Çetin Ünsalan – Gazeteci / [email protected]

Ekonominin dönüşümü ile birlikte farklılaşan pazar yapısı, değişen beklentiler ve hizmetlerin buna göre şekillenmesi ihtiyacı, artık tüm uzmanlar tarafından dile getirilen bir gerçek olarak önümüzde duruyor.

Eskilerin bir tabiri vardır: Müşterinin nabzını tutmak… Geleneksel yöntemler içinde sektörünü, pazarını ve ihtiyaçlarını iyi tanıyan, sektöre yıllarını veren isim ya da firmaların başarılı sonuçlar aldığı bir süreç vardı.

Bugün elbette bunların önemsiz olduğundan bahsetmiyorum. Fakat artık kişisel yeteneğin, inisiyatifin ötesine geçmesinin zamanı geldi. İnsan sarrafı diye başlayan cümlelerle, iyi yönetici kavramlarının şekillendirildiği süreçlerle yetinemeyiz.

Değişen ve farklılaşan ekonomide bunun yolu inisiyatiften değil, veriden geçiyor. Ülkede reel sektör anlamında veri toplamanın önemi konusunda bir farkındalık oluştuğunu kabul etmek gerekiyor.

Fakat salt toplanan ve bilgiye dönüştürülmeyen verinin, çöpten ibaret bir hamallık olduğunu da unutmamalıyız. Firmalarımızda üretimden müşteri ilişkilerine kadar dijitalleşmenin avantajlarını kullanarak edindiğimiz veriler, kritik bir rol üstleniyor.

Önemli olan burada verilerin nasıl bilgiye dönüştürüleceği. Bu nedenle veri toplamanın ötesine geçip, iyi veri analizleri konusunda kadrolar oluşturmalı ya da entegre dış kaynak kullanımına gitmelisiniz.

Şüphesiz başlangıçta bu tip bir formül hayatınızı rahatlatacak. Ama uzun vadede verilerin mutlaka içeride analiz edildiği, sektörel hassasiyetleri de hesaba katarak analizlerin yapıldığı bir sisteme adapte olmak gerekiyor.

Bundan sonra verinin çıktısı bilgi, size müşteri ilişkilerinizi, müşterinin ihtiyaçlarını, süreç içinde ortaya çıkabilecek taleple üretim planlamanızdan servis entegrasyonuna kadar yapılması gerekenleri anlatacaktır.

Mesele müşteri memnuniyeti olmaktan uzaklaşmış, büyük ölçüde müşterinin partneri olma haline dönüşmüş durumda. Bu nedenle insan sarrafı söylemine güvenerek, eski metotlarla iş yapılmasının, yarının ekonomisi içinde çok şansı yok.

Hemen aklımıza şöyle bir soru gelebilir. Madem her şey teknolojik düzeyde ortaya çıkan verilerin yorumlanmasıyla gerçekleşecek, hatta bu konuda üretken yapay zeka gibi teknolojilerden faydalanılacak, o zaman rekabet eden iki firma arasında fark nasıl anlaşılacak?

İşte kritik noktayı da burası oluşturuyor. Doğru kurgulanmış bir dijital yapıda toplanan verilerin, bilgiye dönüştürülmesiyle ortaya çıkacak fotoğrafta, eylem alternatiflerinde tercihi siz yapacaksınız.

Bunu yaparken de tecrübe, bilgi birikimi, insan sarrafı olma özelliği gibi kavramları kullanacak, yaratıcılığınızı işe katacak ve işte bu anlamda rakiplerinizden farklılaşmanın formülünü bulacaksınız.

Velhasıl kelam ekonomi dönüşüyor. Teknolojinin dahil olmasıyla birlikte, müşterinin nabzını tutmak yazılımlara, veri yönetimine kalıyor, ama günün sonunda elde edilen bu teknolojik avantajla müşteriye hitap etmek yine yetenekleri ölçüsünde insanlara ya da firmanın liderlerine düşüyor.

Yani ortada siyah beyaz bir resim ya da yıkılıp yeniden yapılacak bir bina yok. İnşa edilmiş bir yapının modernize edilip, zanaati, tecrübeyi ve marka yolculuğunu üzerine koymayı gerektiren bir süreç var.