Bursa Nilüfer’de 2009 yılından bu yana üretim yaptıkları fabrikanın kapasite olarak artık yetersiz kaldığını açıklayan Halit Sezgin, 2019 yılında kapasiteyi büyütmek ve yeni ürün üretimine başlamak için yeni bir fabrikaya taşınmayı amaçladıklarını kaydetti. Gelecek yıl ürün yelpazelerini geliştirip vakumlama sistemi ile çalışan toz emme makineleri üreteceklerine de değinen Sezgin, “Talep üzerine ürettiğimiz bu ürünün şimdi seri üretimine başlayacağız. Böylece bu üründe seri üretim yapan Türkiye’deki ilk firma biz olacağız” dedi.
Müdür olarak 1994 yılında girdiği Ünalsan’ın 2001 yılında ortağı, 2009 yılında ise büyük ortağı olan Halit Sezgin, profesyonel yöneticilikten patronluğa uzanan bir başarı hikayesinin sahibi. Müdür göreviyle başladığı iş hayatında kısa zamanda patron koltuğuna oturan makine mühendisi Halit Sezgin, firmasıyla 1994 yılından bu yana ağaç işleme makineleri sektöründe toz emme sistemleri üreticisi olarak yer alıyor.
Taş motoru, parke silme makinesi, mozaik silme makinesi, profil testeresi üretmek için 1981 yılında kurulan Ünalsan’ın talep üzerine 1994 yılından bu yana toz emme sistemleri ürettiğini söyleyen Ünalsan Yönetim Kurulu Başkanı Halit Sezgin, o tarihten beri Türkiye ve dünya pazarlarına yaklaşık 32 bin adet toz emme makinesi ürettiklerini belirtti. Türkiye’nin yanı sıra 8 ülkedeki bayilikleri ve dolaylı ihracatları ile yurtdışına yönelik satışlarının olduğunu aktaran Sezgin, gelecek dönemde şirket olarak yurtdışı satışlarına ağırlık vermeyi amaçlarını vurguladı. Ünalsan olarak ayrıca yeni fabrika ve yeni ürün çalışmalarının olduğunu da kaydeden Sezgin, “Bursa’da mevcut 5 bin metrekarelik kapalı alana sahip olan fabrikamız artık bize yetmiyor. Ayrıca fabrikamız şehrin içinde kaldı. 2019 yılında yeni bir fabrikaya taşınmamız gerekecek. Fabrika kurmak için arazi konusunda arayışa başladık” bilgisini verdi.
Fabrikayı büyütmek istemelerinin bir diğer önemli nedeninin, yeni bir ürünün üretimine başlayacak olmalarından kaynaklandığını da söyleyen Halit Sezgin, “50 çeşit ürünümüz var. Bu sayıyı artırmak istiyoruz. Şu anda ürettiğimiz toz emme sistemlerinde talaşı fandan aktararak geçiriyoruz. Şimdi yeni ürünümüzle sistemi değiştireceğiz ve vakumlama sistemine geçeceğiz. 2019’da elektrik süpürgesi mantığı gibi fanı sistemin en sonuna alacağız. Talep üzerine ürettiğimiz bu ürünün seri üretimine başlayacağız. Böylece bu üründe seri üretim yapan ilk firma biz olacağız” dedi.
Vakumlama sistemi ile çalışan toz emme makinelerinin pahalı olmasına rağmen güvenilirliğinin ve verimliliğinin daha yüksek olduğunu aktaran Sezgin, “Bu ürün yangın riskine karşı daha güvenilir. Ahşabın ya da kesilen hammaddenin içinde bazen çakıl taşı, çivi oluyor. Bunlar 35 metre bölü saniye hız yaparak fabrikada kıvılcım ve yangına sebep veriyor. Marangoz ya da mobilya fabrikalarının yanmasının yüzde 40-60 oranında sebebi bundan kaynaklanıyor. Bu nedenle bu sistem hayati önem taşıyor” diye konuştu.
