Ağaç işleme makine sektörünün yıllar içinde kat ettiği yolları ve önümüzdeki süreçte daha önemli başarılara imza atması için yapması gerekenleri AİMSAD Dergisi ile paylaşan Canmaksan Genel Müdür Yardımcısı Ozan Can, Amerika Kıtasına dikkat çekti. Türk ağaç işleme makine sektörünün Avrupa ülkelerinde çok önemli işler yaptığına değinen Can; “Avrupa Bölgeleri’nde ve Balkanlarda her geçen yıl daha da genişleyen bir ihracat pazarı oluşturuyoruz. Ancak en önemli hedef pazarımızın Amerika Kıtası olduğunu düşünüyorum. Amerika Birleşik Devletleri’nden başlayarak sonrasında Kanada ve Güney Amerika ülkelerine önemli pazarlama yatırımları yapmamız gerekiyor. Başlı başına Amerika Birleşik Devletleri’nin yüzölçümünü, nüfusunu, tüketim yoğunluğunu, dünyanın en büyük ithalatçı ülkelerinden biri olduğunu düşünürsek, bu pazarın hem ülkemiz hem de sektörümüz için önemini ve değerini daha iyi anlamış oluruz” diye konuştu.
Fokus Röportajları kapsamında sorularımızı yanıtlayan Canmaksan Genel Müdür Yardımcısı Ozan Can, sektöre ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Ağaç işleme makine sektörünün son 12-13 yıllık dönemde büyük dönüşümlere ve gelişmelere imza attığını ifade eden Ozan Can, dijital dünyaya adapte olmanın önemine, kalifiye eleman sorunun tüm sektörler için acil çözüm bekleyen sorunların başında geldiğine, sektörün kalite olarak İtalyan ve Alman makineleri ile rekabet halinde olduğuna, ağaç işleme makine imalatçılarının çok önemli işler başarmasına rağmen, iç pazarda değerinin yeterince bilinmemesine ve iş verenlerin finansal okuryazarlık olgusuna her zamankinden çok daha dikkat ettiğine değindi.
- Ağaç işleme makine sektörü son 10 yıl içinde özellikle üretimde çok büyük yol kat etti. Siz bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Üretim alanındaki başarının devamı için neler yapılmalı?
Ağaç işleme makine sektörü son 10 yılda, hatta 2010 yılından bu yana yani 12-13 yıllık bir süreç içinde gözle görülür bir gelişme kat etmiş durumda. Sektörümüz, bağlı bulunduğu mobilya, kapı, kereste, masif panel ve daha birçok farklı ürün grubunu üreten firmalarla paralel olarak sistematik bir şekilde gelişmekte ve ilerlemekte. Bu süreç hem teknolojik anlamda hem de ekonomik anlamda öncelikle firmalarımıza sonrasında da ülkemize çok önemli katkılar sağladı ve sağlamaya devam ediyor. Mevcut global ekonomide son dönemlerde yaşanan sıkıntılı süreci saymazsak, sektör olarak çok başarılı bir 10 yılı geride bıraktığımızı söyleyebilirim. 2024’ün üçüncü çeyreğinden itibaren başarı grafiğimizin yeniden yükselişe geçeceğini umuyorum. Türk makine imalatçıları olarak üretim alanında yakaladığımız bu başarının devamlılığını sağlamak için de gelişen teknolojiyi yakından takip etmemiz ve sektörün önemli problemlerinden biri olan insan kaynağına yatırım yapmamız gerektiğini düşünüyorum.
“KALİTE OLARAK İTALYAN VE ALMAN MAKİNELERİ İLE REKABET HALİNDEYİZ”
- Türk makine üreticileri olarak makine üretiminde dijital dünyaya ayak uydurabiliyor muyuz? Artılarımız ve eksilerimiz sizce neler?
Türk makine üreticileri olarak dijital dünyaya genel manada ayak uydurmaya çalıştığımızı, yeni gelişmeleri yakalamak için büyük emek verdiğimizi söyleyebilirim. Bu ayak uydurma durumunu iki şekilde ele almak gerekiyor. Birincisi kendi imalatımızda kullandığımız yazılım veya donanımlar. Tüm sektör temsilcileri, makine imalatçıları olarak bu uygulamaları kullanıyoruz. İkinci olarak ise ürettiğimiz makinelerin işlevselliğini ve kullanım kolaylığını artırmak adına kullandığımız dijital dünya ürünleri. Dijital dünyaya ayak uydurmak zorundayız. Bu bir tercihten çok, bir zorunluluk. Aksi takdirde, Kızıl Okyanus diye tabir ettiğimiz bu pazarda kalıcı olmamız, gün geçtikçe zorlaşacaktır. Sonuç olarak; sektör olarak biz fiyat olarak Çin ile kalite olarak İtalyan ve Alman makineleri ile rekabet halindeyiz. Ülke olarak eksiklerimiz neler diye bakacak olursak; yazılım alanında daha fazla çalışmamız gerekiyor. Bu alanda yatırım yapmamız gerekli, maddi ve manevi desteği vermemiz gerektiğini düşünüyorum.
“AMERİKA BİRLEŞİK DEVLETLERİ’NİN YÜZÖLÇÜMÜNÜ, NÜFUSUNU, TÜKETİM YOĞUNLUĞUNU DÜŞÜNÜRSEK, SEKTÖRÜMÜZ İÇİN ÖNEMİNİ VE DEĞERİNİ DAHA İYİ ANLAMIŞ OLURUZ”
- İhracat pazarlarının çeşitlendirilmesi için neler yapılmalı? Sizce sektörün en önemli hedef pazarları hangileri?
