Sanayi kentlerindeki deprem riskini konuştuğumuz TOBB Türkiye Sigorta Acenteliği İcra Komitesi Başkanı Levent Korkut, Türkiye’de sigortaya verilen önemin yetersiz olduğunun altını çizdi. Sanayilerde zorunlu deprem sigortasının olmadığına, sigorta yaptırmanın kişinin inisiyatifine kaldığına dikkat çeken Levent Korkut, depremin yaşandığı illerdeki sanayi bölgelerinin sigortalılık oranının yüzde 15-20 ile sınırlı kaldığını belirterek; “Söz konusu bu sigortalılık oranı oldukça az. Bu konuda yeterli bir bilinç olduğunu söyleyemeyiz. Sigortanın önemini bilen, daha bilinçli sanayiciler olası bir depremde meydana gelecek hasarda ekonomik olarak devamlılıklarını ancak sigorta ile sağlayabileceklerinin farkında oldukları için hem işletmelerini hem de ekonomik faaliyetlerini sigorta altına alıyorlar. Ancak Türkiye’de çok yaygın olan KOBİ’lerde durum çok daha vahim. İki KOBİ’den sadece biri sigortalı ve bu iç açıcı bir tablo değil maalesef” diye konuştu.

6 Şubat 2023 tarihinde Maraş’ın Pazarcık ilçesinde meydana gelen ve beraberinde 11 ili etkileyen deprem sonrası, sanayinin nasıl etkilendiğini öğrenmek için sorularımızı TOBB Türkiye Sigorta Acenteliği İcra Komitesi Başkanı Levent Korkut’a yönelttik. Türkiye’de sadece sanayi alanında değil, zorunlu deprem sigortasında dahi büyük eksikliklerin olduğunu ifade eden Korkut; “Sigortanın bir vazgeçilmez unsur olduğunu, özellikle sanayide ekonominin devamlılığı için sigortanın ne kadar önemli olduğunu insanlara aktarmak zorundayız. Özelikle altını çizmek istiyorum, zorunlu deprem sigortasında kimse metrekarelerle oynayamamalı. Bireylerin istek ve taleplerine göre poliçeler düzenlenmemeli. 300 metrekarelik bir alandan söz ediyorsak, 300 metrekareye poliçe düzenlenmeli. Bunun yanı sıra eksik poliçe düzenleyeler ile ilgili de yasal işlemler uygulanmalı” dedi.

  • Depremin yaşandığı 11 ilde bulunan sanayi bölgelerinin sigortalılık oranı nedir?

Depremin yaşandığı illerimizdeki sanayi bölgesinde yüzde 15-20’lik bir sigortalılık oranı var. Söz konusu bu sigortalılık oranı oldukça az. Zaten önümüzdeki süreçte muhakkak çözülmesi gereken konu asıl bu. 

  • Sanayicinin deprem sigortası yaptırması ile ilgili yasal bir zorunluluk var mı? Bu konuda yeterli bilince sahipler mi?

Maalesef bir zorunluluk yok, kişilerin ya da firmaların inisiyatifine bağlı ilerliyor. Sanayi sektöründe kişiler kendi hür iradesiyle bu poliçeyi satın alıyor ya da almıyor. Dolayısıyla bu konuda yeterli bir bilinç olduğunu söyleyemeyiz. Sigortanın önemini bilen, daha bilinçli sanayiciler olası bir depremde meydana gelecek hasarda ekonomik olarak devamlılıklarını ancak sigorta ile sağlayabileceklerinin farkında oldukları için hem işletmelerini hem de ekonomik faaliyetlerini sigorta altına alıyorlar. Ancak Türkiye’de çok yaygın olan KOBİ’lerde durum çok daha vahim. İki KOBİ’den sadece biri sigortalı ve bu iç açıcı bir tablo değil maalesef. Dört konuttan bir tanesini sigortalatıyoruz. Zorunlu deprem sigortasında iki haneden biri sigortalı, biri sigortasız. Sanayi işletmelerinde ise dört tanesinden üç tanesi sigortalı. Büyük işletmeler genelde sigortalı. Türkiye’de zorunlu dediğimiz deprem sigortasının uygulanma oranı yüzde 52. Yaşanan depremle birlikte bu oran yüzde 57’ye yükseldi. Zorunlu dediğimiz sigortanın uygulanma oranı bu olmamalı. Ne taraftan tutsanız bir bilinçsizlik, bir vurdumduymazlık var.

