İlk kez parayı basan ve kullanan Lidyalılar’dan Osmanlı şehzadelerine kadar birçok önemli uygarlık ve isme ev sahipliği yapmış olan Manisa, mesir macunu, Manisa Tarzanı, bin bir çeşit farklı lezzeti, doğası ve sahip olduğu tarihi mekanlarla Türkiye’nin en gözde şehirlerinde biri…

Anadolu Yarımadası’nın batısında, Ege Bölgesi’nin ortasında yer alan Manisa doğudan Uşak ve Kütahya, güneyden Aydın ve Denizli, kuzeyden Balıkesir, batıdan ise İzmir ile komşu. 17 ilçesi bulunan Manisa toplam nüfus bakımından İzmir’den sonra Ege Bölgesi’nin ikinci büyük ili ve ticaret merkezi olarak biliniyor.

Şehzadeler Şehri olarak bilinen Manisa Antik Çağ’da, Magnesia, Roma İmparatorluğu döneminde ise Magnesia ad Sipylum isimleriyle anılmış. Tarih, mitoloji ve flora bakımından çok zengin bir dağ olan Spil Dağı’nın eteklerinde kurulan Manisa, Gediz Nehri’nin büyük bir bölümünü de sınırları içinde bulunduruyor.

Manisa, kuzey ve kuzeydoğudan Demirci Dağları ve uzantıları, doğudan Kula, Gördes, Uşak platoları, güneyden Bozdağ kütlesi, batıdan Spil Dağı, Yamanlar Dağı uzantıları, Menemen Boğazı ve Yunt Dağı’nın uzantılarıyla çevrelenmiş durumda. Topraklarının yüzde 54,3’ü dağlardan oluşan şehrin yüzde 27,8’i platolar, yüzde 17,9’u ise ovalar ile kaplı. Gediz Nehri ve Bakırçay, Manisa’nın başlıca akarsuları. Bununla birlikte Ege Bölgesi’nin önemli doğal iki gölünden biri olan Marmara Gölü de il sınırları içinde yer alıyor. Demirköprü Barajı ise sadece ildeki değil, tüm bölgedeki en önemli baraj konumunda. Afşar ve Sevişler Barajı ise Manisa’da bulunan diğer barajlar.

Ege bölgesinin batı kesiminde geniş bir alanı kaplayan Manisa’nın batısında ve Gediz Nehri havzası boyunca karasal nitelikli Akdeniz iklimi hakim olmakla birlikte özellikle doğu ve dağlık bölgelerinde İç Anadolu Bölgesi’nin karasal ikliminin etkileri görülüyor. Batıdan doğuya gidildikçe, toprak, iklim ve topoğrafya gibi çevre koşulları aşamalı olarak değişmeye başlayan Manisa’da bu değişime bağlı olarak bitki örtüsü de farklılık gösteriyor. Bitki örtüsü batıdan doğuya doğru sırayla; ova bitkileri, makiler, ormanlar ve alpin bitkilerinden oluşuyor. Dağlardaki egemen bitki örtüsü ise ormanlar ve makiler. Manisa’da en sıcak aylar, ortalama sıcaklığın 30 °C’nin üzerine çıktığı Haziran, Temmuz ve Ağustos ayları. Ortalama olarak yılın 90 gününün yağışlığı geçtiği Manisa’da en fazla yağış Aralık, Ocak ve Şubat aylarında görülüyor.

Sultani Üzümü en önemli tarım ürünü

Gediz Nehri kıyısında kurulu olan Manisa’da, tarım önemli geçim kaynaklarından biri. Tarımsal faaliyetlerin başında üzüm üretiminin geldiği şehirde, özellikle Sultani cinsi üzüm üretimi önemli bir yere sahip. Toplam tarım alanının yaklaşık yüzde 16’sında üzüm yetiştiriciliğinin yapıldığı Manisa, kurutmalık ve sofralık üzüm üretiminde ülke birincisi konumunda. TÜİK verilerine göre; Manisa Türkiye’de kurutmalık üzümün yüzde 85’ini, sofralık üzümün ise yüzde 20’sini karşılıyor. Bunun yanı sıra il sınırları içerisindeki zeytin üretimi de önemli bir yere sahip.

Tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yaptı

Tarih boyunca sırasıyla Hititler, Frigler, İyonyalılar, Lidyalılar, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Saruhanoğulları ve Osmanlı Devleti’nin hakimiyetide kalan Manisa’nın tarihi Taş Devri’ne kadar uzanıyor. Şehrin kurucularının ise bugünkü Yunanistan’ın Teselya Bölgesi’ndeki Pelion Dağı civarında yaşayan Magnetler olduğu tahmin ediliyor.  M.Ö. 1200’lerde Trakya ve Boğazlar üzerinden Anadolu’ya gelen Frigler, M.Ö. 8. yüzyıl ortalarından itibaren günümüz Manisa topraklarının büyük bölümünde kısa süreli bir hakimiyet kurdu. Tunç Çağı’nın sonlarından başlayarak M.Ö. 6. yüzyıla kadar Manisa ve Aydın çevresinde hüküm süren Lidya Krallığı’nın başkenti, bugün Salihli ilçesi sınırlarında yer alan Sardes kentiydi. Tarihte ilk kez parayı basan ve kullanan Lidyalılar’ın altın ve gümüş karışımı elektrum madeninden bastıkları ilk sikkelerin üzerinde Lidya Krallığı’nın arması olan aslan başı bulunuyordu. Lidya Krallığı, M.Ö. 546 yılında Ahameniş İmparatorluğu ile girdiği savaş sonrasında başkent Sardes’i kaybetti. Bu yenilgi sonrasında da Lidya Krallığı dönemi sona erdi.

Bizans döneminde önemli bir piskoposluk merkezi oldu

M.Ö. 334-333 yıllarında Büyük İskender’in Asya seferi sırasında, Manisa’nın da içinde olduğu Batı Anadolu Bölgesi Makedon Krallığı topraklarına katıldı. İskender’in ölümünden sonra Manisa, İskender’in generalleri tarafından idare edildi ve M.Ö. 301 yılında gerçekleşen İpsos Savaşı sonrasında da Lisimahos’un hakimiyetine geçti. M.Ö. 281 yılında gerçekleşen Korupedyon Muharebesi sırasında Lisimahos’un ölmesi üzerine Manisa’nın da içinde olduğu tüm bölge Seleukos İmparatorluğu topraklarına geçti. Gerçekleşen Magnesia Savaşı sonrasında Roma topraklarına katılan Manisa, Romalılar tarafından müttefikleri olan Pergamon Krallığı’na bırakıldı. Ancak varisi bulunmayan III. Attalos’un vasiyeti üzerine Pergamon Krallığı ile birlikte Manisa da yeniden Roma hakimiyetine geçti. M.S. 395’te Roma’nın ikiye bölünmesiyle birlikte Manisa ve civarı Bizans topraklarında kaldı. Manisa söz konusu dönemde önemli bir piskoposluk merkezi oldu. Özellikle Sardes, Philadelphia, Thiatira kentlerinin önemi arttı.

Saruhanlıların başkenti

1071 yılında meydana gelen Malazgirt Meydan Muharebesi sonrasında Türk akınları Manisa yakınlarına kadar geldi ve Selçuklu komutanı Çaka Bey tarafından Manisa ve çevresi denetim altına alındı. Ancak Dorileon Muharebesi sonrasında bölge yeniden Bizans egemenliğine girdi. Anadolu Selçuklu Devleti’nin dağılmasıyla başlayan Anadolu Beylikleri döneminde, 14. yüzyıl başlarında Manisa çevresinde Saruhan Bey tarafından Saruhanoğulları Beyliği kuruldu. Manisa’yı başkent yapan Saruhan Bey, donanma kurarak Yunanistan sahilleri ve Trakya kesimine seferler yapmış, çevresindeki beylik ve devletlerle ittifaklar kurdu.  Saruhan Bey gerçekleştirdiği bu seferlerde elde ettiği ganimetlerle cami, medrese ve kütüphaneler yaptırdı. Saruhanlılar tarafından yaptırılan ve günümüze kadar ulaşan Manisa Ulu Cami, bu döneme ait en önemli eser olarak kayıtlara geçti. Yıldırım Beyazıt’ın Anadolu birliğini sağlamak amacıyla 1390 yılında giriştiği Batı Anadolu harekatı esnasında Saruhan Beyliği’nin başında bulunan Hızırşah, barış yoluyla Manisa’yı Osmanlılara teslim etti. Şehre hakim olan Yıldırım Bayezit ise şehrin doğu kesimlerinin yönetimini Hızırşah’a bırakıp Manisa’yı da Karesi Beyliği ile birleştirerek oğlu Ertuğrul’un idaresine verdi.

