer bir özelliği ise saç, sakal, kaş, bıyık vb. yerlerde ahşap kaplama parçalarından faydalanması. Ahşap kaplamayı bugüne kadar bu şekilde uygulayan çıkmadı. Bu özellikleri ile Ahşapkari sanatı dünyada tekdir.