AİMSAD Dergisi olarak hepimizin sıkça duyduğu, iş hayatımızın ayrılmaz parçası haline gelen kurumsallaşma süreçlerini baştan sona inceledik. Kelime olarak aşina olunan ancak uygulamada sıklıkla sorunların yaşandığı kurumsallaşmanın nasıl yönetilmesi gerektiğini gerçekleştirdiğimiz röportajlarda ayrıntılı bir şekilde analiz ettik. Gerçekleştirdiğimiz bu keyifli ve tüm sektörler için yol haritası olma özelliği taşıyan röportajlarda, kurumsallaşma sürecinin aslında düşündüğümüzden çok daha ayrıntılı ve titizlikle yönetilmesi gereken bir süreç olduğu net bir şekilde ortaya çıktı.

Günümüzün en yaygın kullanımlarından biri olan; kurumsallaşmayı, bu sayımızın kapak konusu olarak belirledik. Aile işletmeleriyle, kurumsal şirketlerin temel farklılıklarını, kurumsallaşmayan aile işletmelerini neler beklediğini, kurumsallaşma denildiğinde aslında aklımıza nasıl bir yapının gelmesi gerektiğini ve pandeminin şirketleri nasıl etkilediğini, TAİDER Yönetim Kurulu Başkanı Candan Çilingiroğlu, AGMER Müdürü Dr. Öğretim Üyesi Nazan Çağlar, Yönetim Danışmanı ve Öğretim Üyesi Dr. Engin Sağdıç’a sorduk.

Uzmanların ortak bakış açısı, aile işletmelerinin kurumsallaşması gerektiği yönünde. Ancak asıl sorun, kurumsallaşmadan ziyade, kurumsallaşma süreçlerinin yönetiminde ortaya çıkıyor. Hazırlanan vizyon, misyon ve değerlerin tüm kademelerde doğru şekilde uygulanması ve denetlenmesi gerekiyor. Bir diğer önemli konu da stratejik yönetim ve stratejik planlama. Bir yapıda hedeflerin gerçekleştirilmesi için oluşturulan stratejilerin muhakkak bir planlama çerçevesinde hayata geçirilmesi şart. Bu adımlar doğru izlenmediğinde, rekabete ayak uydurmak, dinamik ve kusursuz işleyen bir yapıya ulaşmak ise imkansız bir hal alıyor.

Bunlarla beraber, tüm dünyayı ve dolayısıyla ekonomileri etkisi altına alan pandemi başlı başına bir panik ortamı yarattı. Pandemiyle birlikte birçok araştırma firması, aile işletmelerini ve kurumsal şirketleri ilgilendiren çok önemli çalışmalara imza attılar.

TAİDER ve Deloitte Türkiye’nin birlikte hazırladığı “Covid-19’un Aile Şirketlerine Etkisi” başlıklı raporun herkes tarafından incelenmesi gerekiyor. Araştırmada yer alan verilere göre; pandeminin gelir yaratma düzeylerini arttırdığını belirten aile şirketlerinin oranı yüzde 24,7 ve herhangi bir değişiklik olmadığını belirtenler ise yüzde 26,7 oranında. Ancak gelir yaratma düzeyinin azaldığını belirten şirketlerin oranı yüzde 48,6 ile en yüksek değeri gösteriyor.

Araştırmanın en dikkat çeken verileri ise kriz durumlarının yönetimi ile ilgili. Araştırmaya katılan aile şirketlerinin yüzde 64,1’i kriz durumları için hazırlanmış bir iş planlarının bulunmadığını ve yine yüzde 61,8 gibi büyük bir çoğunluğun da kriz yönetim komitelerinin dahi olmadığını belirtmişler. Bu veriler ortaya koyuyor ki; birçok organizasyon anlık sorunlarla uğraşırken, beklenmedik sorunların çalışma yöntemlerini köklü bir şekilde değiştirebileceği gerçeğini göz ardı ediyor.