Bursa’daki tesislerinde yaptığımız röportajda firma çalışmaları hakkında açıklamalarda bulunan Halit Sezgin, AİMSAD Dergi için sektörle ilgili görüşlerini de açıkladı. AİMSAD’ın ilk üyelerinden olan makine mühendisi Halit Sezgin, sorularımıza şu yanıtları verdi:
Öncelikle sizden Ünalsan’ın kuruluş hikayesini dinlemek isteriz. Şirketinizi tanımamız için kısaca ilk kurulduğu dönemi ve faaliyetlerinizi aktarır mısınız?
Ünalsan, 1981 yılında Osman Fahri Ünal tarafından taş motoru, parke silme makinesi, mozaik silme makinesi, profil testeresi üretmek için kuruldu. 1984 yılına kadar tesiste bu ürünlerin üretimine devam edildi. Ben 1994 yılında üniversiteyi bitirip Ünalsan’da müdür olarak çalışmaya başladım. Müdürlük yaptığım şirkete 2001 yılında belli bir hisse alarak ortak oldum. 2009 yılında ise şirketin büyük ortağı oldum. Bir fabrikamız daha vardı. 2009 yılında birlikte çalıştığımız Osman Bey’den ayrılarak o fabrikayı ona devrettim. Ben ise Ünalsan ile yoluma devam ettim.
Ünalsan bundan sonraki süreçte ağaç işleme makineleri ile nasıl tanıştı?
1994 yılında toz emme makineleri konusunda talep gelince, bu makinelerin üretimine başladım. İlk yaptığımız ürünler, küçük sistemlerle toz talaş emme sistemlerinin üretimi oldu. Zamanla diğer ürünleri bırakıp toz talaş emme sistemleri üretimine ağırlık verdik. Bugün sadece bu ürünleri üretiyoruz. Türkiye ve dünya pazarlarına bugüne kadar yaklaşık 32 bin adet toz emme makinesi ürettik. Hem seri üretim yaptığımız ürünler var hem de proje bazında müşterinin ihtiyacına göre üretim yapıyoruz. Proje de hazırlayıp teslim ediyoruz. Sadece para kazanmak için iş yapmıyoruz, eğer proje kafamıza yatmıyorsa o işe girmiyoruz.
Fabrikanızın büyüklüğü nedir?
Fabrikamız 5 bin metrekaresi kapalı, 9 bin metrekare açık alan üzerine kurulu bulunuyor. 2009 yılında şu anda içinde bulunduğumuz fabrikamıza yerleştik. 47 kişiden oluşan bir personel kadromuz var. Üretimin yanı sıra satış sonrası hizmetler de veriyoruz. Büyük ürünlerde makinenin montajını yapıp müşterimize satış sonrası hizmetler konusunda destek sağlıyoruz. Bu anlamda da 10 kişilik bir ekibimiz var. Ayrıca arıza-bakım ekibimiz de mevcut.
1994 yılından bugüne 24 yıldır toz emme makineleri üretimi yapıyorsunuz. Türkiye’deki rakiplerinize göre Ünalsan olarak farkınız nedir? Firmanızın kurulduğu günden itibaren başarılı bir gelişim sürdürerek bugünlere gelişinde ne gibi faktörler etkili oldu?
Önce yaptığımız işi bizim benimsememiz ve çıkan sonuçtan kendimiz memnun olmamız gerek. Hiçbir zaman kaliteden kaçmadık. Sadece maddi kazanç sağlama peşine düşmedik. Öncelikle hizmeti nasıl götüreceğimizi düşündük. Bizim üretime başladığımız yıllarda pazarda birkaç yerli toz emme makinesi üreten firma daha vardı. Biz rakiplerimizle kalitemiz ile ayrışmak istedik. Rakiplerimizden bu anlamda hep bir adım önde olmayı amaçladık. Ünalsan olarak felsefemiz; kaliteli ürün yapmak ve müşteri memnuniyetini kazanmak. Büyümemizin en önemli itici gücünü de işte bu felsefe sağladı. Kaliteli üretim ve dürüst ticaret yapmamız sayesinde büyüdük geliştik. Amaçlarımızı başardık ki bugünlere kadar büyüyerek gelebildik. Müşterimize fayda sağlayacak bir ürün yaptığımız ve teslim ettiğimiz zaman mutlu oluyoruz. Bizim makinemiz müşterimize katma değer yaratıyorsa ne mutlu bize. Biz bunu başardığımız zaman zaten markamızın bilinirliği ve maddi kazancımız da artıyor.
