Dünyanın pek çok yerinde, bir okyanus kıyısında, bir dağın tepesinde, uçakta, balonda… Farklı zamanlarda, farklı coğrafyalarda en güzel gün doğumlarına şahit olmuş, unutulmaz anlar yaşamış olabilirsiniz. Peki dünyada güneşin doğuşunun tam olarak izlenebildiği iki yer olduğunu, bunlardan birisinin İsviçre Alpleri, diğerinin ise Bingöl Dağları olduğunu biliyor muydunuz?

Anadolu sırlarla saklı bir cevher. Her adımında, her karışında binbir güzellik çıkarıyor karşımıza. Tarih boyunca hiç düşman işgaline uğramamış, merkezinde uygarlık kurulmamış, daha çok etrafında kurulmuş uygarlıkların etkisiyle varlığını sürdürmüş olan ama heybetli dağları, yalçın kayalıkları, dağları delip taşan şelaleleri, ırmakları, kanyonları, krater gölleri, kaplıcaları, kayak merkezleri, yüzen adaları, lezzetli balları ve enfes gün doğumuyla adeta bir masal şehri olmuş Bingöl’den bahsedeceğiz bu sayımızda…

Doğu Anadolu Bölgesi’nin Yukarı Fırat Bölümünde yer alan Bingöl, Orta Anadolu’yu İran’a bağlayan güzergah ile GAP bölgesini Karadeniz’e bağlayan güzergahın kesiştiği noktada yer alıyor. Doğuda Muş, kuzeyde Erzincan ve Erzurum, batıda Tunceli ve Elazığ, güneyde ise Diyarbakır ile komşu. Doğu Anadolu Bölgesi’ni batıya bağlayan demiryolları hattı üzerinde bulunuyor ve coğrafi konumuyla bir kavşak noktası olma özelliği taşıyor.

Bingöl tarih boyunca farklı isimlerle anılmış.  İlk çağ kaynaklarında ismi Ming-köl, Ortaçağ kaynaklarında Çapakçur, İslam kaynaklarında Cebel-i Cur, Ermeni kaynaklarında Sirmanç ve halk arasında Çolik veya Çevlik şeklinde adlandırılmış. Resmi adı Çapakçur olan şehre, 1944 yılında Bingöl dağlarından esinlenilerek Bingöl adı verilmiş. Çapakçur adının Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Büyük İskender tarafından verildiği rivayet edilir. Büyük İskender vücudundaki ağrılar için nice hekimlere başvurduğu halde şifa bulamaz. Uzun aramalardan sonra bu suyu Bingöl yöresinde bulur ve şifa bulur. Faydasını gördüğü bu suya Cennet Suyu anlamına gelen Çapakçur adını verir. Murat Nehri’nin kenarına kısa zamanda bir kale yaptırır. Bu kaleye de Çapakçur Kalesi denilir.

Bingöl’ün çevresinde M.Ö. 4000-5000 yıllarına kadar inen zengin tarihsel geçmiş var. Tarih boyunca bölgede sırasıyla Urartular, Asurlar, Hititler, Persler, Medler, Romalılar, Selçuklular ve Osmanlılar gibi birçok devlet hakimiyet kurmuş. Bingöl’ün tarihi ise milattan önce (M.Ö) 2000 yıllarına dayanıyor. Bu tarihten önceki yılları ise bilinmiyor. Bingöl’ün tarihi daha çok komşu illerin tarihi incelenerek meydana çıkarılmış. Bingöl, Anadolu’nun düşman istilası görmeyen bölgelerinden birisi. Erzurum, Erzincan, Diyarbakır, Bitlis, Ahlat, Van ve Tunceli eski devirlerde bir beyliğe veya hükümdara başşehir olurken Bingöl daha çok bu beyliklere bağlı otlak olarak tutulmuş. Şimdiye kadar Bingöl ili sınırları içinde bir şehir kalıntısına rastlanmaması bunu doğruluyor. Şehir merkezinde tarihi kalıntı bulunmamasına rağmen Genç ve Kığı ilçeleri yerleşik medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Bu ilçeler il merkezinden ziyade köklü bir tarihe sahip.

