O, elde edilmesi zor olan eşssiz mor rengi ile “Işık Ağacı”. O, İstanbul Boğazı’nın simgesi, tarihe tanıklık eden en önemli ağaçlardan bir tanesi. O, Hz. İsa’ya ihanet eden Yahuda’nın kendini astığı Erguvan Ağacı…

Bahar aylarında İstanbul Boğazı’nın her iki yakasını da eşsiz moru ile renklendiren ve şenlediren, şehrin simgesi olmuş erguvan ağacı, hikayesiyle de sizi tarihte uzun bir yolculuğa çıkarıyor.


Erguvan ağacı, İstanbul’un simgesi olmuş en önemli ağaçlardan biri. Baharın müjdecisi ağacın Nisan ayının ortalarında açan bulunmaz lila ve mor renkte çiçekleri, Mayıs’ın ilk yarısında dökülüyor. Erguvan çiçeklerinin ömrü kısa ama yaşattığı haz sonsuz. Öyle ki bir sonraki baharı gözletiyor size… Oysa, bu özel ağaç köklerinde hüzünlü bir öykü barındırıyor.


Hristiyan Batı kültüründe sık sık işlenen trajik hiyayeye göre; Hz. İsa’nın öğütlerini ve inançlarını diğer kişilere anlatmakla görevli kişilerden 13’üncüsü olan Yahuda, Son Akşam Yemeği’nden sonra İsa’yı 30 gümüş karşılığında Sanhedrin adı verilen meclise bildirerek Hz. İsa’ya ihanet eder ve sonra da pişman olur. Bu vicdan azabı Yahuda’yı ölüm düşüncesine sürükler ve Yahuda kendini erguvan ağacının dalına asar. Bu hain adamın alçaklığını sindiremeyen erguvan ağacının önceleri beyaz olan çiçekleri utancından kızararak mor halini alır. Bundandır ki, Latince ismi cercis siliquastrum olan erguvan ağacına Hıristiyanlar Yahuda (Juda) ağacı derler. Efsaneye göre bu Havarinin utancını hatırlamak amacıyla kendini astığı mayıs ayında bu ağaç kızararak o ihanet gününü hatırlatmaktadır.


Yine Hıristiyan inanışına (İncil’e) göre Hz. İsa çarmıha gerilmeden önce Romalı askerler tarafından üzerine erguvani elbiseler giydirilmiştir. Bunun sebebi, Roma’da erguvan renginin imparatorluk rengi olmasıdır.


Bir Roma İmparatoru’nun babası imparator ise, çocuk erguvan renkli örtüler arasında doğacağından, ona “porfirojenet yani erguvanlar içinde doğmuş” denilirdi.Erguvan moru, doğal yollarla üretilen en zor renk olduğu için, zenginlik ve güç belirtisi anlamına da gelmiştir. Bu nedenle Bizans döneminde imparator dışında hiç kimsenin mor pelerin takmadığı rivayet edilir.


Erguvan ağacının bir başka bilinen geçmişi ise İstanbul ile ilgilidir. Erguvan, İstanbul’u, özellikle de İstanbul Boğazı’nı bahar aylarında kendine has mor rengine büründürdüğünden İstanbul’un simgesi sayılır. Bizans’ın, İmparator Konstantin tarafından mayıs ayında fethedildiği bilinmektedir. Aradan yüzyıllar geçtikten sonra Osmanlı İmparatoru Fatih Sultan Mehmet de İstanbul’u büyük uğraşlar vererek yine mayıs ayında fethetmiştir. Bu yüzden İstanbul için önemli olduğu da bilinmektedir.

Bursa’nın da simgesi


Erguvan, yüzyıllar boyu Bursa şehrinin de simgesi olmuştur. Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezit’in damadı Anadolu erenlerinden Emir Sultan’ın her yıl erguvan açma mevsiminde Bursa’da müritleriyle buluşması nedeniyle 14. yüzyıldan itibaren düzenlenmeye başlanan Erguvan Şenlikleri, şehrin ekonomisine olumlu etkilerinden dolayı 19. yüzyıla kadar gelenek olarak sürdürülmüştür ve günümüzde de sürdürülmeye devam etmektedir.


