Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Bilecik Ticaret ve Sanayi Odasında düzenlenen Bilecik İş Dünyası Buluşması’nda yaptığı konuşmada, kısa süre önce Orta Vadeli Programı (OVP) kamuoyuna sunduklarını hatırlattı. Yılmaz; Bu yılın sonunda 264 milyar dolar ihracat bekliyoruz. İthalatımız ise gerilemeye devam ediyor. Bu da ticaret açığımızı düşürüyor” dedi.

Bir yıl önceki Orta Vadeli Programı gözden geçirip güncellediklerini ifade eden Yılmaz, ana stratejinin korunduğunu belirtti. Planlamanın önemli olduğunu belirten Yılmaz, “Bazen bir yanlış algı var. Plan yaptığınızda böyle nokta atışı her şey gerçekleşmeli gibi bir beklenti oluşuyor. Dünyanın hiçbir yerinde yüzde 100 nokta atışı gerçekleştirme çok nadir olur. Önemli olan planın size yol göstermesidir. Nereye gideceğinizi, doğrultuyu ortaya koymasıdır” dedi.

Cevdet yılmaz, herkesin katkı vermesiyle başarının geleceğini dile getirerek, şunları kaydetti; “Kamusuyla, özel sektörüyle, çalışanıyla, bütün kesimler, esnafıyla biz Türkiye olarak karşı karşıya kaldığımız sorunları hep birlikte aşacağız. Bundan da hiçbir şüphemiz yok. Bu süreçte de özel sektörün taleplerine çok hassasiyetle yaklaştığımızı, bu talepleri olabildiğince güncellenmiş programımıza yansıttığımızı, uygulamada da aynı zihniyet içinde hareket edeceğimizi ifade etmek isterim. Tabii ki programımızın ana çerçevesini bozmadan, o ana felsefesini saptırmadan, zayıflatmadan reel sektörümüzle birlikte inşallah bu süreçleri başaracağız.”

“OVP’nin temel amaçlarından biri enflasyonu düşürmek”

Orta Vadeli Program’da temel amaçlardan birinin enflasyonu düşürmek olduğunun dile getiren Cevdet Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti; “Enflasyon, ekonomik açıdan da sosyal açıdan da bir sıkıntı. Ekonomik açıdan sorun, çünkü öngörülebilirliği azaltıp yatırım ortamında belirsizlik oluşturuyor. Ekonominin düşmanı belirsizliktir, öngörememektir geleceği. Dolayısıyla biz yapılan genel ve yerel seçimlerle siyasi belirsizlikleri ortadan kaldırdık. Orta Vadeli Programımızla da politika belirsizliklerini ortadan kaldırdık. Dolayısıyla daha öngörülebilir bir çerçeveyi toplumumuzun önüne koymuş olduk. Bu belirsizlikleri azaltmak, kaldırmak çok önemli. Bunun için de enflasyonu aşağı çekmemiz lazım. Kısa vadede bu büyümeyle, istihdamla bazen çok da uyumlu görünmüyor olabilir. Kısa dönemli bu ilişkiyi kurgulamak çok kolay olmayabilir, bunu kabul ediyorum ama orta vade, uzun vade içinde bakarsanız aslında enflasyonla mücadele ve büyüme birbiriyle tamamen örtüşür. Çünkü istikrarlı bir büyümeden yanayız. Sürdürülebilir bir büyümeden yanayız. Enflasyonu düşüreceğiz ki herkes önünü görsün. Daha sürdürülebilir, daha istikrarlı bir büyümeyi yakalayalım. Bu da bize daha fazla istihdam olarak geri dönsün. Bunun arayışı içindeyiz.”

“Sosyal açıdan da enflasyonu çok önemli”

Sosyal açıdan da enflasyonu çok önemli gördüklerini vurgulayan Cevdet Yılmaz; “En adaletsiz vergi enflasyondur. Çünkü dar gelirliler üzerinde, sabit gelirliler üzerinde daha fazla baskı oluşturur. Dolayısıyla enflasyonu düşürdüğünüz bir ortamda aslında sosyal refaha da katkıda bulunmuş olursunuz. Bu açıdan da çok önemli. Diğer türlü şu anda yaptığınız bir artış 3 gün sonra enflasyon tarafından eritiliyor. Doğru düzgün bir satın alma gücüne, kalıcı bir cefa artışına dönüşmüyor. Dolayısıyla ekonomik açıdan da sosyal açıdan da programımızın temel önceliği enflasyonu düşürmektir” değerlendirmesinde bulundu” dedi.

