Dokuz bin yıllık bir geçmişe sahip olan Diyarbakır, çağlar boyunca Asya ve Avrupa arasında bir köprü kurduğu için hem Türkiye hem de tüm dünya için önemli bir tarihi kültüre sahip. Coğrafi konumundan dolayı oldukça verimli topraklara sahip olması ve ana ulaşım yollarının kavşak noktasında bulunması ile Diyarbakır; pek çok medeniyetin izlerinin yer aldığı bir merkez konumunda.

Çağlar boyunca pek çok medeniyetin egemenlik sürdüğü Diyarbakır, farklı inanışların, kültürlerin ve yaşam tarzlarının binlerce yıldır birlikte yaşam sürdüğü Mezopotamya’nın kıymetli bölgelerinden sadece biri. Şehirde bulunan kaplıcalar, hamamlar, kiliseler, müzeler, camiler şehre adım atmaz sizleri tarihi bir yolculuğa çıkarıyor.

Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin orta kısmında Mezopotamya’nın kuzey sonunda yer alan Diyarbakır, doğudan Siirt, Muş, güneyden Mardin, batıdan Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya, kuzeyden ise Elazığ ve Bingöl illeri ile çevrili. Türkiye’nin en kalabalık 12. şehri olan Diyarbakır’ın, TÜİK verilerine göre, 2020 sonu itibariyle nüfusu 1 milyon 783 bin 431 kişiye ulaşmış durumda. Diyarbakır’ın yüz ölçümü 15 bin 272 kilometrekare ve denizden yüksekliği 674 metre.

Bozkır egemen bitki örtüsü

Diyarbakır’da Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin doğal bitki örtüsü olan bozkır egemen olarak görülüyor. Bozkır bitki örtüsü içinde ise yoğun olarak otsu bitkiler bulunuyor. Bu otsu bitkiler ilkbaharda kısa bir süre içinde yeşerip çiçekleniyorlar ancak yağışların kesilmesiyle birlikte yaz mevsiminin başında kurumaya başlıyorlar. Bununla beraber il sınırları içinde bulunan vadilerde söğüt, çınar, ceviz ve kavak ağaçları, yükseklerde ise meşe, ardıç ve yabani meyve ağaçları yer alıyor.

İlkbahar yemyeşil geçiyor

Sert kara iklimin egemen olduğu Diyarbakır’da, yazları çok sıcak geçiyor. Ancak Güneydoğu Toroslar yayının kuzeyden gelen soğuk rüzgarları kesmesiyle Diyarbakır’da kışlar Doğu Anadolu’da olduğu kadar şiddetli yaşanmıyor. Bununla beraber topraklarının yüzde 33’ü orman ve fundalık, yüzde 40’ı ekili arazi ve yüzde 22’si çayır ve meralarla kaplı olan Diyarbakır’da ilkbahar mevsimi yemyeşil geçiyor.

Pek çok medeniyetin izlerinin bulunduğu bir merkez

Tarih boyunca bölgeyi egemenliği altına alan medeniyetler şehri farklı isimlerle anmışlar. Yapılan kazılar sonucu bulunan ve Asur hükümdarı Adad Nirari’ye ait olan bir kılıç kabzasında şehrin adı Amidi veya Amedi olarak anılmış. Bu adın kente ilk yerleşen Hurilerden kalma olduğu kabul ediliyor. Roma kaynaklarına bakıldığında ise şehrin adı Amid ve Amida olarak geçiyor. Bölgenin yerli halklarından olan Süryaniler ise şehri Amid, Omid, Emit ve Amida diye anıyorlar. İslami dönemde şehir için kullanılan Kara Amid, Kara Hamid, Diyar-ı Bekir isimleri Cumhuriyetle birlikte Diyarbekir son olarak da Diyarbakır şeklinde değiştirilmiş.

