Ancak bunun gerçekleşmesi için sektördeki ana sanayiye tedarik sağlayacak yerli yan sanayinin hayat bulması gerektiğine inanan Toktaş, “Bizim yan sanayiyi güçlendirmeden İtalyanlar’dan bu sektörü tam olarak devralmamız mümkün değil. Sektördeki firmaların da bu bilinçle mühendislik, yazılım, otomasyon gibi yan sanayiye yatırım yapması gerek” görüşünü savunuyor.

Firma olarak 2017 yılında hayata geçecek 12 milyon euroluk yeni bir tesis yatırımına devam ettiklerinin bilgisini de veren İsmet Toktaş, hedeflerinin 2018 yılında ürettikleri makineleri bir otomasyon sistemiyle birleştirerek komple panel üretim fabrikası kuracak entegrasyonu sağlamak olduğunu açıklıyor.

AES olarak üretim faaliyetlerinizi anlatır mısınız?

Firmamız 1989 yılında Bursa’da rahmetli Ali Aşan ve ortakları tarafından kuruldu ve faaliyetine elektronik kart tasarımı ile başladı. 2000 yılında ise otomasyon ve makine konusunda yatırım yaptı. Ben şirkete o dönemde katıldım.Şu anda 3 ortağız. İşleri bugüne kadar görev paylaşımı ile devam ettirdik. Otomasyon, yazılım ve makine konularıyla ilgili faaliyetlerimizi 3 ayrı koldan sürdürdük. Makine üretiminin ilk yıllarında özel makine üretimi yapıyorduk. 2008’daki krizden sonra ise seri üretim ahşap CNC imalatına yatırım yapmaya karar verdik.Yeni serilerimiz olan RAPTOR, VEGA ve bunların farklı ölçülerde modellerini ürettik. Katıldığımız fuarlardan aldığımız yorumlara göre modellerimizi güncelleyip geliştirdik. O günden bu yana CNC işleme merkezleri üretiyoruz. Türkiye’de satış adeti olarak pazar lideriyiz. Yılda 150 adetin üzerinde üretim yapıyoruz.

Üretim tesisiniz hakkında biraz bilgi verir misiniz?

İlk kurulduğumuz yıllarda 300-400 metrekare olan üretim alanımızı Nilüfer OSB’deki 3 fabrikayla 10 bin metrekareye kadar çıkardık. Şimdi Bursa Hasanağa OSB’de 20 bin metrekarelik yeni bir fabrikanın inşasına devam ediyoruz. Nilüfer OSB’deki iki fabrikayı yeni fabrikamıza taşıyacağız ve böylece üretimimize 2 fabrikayla devam etmiş olacağız.

Yeni fabrikanız için ne kadarlık bir yatırım bütçesi ayırdınız?

 Fabrika binası, yeni makineler ve işleme tezgahlarıyla birlikte toplam yatırım tutarı 12 milyon euro civarında olacak. Bu yatırım kapasitemizde yüzde 50 oranında artışa da neden olacak. Yıllık üretim adetini 150’den 3 yıl içinde 500’e çıkarma amacındayız. CNC’nin dışında yeni makinelerin üretimini de yapmak istiyoruz. Bu yeni üretim konularımızı yeni fabrikada hayata geçireceğiz.

Bu yeni makineler neler olacak?

İstanbul’daki fuarda CNC esnek delik makinesi SIRIUS’u müşterilerimize sunduk ve çok beğenildi. Şu anda AR-GE faaliyetleri devam eden profesyonel ebatlama makinesini de önümüzdeki dönemde seri üretime alacağiz. Yüksek teknolojili ve katma değeri daha yüksek makineler üreteceğiz. Türkiye’de üretilmeyen yurt dışından ithal edilen  makineleri üretmeyi hedefliyoruz. Seri CNC ahşap işleme makine üretiminde Türkiye’de ilkiz. Bu kadar yüksek üretim adetiyle Türkiye’de ilkiz. Bir de kendi yazılımını üreten CNC imalatçısı olan ve yurt dışına bu özelliklerde makine satan Türk menşeli firma olmamız nedeniyle de ilkiz.

Yeni yatırım, üretim çeşitliliği ve kapasite artışı dışında sizin büyümenize nasıl etki edecek?

Kendimize ait yazılım ekibimiz, mühendislik ekibimiz, tasarım ekibimiz var. Uzun vadede hedefimiz, bütün bu ürettiğimiz makineleri çeşitlendirip bir otomasyon sistemiyle birleştirerek komple panel üretim fabrikası kurmak. Bu hedefi 2018 yılında gerçekleştireceğiz diye düşünüyoruz. Ayrıca bu yıl 12 mühendisle AR-GE merkezi kurduk. Gelecekteki otomasyon sistemlerine temel olacak çalışmalar yapıyoruz. Türkiye’de otomasyon sistemiyle birlikte anahtar teslimi tesis üreten firma pek yok. Bu çerçevede ilklerden olacağız. Bir Türk Firması olarak altyapımız mühendislik, yazılım ve elektronik. Bu uzmanlık konumuz olunca Türk makinecisi olarak bizim yapamayacağımız bir ürün yok. Eğer ürün satılabilir ve uygulanabilirse biz bunu yapabiliriz. Üretimi, satışı artırıcı çalışmalarla büyüyeceğiz. Ayrıca ihracat için dünyanın bizim için önemli noktalarındaki fuarlara katılıyoruz.

