Hem bireylerin hem de şirketlerin yaşamını sağlıklı sürdürebilmesi için aile şirketlerinin çok hızlı ve doğru hareket etmesinin yaşamsal bir zorunluluk haline geldiğini ifade eden TAİDER Yönetim Kurulu Başkanı Candan Çilingiroğlu;  “Uzun ömürlü olmak, yani sürdürülebilirlik; ailenin ve işin birlikte kurumsallaşmasıyla mümkün” diye konuştu.

Aile şirketlerinin nesilden nesile güçlü ve sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmesi için; aile, iş ve ortaklık dinamiklerinden oluşan üç boyutun dikkate alınması gerektiğinin altını çizen, TAİDER Yönetim Kurulu Başkanı Candan Çilingiroğlu, pandemi süresi ve sonrası aile işletmelerinin aldığı aksiyonlar hakkında önemli bilgiler verdi. Deloitte Türkiye ile birlikte gerçekleştirdikleri “Covid-19’un Aile Şirketlerine Etkisi” başlıklı raporda yer alan önemli sonuçlara değinen Çilingiroğlu; “Araştırmaya katılan aile şirketlerinin yüze 64,1’i kriz durumları için hazırlanmış bir iş planlarının bulunmadığını ve yine yüzde 61,8 gibi büyük bir çoğunluğun kriz yönetim komitelerinin dahi olmadığını ifade ettiler” dedi.

  • Türkiye’deki aile işletmelerinin ortak özellikleri ve eksikleri nelerdir?

Aile işletmesi liderleri, kurumu büyütüp bir sonraki nesile daha iyi koşullar altında devretmeye odaklanır. Bugün birçok aile işletmesi liderine işe olan tutkusunun kaynağını sorduğunuzda alacağınız yanıtlar mutlaka “Ailemin ve çocuklarımın geleceği için” ifadesi etrafında kümelenir. Bu yönüyle daha uzun vadeli planlar yaparak, olası krizlere karşı daha hazırlıklı hale gelebilirler. Uzun vadeli düşünmek, hem toplumun hem gelecek nesillerin çıkarlarını gözetmek, sorumlu liderlik açısından son derece kritik. Diğer yandan aile ile işin iç içe olması, işlerin yürütülmesi açısından son derece zor ama kurumsal yönetişim ilkelerinin benimsendiği ailelerde bu sorunların da çözülmesi son derece kolay oluyor. 

Aile şirketleri kaynaklarını hızlı mobilize edebilmeleri ve çabuk karar alabilmeleriyle özellikle durgunluk ya da krizlerin olduğu dönemlerde yüksek performans gösterebiliyorlar. Kökenlerinde girişimciliğin olması nedeniyle büyümek, gelişmek ve yenilik yapmak da doğru bir kurumsal kültürle birleştiği zaman aile şirketlerini ileriye taşıyan öğeler haline geliyor.  

Aile kültürünün kurumsallaşma ile dengeli birlikteliğinin bir sonucu oluşan kurum kültürü aile şirketlerinde çalışanların işe aidiyet ve tutkularını da tetikliyor. İşe duyulan bu adanmışlık duygusu aile şirketi sahipleri ve çalışanlarının ortak bir dil ve hedef etrafında toplanabilmelerine olanak tanıyor. 

Aile şirketlerinde devamlılığı etkileyen önemli etkenlerden biri aile içindeki uyum. Ortak değerlerin oluşturulması, aile bireylerini birbirine bağlayan geleneklerin yaşatılması ve geliştirilmesi gerekiyor.  

Yakın zaman önce TAİDER olarak, TAİDER üyesi aile işletmelerinin birbiriyle kesişen aile, iş ve ortaklık boyutlarında yapılanmalarını, liderlik ve devir süreçlerini, işletmenin ve ailenin kurumsallaşma adımlarını, gelecek ile ilgili endişe ve planlarını ortaya koyduğu TAİDER Üye Profil ve Eğilimler Araştırmasını gerçekleştirdik.

