Türkiye’nin güneyinde bulunan bir liman kenti olan Mersin, Türkiye liman ekonomisinin önemli oyuncularından biri. Türkiye’nin konteyner ve kargo tonajı bakımından büyük öneme sahip olan Mersin Limanı hem şehri hem de Türkiye’yi domine ediyor. Bununla beraber sahip olduğu tarihi ve doğal güzellikleri sebebiyle artan turizm talebine de cevap veren Mersin, Türkiye’nin son dönemlerde parlayan yıldız illeri arasında gösteriliyor.
Akdeniz Bölgesi’nde yer alan Mersin doğusunda Adana, batısında Antalya, kuzeyinde Niğde, Konya ve Karaman, güneyinde ise Akdeniz ile çevrili. Taşlık Kilikya’nın tümünü ve Ovalık Kilikya’nın Berdan Çayı havzasını kaplayan Mersin’in yüzölçümünün yüzde 87’sini dağlık, yüzde 54’ünü ise ormanlık araziler kaplıyor. Klasik devirde Klikya olarak adlandırılmış olan Mersin; sırası ile Hititler, Frigler, Asurlular, Persler, Makedonyalılar, Romalılar ve Bizanslıların, XI. yüzyılda Selçukluların, XIV. yüzyılda Karamanoğulları ve Ramazanoğullarının XV. yüzyılda da Osmanlı İmparatorluğunun hakimiyetine geçti. Yumuktepe ve Gözlükule’de yapılan kazılarda Mersin’in tarihten önceki devirlerden beri önemli bir yerleşme merkezi olduğu anlaşılıyor. Yumuktepe’de, 1937’de Liverpool Üniversitesi arkeologları tarafından başlatılan kazıda; en alt tabaka olarak “Neolitik Devri” tespit edilmiş. İslamiyet’in yayılmasından sonra Halife Osman zamanında Mersin ve civarı Arapların eline geçti. 718 yılında halifeliğin Abbasilere geçmesiyle Sultan Mehdi, yöreyi Abbasi topraklarına kattı. Daha sonra Selçukluların eline geçen yöre bu dönemde kısmi Haçlı İstilasına uğradı ve Selçukluların zayıflamasından sonra Karamanoğulları’na geçti. Osmanlı Padişahı Yıldırım Beyazıt zamanında yöre Osmanlı idaresi altına girdi. I. Dünya Harbinde İtilaf Devletleri’nin istilasına uğrayan Mersin, Milli Mücadele ile 3 Ocak 1922’de tekrar Türk hakimiyetine girdi.
ŞEHRİ BÜYÜK ÖLÇÜDE BATI VE ORTA TOROS DAĞLARI OLUŞTURUYOR
Mersin ilinin büyük bir kısmını oldukça yüksek, engebeli ve kayalık Batı ve Orta Toros Dağları oluşturuyor. Ovalık ve hafif eğimli alanlar ise bu dağların denize doğru uzandığı il merkezi, Tarsus, Silifke gibi alanlarda gelişmiş durumda. Bunun dışında kalan düzlük veya hafif eğimli alanlar, kuzeyde dağların arasında veya yüksek kesimlerinde görülüyor.
Yerleşimin genelde Mersin Körfezi çevresinde geliştiği şehirde doğuda Karataş burnundan başlayarak batıda İncekum burnuna kadar uzanıyor. Arada kalan kısımlarda, kayaç türlerine ve akarsulara bağlı olarak çok sayıda irili ufaklı koy bulunuyor.
EN YÜKSEK KESİM MEDETSİZ TEPESİ
Orta Toros Dağları ile İç Anadolu Bölgesi’nden ayrılan Mersin’in sınırları içinde kalan en yüksek kesim 3 bin 585 metre ile Bolkar Dağları’ndaki Medetsiz Tepesi. Kuzeydoğudan, kuzeybatıya ve güneye doğru yüksekliklerin azaldığı şehirde Bolkar Dağları’ndan batıya doğru, Kümpet Dağı, Elmadağı, Alamusa Dağı, Büyük Eğri Dağı, Kızıldağ, Naldöken Dağı, Kabaklı Dağı önemli yükseltiler olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca Karaziyaret Dağı, Tol Dağı, Sunturas Dağı, Balkalesi, Ayvagediği, Makam Tepesi ve Kaşkaya Tepesi güneye doğru uzanan diğer önemli yükseklikler.
