STK’ların çözüm ortağı olarak ülke politikalarına model oluşturmakla birlikte, toplum yararını en üst düzeye taşıyan ortamlar yarattıklarını ifade eden Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR) Genel Sekreteri Selami İleri; “Ülkemizde STK’ların önemi, daha doğrusu STK olgusu son yıllarda belirgin biçimde artmış durumda” şeklinde konuştu

Geçmişe göre Türkiye’de STK’lara verilen değerin artığına değinen Türk Tarım Alet ve Makinaları İmalatçıları Birliği (TARMAKBİR) Genel Sekreteri Selami İleri; “Sivil toplum örgütlerinin yaygın olduğu ve kabul gördüğü toplumlarda sorunların, problemlerin çözümlerinin daha kolay olduğu, kurum ve kuruluşlar arasındaki ilişkilerin daha medeni ve hoşgörülü bir şekilde yürüdüğü veya yürütüldüğü yadsınmaz bir gerçek. STK’lar bireyler ve kurumlar arasında bir köprü görevi görmektedir. Günümüzde sivil toplum kuruluşları kamu kurumları nezdinde artık daha fazla dinlenir, dikkate alınır olmakla birlikte, bu konuda henüz arzu edilen seviyelerde olmadığımız da yadsınamaz bir gerçektir” dedi.

  • Pandeminin yaratmış olduğu yeni dönemde STK’ların önemi daha da arttı. Sizce bir ülkenin gelişiminde STK’ların önemi nedir?

Ülkemizde STK’ların önemi, daha doğrusu STK olgusu son yıllarda belirgin biçimde artmış durumda. Sivil toplum örgütlerinin yaygın olduğu ve kabul gördüğü toplumlarda sorunların, problemlerin çözümlerinin daha kolay olduğu, kurum ve kuruluşlar arasındaki ilişkilerin daha medeni ve hoşgörülü bir şekilde yürüdüğü veya yürütüldüğü yadsınmaz bir gerçek. Sivil toplum örgütlerinin turizmden eğitime, üretimden sürdürülebilir kalkınmaya, çevreden doğal afetlere kadar çok geniş bir alanda sorumlulukları var. STK’lar çözüm ortağı olarak ülke politikalarına model oluşturmakla birlikte, toplum yararını en üst düzeye taşıyan ortamlar yaratırlar. Örneğin; birliğimiz “tarımsal mekanizasyon ve tarım teknolojileri” konularında sektörü temsil etmek ve bu alanda çalışmalar yapmak, bu alanda çalışan kişi ve kuruluşlar arasındaki iletişim ve iş birliği konularına katkı sağlamak, üyelerinin mesleki konulardaki yeterliliğine katkı sunmak, mesleki konularda üyeleri arasındaki uyum, iş birliği ve dayanışmayı geliştirmek, yasal mevzuatlar çerçevesinde ve kamu yararını da gözeterek üyelerinin mesleki hak ve menfaatlerini korumak, sektörü etkileyen mevzuatlara ve düzenlemelere katkı sunmak, üyelerine öncelik tanıyarak tüm sektöre mesleki konularda rehberlik etmek, sektörün yan sanayisi ile birlikte küresel rekabette güçlenmesinde etkin rol oynamak ve üyeleri ile iş birliği yaptığı kuruluşlar arasındaki iletişimi arttırmak amacıyla kurulmuştur. Bahsi geçen bu hususların bireysel olarak yapılmasının çok zor hatta imkansız olduğu ortadadır. Diğer yandan kurumlarının da bahsi geçen konularda bireyleri tek tek muhatap alması pratik olarak mümkün değildir. İşte tam da bu hususlarda STK’lar bireyler ve kurumlar arasında bir köprü görevi görmektedir. Günümüzde sivil toplum kuruluşları kamu kurumları nezdinde artık daha fazla dinlenir, dikkate alınır olmakla birlikte, bu konuda henüz arzu edilen seviyelerde olmadığımız da yadsınmaz bir gerçektir. Bu konuda öncelikle mevzuatlarda ilgili STK’ların bir paydaş olarak yer alması ile bir gelişme sağlanabileceği düşünülmektedir.

