Finansal Okuryazarlık ve Erişim Derneği (FODER) Yönetim Kurulu Başkanı Attila Köksal ile finansal okuryazarlığın firmalara sağladığı avantajları, krediye erişimde yaşanan sorunları ve bu sorunların nedenlerini konuştuk. Şirketlerin hem yüksek üretici enflasyonu ortamında işletme sermayesine erişmek, hem de yatırımlar yapmak, büyümek, güçlenmek için kaynak aradıklarının altını çizen Köksal; “Merkez bankasının düşük politika faiz uygulaması ve regülasyonlar ile bankacılık sisteminin yönlendirilmesi bireysel kredilerde erişimi nispeten kolaylaştırıyor. Ancak diğer tarafta kullandıkları kredilerle yatırım yapacak ve bu yatırımlarla reel ve rasyonel kaldıraç etkisi yaratarak büyüme sağlayacak işletmeler için bir krediye erişim sorunu söz konusu” dedi.

Finansal okuryazarlık alanında kendini geliştirmiş firmaların en önemli özelliğinin finansal riskleri iyi algılamaları ve bunlar için doğru tedbirler üretebilmeleri olduğunu söyleyen FODER Yönetim Kurulu Başkanı Attila Köksal; “Finansal okuryazarlığın ne olmadığına gelince; finansal okuryazarlık, kısa vadeli hatta günlük yatırımlar yapmak, hızlı para kazanacak yollar araştırmak ve zengin olma metotları sunmak değildir” diye konuştu.

  • Öncelikle bize biraz finansal okuryazarlığın ne olduğunu ve ne olmadığını anlatır mısınız?

Finansal okuryazarlığı; bireylerin gelirlerini, birikim ve yatırımlarını akıllıca değerlendirmeleri, ölçülü şekilde harcama yapmaları, bütçelerini doğru yönetebilme yetkinliğine sahip olmaları şeklinde tanımlıyoruz. OECD tarafından yapılan tanım ise finansal okuryazarlığı şöyle açıklıyor; finansal refahı artırma sürecinde, tüketicilerin finansal ürünler ve kavramlar hakkında bilgilendirilmesi veya risk ve alternatifler arasında tercihte bulunabilecek farkındalığa sahip hale gelmelerine destek olunmasıdır. Biz, FODER olarak temel finansal okuryazarlık öğretilerine davranışsal bir perspektiften bakıyoruz. Mevcut enflasyonist ortamda, bireylerin finansal kararlarını anlamaya çalışan ve bu kararların altındaki nedenleri inceleyen davranışsal ekonomi, temel tasarruf öğretisini uygulamak ve birikim yapmak adına daha da önemli hale geldi. Finansal okuryazarlığın ne olmadığına gelince ise, finansal okuryazarlık, kısa vadeli hatta günlük yatırımlar yapmak, hızlı para kazanacak yollar araştırmak ve zengin olma metotları sunmak değildir. Ayrıca toplumun çok önemli bir kısmı sabit gelirli olduğu için gideri kontrol etmeyi özellikle vurguluyoruz.

  • Türkiye’deki işletmeler finansman kullanmayı biliyorlar mı?

Sorunuzu, Türkiye’deki şirketlerin özellikle uzun vadeli finansman kaynaklarını kullanmak açısından gelişim ihtiyacı içinde olduklarını vurgulayarak cevaplamak isterim. Bu uzun vadeli finansman kaynakları arasında halka açılmayı, melek yatırımcı ve girişim sermayesi fonlarından yararlanmaktan bahsedebiliriz. Öncelikle yapay zeka, siber güvenlik, robotik gibi alanlarda yabancı şirketler ile rekabet edebilecek şirketlerimiz makul finansal destekler alabiliyor ve biraz yönlendirme ile uluslararası arenaya çıkmaları mümkün oluyor. Ancak melek yatırımcıların ve girişim sermayesi fonlarının sadece parlak fikirler getiren teknoloji firmalarına yatırım yaptıkları gibi bir yanılgıya düşmemek gerekiyor. Doğru yönetilen, finansal altyapısı sağlam ve büyüme vadeden geleneksel sektörlerde yer alan şirketlerin de girişim sermayesinden faydalanma şansları oldukça yüksek. Bu noktada söz konusu yatırım sermayesi fonları ve melek yatırımcıların incelikli seçim süreçlerinde, destek isteyen girişimcilerin hem bireysel hem de kurumsal finansal okuryazarlık seviyelerinin yakından izlendiğini hatırlatmak gerekiyor.

“YATIRIM AMAÇLI KULLANILAN KREDİLERDE DOĞRU FİZİBİLİTE ANALİZLERİ ÖNEM TAŞIYOR”

  • Günümüzde birçok firma bankalardan kredi kullanıyor. Peki bu kredileri doğru kullanabiliyorlar mı?

Firmaların kredi kullanımlarında finansal risklerini hesap etmeleri, nakit akışlarını ve işletme sermayesi dengelerini kurarak kısa vadeli ve rotatif kredileri doğru değerlendirebilmeleri gerekiyor. Yatırım amaçlı kullanılan kredilerde doğru fizibilite analizleri ile yola çıkmak ve borca yansıyacak kaldıraç etkisini hesaplamak önem taşıyor. Özellikle son dönemde döviz kredi kullanımına getirilen kısıtlamaları, yabancı nakdi para bulunduran firmalara kredi kullanımı için getirilen şartları ve kredi kullanımında oluşan vergi ve bazı diğer mali yükümlülükleri de dikkate almak önem taşıyor.