“BANKALARIN VE FİNANS KURULUŞLARININ YAPTIĞI POLİÇELERİN YÜZDE 90’I EKSİK”

  • Bu bilinçsizlik sizce neden bu kadar yaygın? Bu sorunun çözümü için neler yapılmalı?

Her depremden sonra, şu an olduğu gibi sigortalılık oranında bir nebze de olsa artış yaşanır. Bilinç yaşanan olumsuz durumla beraber yukarıya doğru çıkar. Fakat aradan zaman geçtikten sonra maalesef biz durumun ehemmiyetini bir kenara koyup, gündelik yaşantımıza ayak uyduruyoruz. Oysaki bizim deprem kuşağında olduğumuz, herkes tarafından biliniyor. Bununla ilgili bence mutlaka birtakım önlemler alınmalı. Bir şeyler zorunla hale getirilmeli, kişilerin inisiyatifinden bu konu çıkarılmalı. Sektör toplamda 5.4 milyon poliçe satmış, 1.6 trilyon TL teminat aktarmış. Deprem bölgesinde 80 milyarlık TL’lik bir hasardan bahsediyoruz ve bunun sadece 3-4 milyar TL’si sektör tarafından karşılanıyor. Keşke bunu daha ileriye taşıyabilseydik. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi kamu yetkilileri, sigorta yaptırmanın önemini anlatmalı. Keşke seçim manifestolarının içerisinde bu konuya yer verseler. Bu konuda bir bilinç yaratılması gerekiyor. Kamu spotları hazırlanmalı, hatta ilkokul çağından itibaren sigorta ile ilgili bir bilinç yaratma çalışması muhakkak yürütülmeli. Öyle ya da böyle biz bu depremleri yaşıyoruz, burada önemli olan bunun karşısında dirençli olmak. Organize sanayi bölgelerinde bazı teşviklerle sigortayı öne taşıyacak çalışmalar sürdürülmeli. Örneğin; trafik poliçesi yaptırıyorsunuz üzerinde hemen hemen yüzde 20’ye yakın yük var. Sigortalarda bizim bunları azaltmamız hatta teşvik haline getirmemiz gerekiyor. Devlet de bizler de elimizi taşın altına koymak zorundayız. Dolayısıyla biz kanaat önderleriyle beraber, karar vericiler bir araya gelip, bundan sonrası için neler yapılması gerektiğini çok iyi kurgulamalıyız. Sigortanın bir vazgeçilmez unsur olduğunu, özellikle sanayide ekonominin devamlılığı için sigortanın ne kadar önemli olduğunu insanlara aktarmak zorundayız. Başka çaremiz yok. Deprem bölgesinde 350 bin konut ile ilgili DASK’la ilgili ihbar alındı. Bizim simülasyonda hedeflediğimizde 550 bin. Şimdi bakıyorsunuz 15-16 milyar TL civarında hasar öngörülüyor ama çok enteresan bunun 3-4 milyarı DASK’ın havuzundan karşılanıyor.

DASK’ın havuzunda da 23-24 milyar TL’lik bir birikim var. Ama bakıyorsunuz bu bilinç yok. Bugün doğalgaz bağlatmaya gittiğinizde sizden zorunlu deprem sigortasını istiyor ama oradan bir memur, “Şuradan 20-30 metrekarelik bir DASK poliçesi yaptır, gel” diyor. Söz konusu daire 100-150 metrekare, yani yüzde 15-20’si eksik yapılmış bir poliçeyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Siz ağaç işleme makine sanayicileri derneğisiniz, mobilya ve ahşap ile ilgili iş ve işlem yapan sanayici, tüccar, esnaf her kimse bir araştırma yapın yüzde 90’ının sigortasız olduğunu göreceksiniz. Çünkü bir kısmı riskli olduğu için sigorta edilmiyor, bir kısmı da “Aman canım sen de” diyor. Böyle bir bilinç olmaz. Depremin yaşandığı bölgelerde yüzlerce kişinin çalıştığı bir yığın fabrikalar, işletmeler var. Şimdi soruyorum buralarda istihdam edilen insanlar ne olacak? Sigortasız işletmeler, fabrikalar yerine konulabilecek mi? Konu şu anda konuta döndü ama konut tedarik edilse dahi bu insanların aşı, işi nasıl olacak? Bu sektörde 45 yılı geride bırakmış biri olarak çok rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu kadar geniş bir alanı etkisi altına alan bu felakette sigorta sektörü çok hızlı bir şekilde aksiyon aldı. Üçün-beşin hesabını yapmadan, süreci en iyi ve en doğru şekilde yönetmek için canla, başla çalışıyor. SEDDK Başkanı Mehmet Akif Eroğlu, özellikle işin görünmeyen kahramanı DASK’ın başında bulunan Selvan Eren ve yardımcısı Erdal Bey, inanın 7/24 hizmet ediyorlar, çok ciddi bir şekilde emek sarf ediyorlar. Sigorta Şirketleri Birliği Başkanımız Atilla Benli ve yönetimi olsun, sigorta şirketlerinin genel müdürleri olsun, sahada görev yapan, arabalarında yatıp kalkan, deprem bölgesindeki hasarların tespitini yapan eksperler olsun, biz acenteler olsun gerçekten yaraların sarılması için azimle çalışıyoruz. Gerçekten önemli bir işlevselliğimiz var. Çok hızlı bir şekilde de hasarların ödemesini gerçekleştiriyoruz. Burada hükümet kanadının da, kamunun da bu sürece destek olması lazım. Bakın, eksik poliçelerden bahsediyoruz, bankaların yaptığı, finans kuruluşlarının yaptığı poliçelerin yüzde 90’ı eksik. Şu an bütün mağduriyet burada. Özelikle bir kez daha altını çizmek istiyorum, zorunlu deprem sigortasında kimse metrekarelerle oynayamamalı. Bireylerin istek ve taleplerine göre poliçeler düzenlenmemeli. 300 metrekarelik bir alandan söz ediyorsak, 300 metrekareye poliçe düzenlenmeli. Bunun yanı sıra eksik poliçe düzenleyeler ile ilgili de yasal işlemler uygulanmalı.