Peki ihracatı yüzde 60’a çıkarma hedefi için yaptığınız çalışmalar neler?

Belçika’da 2014 yılında kurulan AES Europe isimli kendimize ait bir şirketimiz var. Batı Avrupa bölgesinde satış ve satış sonrası hizmetleri veriyor. Distribütörlerin pazarlama çalışmalarına destek oluyor. Shoowrom da kuracağız gelecek yıl. 2016’da Kuzey Amerika bölgesinde de buna benzer AES North America adıyla bir şirket kuracağız. Kendi makinelerimizi satacağımız bir ağ kurmak istiyoruz.

Neden Kuzey Amerika?

Kuzey Amerika bölgesi çok cazip bir bölge. Amerika, Meksika ve Kanada olarak bu lokasyonun 400 milyonun üzerinde nüfus var. Oradaki tedarikçiler çok fazla teknolojik üretimler yapmıyor. Çin ve Avrupa’dan almayı tercih ediyorlar. Üretim şartlarımız bu üreticilere göre daha ekonomik. Hem fiyatımızla hem kalitemizle oradaki üreticilerden çok daha iyi durumdayız. Büyük CNC üreticileri var ama talebe tam olarak cevap veremiyorlar. Çok dağınık bir market olduğu için amacımız orada lokal distribütörler bulup satış yapmak. Şansımızın da olduğuna inanıyoruz, çünkü bizim kadar yüksek adetli üretim yapan yerel üretici yok. Ağustos ayında Las Vegas Fuarı’na katıldık, Türkiye’den katılan tek makine üreticisi bizdik. Bizim için iyi bir tecrübe oldu. Fiyatımızla, kalitemizle satış yapmaya çok uygun olduğumuzu gördük. Bu nedenle de bir an önce şirket kurmanın yollarını arıyoruz. Personel ve lokasyon arayışımız sürüyor. Öncelikle Amerika olmak üzere Meksika pazarını hedefliyoruz. Ayrıca ihracat yapmak için Güney Amerika’da Brezilya’da bir yerli üretici ile partnerlik çalışmamız var.

Yoğun fuar ve ihracat çalışmalarınız neticesinde sizce Türkiye ağaç işleme makineleri uluslararası pazarda nasıl bir imaj çiziyor?

Ben bu konuya pozitif bakanlardanım. Biliyorsunuz sektörümüzde başı Almanya ve İtalya çekiyor. Yine biliyorsunuz dünyada karı düşmekte olan sektörlerin daha düşük maliyetli ülkelere doğru kaydığı kaçınılmaz bir süreç var. Bu süreç şu anda makine ve ağaç işleme makineleri sektöründe de yaşanıyor. Türkiye olarak geçiş noktasındayız. Bizim firmalarımız son 4-5 yıldır çok hızlı büyüyor. Herkes üretimini, kapasitesini, kalitesini, tanıtımını artırıyor. Yurt dışı fuarlara daha çok Türk firması katılıyor. Ben bu çabanın başarı getirdiğini ve getireceğini düşünüyorum.

Sektörünüzün üretim alanında dünya devi ülkeler seviyesine gelmesi sizce neye bağlı?

Türkiye’nin İtalya ve Almanya gibi olması için kısa ve orta vadeye değil, uzun vadeye ihtiyacı var. Bence biz İtalya gibi olmalıyız. Avrupa’nın göbeğinde bir ülke olan İtalya’da sanayi 1950-60’larda başladı. Almanya’ya göç eden İtalyanlar’ın ustalık öğrenerek bir zaman sonra kendi ülkelerine dönüp iş kurmalarıyla İtalya’da sanayileşme arttı. Bugün İtalya’daki ahşap işleme sektörü de bu şekilde oluştu. Almanya’daki eski firmalar verimliğini yitirince bir zaman sonra yerini İtalyanlar’a bıraktı. İtalyanlar’ın bu yeri Türkler’e bırakması hedefimiz olmalı aslında. Bütün bu uğraşlarımız da bu yönde. Ama bunun olması için ana sanayinin yanı sıra bize yan sanayilerini de bırakmaları gerekir. Bizim yan sanayiyi güçlendirmeden İtalyanlar’dan bu sektörü tam olarak devralmamız mümkün değil. Otomotiv sektöründe de bu böyle yaşandı. Ne zaman otomotivde yan sanayimiz gelişti işte o zaman üretimi bize bıraktılar.