MÖ 7 bin 500’lü yıllara kadar giden evler

Diyarbakır’da bulunan Hassuni, Ergani ve Eğil mağaralarında yapılan araştırmalar sonucu eski taş devri ve orta taş devirlerine ait yaşam izlerine rastlanmış. Ayrıca tarihi MÖ 11 binlere kadar inen Bismil ilçesi Ağıl köyü, Aşağı Sazlık mezrası yakınlarında bulunan Körtik Tepe ise bölgenin yeni taş devri dönemine ışık tutuyor. Bölgede yapılan arkeolojik kazı çalışmaları sonucunda, gelişmiş alet teknolojisi kullanarak yapılmış taş kaplar ve objeler bulunmuş. Bu kapların üzerine işlenen semboller ise günümüz dünyasına o dönemin insanlarıyla ve külteleriyle ilgili önemli bilgiler veriyor. Yerleşik hayata geçilen Neolitik Döneme ait en önemli kalıntılara ise Ergani İlçesi Sesverenpınar köyünde bulunan Çayönü Tepesi’nde rastlanılmış. Birçok ilki barındıran Çayönü Tepesi’ndeki en dikkat çeken yapılar ise MÖ 7 bin 500’lü yıllara kadar giden yerleşim evleri. Avcı-toplayıcı yaşamdan, üretime geçiş ise yabani buğday, mercimekgiller gibi bitkilerin tarıma alınması, koyun ve keçinin evcilleştirilmesi ile başlamış. Yerleşik düzenin yaygınlaşmasıyla beraber de konut tipleri ihtiyaçlar doğrultusunda geliştirilmiş ve sağlamlaştırılmış.

Sayısız kuşatma ve savaşa tanıklık etmiş bir şehir

Diyarbakır 639 yılında Müslüman Araplar tarafından fethedilene kadar başta Hurriler olmak üzere, Akadlılar, Mitaniler, Asurlar, İskiler, Med İmparatorluğu, Persler, Selevkoslar, Part Devleti, Sasani Devleti ve Roma İmparatorluğuna ev sahipliği yapmış. Birçok kez el değiştiren Diyarbakır ve çevresi yüzlerce kuşatmaya ve savaşa tanıklık etmiş. 750-869 yılları arasında Abbasi hakimiyetinde olan Diyarbakır sırasıyla Şeyhoğulları, Hamdaniler Büveyhoğulları ve Mervaniler yönetimine girdi. İmar faaliyetlerinin önem kazandığı Mervaniler döneminde, bölgede hasar gören Diyarbakır surları, kalesi ve on gözlü Dicle köprüsü onarıldı.

Osmanlı Döneminde önemli bir ticaret merkezi haline geldi

Yavuz Sultan Selim döneminde 1515 yılında Osmanlı hakimiyetine giren Diyarbakır büyük bir eyaletin merkezi haline getirildi. Yavuz Sultan Selimin ölümü üzerine yerine geçen Kanuni Sultan Süleyman döneminde Amid İç Kalesi genişletildi ve İç Kaleye 16 burçlu iki kapılı bölüm daha eklendi. Hükümdarlığı döneminde dört defa şehri ziyaret eden Kanuni şehirde su kemerleri inşa ettirdi. Böylece Diyarbakır’a ünlü Hamravat suyunu getirildi. Osmanlı döneminde büyük bir gelişme gösteren Diyarbakır bayındır bir hale gelmiş ve yapılan hanlar, kervansaraylarla ticaret hayatı canlandırılarak önemli bir ticaret merkezi haline getirildi.

Evrensel bir miras

Diyarbakır denildiğinde akla ilk gelen yapılar elbette Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri. Bölgede hüküm süren medeniyetlerin, kültürlerin ve dönemin ihtiyaçları doğrultusunda şekillenerek özgünlüğünü ve yedi bin yıllık tarihsel varlığını sürdüren Diyarbakır Kalesi, surları ve burçları hala orijinal ve özgün kültür varlıkları olarak yaşamakta. Mezopotamya’nın en eski tahıl ambarı, tarımın anavatanı olarak bilinen bu güzel şehirde yüzlerce kuş türü ile birlikte tilki, sansar, susamuru, sincap ve kirpi gibi hayvan çeşitliliği de bulunuyor. Dünya tarihi için evrensel bir miras olan Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri Kültürel Peyzaj Alanı, 2015 yılında Almanya’nın Bonn kentinde gerçekleşen 39. UNESCO Dünya Mirası Komitesi Toplantısı’nda, Türkiye’nin 14. miras alanı olarak UNESCO Dünya Mirası Listesine eklendi.

Özgün yapısıyla Malabadi Köprüsü

Çok eski bir tarihe sahip olan bu kadim şehrin her noktasında tarihi yapılar bulunuyor. Köprüler, hanlar, camiler, medreseler, kiliseler, kervansaraylar ve daha birçok tarihi yapı ziyaretçilerini bekliyor. Diyarbakır’a yolunuz düştüğünde, öncelikle Malabadi Köprüsü’nü ziyaret etmelisiniz. Artukoğulları Dönemi’nde inşa ettirilen ve 12’nci yüzyıl Selçuklu Dönemi başyapıtlarından olan tarihi köprü, yaklaşık 41 metre açıklığındaki sivri ana kemeri ile günümüze ulaşan en büyük kemer açıklığına sahip taş kemer köprüsü. Malabadi Köprüsü; üzerinde bulunan insan, güneş ve aslan figürlü kabartmaları ve bünyesinde bulunan barınağı, tuvaleti ile özgün ve az sayıdaki köprü örneklerinden.

