Pandeminin STK’lar üzerinde yaratmış olduğu etkileri ve Türkiye’de STK’ların daha güçlü olması için yapılması gerekenleri değerlendiren Türk Pompa ve Vana Sanayicileri Derneği (POMSAD) Genel Sekreteri Gökhan Sezer Türktan; “Bugün geçmiş yıllarla karşılaştırdığımızda devlet artık bizlerin görüşlerine çok daha fazla önem veriyor. Bilginin STK’larda toplandığının ve kendi sektörüne en hakim mercinin o sektörün derneği olduğunun bilincine varmış durumdalar” dedi.

Covid-19 pandemisi hem günlük hayatlarımızda hem de iş hayatlarımızda köklü değişiklikler yapmamıza neden oldu. Her birimiz yeni normalleri hayatımıza dahil etmeye ve bu şekilde bir düzen kurmaya başladık. Söz konusu bu yeni dönemde STK’ların bir yandan önemi artarken, diğer yandan taşıdıkları yükler fazlalaştı. Pandeminin getirdiği yeni sorumlulukları ve gelecek beklentilerini konuştuğumuz Türk Pompa ve Vana Sanayicileri Derneği (POMSAD) Genel Sekreteri Gökhan Sezer Türktan, pandemi sebebiyle fiziki toplantı ve fuarların yapılamamasından duydukları rahatsızlığı dile getirdi. Etkin çalışan STK’ların birçok sorunla boğuşan üreticiler için çok büyük bir fırsat olduğunun altını çizen Türktan “Üreticiler artık bir problemle karşılaştıkları zaman bunu çözmenin en iyi yolunun sektör derneği ile birlikte çalışmak olduğunu gördüler. Ülkemizde son yıllarda özellikle makine sektöründe birçok sektörün dernekleşmeye başladığını görmek sevindirici” diye konuştu

  • Pandemi dönemi mevcut sorunlarınızın üzerine yeni ne tür sorunlar ekledi? Bu sorunların çözümü için STK olarak nasıl bir aksiyon alıyorsunuz?

Pandemi döneminde derneğimizi en çok zorlayan konu fiziki toplantıların yapılamaması oldu, sorunlarımızın çözümü için ilgili kamu, kurum ve kuruluşlarına yaptığımız ziyaretleri ertelemek durumunda kaldık ve bu bazı konulardaki çözüm sürelerinin uzamasına yol açtı. Bu süreçte üyelerimizle yüz yüze görüşme imkanımız da ortadan kalktı. Dernek olarak senede beş-altı yurt dışı fuarına katılıp sektörümüzü temsil etme fırsatı yakalarken bu süreçte fuarların ertelenmesi ve iptal edilmesi bizleri etkileyen diğer bir husus oldu. Bugün baktığımızda 2019 yılı kasım ayından bu yana hiçbir yurt dışı fuarda yer alamadığımızı görüyoruz. Bununla birlikte üyesi bulunduğumuz üst kuruluşların yönetim kurulu, icra konseyi, komite ve komisyon toplantılarının yanı sıra bu kuruluşların senelik toplantı ve genel kurulları da bu süreçte hep online olarak gerçekleşti. Bütün toplantıların online olarak gerçekleşmesi zaman ve maddi yönden kazanç sağlasa da bu toplantıların fiziki toplantılar kadar etkin olmadığını düşünüyorum. Biz de dernek olarak bu süreçte yönetim kurulu toplantılarımızı online olarak gerçekleştirdik. Bu süreçten sonra da bazı toplantılarımızı bu yöntemle gerçekleştirmeye devam edeceğiz. Toplantıların, ziyaretlerin ve fiziki görüşmenin imkansız hale geldiği pandemi sürecinde üyelerimize online bazı etkinliklerle hizmet götürmeye devam ettik ve daha çok bilgi üretimine önem verdik. Bu süreçte düzenlediğimiz webinarlar ve online teknik eğitimlerle üyelerimizle bir arada olmaya çalıştık ve hazırladığımız sektör raporları, düzenlediğimiz anketler ve online görüşmelerle hizmetlerimize devam etmeye gayret gösterdik.

“Etkin çalışan STK’lar birçok sorunla boğuşan üreticiler için çok büyük bir fırsat”

  • Pandeminin yaratmış olduğu yeni dönemde STK’ların önemi daha da arttı. Sizce bir ülkenin gelişiminde STK’ların önemi nedir?