Araştırmaya, ortalama 44 yıldır faaliyet gösteren, birçok farklı sektörden aile işletmelerine mensup 201 TAİDER üyesi katıldı. Araştırmaya göre, aile şirketlerinin gelecek planları için en önemli iki konu: “Halefiyet Planlaması-Nesil Devri” ve “Aile Anayasasının Tamamlanması” olarak görülüyor. İşletmenin kurumsallaşmasına benzer şekilde, ailede kurumsallaşmaya da yüksek önem veriliyor.

“Her aile işletmesi kendi yapısına göre bir sistem kurmalı”

  • Diğer ülkelerdeki mevcut aile işletmeleriyle, Türkiye’deki yapılanmaları genel hatlarıyla karşılaştırdığınızda ortaya nasıl farklılıklar çıkıyor?

Aile şirketlerinin nesiller boyu yaşamasını, sürdürülebilirliğini konuşmak için öncelikle aile ile işletme ilişkisini açıklamamız gerekir. Aile toplumsal yaşamın bir kurumudur. Bir ailenin oluşmasında ve devamında kan bağı, genetik özellikler, aşk, sevgi, duygular, kıskançlık gibi birçok sosyal, psikolojik, ekonomik özellikler ve temel faktörler rol oynamaktadır. Aile, bu özelliklere bağlı olarak işleyen, alınan kararların bu temel faktörlere ve aile bireylerinin ilişkilerine, aile kültürüne göre alındığı bir sosyal sistemdir. İşletmeler ise mal, hizmet veya bilgi üretmek, kısaca değer yaratmak amacıyla kurulan, kıt kaynakları kullanan, başka işletmelerle rekabet halinde olan, dolayısıyla rasyonel ve verimli çalışmak zorunda olan ekonomik yönü ağır basan bir sosyal kurumdur. Başka bir deyişle; aile ailedir, işletme işletmedir.    

Sorun; kuruluş ve işleyiş özellikleri farklı temellere dayanan bu iki sistemin kendi içinde alınan kararların ve gelişmelerin diğerinin hedef, denge, işleyiş ve geleceğini etkilemesi sorunudur. Bu anlamda aile şirketlerinde iyi tasarlanmış kurumsal yönetim uygulamaları, şirket karlılığını artırabileceği gibi, aile huzurunun da en önemli güvencesi olacaktır.  

İyi bir kurumsal yönetim prensiplerinin en önemli unsurları ise dürüstlük, güven, doğruluk, açıklık, performansa odaklanma, sorumluluk, hesap verebilme ve şirkete bağlılıktır.  

Bu yönetim prensiplerini başarıyla uygulayan idareciler ister aile şirketinde isterse kurumsal şirkette olsunlar doğru hedefe kanalize olmuşlardır. Dünyadaki başarılı aile şirketlerine bakıldığında kurumsallaşmanın aile şirketi kalmaya engel olmadığını ve çok çeşitli hatta birbirine zıt yönetim örnekleri görüyoruz. İcranın profesyonellere bırakıldığı genel anlayışın tersine, yönetimin profesyonellere bırakıldığı, icranın aile üyelerince gerçekleştirildiği başarılı aile işletmeleri de var. Bu örnekler tek bir doğru olmadığının her aile işletmesinin kendi yapısına göre bir sistem kurması gerektiğinin göstergesidir.

“Aile şirketlerinde devamlılığı etkileyen önemli etkenlerden biri aile içindeki uyum”

  • Türkiye’deki aile işletmelerinin kriz dönemleri için planları var mı?