Bu ilçelerde tarihi kalıntılar bulunuyor. Günümüze ulaşan bu yapılardan en sağlam olanları Genç’te bulunan Kuba Kümbet kalıntıları, Kralkızı Kalesi ve Sebiterias Kalesi ve Kiğı Kalesi. Yine Kiğı ve dolaylarında birkaç kilisenin kalıntıları ve çeşitli mezar taşları mevcut. İslam öncesi eserlerin bölgede etkin oldukları bilinen Urartular, Medler, Persler ve Romalılardan kaldıkları tahmin ediliyor.

Güneşin en güzel doğduğu yer

Bingöl çevresini saran görkemli dağları, dağlardan aşan nehirleri, vadileri, gölleri, oksijeni bol temiz havası ve bakir doğası ile ziyaretçilerine unutulmaz bir tat bırakacak bir şehir. Bir kere en güzel gün doğumu Bingöl’de… Dünyada güneşin doğuşunun tam olarak izlendiği iki yer var. Bunlardan biri İsviçre’nin Alp Dağları, diğeri ise Bingöl Dağları Kale Tepesi. Bingöl Karlıova ilçesinin 3.250 metre yükseklikteki Bingöl Dağları’nın Kale Tepesi’nden güneşin doğuşunu normal durumundan çok farklı seyretmek mümkün. Her yıl 15 Temmuz -15 Ağustos tarihleri arasında en iyi şekilde seyredilir. Ulaşım Bingöl’den dağın eteklerine kadar taşıt, oradan zirveye kadar ise 25 – 30 dakika yürüyüş ile sağlanıyor.

Yıllarca pek çok uygarlığa otlak olarak hizmet veren Bingöl’ün yaylaları ise oldukça meşhur. Türkiye’nin en lezzetli balları bu yaylalarda yapılan arıcılıktan elde ediliyor. Bölgede arıcılık ve hayvancılık oldukça gelişmiş durumda.  Bingöl Yaylası, Şerafettin Yaylaları, Genç’te Çötele (Çotla) Yaylası, Karlıova’da Hırhal ve Çavreş Yaylası, Kiğı’da Kiğı Yaylası ve Dağın Düzü Yaylaları, Adaklı’da Karer Yaylası hem doğal güzelliği hem de şehir ekonomisine sağladığı katkılarla önemli bir değer.

Hayvancılık en önemli geçim kaynağı

Bingöl’ün ekonomisi hayvancılık, tarım ve ormancılığa dayanıyor. Şehir ekonomisinde önemli bir yer kaplayan hayvancılık en önemli geçim kaynağı. Mera alanı toplam arazi varlığının yarısını oluşturduğundan hayvancılık ilin ekonomisinde büyük bir potansiyele sahip. Hayvancılıkta ağırlık en çok koyun, kıl keçisi ve sığır yetiştiriciliğiyle, canlı hayvan yetiştiriciliğindeyken, arıcılık ve bal üretimi de önemli faaliyet alanı olarak öne çıkıyor.

Son yıllarda sektöre verilen devlet desteklerinin artmasının etkisiyle geleneksel hayvancılık usullerinden büyük ölçekli işletmelerin kurulması yönünde bir gelişme yaşanmış bölgede. Bu durum modern hayvancılık yöntemlerinin uygulanması ve verimli ırklarda artış sağlama boyutlarıyla sektörün olumlu yönde gelişmesine katkıda bulunmuş.

Entegre büyükbaş ve küçükbaş hayvancılık yatırımları il ekonomisine ve istihdama büyük katkı sağlıyor. İlde beş adet entegre süt işleme tesisi bulunuyor. Sütaş’ın da bölgede büyük bir entegre süt üretim tesisi bulunuyor. Hayvancılığın yanı sıra, son yıllarda su paketleme, süt işleme, mobilya üretimi ve tekstil gibi yeni yatırımlarla il ekonomisi çeşitlilik kazanmaya başlamış. Bingöl’de havaalanı olması, Üniversitelerin Bölgesel Kalkınma Odaklı Misyon Farklılaşması ve İhtisaslaşması Programı kapsamında ‘Tarım ve Havza Bazlı Kalkınma’ alanında pilot üniversite seçilen Bingöl Üniversitesi’nde yapılan çalışmalar, 2012 yılında yürürlüğe giren yeni teşvik sistemi ile en fazla desteğin sağlandığı altıncı bölge illeri arasında yer alması Bingöl’ün yatırımcılar için cazibesini her geçen gün arttırıyor.