Özellikle yurt dışında katılım sağladığımız fuarlardaki izlenimlerimi ve yapmış olduğum fikir alışverişlerimi değerlendirecek olursam, ağaç işleme makine sektörünün hemen hemen Türkiye’ye yakın bölgelerde ve ülkelerde çok önemli pazarlar edindiğini görebiliyoruz. Özellikle katma değerli bir pazar olan Avrupa ülkelerinde çok güzel işler yapıyoruz. Ulaşım kolaylığı, nakliye ücretlerinin diğer ülkelere göre daha uygun ve makul olması, saat farkının az olması bu bölgelerde iş yapmamızı kolaylaştırıyor. Bunlar sektörümüz için gerçekten önemli avantajlar. Bu avantajları kullanarak Avrupa Bölgeleri’nde, Balkanlarda her geçen yıl daha da genişleyen bir ihracat pazarı oluşturuyoruz. En önemli hedef pazarımızın ise Amerika Kıtası olduğunu düşünüyorum. Amerika Birleşik Devletleri’nden başlayarak sonrasında Kanada ve Güney Amerika ülkelerine önemli pazarlama yatırımları yapmamız gerekiyor. Başlı başına Amerika Birleşik Devletleri’nin yüzölçümünü, nüfusunu, tüketim yoğunluğunu, dünyanın en büyük ithalatçı ülkelerinden biri olduğunu düşünürsek, bu pazarın hem ülkemiz hem de sektörümüz için önemini ve değerini daha iyi anlamış oluruz.
“ÜLKEMİZDEKİ HEMEN HEMEN HER SEKTÖRÜN BAŞLICA SORUNU İNSAN KAYNAĞI”
- Ağaç İşleme Makineleri sektörünün çözüm bekleyen ilk 3 ana sorunu nedir? Bu sorunların çözümü için yetkililerden beklentileriniz nedir?
Sadece bizim faaliyet gösterdiğimiz sektörün değil, ülkemizdeki hemen hemen her sektörün başlıca sorunu insan kaynağı, yani yetişmiş, nitelikli eleman bulamama sorunu. Buna ek olarak kişilerin iş beğenmemesi de bu sorunu da daha da büyütüyor. İkincisi daha ekonomik bir sorun. Son dönemlerde finansal kaldıraçlara erişimin zorluğu daha da artmış durumda. Köklü firmalar için finansal kaynaklara ulaşmak daha olsa da, genç firmalar için bu durum önemli bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Üçüncüsü ise sektörel bir sitem aslında. Ağaç işleme makine imalatçılarının değerinin yeterince bilinmemesi, hatta bazen küçümsenmesi söz konusu. Örneğin; 10 birime ithal edilen bir makineyi, yerli üretici 3-5 birime bile satmak istese kıymet görmüyor ve yerli üreticilere destek verilmiyor. Bu tip durumların sık sık yaşandığını biliyorum.
“SADECE ÜRETİME ODAKLANMAYIP, HER TÜRLÜ İDARİ BİRİM İÇİN PROFESYONEL YÖNETİCİLER İSTİHDAM EDİLİYOR”
- Finansal okuryazarlık firmalar için kritik önem taşıyor. Türk ağaç işleme makine sektörü finansal okuryazarlık alanında kendini geliştirmeyi başardı mı?
Makine sektörü olarak iş verenlerimizin, firma ortaklarımızın büyük çoğunluğu teknik diye tabir ettiğimiz bölümlerden mezun ya da mühendislik diplomalarına sahip. Finansal okuryazarlık firmalar için hayati bir önem arz ediyor. Teknik konulara odaklanıp finansı göz ardı etmemiz mümkün değil. Yaşımın el verdiği kadar bir değerlendirme yapacak olursam; 2000’li yıllara kadar genelde maddi imkansızlıklardan dolayı birçok firmamız her sorunu kendi çözmeye çalışıyordu ve teknik meslek sahibi iş verenler idari birimlere de bakmak zorunda kalıyordu. Hata yaparak veya bazı bedeller ödeyerek finansal bilgi sahibi oluyorlardı. Fakat günümüzde eskiden yapılan hatalara artık yer yok. İş verenler sadece üretime odaklanmayıp, her türlü idari birim için profesyonel yöneticiler istihdam ediyor. Böylece firma içinde her iş uzmanı tarafından yürütülüyor. İlk soruda bahsettiğimiz son 10-15 yıllık süreçteki başarının gelmesinde de bu değişimin çok önemli katkıları oldu.
“TOPLANTILARIMIZ, EĞİTİMLERİMİZ, SEMPOZYUMLARIMIZ ARTIRILABİLİR”
- Son olarak AİMSAD’a önerileriniz nelerdir?
AİMSAD’ın faaliyetlerinden dolayı genel olarak çok memnun olduğumu rahatlıkla belirtebilirim. Pandemiden sonra sayıca azalan toplantılarımız, eğitimlerimiz, sempozyumlarımız artırılabilir. Üyelerimizle şehir dışında bir hafta sonu bir araya gelerek genel sorunları ve çözüm önerilerini konuşabileceğimiz, fikir alışverişinde bulunabileceğimiz, aramıza yeni katılan firmalarımızla tanışabileceğimiz iki günlük bir kamp organize edilebilir. Bu organizasyon zaman alacaksa da, zaman olarak daha kısa ve ekonomik olan günlük eğitimlerde de bir araya gelebiliriz. Ayrıca üniversitelerin sektörümüzle ilgili bölümleriyle anlaşıp bazı sempozyumlar düzenleyebiliriz. Malumunuz günümüzde sanayi ve üniversite iş birlikleri önem arz ediyor. Fakat çok büyük aksiyonlar alınamıyor. Bazen aynı dili konuşamıyoruz, bazen çatışmalar olabiliyor sanayiciler ve akademisyenler arasında. Bunları çözmek için bu tip çalıştay ya da toplantılar düzenlenebilir.