Mevcut ürünleriniz arasında fark yaratan özellikler var mı?
Ürettiğimiz makinelerdeki fanlarımız diğer firmaların ürünlerine göre elektrik ve güç bakımından daha verimli çalışıyor. Motor verimliliğine önem gösteren bir firmayız. Piyasada I2 motor kullanılıyor, biz ise I3 motor kullanıyoruz. Bu da elektrik tasarrufu sağlamaya imkan veriyor. Vatana olan borcumuzu bu şekilde ödemeye çalışıyoruz. Makinede motor dışındaki bütün aksamları kendimiz üretiyoruz. Ürettiğimiz fanın az elektrik ve kilowat ile daha verimli oluşu rakiplerimize göre bize avantaj sağlıyor. Öyle ki 8 bin metreküplük fanımızı müşterinin 12 bin metreküplük ihtiyacını karşılamak üzere verebiliyoruz. Borulardaki mesafe uzadıkça fanın çekişi düşer, ancak bizim ürettiğimiz fanda bu düşüş yaşanmıyor. Bu verimlilik açısından çok önemli bir fark. Müşterilerimiz de bu nedenle bizi tercih ediyor. Piyasada bu anlamda belli bir ürün ve marka bilinirliğine sahip olduk.
İç pazarın yanı sıra yurtdışına yönelik çalışmalarınız nelerdir? İhracat yaptığınız ülkeler ve yıllık ihracat miktarınızı öğrenebilir miyiz?
İhracata 2004 yılında başladık. Dünya fuarlarına katılmamız insanların bize ulaşmasını sağladı. İlk yıllarda çeşitli ülkelerdeki bayiler ve satıcılar ile elimizdeki makineleri satıyorduk. Sonra bayilikler vermeye başladık. Polonya, Almanya, İspanya, Rusya, Lübnan, Azerbaycan’a her ay ürün gönderiyoruz. Şu anda 8 ülkede bayimiz var. Bayilerimize temel eğitim veriyoruz, sattıkları ürünlerin montaj ve bakımını kendileri yapıyor. Altından kalkamadıkları sorunlar olduğunda biz gidip destek veriyoruz. Ayrıca dünyanın birçok ülkesine sipariş üzerine de satış yapıyoruz. Bize talep geldiğinde ekiplerimiz o ülkeye gidiyor. Kurulan fabrikalara göre ihtiyaca uygun ürünü tespit edip, sistemi hazırlayıp yükleyerek gönderiyoruz. Bugün toplam ciromuzun yüzde 30’unu ihraç eder hale geldik. Amacımız bu oranı çok daha artırmak. Emin adımlarla kaliteli ürün yaparak dünya pazarından daha fazla pay almak amacındayız.
Artık iç pazardan ziyade yurtdışında büyümek istiyoruz. İhracatla ilgili alt yapımızı, kadromuzu 2004 yılından beri geliştiriyoruz. Artık sorunsuz, arıza yapmayan makineler üretiyoruz. Bu ihracat pazarında büyük avantaj sağlıyor. Arıza olmayınca sonraki hizmetler de müşteri açısından ucuz ve az oluyor. Bu da yurtdışına gönül rahatlığı ile mal satmamıza imkan veriyor. Ünalsan olarak yurtdışına fason üretim de yapıyoruz. Üretim yaptığımız firmanın markasının yanı sıra yanına kendi markamızı da koyuyoruz. Ürünümüzün kalitesini beğenerek bizi buradan görüp arayanlar ve makine satın alanlar oluyor. Bu şekilde marka bilinirliğini ve güvenini yurtdışında kazanmaya başladık. Öte yandan dolaylı ihracatımız da var. Yurtiçi imalatçı firmalar ihracat yaparken bizim ürünümüzü kullanıyor. Panel ebatlama, CNC bantlama gibi makinelerde toz emme sistemi olmak zorunda. Bu makineler toz emme sistemi olmadan çalışmıyor.
Bu noktada ürünlerinizin sektör açısından önemini biraz anlatır mısınız?
