Duygu Özen Önder  –  Mass Recruitment Senior Team Leader / Opinist

Sık sık hakkında haberlere rastladığımız, dönemin en güncel konularından biri olan haftada 4 gün çalışma sistemi tam olarak nedir? Çıkış noktası neresidir? Çalışan kesime ve işletmelere ne gibi faydalar sağlar veya dezavantajları ne olur? Türkiye’de uygulanması mümkün müdür? Detay merak edenler için gelin birlikte inceleyelim.

Andrew Barnes: Yeni Zelanda merkezli finansal hizmetler şirketi olan Perpetual Guardian’ın kurucusu. Çalışanların iş yerinde bulunduğu süreler içinde aslında günün tamamında değil, belli bir zaman diliminde işlerine tamamen odaklanabildiklerini anlatan bir makale okuduktan sonra haftada 4 gün çalışma modelini denemeye karar verdi. 2018’de kendi şirketinde yaptığı bu deneme sonrasında çalışan verimliliğinde yüzde 20 artış olduğu, iş stresinin yüzde 27 azaldığı ve iş-yaşam dengesinin kurulmasında yüzde 44 ve örgütsel bağlılıkta yüzde 29 artış sağlandığını gözlemledi. Çalışma sonuçlarının hükümete yansıması medyada ilgiye yol açtı ve küresel basında ses getirmeye başladı.

Charlotte Lockhart: Andrew Barnes’in iş ortağı. Perpetual Guardian’da yapılan esnek çalışma denemesi sonrasında alınan geri bildirimler içinde; azınlık olan bir kesimden, kısıtlı zamanda işi tamamlamaya çalışmanın stresi arttırdığına dair bilgilere ulaşıldı. Bunun üzerine 2019’da 4 Day Week Global kampanyası için bir platform kuruldu ve CEO olarak Lockhart atandı. Alınan sonuçlar üzerinde birçok iyileştirme sağlanabileceği ön görüldü ve farklı şirketlerin de bu deneme çalışmalarına katılmasını sağlamak için kampanya başlatıldı. Lockhart, sistemin faydalarını uluslararası düzeyde tanıtmaya devam ediyor.

Barnes ve Lockhart’ın öncülüğünü yaptığı bu yeni model küresel ölçekte ses getirmeye başladı ve Haziran 2019’da Cenevre’deki Uluslararası Çalışma Konferansı’nda, Rusya Başbakanı Dmitry Medvedev, 4 günlük bir çalışma haftasını, geleceğin iş sözleşmesinin temeli olarak görme olasılığının çok yüksek olduğunu söyledi. Aynı zamanda İngiltere Merkez Bankası’nın baş ekonomisti, 2050 yılına kadar çoğu işçi için 4 günlük haftanın, standart 5 günlük haftanın yerini alacağını öngördü. Önemli isimler tarafından bu tarz açıklamaların artması ile birlikte farklı ülkelerden farklı şirketler sistemi deneme kararı aldı.

PİLOT UYGULAMA OLARAK BAŞLIYOR

Haftada 4 gün pilot uygulaması en az 6 ay sürüyor ve çalışanlar için ücret kaybı olmadan 4 günlük bir çalışma haftasını deneyimliyorlar. Uygulama yapılan her bölgede çalışma yerel araştırmacılar ve üniversiteler ile birlikte yürütülüyor ve 4 Day Week Global kuruluşu tarafından koordine ediliyor. Dolayısıyla çalışmanın sorunsuz ve başarılı ilerlemesi için pilot uygulamaya katılan şirketlere sistemde ihtiyaç duyacakları tüm konulara ilişkin uzmanlık hizmeti sağlanıyor.

Sistemin temelinde 100-80-100 modeli yatıyor. Yani işçiler, çıktının en az yüzde 100’ünü sürdürme taahhüdü ile, zamanın yüzde 80’inde ücretin yüzde 100’ünü alıyor. Çalışanlar bu uygulama süresinde hiçbir ücret ve yan hak kesintisine uğramıyorlar. Aynı zamanda işverene de herhangi bir kayıp yaşatmadan pilot uygulama süreci test ediliyor. Sistemin temeli, odak noktasını çalışılan saatlere dayalı ölçümden ziyade performans sonuçlarına dayalı ölçüme çeviriyor. Çalışma süresinin kısalması ile saat başı verimliliğin artacağı ön görülüyor.