Diyarbakır’ın fethinin başladığı nokta

Farklı birçok isimlerle anılan Hazreti Süleyman Cami, 1155-1160 yıllar arasında Nisanoğlu Ebul Kasım tarafından yaptırıldı. Hz. Ömer döneminde Diyarbakır’ın fethinin buradan başlaması camiyi çok daha önemli bir konuma taşıyor. Günümüzde de önemini korumaya devam eden Hazreti Süleyman Cami, her yıl birçok insan tarafından ziyaret ediliyor.

Meryem Ana Kilisesi

Diyarbakır’ın en önemli Süryani Kadim Mezhebi Kilisesi olan Meryem Ana Kilisesi üçüncü yüzyıldan günümüze kadar gelmiş. Yıllar içinde bazı restorasyon çalışmaları yapılan kilisenin Bizans Devri’nden kalma mihrabı, Roma biçimi kapısı oldukça ilginç…

Atatürk’ün karargahı

Asıl adı, Samanoğlu Köşkü olan yapı Akkoyunlu Devleti tarafından yapılmış. Mardin kapısının dışında Dicle Köprüsü’nün batı yamacında bulunan Gazi Köşkü, I. Dünya Savaşı sırasında Atatürk tarafından karargah olarak kullanıldığı için 1937 yılında Diyarbakır Belediyesi tarafından satın alınarak Atatürk’e armağan edilmiş.

Deliler Hanı ziyaretçilerini bekliyor

Deliler Hanı 934 yılında Diyarbakır’ın ikinci Osmanlı beylerbeyi Deli Hüsrev Paşa tarafından yaptırıldı. Yapının Deliller Hanı adını almasının sebebi, hacı adaylarına rehberlik yapan delillerin burada konaklaması. Açık avlulu ve kapalı iki bölümden meydana gelen yapı, bu haliyle Selçuklu devri kervansaraylarının geleneğini yaşatan erken Osmanlı hanları arasında yer alıyor. Düzenli kesme taştan yapılmış iki katlı revaklardan alttakilerin arkasında dükkanlar, üsttekilerin arkasında ise ocaklı ve pencereli odalar yer alıyor.

Antik Çağa kısa bir yolculuk

Diyarbakır’da antik çağa yolculuk etmek isterseniz Hilar Mağaralarına uğramalısınız. Ergani İlçesinde bulunan mağaralarda Antik Çağ’dan kalma kaya mezarlar ve kabartmalar bulunuyor. Ayrıca çevrede yapılan kazı çalışmaları sonucu bölgenin ilk yerleşim yerlerinden biri olduğu da tescillendi.

Ne alınır?

Diyarbakır’dan hediyelik eşyaların yanı sıra tatlı ve peynir çeşitlerinden alabilirsiniz. Şehrin en bilindik simgelerinden olan puşiler de tercih edilebilecek hediyeler arasında yer alıyor. Ayrıca, Diyarbakır’da çarşılarında satışı yapılan el işi dokuma halılar, bakır ve gümüş ürünlere de bir diğer alternatif olarak karşınıza çıkabilir.

Ne yenir?

Doğu mutfağında büyük bir hakimiyeti olan et, Diyarbakır mutfağının da en önemli parçası. Diyarbakır’da güne ciğer kebabı ile açabilir, birbirinden lezzetli kebaplarını deneyebilirsiniz. Eğer yolunuz Diyarbakır’a düşerse öncelikle kaburga dolmasının tadına bakmalısınız. Bunun dışında ayvalı kavurma, duvaklı pilav, mumbar, nardanaşı, habenisk, Diyarbakır lahmacunu deneyimleyebileceğiniz lezzetler arasında. Elbette Diyarbakır’a gelmişken burma kadayıf ve karpuz yemeden dönülmez.

Nerede kalınır?

Sahip olduğu doğal ve turistik alanlarla özellikle yabancı turistler tarafından sıklıkla ziyaret edilen Diyarbakır oteller konusunda oldukça fazla alternatife sahip. Gerek uluslararası, gerekse yerel birçok konaklama merkezi ve otelin bulunduğu Diyarbakır’da bütçenize uygun bir oteli rahatlıkla bulabilirsiniz.