Tüm dünya Kovid-19 küresel salgınıyla uğraşadursun, bilim insanları, bu salgının doğaya karşı acımasız tavrımızın sonucunda ortaya çıktığı konusunda hemfikir.

Ağaçlar, ormanlar… Hem dünyayı yaşanılası kılan hem de çok şey borçlu olduğumuz, eski inanışlarda kutsal sayılan varlıklar… Oysa bugün ağaçlar, katliamlara kurban gidiyor. Dünyanın kalbi olarak nitelendirilebilecek Amazon ormanlarının ciğeri sökülüyor adeta. Belki de dünya genelinde bugün yaşadıklarımız, başta ağaçlar olmak üzere doğaya olan umursamaz tavrımız karşısında, doğanın bize cevabı.

Yeni tip koronavirüs pandemisi, hayatımıza getirdiği yepyeni alışkanlıkların yanı sıra, karantina nedeniyle insanların daha az dışarıda olması sonucu, doğanın insan olmadan daha sağlıklı olduğunu gözler önüne serdi. Karantina uygulayan ülkelerde havanın daha temiz olduğu gözlemlenirken, insanların yoğun olarak yaşadığı bölgelerde evcil olmayan hayvanlar ortaya çıktı. Bu durum, insanoğlunun doğaya kendi bencilce çıkarları nedeniyle nasıl ciddi zarar verdiğini anlamamızı sağladı. Dünya içerisindeki diğer canlılar, insanlığın istediği her şeyi yapabileceği özel eşyası değil, bilakis bir arada yaşamayı ve dünyayı ortaklaşa, adil bir şekilde kullanmamız gereken paydaşlarımız.

İnsanların doğaya karşı olan bu tutumu, salgının nedeni olarak gösteriliyor. Kirlenen su kaynakları, kültürel diyet alışkanlıkları, aşırı avlanma nedeniyle doğaya verdiğimiz zararlar, bir bumerang gibi bize geri dönüyor adeta.

Bir örnek vermek gerekirse, bir bölgede yaşayan kişilerin kurbağa tüketimi sonucu kurbağa nüfusu azalıyorsa, kurbağaların yediği uçan böcekler ve sinekler artış gösterebiliyor. Böylece insanlar, bu sineklerin taşıdığı hastalıklara daha çok maruz kalıyor. Bu durum sıtma, sarıhumma ve uyku hastalığı gibi salgınlara yol açabiliyor.

Yakın tarih, insanoğlunun doğaya uyguladığı tahribatlarla dolu.  İzmir’in Bergama ilçesinde siyanürle altın arama çalışmaları, 90’lı yıllara uzanıyor. Altın arama faaliyetlerinin ekolojik düzene tehdit oluşturacağı çevreciler ve duyarlı vatandaşlar tarafından sık sık dile getirilse de bu durum yıllarca sürdü. Hatta o dönem bölge halkının yıllarca gerçekleştirdiği eylemleri oldukça ses getirmişti.

Uyarı geldi ama ciddiye almadık

Türkiye’de doğa tahribatına ilişkin birçok acı örnek bulabilirken, dünya genelindeki örnekler daha küresel ve ciddi boyutta. NASA’nın bundan 6 yıl önce yayınladığı görüntüler, doğadaki tahribatın uzaydan da izlenebildiğinin kanıtıydı. NASA Dünya Gözlemevi, insan eliyle doğa üzerinde yaşanan olumsuz etkileri net bir şekilde gözler önüne seren görüntüler yayımlamıştı. Görüntülerde neredeyse kuruyan Aral Gölü’nden, azalan Amazon ormanlarına kadar birçok bölgeye ait yıllar içindeki değişimi gösteren fotoğraflar, bugüne geldiğimizde uyarı niteliği taşıyan bu çarpıcı görüntüleri ciddiye almadığımızı ortaya koyuyor.

Yörüngeden yeryüzünü gözlemleyen ve atmosfere ait ölçümler yapan uyduların elde ettiği görüntü ve verilere göre küresel atmosfer sıcaklığı, son yıllarda belirgin şekilde artıyor ve ozon tabakasındaki delik de giderek büyüyor.

Amazon ormanları katledildi

Brezilya’nın eskiden 51,4 milyon dönüm yağmur ormanlarına sahip olan Rondonia bölgesi, bugün neredeyse çıplak bir arazi halini aldı. NASA verileri, dünyanın en büyük oksijen üretim merkezlerinden birinin 30 yıl içinde insan eliyle yok olabileceğini gösteriyor. Verilere göre 1978’de 4200, 1988’de 30,000, 1998’de ise 53,300 kilometrekare ağaç kesildi. 2003 yılına gelindiğinde, ABD’nin Batı Virginia eyaletinden daha büyük alan kaplayan 67,764 kilometrekarelik bir alan ağaçsız kaldı.