MODELİN SAĞLADIĞI AVANTAJLAR VE DEZAVANTAJLAR

Tamamlanan pilot uygulamalardan alınan sonuçlardan en önemlisi ölçülen verimlilik artışı. Diğer önemli artısı ise çağın önemli problemlerinden olan tükenmişlik, strese dayalı hastalıklar, devamsızlık düzeylerinin azalması. Bunların yanı sıra yüksek iş tatmini ve çalışan memnuniyetinin dolayısıyla işe bağlılığının artması önemli bulgulardan. İş yaşam dengesinde iyileşme sağlanması, özellikle de hem çalışan hem de bakım vermek durumunda olan anne-babalar için çocukları ile ilgilenmeye daha fazla imkan tanıması ve hatta çocuk bakım gideri konusunda tasarruf sağlaması önemli avantajlardan. Bu sayede kadın çalışanların daha fazla iş hayatında bulunabilmeleri ve hatta üst düzey rollere yükselebilmesi noktasında destek sağlayan bir sistem. Enerji kullanımının azalması ile olumlu çevresel etki yaratması, işverene en iyi yetenekleri çekme konusunda rekabet sağlaması gibi önemli faydalar sağlıyor.

Buna karşılık; işverenler için gerekli olur ise ek personel maliyeti gibi farklı maliyetlerin ortaya çıkması olası sonuçlardan biri. Çalışanlar için kısa sürede bitirmesi gereken iş miktarının artması ile iş stresinin yükselmesi ihtimali, yöneticiler için sürecin yönetiminde karşılaşılabilecek zorluklar söz konusu olabilir. Haftada 4 gün çalışmanın her sektör için uygulanabilir olmayışı ise, alışveriş içerisinde olan farklı sektörlerden hizmet sağlayıcılar ve hizmet alanlar açısından uyumsuzluğa yol açabilir ve müşteri memnuniyetsizliğine neden olabilir.

EKOLOJİK ETKİLERİ

Pandeminin hemen öncesinde 2019 yılında haftada 4 gün çalışma uygulaması kapsamında yapılan bir araştırmada özel araç sayısının azalmasıyla karbon emisyonlarında yüzde 20 azalış olacağı bulgusu ortaya atıldı. Kaldı ki 2020’de pandeminin ilk döneminde karantinalar ile birlikte ulaşım yoğunluğunun azalması sonucunda CO2 emisyonlarında düşüş yaşandı. Araştırmacılar bir önceki yıla göre Nisan 2020 itibariyle yüzde 17 azalma açıkladılar. Haftada 4 gün çalışma kavramının ortaya atılmasında verimlilik ve refah artışı amacının yanı sıra iklim krizine sağlayacağı avantajlar da çok büyük öneme sahip. Örneğin; İrlanda pilot uygulamasında, İklim ve Çevre Komisyonu da haftada 4 gün çalışmanın çevresel etkilerini araştırmak için fon sağlayıcı konumda. Birçok ülkenin çalışmaya dahil olma önceliklerinden biri de iklim krizi ile mücadele diyebiliriz.

PİLOT UYGULAMAYA KATILAN ÜLKELER

İzlanda’da 2015 ve 2019 yılları arasında 2.500 işçi herhangi bir ücret kesintisi olmadan haftada 36 saat çalışarak, haftada 4 saatlik çalışmayı test etti. Pilot uygulama “ezici bir başarı” ifadesi ile basına yansıdı. Çalışma sonucunda stres ve tükenmişlik, sağlık ve iş-yaşam dengesi gibi alanlarda çalışan refahının arttığı gözlemlendi. Sendikalar bu sonuçlar üzerinden birçok çalışma yaptı ve çalışan nüfusunun yüzde 90’ının çalışma saatlerinde azalma sağlandı.

Japonya’da 2019’da Microsoft Japonya’nın dahil olduğu pilot uygulamada şirket verimliliğin yüzde 40 arttığı, enerji kullanımının ise yüzde 25 azaldığı açıklandı. Çalışma saatlerinin uzunluğu ile bilinen ülkede, Microsoft’un ardından farklı firmalar da pilot çalışmaya dahil oldu.

