Türkiye’de kadının iş gücüne katılım oranı, yüzde 32 seviyelerinde bulunuyor. Kadınlarımızın iş hayatında yer almaları, sadece toplumsal cinsiyet eşitliliğinin sağlanması ve demokrasi açısından değil, dünya ekonomisinin büyümesi, ekonomik dayanıklılığın artması, hane halkı gelirinin yükselmesi ve yoksulluğun azaltılması açılarından da önem arz ediyor.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki, kadın erkek çalışan oranının yakın olduğu kurumlarda finansal performans ve verimlilikler, sektör ortalamalarının yüzde 15 üzerinde gerçekleşiyor. Dünya Ekonomik Forumu’nun tahminlerine göre ise, kadınların işgücüne katılım oranındaki yüzde 1’lik artış küresel GSYH’yı 80 milyar dolar artırıyor.

Her yıl 8 Mart’ta kutlanan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanımlanmış olan Dünya Kadınlar Günü ya da Dünya Emekçi Kadınlar Günü, insan hakları temelinde kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine, ekonomik, siyasi ve sosyal başarılarının kutlandığı uluslararası bir gün. Bu günün düzenlenmesinin temelinde ise hazinli bir hikaye yatıyor.

8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde 40 bin dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin önce saldırdığı ve ardından fabrikaya kilitlediği kadın işçilerin, çıkan yangında fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda 129’u can verdi. Cenazelerine 10 binden fazla kişinin katıldığı bu üzücü olay, Kadınlar Günü’nün de çıkış tarihi oldu.

26-27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka’da 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısında, Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart’ın Dünya Kadınlar Günü olarak anılması önerisini getirdi ve öneri oybirliğiyle kabul edildi. 1921 yılında Moskova’da yapılan 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda, Kadınlar Günü’nün tarihi 8 Mart olarak kararlaştırıldı. 8 Mart, 1. ve 2. Dünya Savaşı yıllarında bazı ülkelerde kutlanması yasaklansa da, 1960’lı yılların sonlarında Amerika Birleşik Devletleri’nde kutlanmaya başladı ve oldukça güçlü şekilde gündeme gelmeyi başardı. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 yılında 8 Mart tarihinin Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasını kabul etti.

Türkiye’de ise, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü 1921 yılında ilk defa Kadınlar Günü olarak kutlandı. 1975 yılında ise daha da yaygınlaştı ve kutlamalar kapalı mekanlardan sokaklara taşındı. Ancak 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984’ten itibaren ise her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından “Dünya Kadınlar Günü” kutlanmaya devam ediliyor.

Kadınlar istihdama daha çok katılmak istiyor

Özellikle son yıllarda günümüzün modern yaşamı ve ekonomik şartları kadınların da iş hayatında yer almasına olanak sundu. Kadın, evinden çıkarak iş hayatına adım attı ve kendisine bir yer bulma ve orada var olma çabası içine girdi. Ancak iş hayatında erkek egemen politik ve stratejik yapının var olması sebebiyle, kadınlar çok daha fazla strese maruz kalıyor. Kadınların çalıştıkları ortamlarda sıklıkla karşılaştıkları stres kaynakları; cinsiyet ayrımı, şiddet, cinsel taciz, aile yaşamındaki sorumluluklarla iş yaşamının getirdiği sorumlulukların çatışması olarak sıralanabiliyor.
İş hayatı kadının saygınlığı, ekonomik özgürlüğü ve öz güvenine katkı sağlarken, öte yandan geleneksel değerlere dayalı tutumlar kadın için çeşitli sorunları beraberinde getiriyor. Birçok engelle karşılaşmasına rağmen kendisini eve hapsetmek istemeyen kadınlar, iş hayatının sunduğu ekonomik özgürlük, yeni bir sosyal çevre, özgüven ve kişiliğinin gelişmesi, toplumdaki statüsünün yükselmesi gibi etkenlerden kopmadan çalışma hayatının içinde var olmaya devam etmek istiyor.