Kömür için yok olan çeşitlilik

Doğada insan eliyle yaşanan değişimler sadece Brezilya’da değil, ABD’de de yıllardır devam ediyor. Batı Virginia’daki dağlar, kömür aramak için Appalachian Dağları’nı delik deşik eden maden firmalarıyla dolu. Firmalar yerin alt katmanlarındaki kömüre ulaşmak için en kısa yolu, yani dinamitle dağların zirvesini havaya uçurmayı tercih ediyor. Dinamitle dağların tıraşlanması, bio-çeşitliliği yok ederken, patlamalardan ortaya çıkan maddeler nehirlere karışıyor ve suların kirlenmesine neden oluyor.

Ozon tabakası, Güneş’ten yayılan zararlı ışınları bloke ederek insanların hayatta kalmasını sağlıyor. Veriler 1979 yılı öncesinde ozon tabakası kalınlığının 220 Dobson biriminin (ozon ölçüm birimi) altına düşmediğini gösteriyordu. Sağlıklı kabul edilen bu seviye, 1980’lerden itibaren ciddi ölçüde bozulmaya başladı. Uluslararası topluluk 1987’de ozon tabakasına zarar veren kimyasalların kullanılmasını yasakladı, ancak uydu verileri ozonun kendini onarabilmesi için halen çok uzun bir zaman gerektiğini gösteriyor.

Sanayi devrimiyle başlayan tehlikeli sıcaklık

Bilim insanlarının 19’uncu yüzyıldan bu yana tuttuğu verileri bir araya getiren NASA, küresel atmosfer sıcaklığının 1880’den bu yana değişimini gözler önüne serdi. Küresel ısınmanın sorumlusu olarak birçok faktör ortaya atılsa da veriler küresel atmosfer sıcaklığının sanayi devriminden bu yana belirgin bir şekilde arttığını gösteriyor.

Gezegenin tüm bu uyarılarına karşın 2019 yılının Aralık ayında, Avrupa’da bulunan ve dünyanın en küçük ikinci ülkesi olan Monaco’da bir doğa katliamı yaşandı. Büyüleyici bir güzelliğe sahip olan sahiller toprakla kapatıldı. Yetkililer alana kafe ve restoran yapılacağını açıkladı.

‘Virüslerin yeni yaşam alanları insanlar’

Taşma: Hayvan Enfeksiyonları ve Yeni Pandemiler’ kitabının yazarı David Quammen New York Times’a yazdığı bir yazıda şu ifadeleri kullanmıştı: “Tropik ormanları istila ettik. Vahşi yaşam alanlarını istila ettik. Buralarda bulunan ve insan türünden uzak şekilde evrimleşen çok sayıda bitki ve hayvanda bilinmeyen virüsler var. Yaşadıkları ağaçları kesiyoruz, onları kafeslere koyuyoruz, öldürüyoruz. Vahşi hayvan pazarlarında etlerini satıyoruz. Ekosistemleri bozuyoruz ve virüslerin doğal ev sahiplerini öldürünce onlar da yeni ev sahipleri aramaya başlıyor. Biz bu bilinmeyen virüslerin yeni yaşam alanları haline geliyoruz.”

Bu dünya bizim evimiz. Gidecek başka bir yerimiz yok. Herhangi bir hırs, çıkar doğayı katlederek bize orta ya da uzun vadede mutluluk vermeyecek. Hepimize kaybettirecek olan bu yanlış tutumu düzeltmek dünyayı bir günde daha iyi hale getirmeyecek belki; bununla birlikte gezegenimizde daha sağlıklı yaşamaya başlayacak ve gelecek nesillere yaşanılabilir bir dünya bırakacağız.

İzlandalılar ağaçları kucaklıyor

Ve insanlık, tahrip ettiği doğanın intikamı sonucu yalnızlaşırken, ruhunun şifasını yine doğada buldu. İzlanda Orman Müdürlüğü, fiziki mesafe önlemleri nedeniyle insan sıcaklığından yoksun kalanlara ağaçları kucaklamalarını tavsiye etti. Sosyal medya ağaçlara sarılan kullanıcıların fotoğraflarıyla doldu. Ancak yetkililer, çok sayıda insanın sarıldığı ağaçların enfeksiyon yuvası haline gelmemesi için ormanın derinliklerinde bir ağaç seçilmesini tavsiye ediyor.