İklim ve arazi yapısı yönünden ormancılık için ideal bir yapıya sahip olan Bingöl, Doğu Anadolu Bölgesi’nin orman alanı en zengin illerinden birisi. Yörede odun dışı orman ürünleri olarak geven, çiriş, kekik, mantar gibi ürünler toplanıyor ve bu ürünler bölge ekonomisine katkı sağlıyor. Bingöl’de ayrıca bölgenin ekolojik koşullarına uygun olarak ceviz ve badem türleri ile ağaçlandırma çalışmaları yapılıyor.

Yüzen Adalar görülmeye değer

Bingöl’ün görülmeye değer pek çok doğal güzelliği var. Bunların içinde en bilineni şüphesiz Solhan ilçesi Aksakal Göl Mezrasındaki Yüzen Adalar. Bu adalar yörede yaşayan halk tarafından keşfedilmiş ve tamamen doğal yollarla oluşmuş. Gölün üç tarafı dağlar ve tepelerle çevrili düz arazi üzerinde bulunan krater göl konumunda. Gölün şimdiki alanı 300 metrekarenin üzerinde bulunuyor. Islahı halinde 500 metrekareden fazla olacağı tahmin ediliyor. Gölün derinliği 50 metreden fazla ve devamlı bir akıntı var. Gölün altından ve kemerlerinden giren su, gölün alt tarafından, gölden daha aşağıdan dereyi besliyor. Gölün ortasından hareket eden üç ada var ve adalar göl içinde bağımsız. Üstüne binildiği zaman sal gibi her tarafa ağır ağır hareket ediyor. Adanın üzerinde dört beş tane bodur ve dış budak ağacı bulunuyor. Çevredeki bitkiler gölün mevcut suyu ile besleniyor ve ada üzerinde bulunan ot kökleri sarılıcı olması nedeniyle toprak tamamen bitki kökleri ile kaynamış ve yapışmış durumda. Bugün Tabiat Anıtı olarak koruma altında olan Yüzen Adalar mutlaka görülmesi gereken bir doğa şaheseri.

Sülbüs Dağı dağcıların ilgi odağı

2884 metre yüksekliği ile volkanik bir dağ olan Sülbüs Dağı da Bingöl’ün ziyaret edilmesi gereken bir başka doğal güzelliği. Bulunduğu sıradağın ortasından birdenbire yükselen karları oldukça geç eriyen Sülbüs’ün üstü ve etekleri yayla olarak kullanılıyor. Uzaktan sivri bir koni şeklinde görünse de üstü düzlük. Sülbüs, dağcılar tarafından oldukça rağbet görüyor.

Kış turizmi ile canlanma bekliyor

Bingöl merkeze bağlı 25 kilometre uzaklıkta olan Yolçatı Kayak Merkezi de aralık ayından mart ayına uzanan sezon aralığı ile önemli bir kayak merkezi. Merkezde profesyonel ve amatör kayakçılar için ayrı pistler bulunuyor. Pistin uzunluğu 1 kilometre. Yüksekliği ise 1890 metre ile 1650 metre arasında. 50 yataklı bir konaklama yeri de mevcut.

