Firma olarak kuracakları Ar-Ge departmanı ile makinelerini geliştirip büyümek istediklerini dile getiren Hasdem Makine Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Demir, yeni teknoloji ve otomasyon sistemleriyle üretilen makineleri Arap ya da Ortadoğu ülkelerine değil, Avrupa’nın göbeğine satmayı amaçladıklarını kaydetti. “Çünkü Avrupa’ya satış yapmak demek ‘teknolojinin standartlarını artık Hasdem de belirliyor’ anlamına geliyor” diyen Demir, “Ar-Ge ile markamızı güçlendireceğiz. İhracattaki payımızı ve gücümüzü artıracağız” diye konuştu.
Baba mesleği olan makine imalatına babasının firması Marmak Makina’da başlayan Hasan Demir, kendi şirketi Hasdem Makina’yı kurduğu 1992 yılından bu yana ağaç işleme makinelerinin hem üretim hem de satış ayağında faaliyet gösteriyor. Yıllar içinde bir dönem kardeşleriyle ortaklıkları da olan Hasan Demir, 2017’nin Temmuz ayında ortaklıktan ayrılarak, yoluna oğlu ve kızı ile devam etme kararı aldı.
23 yaşındaki kızı Didem Demir ve 22 yaşındaki oğlu Yasin Demir’in desteği ve enerjisinin şirkete çok büyük faydalar sağlayacağına inandığını dile getiren Hasdem Makina Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Demir, çocuklarının şirkete dahil olmasını ‘firma için taze kan’ olarak yorumluyor. “Makine mühendisi olan kızım Didem 5 kişilik Ar-Ge ekibini kurmak için, oğlum Yasin ise satış ve satın alma departmanında çalışıyor. Çocuklarımla birlikte sektörde yeni bir yüz ve vizyonla ilerleyeceğiz” diyen Demir, 2018’in firma açısından çok önemli bir yıl olacağını vurguluyor. Yeni yılda kuracakları Ar-Ge ekibi ile ihracatlarının Avrupa odaklı hale geleceğini söyleyen Demir, “İhracatımız özellikle son 10 yıllık dönemde oldukça güzel gelişti. Bugüne kadar makinelerimizi satmadığımız ülke kalmadı. Şu anda Almanya, Fransa, Hollanda, ABD, Türki Cumhuriyetleri, Balkanlar, Arap ülkeleri gibi yaklaşık 35’in üzerindeki ülkeye ihracat yapıyoruz. Ayrıca yurtdışında 12-13 bayimiz var. Biz, Ar-Ge sayesinde geliştirilen ürünlerimizin satışını, Avrupa ve ABD gibi güçlü bölgelerde artırmak istiyoruz. Bu bölgelere satışımız var ama oranı az. Biz az olan bu satış miktarını artırmanın peşindeyiz. Şu anda ihracatımız, üretimimizin yaklaşık yüzde 45’ini oluşturuyor. Bu payı Ar-Ge ekibimizin desteğiyle yüzde 65’lerin üzerine çıkarmayı hedefliyoruz” dedi.
Ankara Siteler’de 2 bin 300 metrekarelik alanda üretim yapan firmanın ürün portföyünde kenar yapıştırma grubu, delik makineleri, planya, yatar delik, yatar daire, kapı kilit makinesi gibi birçok çeşidin bulunduğunu da açıklayan Hasan Demir ile yaptığımız röportajda, firmanın hedefleri ve sektördeki gelişmeler hakkında konuştuk. Görüşme sırasında yanımızda bulunan kızı Didem Fatma Demir de bizlere firmadaki Ar-Ge çalışmalarının yanı sıra Türkiye sanayisi hakkındaki görüşlerini aktardı.
Hasan Bey sektörle tanışmanız nasıl oldu? Ne zamandır sektöre yönelik çalışmalarınız var?
Mesleğe girişim babam sayesinde oldu. 1968 doğumlu, Gazi Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunuyum. Babam Ankara’da marangoz makinelerinin imalatını yapardı. Aslında benim amacım babamın mesleğini devam ettirmek değildi. Lise çağına kadar imalatla hiç bağlantım olmadı. Üniversite döneminde ise babamın yanına atölyeye çok az sayıda gittim. O gittiğim zamanlarda da imalatın içinde hiç bulunmadım, makinelerle ilgilenmedim. Bu mesleğin dışında durmaya çalıştım. Ama sonraki yıllarda bu meslekten uzaklaşmak mümkün olmadı. 1989 yılında fakülte bitti ve mastera başladım. Masterı yarıda bırakıp kendi isteğimle babamın mesleğine döndüm. Farklı bir işte çalışmak istemediğim için babamın yanında işe başladım. İlk olarak, Marmak Makina’yı kurup geliştiren babamın yanında çalışmaya başladım. Sektöre babamın ürettiği makinelerin satışını yaparak girdim. Birkaç yıl sonra ise imalat bölümüne geçtim, belli bir dönem imalat sürecinde bulunup o konuda da deneyim sahibi oldum. Ardından ise satış ve imalatı birlikte yürütmeye başladım.