Mersin ve çevresinde yer alan ovaların büyük bir kısmı Toros Dağları’nın güney eteklerinde akarsular tarafından ve yamaç eğimine bağlı olarak taşınan tortularca oluşturulmuş. Tarıma oldukça elverişli olan bu alanlar, Mersin-Adana sınırından başlayıp Silifke’ye kadar, dağlara paralel, şerit şeklinde uzanıyor. Bunlar yerleşim alanlarına bağlı olarak; Yenice, Tarsus Mersin, Erdemli ve Silifke Ovaları olarak adlandırılıyor. Türkiye’nin en verimli ovalarından olan Çukurova’nın batı uzantısı Mersin’de yer alıyor. Bunların dışında yine dağların eteklerinde Aydıncık, Anamur ve Bozyazı Ovaları gibi birbirinden ayrı küçük düzlüklerde gelişmiş durumda.
GÖKSU IRMAĞI VE TARSUS ÇAYI MERSİN’İN EN BÜYÜK İKİ AKARSUYU
Göksu Irmağı ve Tarsus (Berdan) Çayı Mersin’in en büyük iki akarsuyu. Bununla birlikte şehirde Akdeniz’e dökülen çok sayıda irili ufaklı çay ve dere bulunuyor. Mersin ilinde yer alan doğal göller; Silifke’de: Akgöl, Keklik Gölü, Paradeniz Gölü; Gülnar’da: Aygır Göl, Kamışlı Göl, Uzun Göl olarak karşımıza çıkıyor. Bunlara ek olarak, yörede Gezende ve Berdan Baraj Gölleri ve çok sayıda sulama amaçlı yapılmış göletler bulunuyor.
ÖNEMLİ MADEN OLUŞUM ALANLARINA SAHİP
Önemli maden oluşum alanlarına sahip olan Mersin’deki cevher oluşum alanları ve yüzeylendikleri alanlar şöyle:
Mersin: Kromit (Musalı), kireçtaşı, çimento hammaddesi Arslanköy: kireçtaşı, dolomit
Tarsus: Linyit, demir, manyezit
Erdemli: Krom
Silifke: Barit, demir, dolomit, linyit, kireçtaşı
Mut: Linyit, kireçtaşı
Gülnar: Demir, dolomit;
Aydıncık: Dolomit, kuvarsit
Anamur: Barit, bakır-kurşun-çinko, demir-fosfat
Kireçtaşı ve marn çimento sanayinde, dolomit ve kuvarsit cam sanayinde hammadde olarak, kireçtaşları yol yapımında agrega malzemesi olarak, kıyı yapılarının inşaatında dolgu malzemesi olarak, istinat duvarları ve çeşitli sanat yapılarında yapı taşı olarak kullanılıyor.
ANAMUR MUZU İLE DÜNYAYA AÇILDI
Mersin’de iklim yörelere göre farklılık gösteriyor. Şehrin kıyı kesimlerinde Akdeniz iklimi, iç kesimlerinde ise karasal iklim hüküm sürüyor. Yaygın olarak tipik Akdeniz ikliminin etkisinin görüldüğü Mersin ve çevresinde yazları kurak ve sıcak, kışlar ise ılık ve yağışlı geçiyor. Tarıma dayalı sanayinin gelişme gösterdiği Mersin’de üretilen Anamur muzu dünyaca üne sahip. Mersin merkezde kayısı, ceviz, kiraz, şeftali ve sebze yaygın olarak üretilirken, bölgede son yıllarda tropikal meyve ve sebzeler de üretilmeye başlandı.
TÜRKİYE’NİN DÜNYAYA AÇILAN KAPISI
Türkiye’nin güneyinde bulunan bir liman kenti olan Mersin, liman ekonomisinin dayanak noktası konumunda. Türkiye’nin dünyaya açılan kapısı olarak adlandırılan Mersin Limanı, Türkiye’nin en büyük limanları arasında yer alıyor. Hızla hayata geçirilen GAP, Ataş Rafinerisi ve sahip olduğu geniş hinterlandı sayesinde Mersin Limanı, Türkiye’nin konteyner hacmi bakımından ikinci, kargo tonajı bakımından altıncı büyük limanı. Doğu Anadolu, Batı Akdeniz ve İç Anadolu’daki fabrika ve ticaret firmaları ithalat ve ihracatını Mersin üzerinden yapıyorlar. Türkiye’nin en büyük ikinci serbest bölgesi olan Mersin Serbest Bölgesi burada kurulmuş ve 433 şirkete ev sahipliği yapıyor.
