Çetin Ünsalan – Gazeteci [email protected]
Yılı tamamlamaya hazırlandığımız şu günlerde, bir tarafta jeopolitik riskler, diğer tarafta dünyada ve ülkemizde enflasyonla mücadele kapsamında daralan piyasalar, ertelenen yatırımlar, sanırım herkesin gündemini meşgul ederken, bir bakıma da oldukça yordu.
Fakat yaşananların boyutu olumlu da olsa, olumsuz da olsa hayatın dinamiği devam ediyor ve önümüze bakıp, doğru okumayı yapmak durumundayız. Bu nedenle de 2025 yılının kritik başlıklarına dikkatli bir bakış açısı getirmek gerekiyor.
Öncelikle haberlerin büyük bir kısmının, dünyada da ülkemizde de finansçı penceresinden sunulduğunu göz ardı etmemek gerekiyor. Şayet finans kesiminin gözlüğüyle meseleyi yorumlar, onların beklentileri doğrultusunda işlerinizi tanımlarsanız, büyük sapmalar yaşamanız olası.
Bu nedenle faizlerin düşüş grafiğine bakarak coşkulanan bakış açısına karşı ihtiyatlı, soğukkanlı ve yönettiğiniz bir sürecin ihtiyacınız olduğunu aklınızdan çıkarmamalısınız. Öncelikle söylendiğinin aksine 2025, geride bırakmaya hazırlandığımız yıldan daha zor geçecek.
Faiz, döviz, enflasyon üçgeninden yapacağınız ve borsa önceliklemeleriyle okuduğunuz resim de size rotanızı saptırmaya aday başlıklar, Tamamen yok saymaktan değil, çıkarların ve beklentilerin farklı olmasından söz ediyorum.
Bu nedenle hem dünya pazarlarında, hem de iç piyasada rahat bir senenin bizi beklemediğini, parasal genişlemelerin pandemi sürecinde yapıldığı gerçeğini unutmamayı, faiz süreçlerinin 2 binli yılların ekonomik ortamı anlamına gelmediğini, enflasyonist baskıların tekrar karşımıza gelebilme ihtimalini, ticaret savaşlarının keskinleşmesiyle, mücadele alanının zorlaşacağını akıldan çıkartmamak gerekiyor.
Tüm bunlar da yeterli değil. Aynı zamanda 2025, sınırda karbon vergisi ya da daha geniş tanımlamasıyla yeşil mutabakat sürecinin ders çalışılması gereken süreç olduğunu unutmamalıyız.
Odak noktaya, verimliliği, proseslerin gözden geçirilmesini, karbon emisyonu ile ilgili çalışmaların yapılmasını ve finans yönetimini koymak durumundayız. Aksi takdirde 2026 çok daha zorlu bir başlangıç anlamına gelir.
Bununla birlikte önümüzdeki yıl dersini iyi çalışanların, verimliliğe dönük işler yapanların, üretimlerinde, makinelerde yeşil mutabakat sürecine hazırlananların, piyasaların rahatlamaya başladığı süreçte kazançlı çıkacağını belirtmek gerekiyor.
İşi ucundan tutanların oyundan çekileceği, dersini çalışıp, sektörde kalanların da sonrasında büyümek için daha geniş alanlar bulacağı bir konjonktürün öncesindeyiz. Tıpkı sınava hazırlanan bir öğrenci gibi insan kaynağından imal edilen ürüne, yönetim süreçlerinden finansman yönetimine kadar her başlığın gözden geçirilmesi ve yeni ekonominin kurallarına uygun hale getirilmesi gerekiyor.
Dersini iyi çalışanlar, sınavdan da başarıyla çıkacak. Tüm bunları yaparken de partnerlerinizi iyi seçmeniz, nitelikli personel savaşının kızışacağı süreçte kadrolarına sahip çıkmanız, onların yeteneklerini eleştirecek bakış açıları sergilemeniz ve firmanızı global oyuncu olmaya hazırlamanız, sizi avantajlı kılacak.
Verilerinize sahip çıkın ve verilerden ekonomiyi yaratmanın yollarını, verimliliğe ulaşmanın metotlarını oluşturun. Ebette kalite kadar satış sonrası hizmetin de gücenen başlıklardan biri olduğunu unutmadan yapılanmanızı yönetin.
Tüm bunları yapanların, ezberden değil, kendi firmasının özelliklerine uygun modernize olanlar, darboğazın ardından tahmin etmedikleri büyümeleri yakalayabilirler. Yeter ki finans piyasalarına değil, sektörünüzün ve dönüşen ekonominin gerçeklerine kulak verin.