Yakın zaman önce 115 aile şirketi temsilcisinin katıldığı ve Deloitte Türkiye ile birlikte gerçekleştirdiğimiz “Covid-19’un Aile Şirketlerine Etkisi” başlıklı raporu kamuoyuyla paylaştık. Araştırmaya katılan aile şirketlerinin yüze 64,1’i kriz durumları için hazırlanmış bir iş planlarının bulunmadığını ve yine yüzde 61,8 gibi büyük bir çoğunluk ise kriz yönetim komitelerinin dahi olmadığını ifade ettiler. Şirketler pandeminin ilk dönemlerinde oldukça zorlanmış olsalar da aldıkları tedbirler ve sürece uygun attıkları adımlar ile duruma adapte olup büyük ölçüde iş sürekliliğini sağladılar. Bununla birlikte aniden gelişen, şirketlerin daha önce karşı karşıya kalmadıkları ve tüm dünyayı etkileyen bu kriz sonrası aile şirketleri yüzde 73,3 oranında bundan sonra yaşanabilecek krizlere karşı hazırlıklı olmak için iş sürekliliği planı ve kriz yönetimi komitesi kurulmasını planlarına dahil ettiği görülüyor.

  • Aile işletmelerinin gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde devrini gerçekleştirmek için dikkat edilmesi gereken hususlar nelerdir?

Türkiye’deki tüm şirketlerin yüzde 95’ini ve halka açık şirketlerin yüzde 75’ini aile şirketleri oluşturuyor. Forbes’un en zengin ilk 500 şirketinin yüzde 42’sinin de yine aile şirketlerinden oluştuğunu görüyoruz. Fakat ne yazık ki; Türkiye’de aile şirketlerinin ortalama ömrü 25 yıl. Bu aile şirketlerinin sadece yüzde 30’u ikinci nesile, yüzde 12’si üçüncü nesile geçebiliyor. Dördüncü nesile geçebilenlerin oranı ise yüzde 3’te kalıyor. Türk aile şirketleri içinde sektörlerine örnek olan ve öncülük eden, 100 yılı aşkın sürekliliğe sahip markalar mevcut. Bu firmaların, şu anda sahip oldukları başarılı ve sürdürülebilir kurumsal yapı için çok uzun zaman önce kurumsallaşma çalışmalarına başladıklarını söyleyebiliriz. Uzun ömürlü olmak yani sürdürülebilirlik, ailenin ve işin birlikte kurumsallaşmasıyla mümkün. Aile şirketlerinin kurumsallaşmasında aile kültür ve değerleri, aile konseyi, aile anayasası, haleflik, hissedarlık, liyakat kavramları önemli araçlardan. Söz konusu aile şirketlerinin özellikle aile, kültür ve değerlerini koruyarak sonraki nesillere başarıyla aktardıklarını, aile değerleri ile şirket değerlerini bütünleştirdiklerini, aile anayasası olarak değerlendirilecek temel kural ve ilkeleri aile değeri olarak içselleştirdiklerini, nesiller arası geçiş konularında kurumsallaşmayı başarmış olduklarını görüyoruz. Aile şirketlerinde devamlılığı etkileyen önemli etkenlerden biri de aile içindeki uyum. Ortak değerlerin oluşturulması, aile bireylerini birbirine bağlayan geleneklerin yaşatılması ve geliştirilmesi gerekiyor.  

  • Pandemiyle birlikte iş yapış şekillerinde köklü değişiklikler yaşandı. Aile işletmeleri bu süreci nasıl yönetiyor?

Pandemiyle birlikte tüm dünyada dijitalleşme, dijital ekonomiye dönüşüm süreci büyük bir hız kazandı. Türkiye’de de bu dönüşümü gerek iş hayatımızda gerekse aile hayatımızda çok yakından yaşıyoruz. Ekonomik, sosyal ve hatta siyasal faaliyetlerin sürdürülebilirliği artık teknolojik araçlarla sağlanıyor.  İşte bu teknoloji devrimini en başından beri yakalayabilen sektörler, şirketler ve KOBİ’ler bu süreçten avantajlı çıktı. Artık yeni iş modelleri hayata geçirmek gerekiyor. 7/24 yaşayan şirketler, ulaşılabilir ve müşteri memnuniyetini sağlayan şirketler çok daha önem kazandı. Özellikle e-ticaret ekosisteminin ne kadar ön plana çıktığını gördük. Ticareti hızla dijitalleştiren bu süreçte pek çok firma oldukça önemli bir sınav verdi. Tüm dünya bu önemli krizi yönetirken teknolojik araçlara başvurdu. Bundan sonra da bu durumun öneminin devam edeceğini düşünüyorum.