Biz bir mobilya fabrikasının benzini gibiyiz. Milyon dolarlık araba alırsın ama benzini olmazsa bir adım yürümez. Toz emme sistemleri de bunun gibi. Eğer toz emme yoksa mobilya fabrikası çalışamaz. Fabrikada ilk alınması gereken ve büyük önem taşıyan sistemi, toz emme oluşturuyor. Fabrikanın sağlıklı çalışabilmesi için en hayati parçalardan biri durumunda. Ama bunun önemi ne yazık ki mobilya sektörü tarafından tam olarak bilinmiyor. Toz emme sistemlerinin görevini küçümseyen ya da anlamayanlar olabiliyor. Ne zamanki malı zarar görüyor ve o zaman toz emmenin öneminin farkına varıyor. Ucuz ve kalitesiz bir sistem satın alan ve zamanla fabrikası durma noktasına gelen mobilya üreticileri, pişman olup sistemini kaliteli ürünlerle yeniliyor. Bu gibi durumlarla karşılaştık hep. Biz Ünalsan olarak kalitemizden dolayı piyasadaki fiyatlardan yüzde 20 daha pahalıyız. Bunu fazla görüp ucuza yönelen bazı firmalar, bir zaman sonra aldıkları üründen dolayı sorun yaşayıp tekrar bize geliyor ve yeniden sistem kurduruyor. Böylece iki kez masraf yapıp daha çok para ödemek zorunda kalıyorlar. Toz emme sistemlerinin bu nedenle firmalar tarafından önemsenmesi ve gerekli yatırımın bu sistemlere yapılması gerek.
Gelecek kısa ve orta vadede kapasite artırıcı yatırım ya da yeni tesis yatırımınız var mı?
Mevcut 5 bin metrekarelik kapalı alan artık bize yetmiyor. Ayrıca fabrikamız şehrin içinde kaldı. 2019 yılında yeni bir fabrikaya taşınmamız gerekecek. Fabrika kurmak için arazi konusunda arayışa başladık. Fabrikamızı büyütmek istememiz, yeni bir ürünün üretimine başlayacak olmamızdan kaynaklanıyor.
Yeni ürününüz hakkında bilgi verir misiniz? Bu ürünle nasıl bir yeniliğe imza atacaksınız?
Yelpazemizde 50 çeşit ürünümüz var. Gelecek yıl ürün çeşidimizi artıracağız. Şu anda talaşı fandan aktararak geçiriyoruz. Gelecek yıldan itibaren sistemi değiştireceğiz ve vakumlama sistemine geçeceğiz. 2019’da elektrik süpürgesi mantığı gibi fanı sistemin en sonuna alacağız. Şu anda siparişe göre yapıyoruz. Talep üzerine ürettiğimiz bu ürünün seri üretimine başlayacağız. Böylece bu üründe seri üretim yapan ilk firma biz olacağız. Bu ürünler normale göre daha pahalı olsa da güvenilirliği ve verimliliği daha yüksek. Bu ürün yangın riskine karşı daha güvenilir olacak. Ahşabın ya da kesilen hammaddenin içinde bazen çakıl taşı, çivi oluyor. Bunlar 35 metre bölü saniye hız yaparak fabrikada kıvılcım ve yangına sebep veriyor. Marangoz ya da mobilya fabrikalarının yanmasının yüzde 40-60 oranında sebebi bundan kaynaklanıyor. Bu nedenle bu sistem hayati önem taşıyor.
Önümüzdeki dönemde geliştirmeyi planladığınız farklı ürünlere yönelik Ar-Ge çalışmalarınız olacak mı?
Kıvılcım algılama sistemleri yurtdışında var ve çok pahalı. Bu ürüne yönelik Ar-Ge çalışmamız bulunuyor. TÜBİTAK’a bu çalışmamıza destek almak için müracaat edeceğiz. Bunun yerli üretimini gerçekleştirmemiz büyük başarı ve Türk sanayisine fayda sağlayacaktır.
Firmayla ilgili konuştuktan sonra biraz da sektörle ilgili görüş ve yorumlarınızı öğrenmek isteriz. Ağaç işleme makineleri sektörünün gelişimini yıllar itibarıyla anlatır mısınız? Sektöre girdiğiniz günden bugüne neler değişti?