İspanya’da geçen yıl nisan ayında 3 yıl sürecek olan 4 gün çalışma uygulaması başlatıldı.

İngiltere’de 70 şirket 3.300’den fazla çalışan ile haftada 4 gün çalışma uygulamasına haziran ayında dahil oldu. 6 ay sürecek pilot uygulama Cambridge Üniversitesi, Oxford Üniversitesi ve Boston College’daki araştırmacılar ile ortaklaşa düzenleniyor.

Birleşik Arap Emirlikleri, 2022’ye dünyada 4,5 günlük bir çalışma haftasını benimseyen ilk ülke olarak başladı. Ülkedeki tüm hükümet kurumları pazartesiden perşembeye 07:30-15:30 arasında ve cuma günleri 07:30’dan öğlene kadar haftada dört buçuk gün çalışıyor.

Belçika’da koalisyon hükümeti ortakları, haftalık çalışma gününü 4’e indiren yeni yasa için şubat ayında anlaşmaya vardı. İş görenler çalışma günleri dışında işverence kendilerine gönderilen e-postalara yanıt vermeme hakkına sahip olacak.

ABD ve Kanada’da 60 civarında şirket çalışmaya katılmış durumda. İrlanda, İskoçya, Avustralya, Yeni Zelanda da çalışmaya dahil olan diğer ülkeler.

TARİH TEKERRÜRDEN İBARET

İlk defa Robert Owen 1817’de Birleşik Krallık Lanark’da ortağı olduğu dokuma fabrikasında çalışma saatlerini azaltarak verimliliğin arttığını tespit etmiş ve sistemin yayılması için çalışmalar gerçekleştirmiş. 1926’da ise Henry Ford ABD’de resmi olarak 5 günlük çalışma haftasını uygulayan ilk şirketlerden olmuş. Ardından birçok sendika haftada 5 gün çalışmaya yönelik talepte bulunmuş ve bu yeni çalışma modeli böylece genele yayılmış. 20. yüzyılda ise haftada 5 gün çalışma artık yeni normaldi. Dolayısıyla 21. yüzyılda, pandeminin de etkisiyle yeni modellerin konuşulmaya başlanması şaşılacak bir durum değil. Görülüyor ki her yüzyılda benzer sebepler ile aynı talepler gündeme geliyor. Bu dönemin öncüleri ise yine Owen gibi kendi şirketinde ilk denemeyi yapıp sonuçları küresel ölçekte duyurmak ve uygulatmak için çaba gösteren Andrew Barnes ve Charlotte Lockhart oldu.

TÜRKİYE’DE UYGULANMASI MÜMKÜN MÜ?

Türkiye hala 45 saatin üstünde çalışan ülkeler arasında üst sıralarda. Haftada 6 hatta 7 gün çalışma sisteminin varlığını sürdürdüğü ülkemizde bu konuların konuşulması dahi çoğumuza ütopik gelebilir. Fakat çalışan kesim pandemi döneminde iş-yaşam dengesinin önemini daha net anlamış oldu veya değerini daha fazla bilir hale geldi. Öncelik yaşam kalitesini arttırmak oldu. Esnek çalışmaya imkan sağlayan şirketlerin artması ile birlikte nitelikli iş gücü yer değiştirmeye başladı. Dolayısıyla ilerici görüş benimsemiş, çevik yapıya sahip ve çalışan memnuniyetini önceliklendiren şirketlerden uzun vadede pilot uygulama için bir adım gelebilir. Elbette bu noktada hükümet desteği ve işveren için sağlayacağı imkanlar da önemli olacaktır. Türkiye bu sisteme dahil olacak ülkeler arasında son sıralarda olsa da eğer geleceğin iş modeli haftada 4 gün çalışma olacaksa, uzun vadede bir noktada uyum sağlanması gerekecek. Bu adımı atacak şirketlerin rakipleri arasında öne çıkacağı aşikar. Özellikle de yetenekli iş gücünü çekerek işveren markasını güçlendirmesi kaçınılmaz olacaktır.