Çetin Ünsalan –Gazeteci / [email protected]

Bilgisayarlaşmayla başlayan otomasyonla devam eden, ama en çok Davos’un ana gündem maddesi olması ile birlikte net biçimde tartışılmayan başlanan kavram Endüstri 4.0 veya bizdeki adıyla dijitalleşme.

Temelde teknoloji olsa da gerçek sebebin 2000’li yıllarda üretim gücünün dünyada Çin’e kaymasına karşı, bir dengeleme çözümü için gelişmiş ekonomilerin Almanya öncülüğünde buldukları bir çözümden bahsediyoruz.

Bilhassa pandemi sürecinde evden çalışmanın daha netlik kazanmasıyla ve işlerin dijital araçlar kullanılarak sürdürülme alışkanlığının yerleşmesiyle birlikte, bundan sonraki dönemde daha hızlı yol alacağından kimsenin şüphesi olmasın.

Fakat bu teknolojik sanayi dönüşümü tartışılırken, akılları karıştıran, doğru bilinen yanlışlar da gündeme gelmedi değil. Mesela insansız bir üretim anlayışından bahsedilirken, bunun karanlık fabrikalarla neticelenecek bir sürecin de parçası olması, insan faktörünü tartışılır hale getirdi. Belki ileride; ama şimdi değil.

Öncelikle gelecek kuşaklar adına, doğru eğitim metotları kullanılması kaydıyla burada bir tehlike olmadığının, aksine fırsatlar doğacağının altını çizmek gerekir. Peki ya geçiş dönemlerinde nasıl bir durum ortaya çıkacak? İşte akılları en çok karıştıran durum bu.

Bir tarafta ülkelerin istihdam yaratma ihtiyaçları, diğer tarafta rekabet etme zorunlulukları büyük bir paradoksu da beraberinde getiriyor. Öncelikle dijitalleşen bu ekonominin, insansız bir faaliyet olmadığını bilerek işe başlamak gerekiyor.

Belirttiğim gibi gelecek kuşakların doğru eğitim görmeleri ve mesleklendirilmeleri kaydıyla önlerinde bir tehlike bulunmuyor. Fakat verimlilik hesabını, yanlış bir yaklaşımla personeli daha çok çalıştırmak olarak algılayan anlayışın, bugün de insansız ekonomi algısına kapılması büyük bir hatadır.

Gelişmiş ekonomilerde mesleki eğitim yerleştiği ve belli bir plan dahilinde bu program yürütüldüğü için sorunlar sınırlı. Ayrıca nüfus yapısının yaşlı olması dolayısıyla az insanla yapılan işler, aksine o ülkelerin çıkarına bir durum da oluşturuyor.

Fakat Türkiye gibi gelişmekte olan, KOBİ’lerin performansını ekonominin sonuçlarını etkilediği ülkelerde durum farklı. Mesleki eğitimle ilgili zaten çok ciddi sıkıntılarımız bulunuyor. Ama bugün doğru işleri yaparak dönüşümü sağlamak adına bir fırsatımız var.

Lakin bugün ne olacak? Birçok firma personeli daha çok çalıştırmayı verimlilik olarak algılarken, personelsiz ve sıfır hatayla çalışmayı verimliliğin şahikası gören bir yanlışın içine düşmek üzere.

Oysa nitelikli insan kaynağı, teknolojiyle desteklenmiş zanaat, bunları temel alarak yapılan üretim, yeni ekonominin kişiye özel üretim gerçeğinden yola çıkarsak çok daha özellikli ve muhtemelen katma değerli yapısı olarak önümüze çıkacak.

Öyleyse firmaların bugün işe mevcut personellerinden vazgeçme dürtüsünü kenara koyarak, çalışanlarını dönüştürecek ve geliştirecek metotları araması ihtiyacını esas alan bir yapıyı sergilemesi gerekiyor.

Meslek içi eğitimler bunun başını çekiyor. Nasıl firmalarımızın önüne iş yapış metotlarını dijitalleştiren, otomasyonu, enerjiden stok yönetimine kadar verimliliği yönetme prensibini esas alan değişiklikleri zorunluluk olarak getiriyorsa, aynı yaklaşımı personelin dönüşümü ve uyumlanması için de kullanması gereğinin altını çizmek gerekiyor.

Personelinizi ele alın. Yeteneklerini tekrar keşfedin. Geliştirilebilecek yönlerini bulun ve eğitimden dönüşüme kadar her şeyi birlikte yapın. Günün sonunda kazançlı çıkan siz olacaksınız; emin olun.