“Emek, kaynak ve zaman ayırmak şart”

  • TAİDER olarak, aile işletmelerinin kurumsallaşmasına nasıl bakıyorsunuz?

Aile şirketlerinin nesilden nesile güçlü ve sürdürülebilir büyümeyi yakalayabilmesi için; aile, iş ve ortaklık dinamiklerinden oluşan üç boyutun dikkate alınması gerekiyor. Bu üç boyut üzerinde çalışmaları için emek, kaynak ve zaman ayırmaları şart. TAİDER Aile İşletmeleri Derneği olarak bu bilincin artması için çalışıyoruz. Aile şirketlerinin sürdürülebilir olması için yönetim yapılarını ve iş modellerini rekabet ortamıyla başa çıkabilecek uluslararası en iyi uygulamalarla uyumlu hale getirmeleri büyük önem taşıyor. Kurumsallaşma, özellikle nesil geçişlerinde sürdürülebilirlik için vazgeçilmezdir. Araştırmalar sürdürülebilirlik yönünde etkili adımlar atan şirketlerin daha hızlı büyüme sağlayabildiğini gösteriyor. TAİDER Aile İşletmeleri Derneği olarak bu bilincin artması için çalışıyoruz. Örneğin; TAİDER Kuzey Yıldızı Aile Şirketlerinde Sürdürülebilirlik Programını, aile şirketlerinde sürdürülebilirlik bilincinin gelişmesi ve kurumsal sürdürülebilirlik yaklaşımını benimseyerek bu alanda çalışmalar yapan işletmelerin teşvik edilmesi amacıyla 2016 yılında başlattık. 2020 yılında güncellenen Kuzey Yıldızı Programında amacımız, aile şirketlerinin sürdürülebilir iş modelleri geliştirmelerine katkı sağlamak. Tüm yıl gerçekleştireceğimiz etkinlikler ile iyi örnekleri paylaşmak ve program dahilindeki aile şirketlerinin sürdürülebilirlik yolculuğundaki gelişimini sağlama yönünde itici güç oluşturmaktır. Program için başvuran şirketler, sunulacak değerlendirme raporu sayesinde gelişmiş ve geliştirilecek alanlarını tespit etme imkanı elde etmektedir. Program sürecinde eğitilen değerlendiriciler hem kuramsal hem de uygulama bilgisi ile öğrenme ve öğrendiklerini kendi şirketlerinde de uygulama olanağı bulmakta. Projenin en önemli çıktısının, TAİDER bünyesinde eğitilmiş ve uygulamada bulunmuş değerlendiriciler kazanmak olduğunu düşünüyoruz. Program, ortaklar, çalışanlar, iş modeli, çevre, toplum ve gelecek nesiller boyutlarında aile şirketlerinde sürdürülebilirlik yaklaşımının değerlendirilmesini kapsayacak şekilde tasarlandı.