“Ne yazık ki sivil toplum örgütlerinin finansal yapısı oldukça zayıf”

  • Türkiye’de STK’ların daha da güçlenmesi için firmaların üzerine düşen görevler nelerdir?

Üyeliğin yasal olarak zorunluğu olduğu odalar ve birlikler haricinde ne yazık ki diğer sivil toplum örgütlerinin finansal yapısı oldukça zayıf. Bu durum özellikle sanayici örgütleri için çok daha dramatik bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. STK’ların etkin bir faaliyet göstermesi büyük ölçüde güçlü bir finans yapısına bağlı. STK’lar ancak güçlü bir finans yapısı ile güçlü bir örgütlenmeye ve insan kaynaklarına sahip olabilir. Güçlü bir örgüte ve insan kaynaklarına sahip olanlar, nitelikli projelerle sektöre ve üyelerine daha fazla fayda sağlayabilmektedir. Bu kapsamda üyeleri tarafından kapsamlı bir şekilde desteklenen STK’ların kamuoyunda daha etkin bir rol oynadıkları yadsınmaz bir gerçektir. Oynanan bu etkin rolün, temsil edilen sektöre artı bir değer olarak geri döneceği muhakkaktır. Nitekim, gelişmiş ülkelerde süregelen bu döngünün faydaları net bir biçimde izlenmektedir. Firmaların bağlı oldukları sivil toplum örgütlerine sahip çıkmaları ve üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi önemlidir.

“Sektörümüzde iç piyasa, büyük ölçüde çiftçi gelirine bağlı olacaktır”

  • Kendi temsil ettiğiniz sektörle ilgili 2022 öngörüleriniz nelerdir?

2022 yılında da etkisini büyük ölçüde sürdüreceği anlaşılan salgından bağımsız olarak bir değerlendirme yapmak gerekirse, sektörümüzde iç piyasa, büyük ölçüde çiftçi gelirine bağlı olacaktır. Tarımsal mekanizasyon makinelerinin bir yatırım aracı olmasından bahisle traktör ve ekipman satışı, çiftçi gelirleriyle çok yakından ilgili. Tarımsal üretimde çeşitli sözleşmeli üretim modelleri hariç büyük bir çoğunlukla üretim aşamasında karlılığın hesaplanamaması ve satış fiyatının belirlenememesi nedeniyle diğer koşullardan bağımsız olarak çiftçi gelirlerine yönelik çok net tahminlerde bulunmak, sektörümüz için pek mümkün değil. Tarımsal kredilerin şartları ve faiz oranları, devlet destekleri, iklim koşulları ve hava olaylarının yanı sıra gübre, akaryakıt, tohum, yem, ilaç gibi girdi fiyatları ile ürün fiyatlarının dengesi, her zamanki gibi çiftçi gelirlerinde belirleyici etken olacaktır.

Diğer yandan çiftçi gelirlerinin yanı sıra salgın dönemiyle birlikte diğer birçok endüstri kolunda olduğu gibi sektörümüzde de üzerinde sıkça konuştuğumuz tedarik zincirinde yaşanan aksamaların, hammadde fiyatlarında yaşanan olağanüstü artışların, hammadde ve ara mallarına olan erişim zorluklarının, kurlarda yaşanan artışların ve daha da önemlisi kurlardaki belirsizliklerin 2022 yılında da devam etmesi muhtemel bir gelişme olacaktır. Bu da hammadde alımından, üretim adetlerine kadar gelecek dönemlere ait planlamayı oldukça zorlaştırmaktadır. 2020 yılında yaklaşık 1 milyar 100 milyon dolar seviyesinde bir ihracat gerçekleştiren sektörümüzde güncel veriler 2021 yılı ihracatımızın 1,4 milyar doların üzerinde bir değere ulaşacağını göstermektedir. Sektörümüzdeki bu gelişim ülke sıralamasından da izlenebilmektedir. İhracatta dünya sıralamasında 2001 yılında 31. sırada olan ve toplam dünya ihracattan sadece binde üç pay alan Türkiye, 2020 yılını 15. sırada tamamlamış ve toplamdan aldığı payı yüzde 1,6’ya yükseltmiştir. Sektörümüzün 2022 yılı ihracat hedefi 1,7 milyar dolardır.