16 Osmanlı Şehzadesi sancak beyliği görevini Manisa’da yaptı

1412 yılında Saruhan Beyliği’nin kesin olarak Osmanlı Devleti topraklarına katılmasının ardından bölge idari bir birim haline getirildi. Manisa özellikle 1437-1595 yılları arasında Osmanlı şehzadelerinin saltanat tecrübesini kazandıkları önemli siyasi eğitim merkezlerinden biri haline geldi. Osmanlı padişahlarının da içerisinde olduğu II. Murad, Fatih Sultan Mehmet, Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad, III. Mehmet ve I. Mustafa gibi 16 şehzade bu dönemlerde sancak beyliği görevlerini Manisa’da yaptılar.

Hayatını Manisa’ya adayan Manisa Tarzanı

Tarih boyunca önemli birçok kişinin yaşamını geçirdiği Manisa’da öne çıkan isimlerden biri de Manisa Tarzanı olarak nam salmış Ahmeddin Carlak. Türk Kurtuluş Savaşı’nda savaştığı için İstiklal Madalyası sahibi olan Manisa Tarzanı hayatını Manisayı tüm Türkiye’ye örnek olacak şekilde ağaçlandırmaya adadı ve yaşadığı süre boyunca binlerce ağaç dikti.

Heredot’un eserlerinde bahsettiği antik kent

Manisa hem tarihi hem de doğal güzellikleri ile gezilecek yerler açısında zengin seçeneklere sahip. Bu yerlerden ilki Aigai Antik Kenti. Antik Yunan tarihçi ve yazar Heredot’un eserlerinde bahsettiği 12 Aiol şehrinden biri olma özelliği taşıyan alan bir tepe üzerine inşa edilmesi sebebiyle harika manzaralara sahip.

Osmanlı mimarisinin önemli örneklerinden

Osmanlı mimari özellikleri taşıyan Yeni Han, günümüzde birçok eşya satın alınabilecek bir alışveriş merkezi olarak kullanılıyor. İnşa edildiği tarih net olarak bilinmese de bölge halkı iki katlı bu hanın 1800’lü yıllarda inşa edildiğini savunuyor.  

Manisa Muradiye Camisi

3. Murat’a ithafen yapılan Manisa Muradiye Camisi Şehzadeler Semti’nde bulunuyor. Osmanlı mimarisinin en gösterişli örneklerinden olan caminin projesi Mimar Sinan tarafından hazırlandı. Mimar Mahmut Ağa tarafından yapımına başlanan cami Mimar Mehmet Ağa tarafından tamamlandı.

Anadolu’nun en büyük mezar anıtları

Anadolu’nun en büyük mezar anıtları olan Bintepe Tümülüsleri Lidyalılara ait. Heredot’un eserlerinde bahsettiği Bintepe Tümülüsleri günümüzde tahrip edilmiş olmalarına rağmen Lidya kralı ve soylulara ait mezarlar olması sebebiyle önemini hala koruyor.

Manisa’nın en eski camisi

Manisa’nın en eski camisi olan Ulu Cami 1366 yılında inşa edildi. Osmanlı ilk dönem mimari özelliklerini taşıyan cami oldukça sade bir görünüme sahip. Büyük bir kubbeye sahip olan Ulu Caminin yapımında tuğla ve taşlar kullanılmış.

Manisa’nın lezzetleri

Ege Bölgesi’nin tarihi zenginliğiyle ön plana çıkan şehirlerinden olan Manisa, kendine has lezzetleriyle de meşhur. Özellikle mesir macunuyla adını tüm Türkiye’ye duyuran Manisa’da Osmanlı Dönemi’nden günümüze kadar ulaşmış birçok özel lezzet bulunuyor. Şifalı mesir macunu dışında Manisa’da tadılabilecek lezzetler arasında mesir çayı, Akhisar Köftesi, maden suyu, Manisa Kebabı, Alaşehir Kapaması, Salihli Odun Köftesi yer alıyor.