Dünyada bu sektörde kendini geliştirip en önemli kazancı sağlayan ülkeler İtalya ve Almanya oldu. Bizim ülkemizde makineleşme süreci yani atölyelerdeki manuel makinelerden CNC ebatlama makinelerine geçiş süreci geç yaşandı. Bugün panel ebatlama üretimi yapan fabrikası sayısı 10 taneyi geçmez. Bu sayı da eskiden bu kadar çok değildi, son yıllarda arttı. Firmalar kendilerini yeni yeni geliştiriyorlar. Piyasadaki talebe yanıt veremeyen firmalar ise kapanıyor. Günün üretim şekillerine ve taleplerine göre ürün yelpazelerini yeni yeni oluşturuyorlar. Sektör teknolojiyi ne yazık ki geriden takip ediyor.
Sektör sizce başarılı bir noktaya ulaştı mı? Türk ağaç işleme makineleri sektörü mobilya sektörünün ihtiyacını karşılama noktasında sizce yeterli mi?
Biraz önce bahsettiğimiz sıkıntıya rağmen mobilya sektörünün ihtiyaçlarını yüzde 98 yerlilik oranıyla karşılayabiliyoruz. Ama yeterli makyajı yapamamak ve fiyatımızın yüksek olması bizim işimizi zorlaştırıyor. Kalite arttıkça kendi ürettiğimiz ürünler de pahalı olmaya başladı. Çünkü boyayı bile yurtdışından alıyoruz. Yan sanayimizi geliştirebilirsek rekabetimiz de artacaktır.
Aynı soruyu yurtdışı açısından sormak isterim. Türk ağaç işleme makineleri sektörünü Avrupa ile karşılaştırdığımızda sizce hangi seviyede?
Sektör 1990’larda Türk makinesine karşı oluşan önyargıyı son yıllarda yaptığı kaliteli ürün ve satışlarla yıkmaya başladı. Dünyada daha yeni yeni ‘Türk makinesi kalitelidir’ denmeye başlandı. Bence bugün sektör Avrupa kalite seviyesine yüzde 80 oranında yaklaşmış durumda. Birkaç eksiğimiz mevcut. Firmalarımız makinenin içine kaliteli parçalar takıyor ama son giydirmeyi, makyajı tam olarak yapamıyor. Tasarım konusunda eksiğimiz var. Makinelerimizin kalitesi kötü değil ama vizyon açısından yetersiziz. Bu konulara özen göstermemiz ve tasarımda müşterinin kullanımını kolaylaştırmamız gerek. İşte o zaman dünya pazarında daha çok söz sahibi olabiliriz.
Mobilya sektörünün ve ona üretim ile satış yapan makine sektörünün gelişimi için sizce neler yapılmalı? Sektörde yaşanan sorunlar nelerdir, bunlara ilişkin çözüm önerileriniz nedir?
En büyük sorunumuz bir yan sanayimizin olmayışı. Gelişmiş bir yan sanayimiz, serro motor yapan firmamız yok. Örnek vermem gerekirse CNC makineleri için gerekli olan kızakların üretimini yapan yerli bir firmamız yok. Bu tabi sadece ağaç işleme makineleri sektörü için değil tüm ülke sanayisi için önemli bir sorun. Bu ürünler hep yurtdışından ithal ediliyor. Bunların Türkiye’de üretimi olmadığı için ürünün önemli bir kısmı aslında yurtdışından alınmış oluyor. Öte yandan Türkiye’ye ve Türk firmalarına bu ürünler çok daha pahalıya satılıyor. Bir ürün Alman bir firmaya yüzde 50 indirimli verilirken, bir Türk firmasına liste fiyatına veriliyor. Biz yan sanayiyi pahalı satın alınca, ürünümüz de pahalı oluyor. Bu da Türk ürünlerinin uluslararası pazarda rekabetini zorlaştırıyor. Bunların önüne ancak yan sanayimizi geliştirip bu ürünleri üretirsek geçebiliriz. Devletin yan sanayinin gelişmesini sağlayacak teşvikler vermesi gerek. Yan sanayinde çalışan firmaları ithal ürünlerin üretimini sağlamaları için desteklemeli. Üretim için ne eksik ise onun tamamlanması için firmalara omuz vermeli. Firmaların ürün yatırımları yapmalarını yönlendirmeli. Biz artık motor, kızak gibi ürünleri Çin, Tayvan, Almanya’dan satın almamalıyız. Bu ülkelere paramızı kaptırmamalıyız, paramız cebimizde kalmalı. Türk malı ürünleri kullanıp ürünümüzü daha ucuza mal etmeliyiz ki yurtdışında rekabet şansımız artsın. Böylece dünyada daha çok söz sahibi olabilelim.