“Sektör şu an düşünce boyutunun üzerinde çok hızlı hareket ediyor”

  • Deprem sigortası ile ilgili tüm prosedürleri eksiksiz yapmış ancak depremde yıkıma uğramış işletmeler için süreç şu an nasıl işliyor?

Şu an ödemeler hızlı bir şekilde başladı. Sigortalı olan işletmelerde, eğer ki işletme onarılabilecek durumdaysa onarım çalışmalarına, onarılamayacak durumda ise enkaz kaldırma çalışmalarına başlandı. Çok hızlı bir şekilde toparlanıyoruz, sektör şu an düşünce boyutunun üzerinde çok hızlı hareket ediyor. Örneğin; 50 milyonluk bir tesis, bunun 10 milyonu sigortalının kendi üzerinde, 40 milyonu sigorta şirketinin üzerinde. Depremde yüzde 20’si sigortalının üzerinde, yüzde 80’i sigorta şirketinin üzerinde. Sigorta şirketinin üzerinde kalan kısımdan da yüzde iki muafiyet uygulanıyor. Bunun dışında da tamamen tüm hasar karşılanıyor. 

  • Sanayi gruplarına göre risk oranları değişiyor mu?

Yangın sigortalarında böyle bir risk ayrımı söz konusu ancak deprem sigortalarında böyle bir durum yok. Risk deprem haritasına göre, ilçelerin fay hattına yakınlığı, uzaklığına göre bir tarife grubu var yedi sınıftan oluşan hangi grupta yer alıyorsa o ilçe, söz konusu tarifeden yararlanıyorlar.

“İSTANBUL 10-11 İLE BAKABİLİR AMA 80 İL İSTANBUL’A BAKAMAZ”

  • Bir diğer önemli gündem maddesi de yaşanması olası İstanbul depremi. Bu depremin yaşanması durumunda bizleri ne bekliyor?

Bununla ilgili net ve tek bir şey söyleyebilirim; İstanbul depreme hazır değil. Sanki yarın deprem olacakmış gibi gerçekten hazırlıklı olmalıyız. Kentsel dönüşüme hız vermeliyiz. İmar affı gibi uygulamaları ortadan kaldırmalı, gerçek hayata dönmeli, eksiklerimizi görmeliyiz. Bu eksiklerin giderilmesi için neler yapabileceğimizi konuşmalıyız. Eksiklikler giderilirse DASK’taki fon hızla büyüyecektir. Yarınları depreme hazırlamalıyız. İstanbul 10-11 ile bakabilir ama 80 il İstanbul’a bakamaz. Bütün ekonomi, bütün hayat çöker. Depremin yaşandığı tüm bölgeleri iki kere gezmiş biri olarak, gördüğüm tablo beni çok ürküttü. Eğer İstanbul’da böyle bir olay olursa, yaşam felç olur. Hem yaşam, hem ekonomi anlamında çok büyük bir zaiyat veririz. Sadece hükümet değil, tüm iş insanları, sanayiciler, esnaf, halk hep birlikte bu bilinçle hareket etmek zorundayız.