Hâlâ babanızla birlikte mi çalışıyorsunuz?
Hayır, biz 3 kardeşiz. Onlar da makine sektöründeler. 1990 yılında babamızdan ayrılıp üç kardeş Marmaksan firmasını kurduk. Ağaç işleme makinelerinin imalatını yapmak amacıyla kurduğumuz şirketten 1992 yılının 8. ayında ayrıldım. Satış ağırlıklı faaliyet göstermek üzere kendi firmamı Hasdem Makine’yi kurdum. 1995 yılının başlarında ise makine üretimine başladım. Ürettiğim makineler arasında marangoz planyası, yatay delik makinesi, delik makinelerinin üretimine başladım. 1998 yılına kadar böyle gitti. 1998 yılında ise Marmaksan’dan ayrılan bir kardeşim gelerek şirketime ortak oldu. Onunla da ortaklığımız 1 Temmuz 2017’de bitti. Kardeşim makine satışına geçti, Hasdem olarak ben ise satışı bıraktım ve tamamen imalata yöneldim. Şimdi çocuklarımla birlikte yoluma devam ediyorum.
Hasdem olarak üretiminizden ve satışlarınızdan bahseder misiniz? Hangi makinelerin üretimini yapıp nerelere satıyorsunuz?
Ankara Siteler’de 2 bin 300 metrekarelik alanda üretim yapıyoruz. Ürün portföyümüzde kenar yapıştırma grubumuz, delik makineleri, planya, yatar delik, yatar daire, kapı kilit makinesi gibi birçok çeşit bulunuyor. Tesiste 13 kişi çalışıyor. Yıllık iş hacmimiz 5 milyon 500 bin TL civarında gerçekleşiyor. 1996 yılında iç pazarın yanı sıra ihracata da başlamıştık. İhracatımız özellikle son 10 yıllık dönemde oldukça güzel gelişti. Makinelerimizi satmadığımız ülke kalmadı. Şu anda Almanya, Fransa, Hollanda, ABD, Türki Cumhuriyetleri, Balkanlar, Arap ülkeleri gibi yaklaşık 35’in üzerindeki ülkeye ihracat yapıyoruz. Ayrıca yurtdışında distribütörlerimiz var. Polonya, Azerbaycan, Lübnan, Libya, Irak, Kıbrıs, İran gibi 12-13 bayimiz var. Üretimimizin yüzde 35 ila 45 arasındaki bir payı ihraç ediyoruz. Yıllık 800 bin Euro civarında ihracatımız var.
Gelecek dönemde firma olarak büyümeyi ne yönden yapmayı düşünüyorsunuz? Yeni fabrikaya taşınmak gibi bir yatırım var mı gündeminizde?
Üretim alanımız henüz bize yetiyor, o nedenle alanımızı büyütmeyi düşünmüyoruz. Biz büyümeyi, Ar-Ge ekibini kurarak gerçekleştirmek istiyoruz. 2018’de Ar-Ge ekibini kurup yeni mühendis ekibimizle üretim yapacağız. Şu anda kızım mühendis olarak çalışıyor. İlk etapta 5 kişilik bir ekip kuracağız, başında kızım olacak. Oğlum da şu anda firmamızda satış ve satın alma departmanında çalışıyor. Çocuklarımla birlikte sektörde yeni bir yüz ve vizyonla ilerleyeceğiz.
Bu Ar-Ge yatırımının firmanıza ne gibi bir katkısı olacak? Bu ekiple neyi gerçekleştirmeyi amaçlıyorsunuz?
Ar-Ge’mizle makinelerimizi geliştirip, ürünlerimizi Arap ya da Ortadoğu ülkelerine değil, Avrupa’nın göbeğine satmak istiyoruz. Ar-Ge sayesinde geliştirilen ürünlerimizin, Avrupa ve ABD gibi güçlü bölgelerdeki satışını artırmak istiyoruz. Şu anda bu bölgelere satışımız var ama oranı az. Biz az olan satış miktarını artırmak istiyoruz. Çünkü Avrupa’ya satış yapmak; ‘teknolojinin standartlarını artık Hasdem de belirliyor’ anlamına geliyor. Ar-Ge için şimdiye kadar 50 bin dolarlık yatırım yaptık. Ürünlerimizle ilgili fikir verecek personel ve mühendisler bizim için büyük önem taşıyor. Ürettiğimiz ürünlerin otomasyon ürünü olmasını amaçlıyoruz. Mevcut ürünlerimiz böylece daha verimli ve katma değeri daha yüksek ürünler haline gelecek. Ar-Ge ile bir anlamda markamızı güçlendireceğiz. İhracattaki gücümüzü artıracağız. Tüm bunlarla ihracatın payını yüzde 65’lerin üzerine çıkarmak da en büyük hedefimiz.