Ağaç işleme makineleri sektöründe hizmet veren firmalara gelişimlerini hızlandırmaları için neler yapmalarını tavsiye edersiniz?
Her şeyden önce işimizden kazandığımız parayı tekrar işimize yatırmalıyız. Sanayiciler kazançlarını makineye yatırarak kapasitelerini, üretimlerini artırmalılar. Şirketler kurumsallaşmalı ve aile şirketlerinde profesyonel yöneticilere imkan tanınmalı. Endüstri 4.0’a geçen makineler üretmemiz gerekiyor. Bunun için yazılımı da kendimiz yapmalıyız. Firmaların yazılımla ilgili hiç Ar-Ge’si yok. Her firmanın yazılım konusunda bir çalışması olmalı.
Peki sektörü tek çatı altında toplayan AİMSAD’ın sektördeki önemini, nasıl bir boşluğu doldurduğunu düşünüyorsunuz?
Aslında derneğimizin çok önceden kurulması gerekiyordu. Eskiden sektörde çok daha firma vardı. Örneğin Bursa’daki firma sayısı çok daha fazlaydı. Firma sayısının fazla olduğu dönemden beri derneğimiz faaliyette olmalıydı. Dernek sektör açısından faydalı pek çok çalışmaya imza atıyor. Bizi başarıyla temsil ediyor ama dernek sıfatıyla çok daha güzel şeyler yapılabilir.
Sizce neler yapılabilir? Gelecek dönemde AİMSAD’tan beklenti ve talepleriniz neler?
AİMSAD’ın yurtdışındaki daha çok fuarda sektörü temsil etmesini istiyoruz. Fuarlarda birlik olup üretici firmaların tanıtımını yapmasını istiyoruz. Fuarlar sektörün büyümesine itici güç olur. Çünkü sektör ihracatla büyüyecek. AİMSAD’ın bu gerçeği bilerek firmaları yönlendirmesi ve destek olması gerekiyor. Öte yandan sektörün ürettiği, ne kadar ürettiği, cirosu, yurtdışından aldığımız ürünler belli. Bu konuda birileri görevlendirilerek istatistiki çalışma gerçekleştirilmeli. Yurtdışından hangi ürünleri aldığımızın listesi yapılmalı. Bu ithal ürünlerin yerlisinin üretilmesine ön ayak olunmalı. Eğer bunlar Türkiye’de üretilirse sektör olarak yurtdışı arenada daha güçlü oluruz. Yaşadığımız bu sorunu anlatmada bireysel olarak gücümüz ne yazık ki yetmiyor. Dernek bunu devlete anlatma konusunda sözcü olabilir. İthal ürünleri pahalıya satın alıyor olmamız, yaşadığımız bir diğer sıkıntı. Sektörel ortak satın alma konusunda derneğin bir organizasyonu olabilir. Dernek sektördeki tüm talebi toplayacak bir sistem kurup, yurtdışındaki satıcıdan daha fazla indirim sağlayacak şekilde ortak satın alma yapabilir. Böylece belimizi kimse bükemez, fiyatlarla kimse oynayamaz. Bu sadece firmaların değil devletin de kazancı aynı zamanda.
Ağaç işleme makineleri sektörünün gelişimini hızlandıracak faktörler sizce neler olacaktır?
Euro ve doların artması yurtdışı pazarlarına daha fazla yönelmemizi gerektirecek. Türk ağaç işleme makinecileri üreticileri olarak birlik olup tek bayrak altında dünyadaki tüm fuarlara gitmemiz gerekiyor. Türk ürünlerinin kaliteli olduğunu, Türk devletinin bu ürünlerin arkasında olduğunu anlatıp kendimizi ve makinelerimizi tanıtmamız gerekiyor. Ancak bu şekilde pazar payımızı artırabiliriz. Bu noktada devletten de manevi destek bekliyoruz. Bize destek versin ki yurtdışında bizi kimse parçalayıp yutmasın.