3 katlı mağara Zağ

M.S. 5. yüzyıl başlarına, Erken Hristiyanlık Dönemi’nden kalma izlerin bulunduğu ve Roma İmparatorluğu’nun baskısı altında olan, Hristiyan toplulukların gizli yerleşim, yaşam ve ibadet alanı olarak kullanılan Murat Nehri kıyısında, sarp bir kayalıkta bulunan Zağ Mağarası da ziyaret edilmesi gereken önemli bir değer. Nehre bakan tarafı yerden 200-300 metre yükseklikte doğal kayalık kütlenin ön cephesinde, kayalık alanın hemen tamamına yayılmış olan mağara odalardan oluşuyor. Mağara insan eliyle yapılmış, iç tarafları birbirine kademeli geçişlerle bağlantılı ve çok katlı. Üç katlı olan bu mağaranın her bir katında  26 oda mevcut. Günümüzde büyük çoğunlukta zarar gören mağaranın 17 odası hala ayakta duruyor. Bu gizemli mağara da ziyaretçilerini bekliyor.

Bir tepenin üzerinde bulunan Kral Kızı Kalesi’nin ise bugün yıkıntılarına rastlanıyor. Pers hükümdarı Dara, Genç’te uzun yıllar kalmış ve bu kaleyi kızı için yaptırmış. Genç ilçesi eski ismini de bu kaleden almış. Kalenin asıl adı ‘Darahini’ yani ‘Dara’nın Çeşmesi’ anlamına geliyor.

Bingöl merkezine bağlı Ilıca’da bulunan ve 100 metre yükseklikte Çir Taşı adı verilen bir kayadan yükselen Çir Şelalesi, 50 metre yükseklikten düşüyor ve görülmeye değer bir güzellik sunuyor.

Şifa kaynağı kaplıca

Bingöl merkeze bağlı Ilıca Beldesi’nde bulunan Ilıca Kaplıcaları ise biokarbonatlı, karbondioksitli ve karbon gazozlu sular grubundan olup aynı zamanda klor, sülfat ve silikat gibi anyonlar ile demir ve alüminyum katyonları da içeriyor ve bu özelliği ile birçok hastalığa iyi geliyor. Buraya yıl içerisinde binlerce insan şifa bulmak amacı ile geliyor.

Bingöl’ün Peribacaları: Buban Bacaları

Bingöl Merkezine bağlı Oğuldere köyünde bulunan ve Bingöl’ün Peribacaları olarak anılan Buban Bacaları’nın Nevşehir’de bulunan Peri Bacaları’na benzer bir yapısı var. Yeteri kadar bilinmese de harika bir manzarası olan bu bacalar gidip görülmeye değer bir doğa eseri.

Bingöl de ayrıca Kiğı Çiçektepe Köyü Mağarası, Kalkanlı Mağarası, Kığı Kalesi de ziyaret edilebilir.

Ne yenir?

Diğer Anadolu şehirleri gibi Bingöl de zengin bir mutfak kültürüne sahip. Yazları sebzeli kışları ise etli ve kurutulmuş sebzeli yemekleri ile ön plana çıkıyor. Kendine özgü lezzetleri ile dikkat çeken Bingöl yemeklerinden özellikle sorina pel, mastuva, keledoş ve löl (gömme) mutlaka denenmesi gerekenler arasında. Ayrıca ayran çorbası, tutmaç çorbası, yoğurtlu köfte, dolamaç, burma kadayıf Bingöl’ün diğer sevilen lezzetleri.

Ne alınır?

Bingöl’ün yüksek dağlarındaki çiçeklerden elde edilen Bingöl balı, yöresel usuller ile üretilen dut pekmezi alınabilir. Dokumacılık konusunda da oldukça gelişmiş olan Bingöl’den halı, kilim, heybe, eldiven, paspas ve çorap gibi el sanatları ürünleri ile alınabilir.  Bağdat Caddesi ve bu caddeye bağlı sokaklarda yer alan mağazalardan tüm Kalium AVM’den de faydalanabilirsiniz.

Nerede kalınır?

Bingöl şehir merkezinde bulunan otel, motel, pansiyon ve misafir evlerinde konaklama yapılabilir. Merkezinde bulunan Hotel Sarıoğlu, Büyük Bingöl Oteli, Grand Berti Otel ve Hotel Efe Pansiyon şehrin ön plana çıkan konaklama yerleri. Ayrıca Bingöl Haserek Kayak Merkezi’nde yer alan otellerde ve termal kaplıcaları ile ünlü Binkap Termal Otel’de de kalınabilir.