600 METRE AÇIKTA BİR KALE
Deniz Kalesi olarak da bilinen Kız Kalesi, adını da verdiği mahalle sahilindeki küçük bir adacığın üzerinde kurulu. Kıyıya uzaklığı yaklaşık 600 metre olan kalede bulunan bir yazıttan 1199 yılında I. Leon tarafından yaptırıldığı öğrenilmiş. Mersin Arkeoloji Müzesi tarafından yapılan temizlik kazısı sırasında kalenin orta alanında bir yapı kompleksi ortaya çıkarıldı. Bu yapı kompleksi içerisinde bir şapel bulunuyor. Yapı topluluğu ile müşterek plan veren bu şapelin, kalenin avlusunda bulunan diğer şapelden daha eski olduğu anlaşılıyor. Ayrıca tabanda mozaiklerin yanı sıra opus sectile zemin döşemesi de bulunuyor.
TOROS DAĞLARI’NDA ADAMKAYALAR
Adamkayalar Toros Dağlarının güney yamaçlarında ve arkeologların Olba Territorium olarak adlandırdıkları bölgede yer alıyor. Herhangi bir tarihi belgeye sahip olmayan bu kabartmalar, M.S. 2. yüzyıla yani Roma İmparatorluğu dönemine tarihlendirilmiş. On bir ayrı çerçeve içerisinde yer alan Adamkayalar kabartmalarının yamaçtaki kompozisyonları içerisinde en sık yinelenen figürler, dört ölü ziyafeti sahnesine ait olanlar.
BÜYÜLÜ MAĞARA: GİLİNDİRE
Aynalıgöl Mağarası da denilen Gilindire Mağarası, Aydıncık ilçesinin 7,5 kilometre güneydoğusunda, Sancak Burnu ile Kurtini Deresi arasında yer alıyor. Giriş ağzı denize bakan mağaraya denizden ve karadan ulaşılabiliyor. Toplam 555 metre uzunluğu olan Gilindire Mağarası, yatay olarak gelişmiş bir mağara. Akdeniz’in güzel koylarından birinin hemen kenarında bulunan Gilindire Mağarası’nın içi, her türden damlataş oluşumları ile kaplı. Dev boyutlara ulaşan ve görünümleri son derece güzel olan bu damlataşlar, ana galeriyi çok sayıda salon ve odaya ayırıyor. Bunun yanında mağaranın sonunda bulunan büyük göl ve bu gölün kenarında yer alan ve adacıklar oluşturan sarkıt, dikit, sütun, duvar, perde damlataşları ve mağara iğneleri mağarayı büyüleyici bir ortama dönüştürüyor.
MAMURE KALESİ
Akdeniz kıyı şeridinde günümüze oldukça sağlam ulaşabilmiş Türk kalelerinden biri olan Mamure Kalesi, yüksek kayalıklar ve düzlükler üzerine kurulmuş. Büyük kesme taşlardan yapılmış olan antik temellerin hangi tarihte ve kimler tarafından yapıldığı tam tespit edilememiş. 39 kulesi, su sarnıçları, camisi ve dışında hamamı bulunan kalenin etrafı 10 metre genişliğinde savunma amaçlı hendekle çevrili. Duvarlar ve burçlar yapılırken, çeşitli taşlar ve Horasan harcı kullanılmıştır. Giriş kapıları ve bazı pencerelerin kemerleri ile duvar köşelerinde kesme taşlar bulunuyor.
KANLI DİVANE
Antik Dönemde Dağlık Kilikya sınırları içinde kalan Kanytella, bugünkü adıyla Kanlı Divane Antik yerleşimi; merkezinde bulunan ve Kanlı Divane Obruğu olarak adlandırılan büyük bir yer çöküntüsünün etrafında kurulmuş. Helenistik Dönemden itibaren başlayan iskan faaliyetleri Geç Antik Döneme kadar kesintisiz devam etmiş. 15. yüzyıldan itibaren Türkmen grupları bölgeye yerleşmeye başlamıştır. Antik kentin merkezi konumunda olan obruk tavan kısmının çökmesi sonucu oluşmuş 12 bin metrekarelik yüzölçümlü doğal bir çukur.