Depremin geçici etkilerine rağmen bütçe açığını kontrol ettiklerini anlatan Yılmaz; “2024’te yüzde 5’in altında 2025’te ise tekrar yüzde 3’ler seviyesine dönmeyi öngörüyoruz. Biraz daha uzun vadede de 2,5’lar seviyesini hedefliyoruz.” diye konuştu.

“İhracatçılarımız müthiş bir iş başarıyorlar”

Cari açığın ihracatla azaldığını vurgulayan Yılmaz, konu ile alakalı şunları söyledi; “Dünyadaki talep koşulları uygun olmadığı halde, bizim temel ihraç pazarımız olan Avrupa’da ciddi anlamda bir durgunluk olduğu halde ihracatçılarımız müthiş bir iş başarıyorlar. İhracatımız artmaya devam ediyor. Bu yılın sonunda 264 milyar dolar ihracat bekliyoruz. İthalatımız ise gerilemeye devam ediyor. Bu da ticaret açığımızı düşürüyor. Bir taraftan da turizmimiz de iyi gidiyor. Bu sene 60 milyar dolar turizm geliri bekliyoruz, yıl sonunda. Bu rakamımızı değiştirmedik. Geçen yıl da böyle tahmin etmiştik. Geldiğimiz noktada da yine aynı tahmini yapıyoruz. 60 milyon turist, 60 milyar dolar gelir. Bir taraftan da turizm hizmet gelirleriyle cari açığı düşürüyoruz.”

Yılmaz, ayrıca cari açığın düşmesinin dövize ihtiyacı azalttığını belirterek, “Dövize erişimin kolaylaştığı, dış döviz maliyetlerinin düştüğü, dövize ihtiyacın azaldığı bir döneme girmiş olduk. Dolayısıyla bütçe açığımız düştü, cari açığımız düştü, risklerimiz düştü. Aynı süreçte Merkez Bankamızın rezervlerini geliştirdik. Brüt rezervleri 98,5 milyar dolardan 150 milyar dolarlar seviyesine çıkardık. KKM dediğimiz Kur Korumalı Mevduat geçen yıl 140 milyar dolarlara kadar çıkmıştı. Bugün geldiğimiz noktada 50 milyar doların altına gelmiş. Bunu yaparken de finansal piyasaları sarsmadan, herhangi bir çalkantı oluşturmadan dövizde ani hareketlilikler oluşturmadan başardık” diye konuştu.

“Risk primi geriledi”

Risk priminin gerilediğini de vurgulayan Cevdet Yılmaz; “Yine bu süreçte kredi derecelendirme kuruluşları bu risklerimizin düştüğünü, finansal göstergelerimizin iyileştiğini gördükleri için kredi notlarımızı artırmaya başladılar. Bir kısmı 2-3 kademe artırdı, diğerleri devam ediyor. Geçtiğimiz gün yine bir kredi derecelendirme kuruluşu bizim Orta Vadeli Programı açıkladığımız tarihten sonraki yeni bir açıklama oldu biliyorsunuz. Kredi notumuzda bir derece daha bir artış sağlandı. Çok daha iyi yerlerde göreceğiz inşallah, mevcut durumunu da tabii ki yeterli bulmuyoruz” ifadelerini kullandı.

Yılmaz, istihdam oranlarının da artışına dikkati çekerek, kararlı şekilde yola devam ettiklerinin altını çizdi. Yeni bir yapısal reform gündemi de oluşturduklarını anlatan Yılmaz, şu sözleri kaydetti; “Türkiye’nin seçimsiz döneminde bu reformları gerçekleştirerek Türkiye’yi çok daha yüksek bir lige taşımaya kararlıyız. Seçimlerin olduğu dönemlerde ister istemez kısa vadeli öncelikler ön plana çıkıyor. Bütün partiler için söylüyorum. Gündem ister istemez daha kısa vadeye yoğunlaşıyor. Böyle olunca da yapısal reform yapma gücünüz, iradeniz zayıflığı. Seçimlerin olmadığı dönemlerde ise daha tabii uzun vadeye bakma, daha orta uzun vadeli önceliklere odaklanma imkanınız oluyor. Böylece ülkenizi geleceğe daha güçlü bir şekilde hazırlama imkanına kavuşmuş oluyorsunuz. Uzun yıllardır Türkiye böyle bir fırsata sahip değildi. İlk defa önümüzde oldukça önemli bir seçimsiz dönem var. Bu dönemi mutlaka değerlendirmemiz lazım. Altın kıymetinde yıllar bu yıllar.”