“TİCARİ KREDİ FAİZ SEVİYELERİ, BİREYSEL KREDİ FAİZLERİNİN OLDUKÇA ÜSTÜNDE”

  • Firmalar ülkemizde krediye kolay ulaşabiliyorlar mı?

Şirketlerimiz hem yüksek üretici enflasyonu ortamında işletme sermayesine erişmek, hem de yatırımlar yapmak, büyümek, güçlenmek için kaynak arıyorlar. Merkez bankasının düşük politika faiz uygulaması ve regülasyonlar ile bankacılık sisteminin yönlendirilmesi bireysel kredilerde erişimi nispeten kolaylaştırıyor. Ancak diğer tarafta kullandıkları kredilerle yatırım yapacak ve bu yatırımlarla reel ve rasyonel kaldıraç etkisi yaratarak büyüme sağlayacak işletmeler için krediye erişim sorunu söz konusu. Ticaret – sanayi odaları, TÜSİAD ve TÜRKONFED gibi iş dünyası temsilcileri ve basın bu sorunu yoğun bir şekilde vurguluyor. Bankaların uyguladığı ticari kredi faiz seviyeleri, bireysel kredi faizlerinin oldukça üstünde bir bantta seyrediyor. Finans kuruluşlarının sübvansiyonlu kredilerin ve ticari kredilerin dağıtımı için oldukça seçici davrandığı bir süreçten geçiyoruz.

  • Dünyada finans işletme ve okuryazarlık üçgeni nasıl çalışıyor? Finansal liderliğe nasıl katkı sağlıyor?

Şirketler için finansal okuryazarlık aslında birçok açıdan bireyler için finansal okuryazarlık ile ciddi iz düşümlerine sahip. İstek-ihtiyaç dengesi, şirketler söz konusu olduğunda rasyonel tedarik ve büyüme stratejileri ile bağdaşıyor. Geleceği öngörmek ne kadar zor olursa olsun, bütçe yapmak ve nakit akışını doğru takip etmek için çaba harcamak tüm boyutlardaki şirketlere büyük kazanımlar sağlıyor. Dünyada finansal okuryazarlık konusuna bakış, bireylerin ve şirketlerin, riskleri doğru değerlendirerek geleceklerini tasarruflar ve yatırımlar açısında güvence altına aldıkları bir öğreti olarak gelişiyor. Harcama disiplini ve nakit akış yönetimini her koşulda başarı ile yapan şirketlerin bu süreçte finansal liderlikte öne çıktıklarını düşünüyorum

“FİNANSAL OKURYAZARLIK ALANINDA KENDİNİ GELİŞTİRMEK İSTEYENLERE DAVRANIŞSAL FİNANS ALANINDA GELİŞİMİ ÖNERİYORUZ”

  • Finansal okuryazarlık anlamında kendini geliştirmiş firmaların genel özellikleri nedir?

Finansal okuryazarlık alanında kendini geliştirmiş firmaların en önemli özelliği finansal riskleri iyi algılamaları ve bunlar için doğru tedbirler üretebilmeleridir. Örneğin; bugünkü yüksek enflasyon ortamında; döviz kurlarının hareketlerine ilişkin “kur riskini”, düşük faizli finansal yatırımlar veya vadeli satışlar için oluşan “faiz riskini” ve piyasaların oynaklığından kaynaklanan ve şu anda en güçlü şekilde hissettiğimiz “fiyat riskini” bugün yoğun şekilde deneyimliyoruz. Ayrıca vadeli satışlarda ödemelerin aksaması “kredi riskini” ve tarafların birbirlerine olan yükümlülüklerini yerine getirememelerinden kaynaklanan “karşı taraf risklerini” de daha net şekilde gözlemliyoruz. Finansal planlama eksikliği ve altyapının doğru şekillendirilmemesi ile oluşan riskler ise; ihtiyaç anında nakit bulunmamasından kaynaklanan “likidite riski” ve iş süreçlerinin veya teknolojik araçların doğru işlememesinden kaynaklanan “operasyonel riskleri” de bu alanda değerlendirebiliriz. Finansal okuryazarlık alanında kendini geliştirmek isteyen bireylere ve şirketlere de davranışsal finans alanında gelişimi öneriyoruz. Böylece tüm bu risklerin davranış ve kararlarımızı etkilemesinin ve uzun vadeli yatırım planlarının bozulmasının önüne geçebiliriz. Hassas ödeme dengelerine sahip olan şirketlerde, bu psikolojik ve davranışsal dengelerin daha kırılgan olduğunu gözlemliyoruz. Davranışsal yanılgıların yanı sıra sosyal etkileşim de şirket seviyesinde kritik bir önem taşıyor. Bu nedenle genel olarak finansal kararlarda etkili olan finans direktörlerinin, müşteriler ile fiyat ve vade pazarlığı yapan satış ekiplerinin, fiyatları netleştiren pazarlamacıların, çalışan bütçelerini ortaya koyan İK’cıların ve tabii ki tepe yöneticilerin ortak bir risk haritası üzerinde birleşmesi, alabilecekleri riskleri etraflıca değerlendirmeli ve stres ile davranışsal hatalara düşmeden gerekli önlemleri alabilmesi gerekiyor.