Yurtdışında Türk markalarının imajı nasıl, sizin izlenimleriniz nedir bu konuda?
Yurtdışına makine satmaktan çok mutlu oluyorum. Hem kazandırıyor hem de gururlandırıyor beni. Türk markaları olarak ağaç işleme makinelerinde trendimiz ve imajımız çok iyi. Bizleri Çinli markalarla kesinlikle aynı kefeye koymuyorlar, kıyas yapmıyorlar. İtalyan ve Alman makineleriyle yarışır durumda olduğumuzu söylüyorlar. Türk markaları yurtdışında gayet iyi bir pozisyonda. Türkiye’de iç pazarda ise zayıfız. Yurtdışındaki güven ve imaj ne gariptir ki, yurtiçi pazarda yok. Türkiye’de yurtdışında oluşturduğumuz imajı, oluşumu yakalayamadık. Bunun nedenini bilinçsizlik, yerli malına sahip çıkamama olarak yorumluyorum. Fuarlara gidip baktığımızda, bizim makinelerin kalitesinin Avrupa’dakilerle yarışabilecek düzeyde olduğunu görüyoruz. Ama insanlar bunun üzerine yeterince efor sarf etmiyor. İkinci yada üçüncü jenerasyon firmaya ve sektöre girdikçe vizyon da değişiyor. Bu değişime sektörün kesinlikle ihtiyacı var.
Sektörde yaşanan en önemli sorun nedir diye sorsam, hangi konuyu aktarmak istersiniz?
En büyük sıkıntımız yetişmiş eleman bulamamak. Teknik eleman bulamıyoruz, sanırım bu durum bütün sektör için geçerli. Sektörde bir eğitim standardı yok. Her şeyden önce devletin baskı yapıp gençleri bu mesleğe yöneltmesi ve ardından bu gençlerin sahada çalışmalarına imkan tanıması lazım. Onları meslek sahibi yapıp yüksek maaşlarla bir işe yerleştirmek lazım. Başka türlü bu sorun çözülemez. Sektörde çok büyük bir kitle kulaktan dolma iş yapıyor. İşi-mesleği babadan devralanlar bir nebze daha şanslı. Ancak bu sektöre yeni girenler için daha zor. Bazıları bilgileri dışarıdan alıp kendilerine uydurmaya çalışıyor ama bu zaman da ciddi sorunlar çıkıyor. İşin başındakiler de yetişmiş değil. Dolayısıyla sektörde bir standart yok.
Son olarak AİMSAD ile ilgili yorumlarınızı almak isterim. Derneğin çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecek dönemde yapılmasını beklediğiniz faaliyetler neler?
AİMSAD bu sektörün varlığını hem diğer sektörlere hem de devlet kurumlarına hissettirmeye başladı. Biz dernekten önce sektörümüzü bilmiyorduk, ilişkiler sadece kişisel çabalar üzerine kurulup geliştiriyordu. AİMSAD, ülkemizde ağaç işleme makineleri üretiminin yapıldığını çok iyi anlattı. Sektör ve firmalar olarak sesimizi duyuramıyorduk. Şu anda çok iyiyiz, gelecekte çok daha iyi olacağımıza inanıyorum. Sektörde tanıtım son yıllarda daha da arttı. AİMSAD’ın bunda çok büyük etkisi var. Sektörde dernekleşme çalışmasının, oluşumunun içine girmeyen firmalar var. Onların da AİMSAD bünyesine katılması gerek. Henüz üye olmayan firmaların derneğe katılması sektöre büyük güç katacaktır. Firmalar kendilerini tanıtacak fırsat bulamıyordu. Bu vizyon değişimini hız kesmeden sürdürmeliyiz.
Didem Demir: “Türkiye üreticisine sahip çıkmalı”
“Türkiye’nin üretimin gücünün farkına varması gerekiyor. Şu an Türkiye’de üretim düşüyor, bu da ülke olarak gücümüzü azaltıyor, kan kaybına neden oluyor. Almanya’nın yaşadığı süreci kendimize örnek almamız gerek.Doğu ile batı bloğu birleştikten sonra, doğu bloğunu kendi içinde eritip ayağa kalkma gücünü üretimle sağladı. O süreçte Almanya yumruğunu masaya vurduysa, bunun sebebi üretimdir. Türkiye’de ise hangi sektörde olursanız olun, eğer üreticiyseniz çok büyük problem yaşıyorsunuz. Bizim ülkemiz de üreticisine sahip çıkmalı, gücünü üretimden almalı.”