Osmanlı zamanlarında Erguvan ismi oldukça çok söylenen bu ağacın ismi cemiyet isimlerinde, şenlik ve bayram isimlerinde kullanılmıştır. Bu dönemde baston yapımında Erguvan ağacının dallarının kullanıldığı tarih kitaplarında yazmaktadır. Osmanlı’da da Erguvan sultanlar tarafından çok sevilen bir ağaç olmuştur. I. Mahmud, 1735 yılında İzmit, Karamürsel ve Yalakabad kazaları naiblerine gönderdiği bir ferman ile saray bahçesine dikilmek üzre ‘çınar, dişbudak, ıhlamur ve ergavan [erguvan] ve ahlat’ ağacı gönderilmesini buyurmuştur.


Edebiyatta da erguvanın yeri başkadır. Ahmet Haşim, Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Refik ve Hilmi Yavuz gibi pek çok şair eserlerinde erguvana yer vermişlerdir. “Zamanın geçiciliğini, her şeyin o aydınlıkta neredeyse göz açıp kapayıncaya kadar olup bittiğini, ancak erguvandan öğrenebiliriz. Ne kadar kısa sürer erguvanın çiçeklenmesi ve ölümü!” der Hilmi Yavuz.


Erguvan (Cercis siliquastrum) baklagiller familyasından, 10 metreye kadar boylanabilen, tek gövdeli, yaprak döken, çalı görünümünde bir ağaçtır. Gençken kırmızımsı-mor daha sonra mavi-yeşile dönen çiçeklerinin 3-6 tanesi bir arada bulunur.


Anavatanı Güney Afrika ve Asya kıtasının batı yakasındadır. Bir diğer özelliği ise havadaki azotu tutarak azot miktarını azaltmasıdır. Bu şekilde çevre ağaçlarında azotu kullanmasını sağlandığı bilinmektedir. Gövdesi fidan iken yeşilimsi bir gri, yaşlandıkça koyu kahverengiye dönüşen bir evresi bulunmaktadır. Sağlam köklere sahip olan erguvan bitkisi saçak kök olarak bilinen kök sistemine sahiptir. Bakımı az olduğundan dolayı park ve bahçelerde kullanılmaktadır. Ayrıca -10 -15 derecelere kadar dayanabilen yapısı ile dona karşı güçlüdür. Güneşli ve yarı güneşli ortamları seven bitki her türlü toprak yapısında gelişmesini devam ettirebilmektedir. Sıcak ve kurak havalara da oldukça dayanıklı yapısı ile bilinen erguvan ağacı az bir su ile yaşayabilmektedir. Her daim dayanıklılığını devam ettiren ağaç, yabancı böceklere ve hastalıklara karşıda dayanıklıdır. Kaliteli ağacı dekoratif ürünlerin yapımında kullanıldığı gibi mobilya yapımında kaplama olarak kullanıldığı bilinmektedir.


Erguvan ağacı Marmara, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde yaşamını doğal olarak sürdürebilmektedir. Işık ağacı olarak bilinen Erguvan lila ve mor renklerinde çiçekler açmaktadır. Yaprakları ise karşılıklı olarak dizilmiş ve daire şeklindedir. Çiçekleri yenilebilmekte gastronomide tabakları süslemek amaçlı kullanılabilmektedir. Üretimi de oldukça zahmetsizdir. Tohumu 5 dakika civarında sıcak suda daha sonra 1 gün boyunca sıcak suda tutulduktan sonra ilkbahar mevsiminde dikimi gerçekleştirilir. Bir diğer üretilme çelikle olmaktadır. Yarı odunsu bitki Temmuz ayının sonunda Ağustos aylarında çeliklemesi yapılabilmektedir. Dikildikten 5 6 yıl içinde yetişmekte ve ortalama bir ağaç boyunu almaktadır.