Çetin Ünsalan – Gazeteci / [email protected]

2022 yılının zor geçtiğini biliyoruz. Belki ihracat pazarlarında hareketlilik vardı, üretimin çarkları dönüyordu ama maliyetlendirme konusunda problemler üreticiyi zorladı. 2023 ise dünyadaki resosyon rüzgarı nedeniyle biraz daha zorlu geçecek.

Tüm raporlar ve açıklamalar, yılın ikinci yarısından itibaren sürecin, ihracat pazarlarında daralmayı beraberinde getireceğini bize gösteriyor. Peki ne yapmak lazım? Böylesi dönemler sorunlarla beraber fırsatları da getirir.

Geri çekilmek, hamle yapmaktan imtina etmek, daha sonra piyasalar açıldığında pozisyon kaybetmeye ve yeniden pazarda var olabilmek için daha çok maliyet ödemeye neden olur. O zaman düşünülmemesi gereken tek şey geri çekilmek.

Gerek iç pazarda, gerekse dış pazarda artan maliyetler ve daralan talep karşısında ne yapılabilir? Eski ders kitaplarında öğrendiğimiz, köyde yaşayanların ise bire bir tanık olduğu bir kavramdan yola çıkalım. İmece…

Çok basit ama etkili bir yöntemdir. Bütçeleriniz yetiyorsa elbette tek başınıza hammadde alımından fuarlara katılıma kadar kendi tercihlerinizi kullanabilirsiniz. Ama zorlanacağınızı hissediyorsanız, imece oluşturun.Birbirini tamamlayan ürün ve hizmet gruplarındaki meslektaşlarınızla el ele verin. Ortak fuarlara katılın. Ortak satın almalar gerçekleştirin. Kapasite ile sınırlı siparişlerden vazgeçmeyin. Birbirinizin üreticisi haline dönüşün.

Alınan bir siparişte, destek üretimlerle yeni projelerde iş alana destek olun. Finansman kullanımlarında ya da piyasa içi kredilendirmelerde birbirinize açık hesaplar oluşturun. Finans kurumlarından yüksek maliyetlerle borçlanmak yerine, önemli projelerin ya da siparişlerin altından kalkmak için birbirinizi destekleyin. Böylesi dönemler ancak dayanışmayla ve ölçek yaratarak aşılabilir. Herkesin bir kenarda iş beklediği pozisyonlarda durmak yerine, alınan işi sektörün ortak paydası görüp, fiyat düşürerek rekabet etmek yerine, değerinde hizmetlerle birlikte kazanmanın yollarını arayın.

Dış ticaret fazlası veren bir sektör olma özelliği ile aslında bu alan birçok noktada avantajları da beraberinde taşıyor. 2023 yılında tedarik sıkıntısını aşabilmek için, yurt içinde nitelikli üreticilerden yapılan tedarik miktarı desteklenirse ve onların dijitalleşme başta olmak üzere kendilerini yenilemeleri için olanak tanınırsa, süreci rahat aşarken, süreç sonrasında rekabet gücünün de yükseltilmesi sağlanabilir.

Bu nedenle ihtiyaçlarınızda talebinizi öncelikle yurt içinde tedarik başlığına çevirmenizin firmanıza da, tedarik güvenliği başlığına da, tedarikçilerin içte güçlenmesine de daha çok olanak sağlaması muhtemeldir. Yurt dışı pazarlara gelince… DEİK ‘ticari diplomasi’ mottosuyla önemli işlere imza atıyor. Bu çerçevede dış pazarlarda ilgili ülkenin DEİK’e bağlı iş konseyiyle ilişkileri sıkılaştırmak, o ülkelerde tutunma ve iş yapma adına daha çok olanağa kavuşmayı da beraberinde getirecektir.

Bir de elbette finansman meselesi var. Bu süreçte hem yeşil mutabakata uyum, hem enerji verimliliği, hem yenilenebilir enerjiye geçişle ihracatta avantaj sağlamak adına ortak yatırımlara imza atmak faydalı olacaktır.  Bu tip projeler finansmanın katılaştığı koşullarda halen açık kapı olma özelliğini koruyor.

Bu hem yatırım maliyetini azaltacak, hem kümelenme duygusunu güçlendirecek, hem de 2026 sonrasında karbon emisyonu adına sektörün avantajlı konuma geçmesini sağlayacaktır. Özetle zor bir sürece giriyoruz ve bu süreçte tek başına olmak riskli. Sektörel dayanışmayı, firmalar arası ortak projelere imza atmayı, ortak satın almalardan siparişlerde ortak üretim yapmaya kadar eskiden hayatımızda var olan, ama unuttuğumuz kavramları hatırlamakta fayda var. Dönem, dayanışma ve ölçeği büyütme dönemi.