Bir diğer projemiz TAİDER Akademi’yi, TAİDER’in kuruluş felsefesinden yola çıkarak aile işletmelerinin geleceğe yönelik atacağı güçlü adımların yapılandırılmasına destek olmak üzere hayata geçirdik. TAİDER Aile İşletmeleri Akademisi, Türk aile işletmelerinin gereksinimlerine yönelik, farkında ve arayışta olan ailelere aile boyutunu odağına alan eğitimler sunarak bilge ve sürdürülebilir aileler olabilmelerini sağlamak amacıyla 2016 yılında kuruldu. Bir şirketin kurulması, yaşaması ve büyümesi ekonomiler için büyük önem taşıyor. Akademinin öncelikli hedefi, başta gelecekte aile şirketlerinde yönetim görevi üstlenecek yeni nesil aile fertleri olmak üzere tüm nesillere yönelik, ihtiyaçlarına yanıt verecek özgün ve kapsamlı eğitimler düzenlemek. TAİDER Akademi, aile içindeki yeni nesillere geniş bir bakış açısı kazandırıp ve görev aldıkları, alacakları işletmelerin varlıklarını sürdürmelerine katkı sağlarken, bir taraftan da akademi bünyesinde tasarlanan mentorluk programı ile üyelerimize değer kazandırmaya devam ediyor.

TAİDER Üye Profil ve Eğilimler Araştırmasına katılan aile şirketlerinin profiline bakıldığında; işletmelerin yüzde 50’sinde ikinci neslin liderlik yaptığı görülüyor. Yani birinci nesilden ikinci nesile geçiş süreci işletmelerin yarısında tamamlanmış durumda. Aile işletmelerinin yüzde 14’ünde üçüncü nesile geçiş gerçekleşirken, liderlerin üçte ikisi bu görevi 20 yıl ve üzerinde bir süredir sürdürüyor. Anket sonuçlarına göre; nesilden nesile geçişte ailenin liderliği değişmiyor olsa da işin lideri değişiyor ve bu durumda lider sayısı artıyor. Katılımcıların yüzde 65’i aile işletmelerinde liderlerinin ortalama 21 yıl ve daha fazla görev yaptığını ifade ediyor. Ankete katılan aile şirketlerinin üçte birinde devir süreci planlamasının yetersizliği nedeniyle rahatsızlıkların ortaya çıktığı görülüyor. Şirketlerin yaklaşık yüzde 60’ı gelecek nesillerin aile işletmelerini en iyi şekilde yönetebilmesi konusunda endişeli olmadığını ifade ederken, bu sıkıntıları engellemek için liderin ya da lider seçim sürecinin önceden belirlenmesi ve yeni lider ile eski liderin birlikte çalışması işletmelerin yüzde 25’i tarafından benimseniyor.

“Sektörler değişimden geçecek”

  • Covid-19 pandemisi aile işletmelerini nasıl etkiledi? Pandemi sonrası şirketleri neler bekliyor?

Pandemi dönemi aile şirketleri için VUCA dönemi oldu: Değişken (Volatility), belirsiz (Uncertainty), karmaşık (Complexity) ve muğlak (Ambiguity). Tüm dünyayı olduğu gibi aile şirketlerini de etkiledi. Hem bireylerin hem de şirketlerin yaşamını sağlıklı sürdürebilmesi için aile şirketlerinin çok hızlı ve doğru hareket etmesi yaşamsal bir zorunluluk haline geldi. Kurumlarımız için ciddi riskleri barındıran ama aynı zamanda fırsatları da içeren bir dönemdi. Birçok sektör salgının sona ermesiyle kendini toplayabilecek gibi gözükse de yeni dünya düzenine göre bazı farklı uygulamalara gidilmesi gerekeceğini ve sektörlerin değişimden geçeceğini söyleyebiliriz. Covid-19’un Aile Şirketlerine Etkisi Raporuna göre; araştırmaya dahil olan aile şirketleri finansal durumlarını üç ay öncesi ile kıyasladıklarında iyimser bir tablo çizenlerin oranı (yüzde 42,5), durumun hemen hemen aynı olduğunu düşünenlerin (yüzde 41,1) az bir farkla da olsa önünde yer alıyor. Finansal gelecekleriyle ilgili durumun zorlayıcılığının devam ettiğini düşünenler ve kötümser bir tablo çizenlerin oranı ise yüzde 16,4.