Türkiye bu sektörde yan sanayisini geliştirmeden güçlendirmeden uluslararası pazarda yer edinemez. Ana sanayinin tedariğini sağlamadan Türkiye’nin büyüme şansı yok. Sektördeki firmaların da bu bilinçle katma değerli ürünler, yazılım, otomasyon yapması gerekiyor. Bu nedenle yatırımların bu alana doğru zamanla kayması gerekiyor.

Firmalara bu noktada neler tavsiye edersiniz?

Sektörde büyümek ve yurt dışına açılmak isteyen her firma ürün gamını geliştirmek zorunda. Bunu şu ana kadar yapan firma da var, yapması gereken firma da. Kendini geliştirici ürünler üretip yurt dışı fuarlara katılması lazım. Yurt dışındaki Türk imajını ancak bu şekilde düzeltebiliriz. Şu anda sektörümüz Türkiye’de yan sanayi yeterli olmadığı için hammaddenin yüzde 70’i ithal ediliyor. İthalatı kesecek kapasite ve yetkinlikte olmak uzun yıllar alabilir. Her şeye rağmen Türkiye bunu hayata geçirici yatırımlara imza atmalı. Sektör şu anda iyi yolda ilerliyor. Ülkemiz lokasyon olarak da çok stratejik bir noktada. Çevremizde şu anda savaş ve sıkıntı yaşayan pazarlar, gün gelecek bizim için satış yapacağımız çok önemli ihraç noktaları olacak. Ben sektörün geleceğinden umutluyum. Ama bu ilerlemeyi hızlandırıcı yatırımlar gerekli.

Sektörün gelişimi açısından sizce AİMSAD’ın gündemindeki ilk konular neler olmalı?

AİMSAD’ın kurulduğundan bugüne kadar yapması gerekenler acildi ve yapıldı. Bundan sonrası için ilk sırada eğitim ve sertifikalandırma çalışmaları yer almalı. Operatör yetiştirme programı ve sertifikalandırma gibi çalışmalar bir an önce hayata geçirilmeli. Çünkü bunun hem yapılabilirliği hem de sektöre olumlu geri dönüşü çok hızlı olacak. İlk önce test merkezinin kurulması, ürünlerin test edilmesi, personele eğitimin verilmesi, operatörlere sertifika verilmesi ve AİMSAD’ın bu konuda otorite olması gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca ikinci el makine ithalatının denetiminin gerekliliğine de inanıyorum. Türkiye’de artık her makinenin üretimi mümkün. Türkiye makine çöplüğüne artık daha fazla döndürülmemeli, vergi kaçakçılığının da önüne geçilmeli.

“AİMSAD ile sektörde dostluklar artıyor”

“50 üyeye ulaşan AİMSAD’da şu anda Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak görev yapıyorum. Dernekte 1 yılda çok önemli işlere imza attık. Birçok ilde toplantı yapıldı,  internet sitesi ve katalog hazırlandı. Dergimiz sektörde ses getirir hale geldi. Fuarımızla ilgili birçok sorun çözüldü. Ayrıca bu süreçte birlikte hareket etmenin yanında sektör içinde dostluklar da artıyor. Aynı makineyi üreten kişiler birbirleriyle fikir alışverişi yapıyor. Tüm bunlar kısa zamanda elde edilmiş önemli başarılar bence.”

Üretiminizin yüzde kaçını ihracat oluşturuyor?

Aslında yurt dışı satışlarına henüz yeni başladık. 2013 yılından bu yana ihracat yapıyoruz. Yılda yaklaşık 40 makinemizi yurt dışına satıyoruz. Yani şu anda üretimin yüzde 25’ini ihraç ediyoruz. Bunu yüzde 60’a kadar çıkarmayı hedefliyoruz. 16 ülkede distribütörlüğümüz var, 30’dan fazla ülkeye de ihracat yapıyoruz. Portekiz, Hollanda, İrlanda, İngiltere, İspanya gibi Avrupa ülkeleri, Ortadoğu’da İran, İsrail, Lübnan, Ürdün diger tarfatan Güney Afrika, Arjantin, ABD, Avustralya pazarlarımız arasında yer alıyor. Rusya’da Kasım ayında fuara katılacağız. Orayı da gelecek dönemde hedefliyoruz.

 

Türkiye’deki eğitim kurumları ne yazık ki verimsiz. Ayrıca her yere üniversite kuruldu, mezun olan mühendis çok, ama ne yazık ki hiçbiri işimize yaramıyor. Şu andaki en büyük problemimiz kaliteli insan gücü. Örneğin Kore bizden çok daha kötü bir seviyeden, eğitim kurumları ile sanayiyi çok iyi adapte ederek bu noktaya geldi. Bizim bu sorunu çözmek için modelimiz Kore olmalı.