Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) verilerine göre, 2024 Ocak’ta Türkiye’nin toplam makine ihracatı 2,1 milyar dolar oldu. Konu hakkında konuşan Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, sektörün en büyük ihracat pazarı Avrupa’da, yüksek finansman maliyetleri ve jeopolitik riskler nedeniyle şirketlerin yeni yatırımlar için isteksiz olduğuna dikkat çekti.
Makine imalat sanayi konsolide verilerine göre, ocak ayında Türkiye’nin serbest bölgeler dahil toplam makine ihracatı geçtiğimiz yılın aynı dönemine göre yüzde 2,6 azalarak 2,1 milyar dolar oldu. Buna göre, geçen yılın son çeyreğini 7 milyar dolar ihracatla kapatan makine ihracatı; seneye miktar bazında 7 bin ton, değer bazında ise 50 milyon dolar eksilerek başladı. Aylık bazda da evsel ve endüstriyel soğutma makineleri ile takım tezgahları ihracatında düşüş gözlenirken; içten yanmalı motorlar, tekstil ve konfeksiyon makineleri ile türbin, turbo-jet ve hidrolik sistemler pozitif yönde ayrıştı. Ocak ayında, Almanya ve ABD olmak üzere en büyük iki ihracat pazarına ihracat artışını sürdüren sektör, geçen yılın aynı dönemine kıyasla beklenen sonuçları elde edemedi. Bu durumun arkasında, özellikle Rusya’ya yapılan ihracatta, küresel bankacılık sisteminin müdahalesi sonucu yaşanan yaklaşık yüzde 30’luk bir düşüşün etkili olduğu belirlendi.
“Avrupalı şirketler 2023 ilkbaharından beri yatırım yapma konusunda isteksizler”
Dünya genelinde makine üretimi ve ihracatının artış göstermediği bir dönemde, Türkiye’nin yüzde 22,9 üretim ve yüzde 10,6 ihracat artışıyla başarılı bir yıl geçirdiğini ifade eden Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, 2024 yılına küresel ekonomik endişelerin gölgesinde girildiğini belirtti. Türkiye’nin ana ihracat pazarı olan Avrupa Birliği’ndeki gelişmeleri de değerlendiren Karavelioğlu konuşmasına şöyle devam etti;
“Önemli bir bölümü sadık müşterimiz olan Avrupalı şirketler gerek yüksek finansman maliyetleri gerekse bir türlü bitmeyen jeopolitik riskler nedeniyle, 2023 ilkbaharından bu yana yatırım yapma konusunda isteksizler. Bu durum Avrupa makine imalat sektöründe yıllık yüzde 1,2’lik bir reel ciro azalışına sebep olmuştu. Azalışın 2024’te yüzde 2,2’yi bulacağı tahmin ediliyor. Avrupa endüstrisinin rekabet gücündeki eksilme, aslında pandemi sonrası gelen yüklü siparişlerin telafi edici etkisi nedeniyle bir süre maskelenmişti. O dönemde yapılan teslimatların tüketimden ziyade stoklara gittiği, yeni siparişleri engellediği ve yatırımları duraklattığı görülüyor. Hal böyleyken, Avrupa makine sektörünün üretimi düşmesine rağmen istihdamının yüzde 1,2 artması, gelecek yıl da yüzde 0,7 civarında artacak olması düşündürücü. Bu stratejik yaklaşımın ardında ücret artışları ve verim kaybına rağmen, büyük zahmetle yetişen nitelikli personeli koruma kaygısı yatıyor.”
“Avrupa ülkeleri bizden nitelikli personel kapmaya çalışıyor”
Avrupa’da istihdamı artırmaya yönelik hükümet desteklerine ek olarak, kısa süreli veya esnek çalışma modellerinin çeşitlendirilmekte olduğuna değinen Karavelioğlu, Türkiye’deki nitelikli eleman kaybının son yıllardaki artışını da şöyle değerlendirdi;
“Sanayiden uzaklaşan yeni nesilleri, başta makine imalatı olmak üzere ileri mühendislik alanlarına çekmekte zorlanan Avrupa ülkeleri, Türkiye’nin yetiştirdiği gençler için cazibe teşkil ederek, bizden nitelikli personel kapmaya çalışıyor. Mühendis ve yazılımcılarımıza yönelik açık hamleler, tabiatı gereği KOBİ’ler üzerinde yükselmekte olan sektörümüzün geleceği bakımından önemli tehdit oluşturuyor. Üstelik bu süreç, neredeyse tüm dünya yılın ikinci yarısında yaşanacak faiz indirimlerine kilitlenmişken, küresel enerji ve ham madde maliyetlerindeki düşüş dışında, yatırımları kısa vadede cezbedecek herhangi bir gelişme yokken yaşanıyor. Türkiye’nin makine fabrikaları önce savunma sanayimize, oradan da Avrupa’ya tasarımcı ve teknik insan yetiştirip ihraç eden bir eğitim öğretim kurumuna dönüştü ve bir diploma vermediğimiz kaldı. Fikri mülkiyet meselesi bir yana bu kayıpların, işin idamesine yönelik ağır bedelleri olacağını görmek durumundayız.”