Bugün gelişmiş ülkelere baktığımızda STK’ların geçmişlerinin ülkemizden çok daha fazla olduğunu görüyoruz. Bir araya gelme ve birlikte çalışma kültürü zaman içerisinde olgunlaşan kavramlardır.  Bugün üst kuruluşlarımız olan CEIR (Avrupa Musluk ve Vana Sanayicileri Derneği) ve EUROPUMP’ın (Avrupa Pompa İmalatçıları Derneği) 1959 ve 1960 yıllarında kurulmuş olduklarını görüyoruz. Ülkelere baktığımızda Alman VDMA Derneği 1892’den beri, Fransız Pompa ve Vana Derneği Evolis’in 1884’ten beri, İtalyan Vana Derneği AVR’nin 1952’den beri, Belçika Pompa Derneği Agoria’nın 1946’dan beri, Amerikan Pompa Derneği Hydraulic Institute’un 1917 yılından beri faaliyette olduğunu görüyoruz. Bu ülkeler bizlerden çok önce birlikte çalışmanın önemini kavramış ülkeler. Sektörlerimizin en eski firmaları, rakiplerimizin derneklerinden daha sonra kurulmuş vaziyette. Sektörel olgunluk açısından arada hemen hemen 100 yıllık bir fark olduğunu görüyoruz. STK oluşumlarının hep gelişmiş ülkelerde ilk önce ortaya çıkmış olması bir tesadüf değil. Ortak paydada bir araya gelme, birlikte üretme, ortak amaçlar için birlikte çalışma, bilgi üretimine değer verme gibi kavramların önemi belirli bir olgunluk ve kültür seviyesinde ortaya çıkıyor. Etkin çalışan STK’lar birçok sorunla boğuşan üreticiler için çok büyük bir fırsat. Bugün geçmiş yıllarla karşılaştırdığımızda devlet artık bizlerin görüşlerine çok daha fazla önem veriyor. Bilginin STK’larda toplandığının ve kendi sektörüne en hakim mercinin o sektörün derneği olduğunun bilincine varmış durumdalar. Üreticiler de artık bir problemle karşılaştıkları zaman bunu çözmenin en iyi yolunun sektör derneği ile birlikte çalışmak olduğunu gördüler. Ülkemizde son yıllarda özellikle makine sektöründe birçok sektörün dernekleşmeye başladığını görmek sevindirici. Bu derneklerin oluşumu hiç şüphesiz o sektörün daha hızlı yol kat etmesini sağlayacaktır. Sorunlar birlikte uğraşıldıkça daha kolay çözülecek, daha önce ortaya konulmamış sorunların çözüme kavuşturulduğu gözlemlenecektir. Birliktelikle birlikte ortaya çıkacak bilgi üretimi de hiç şüphesiz o sektörün ilerlemesine katkıda bulunacaktır. Sektörel derneklerim amacı sorunları bağımsız bir şekilde ele alarak, kamuoyunu bilgilendirmek, aydınlatmak ve bunlara yönelik öneriler sunmak ve sektörleri yurt içi ve yurt dışında temsil etmektir. Bu sayı ne kadar artarsa her bir sektör için daha katılımcı bir ortam oluşacak, temsil kabiliyeti artacak, birlikte çalışma kültürü ortaya çıkacak ve o sektörün temsil gücüyle birlikte daha da güçlenmesi sağlanmış olacaktır. Bütün bunların ülke gelişimine katkısı da sektörlerle doğru orantılı olacaktır. 

“Firmaların daha katılımcı olması ve derneklerin amaçlarını daha iyi kavraması gerekiyor”

  • Türkiye’de STK’ların daha da güçlenmesi için firmaların üzerine düşen görevler nelerdir?