Türkiye’de kadın istihdam oranı halen AB hedeflerinin altında

Peki istihdama katılmak isteyen Türk kadını, istediği yeri kendine edinebilmiş mi? Bu sorunun cevabını, bünyesindeki 31 kadın derneği ile Türkiye’nin en büyük örgütlü kadın gücü olan Türk Girişim ve İş Dünyası Konfederasyonu’nun (TÜRKONFED), 8 Mart Dünya Kadınlar Günü öncesinde yayımladığı 3. İş Dünyasında Kadın Raporu veriyor.

Rapora göre Türkiye, 2007-2015 yılları arasında düzenli ücretli işlerde, 2 milyon 160 bin kadına net iş sağlayarak “Kadın İstihdamını En Fazla Artıran Ülkeler” sıralamasında 63 ülke içinde yüzde 77’lik oranla birinci sırada yer aldı. Yaşanan olumlu gelişmeler ile Türkiye’de kadın istihdam oranının arttığını ancak bu oranın halen AB hedeflerinin
oldukça altında olduğunu ortaya koyan rapor; yaklaşık 20 milyon kadının başta ev işleri olmak üzere hala çeşitli gerekçelerle iş gücüne dâhil olmadığına dikkat çekiyor.

Diğer yandan, kadınların iş gücüne katılımında en önemli belirleyici olan eğitim ve okullaşma oranlarında son sekiz yılda önemli bir artış olduğu; yükseköğretimde 2007 yılında kız çocuklarında yüzde 18,7 olan okullaşma oranının 2015 yılında yüzde 41,1 seviyesine ulaştığı belirtildi. 2015 yılı itibariyle üniversite mezunu kadınlarda iş gücüne katılım oranı ise yüzde 71,6 olarak tespit edildi.

Bakım Sigortası’na yönelik düzenleme çok önemli

Türkiye’de yüzde 32 seviyelerinde olan kadının iş gücüne katılım oranını yüzde 50’ler seviyesine çıkartabilmek için alınacak daha çok yol var. Raporun sonuçları, ülkemizde kadın istihdamı konusunda önemli aşamalar kaydedildiğini ortaya koysa da hem istihdam hem de iş gücüne katılımda hala gelişmiş ülkelere oranla çok düşük rakamlarda kaldığımızı gösteriyor. Her 10 girişimciden sadece birinin kadın olduğu ülkemizde, eğitim başta olmak üzere, düşük ücret ve çocuk bakım hizmetleri ile ilgili yetersizlikler kadınların iş gücüne katılımını olumsuz etkileyen faktörlerin başında yer alıyor.

Uluslararası araştırmalar, 2025’e kadar kadınların eşit katılımının sağlandığı en iyi senaryoda, küresel düzeyde toplam GSYH’de yüzde 11’lik, yani 12 trilyon dolarlık bir artış öngörüyor. Kadınların ekonomik ve toplumsal hayata katılımının önündeki engellerin ortadan kaldırılması ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması ile kadın istihdamında yaratılacak olan artış sayesinde, Türkiye’nin küresel rekabette önünün açılacağı vurgulanıyor. Bu noktada hükümetten kadın istihdamının artmasını sağlayacak Bakım Sigortası’nın hayata geçirilmesi konusunda gerekli düzenlemeleri yapması bekleniyor. Kreşlerin yaygınlaştırılması, aile ödenekleri ve kadınların kayıtlı çalışmaları için kamu altyapısının geliştirilmesi, en başta da Bakım Sigortası’nın hayata geçirilmesi büyük önem taşıyor.

Kadın yönetici sayısı düşüyor

Türkiye’de işveren kadınların toplam işverenlere oranı 2007 yılında yüzde 6,2 iken 2015 yılında yüzde 1,8’lik artışla yüzde 8’e ulaştı. Bu oran, Avrupa’da pek çok ülkenin yakaladığı yüzde 25’lik oranın oldukça altında kalıyor. Kadın istihdamındaki artışa karşılık orta ve üst düzey kadın yönetici sayısının yeterince artmadığı hatta oransal olarak düştüğü ise dikkat çeken diğer bir unsur oldu. Toplam istihdam içinde 2007 yılında kadınların yüzde 18’i orta veya üst düzey yönetici iken, 2015 yılında söz konusu oranın yüzde 14’e kadar gerilediği görüldü. Bu durumun da genç kadınların iş gücüne katılmalarından dolayı kadın yönetici sayısının toplamdaki payının azalmasından kaynaklandığı tespiti yapılıyor.