“İkiz dönüşüm UR-GE projemiz en iyi uygulama örneği ödülüne layık görüldü”
Yaza doğru artması beklenilen siparişlerin bir kısmının, bu kez sürdürülebilirliğe dair yeni koşullara bağlanacağına dikkat çeken Kutlu Karavelioğlu konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı;
“Küresel ekonomideki durgunluğun başladığı ilk günlerde, işletmelerimizin daha az yoğun olacağı bu dönemi, Avrupa Yeşil Mutabakatı ile uyum süreçlerimizi geliştirmek üzere kullanacağımızı söylemiştik. Sürdürülebilirlik Eylem Planı Raporumuzda çizdiğimiz yol haritasını, somut pratiğe dönüştürmek ve tasarlanan reçetelerin firmalar ölçeğinde hayata geçmesine öncü olabilmek amacıyla, türlü yöntemler geliştiriyoruz. İkiz Dönüşüm UR-GE Projemiz, ihtiyaç analizi ve küme yol haritası oluşturulması konusunda Ticaret Bakanlığımızın en iyi uygulama örneği ödülüne layık görüldü. Çevrim içi eğitimlerimiz veya sahadaki mentörlerimizle 2023 yılında sayıları yüzde 9’dan fazla artarak 22.700’e ulaşan üyemize efektif çözümler üretmek kabil değil. Türkiye’de en fazla sayıda ihracatçıya hizmet vermekle yükümlü birliğimizin hemen bütün proje ve hizmetlerini dijital ortama taşıdık. Sürdürülebilirlik konusunda Alman Sürdürülebilirlik Kodeksine uygun biçimde geliştirdiğimiz araç setlerini ve S-reyting mekanizmalarını da platforma taşıyarak, sadece makine imalatçılarının değil genel imalat sanayinin bütününün istifadesine sunmak gayreti içindeyiz.”
“Makine sektörü kendi yağıyla kavrulmaz”
Karavelioğlu, yüksek katma değerli ihracatçı sektörlerin gelişmiş ülkelerde ekonominin en önemli parçalarından biri olarak kabul edildiğini vurgulayarak sözlerine şöyle devam etti;
Makine sektörümüz, pandemi öncesi 2019’a kıyasla yüzde 70 daha fazla üretim ve yüzde 40 daha fazla ihracat gerçekleştirme başarısını göstermişti. Bu başarıda, teknolojinin ve ürün çeşitliliğinin artması, katma değer ve rekabetçiliğin yükselmesi, sektörün çeviklik ve dayanıklılığının pekiştirilmesi gibi faktörlerin yanı sıra devletin koruyucu ve destekleyici mekanizmalarının büyük bir rol oynadığını da hep vurguluyoruz. Bu durumun ileri ülkelerden başlayarak kendi teknolojilerini geliştirmek iddiasındaki bütün ülkeler için geçerli olduğunu ise sık sık yineleme gereği duyuyoruz. Söz konusu desteklerin olmadığı veya sürmediği bir durum, hangi ülkenin makine sektörü için olursa olsun peşin bir yenilginin veya mağduriyetin ifadesi olur. KOBİ yapısındaki bu sektör, dünyanın hiçbir yerinde kendi yağı ile kavrulmaz. Buna rağmen, yüzde 10,6 artış ve 28,2 milyar dolar ihracatla tamamladığımız 2023 yılında, ithalatın yüzde 20,1 artarak 45,6 milyar dolara ulaşmış olması, sadece ihracatı artırarak dış ticaret açığımızı kapatmanın ya da üretimi artırarak iç pazarı niteliksiz mallardan korumanın, mümkün olmayacağını da gösteriyor. İthalat rejiminde alınan tedbirlerin başarılı olabilmesi için Yatırım Teşvik Mevzuatımızdaki açık kapıların, acilen kapatılması gerektiğini düşünüyoruz.