Firmaların öncelikle derneklerin amaçlarını doğru anlaması gerekiyor. Bir derneğin esas amacı doğrudan bir firmanın ihracatını artırmak ya da daha fazla para kazanmasını sağlamak değildir. Dernek yapacağı çalışmalarla bunlara olanak sağlayabilir ancak firmaların dernekleri bir gelir artırıcı mecra olarak görmemeleri gerekiyor. Dernekler firmaların, dolayısıyla sektörlerinin menfaatlerini savunmak ve bir firmaya özel olmamak koşuluyla sektörün ortak problemlerine çözüm aramak amacını taşırlar. Sektörlerini ülke içi ve dışında temsil ederler ve bilgi üretirler. Üretilen bilginin kullanımı, dernek faaliyetlerine katılım ve bunlardan ne derece faydalanıldığı firmaların inisiyatifinde olan konulardır. Firmaların daha önce bahsetmiş olduğum gibi son yıllarda artık sorunların çözümü için dernekleri daha etkin bir şekilde kullandığını görüyoruz. Ancak hala bilgi üretimi için talep edilen bazı verilerin temin edilmesinde sorun yaşıyoruz. Bizler dernek olarak üyelerimizden ne kadar çok bilgi alabilirsek o derece doğru projeksiyonlar yapabilir ve sektörlerimizle ilgili taleplerimizi de o derece doğru aktarabiliriz. Üyelerimizin her biri birbirinin rakibi ancak sektörün top yekûn ilerleyebilmesi için ortak paydada buluşmak ve sorunlara ortak çözümler aramak için talepte bulunmak firmaların önceliği olmalı. Özetlemek gerekirse, firmaların daha katılımcı olması, daha talepkar olması ve derneklerin amaçlarını daha iyi kavraması gerekiyor diye düşünüyorum. Zaten bunlara önem veren firmaların da diğer firmalardan pozitif anlamda daha fazla ayrıştığını gözlemliyoruz.

“2022 yılında ihracattaki artışın devam edeceğini düşünüyoruz”

  • Kendi temsil ettiğiniz sektörle ilgili 2022 öngörüleriniz nelerdir?

İçinde bulunduğumuz yılda şu ana kadar ihracatta büyük bir artış gözlemliyoruz. 2022 yılında bu artışın devam edeceğini düşünüyoruz. Pandemiyle birlikte, gerek Avrupa’da ortaya çıkan üretim sıkıntıları gerekse de Uzak Doğu’ya bakış açısının değişmesi üreticilerimiz için büyük avantaj oldu. Artan navlun fiyatları bazı noktalarda üreticilerimiz için sorun yaratsa da coğrafi konumu dolayısıyla ülkemize kayan bir üretim talebi de oldu. Önümüzdeki yıldan itibaren Yeşil Mutabakat konusunun sektörlerimizde daha fazla gündemde olacağını görüyoruz, zorunlu yaptırımlar başlamadan sektörlerimizin bu mutabakat kapsamında hazır hale gelmesi için çalışmalar yürüteceğiz. Salgın ile birlikte dünyada sağlık ve hijyen koşullarında talep edilen kriterlerin karşılanması için yeni yatırımlara ihtiyaç olacaktır. Özellikle enerji sektörü, alt yapı yatırımları, inşaat sektörü, imalat sanayi ve yatırımlardaki büyüme beklentilerine bağlı olarak önümüzdeki yıllarda sektörün istikrarlı büyümesine devam edeceği öngörülmektedir. Küresel tedarik zincirinde beklenen bölgeselleşme ve yakından tedarik gibi yeniden yapılanma ile Türkiye’deki pompa ve vana sanayi ihracat payını artırma potansiyeline sahiptir. Avantajlarımız; sektör öncelikle bölgesinde en büyük üretim kapasitesine sahiptir ve ürün çeşitliliği de yaygındır. Bölgede gelişmekte olan çok sayıda pazara oldukça yakın konumdadır. Sürdürülebilirlik uyumu, AB Yeşil Mutabakatı ve enerji verimliliği, dijitalleşme ve teknolojik gelişmeler ile ürün çeşitlendirme ve yüksek katma değerli üretim yapabilme tedarik zincirinde öne çıkaracaktır. İlk olarak sektörde test ve laboratuvar alt yapısının genişletilmesi ve güçlendirilmesi gerekmektedir. Böylece ürün geliştirme ve yüksek katma değerli ürünlerin testlerinin yapılabilmesi sağlanmış olacaktır. Türkiye, özellikle Avrupa pazarının tedarik zincirlerini yenilenme sürecine odaklanmalıdır. Avrupa pazarı ile ikili iş birlikleri, yabancı sermaye yatırımları, teknoloji ve Ar-Ge ortaklıklarının yeni dönemde daha çok kullanılması sektörü ön plana çıkaracaktır.