Türkiye’de yan sanayinin son durumunu işlediğimiz kapak dosyasında, Akışkan Gücü Derneği (AKDER) Yönetim Kurulu Başkanı Sevda Kayhan Yılmaz ile bir röportaj gerçekleştirdik. Yapılan röportajda yan sanayinin ana sanayi üzerindeki etkilerinden, finansman ve yatırım zorluklarına, yerel ve küresel rekabet gücünün artırılması için gereken adımlara kadar pek çok konuyu ele aldık.

Türkiye’nin sanayi alanındaki dinamik gücünü oluşturan hidrolik ve pnömatik sistemler, makine ve teçhizat sektöründe hayati öneme sahip. AKDER Yönetim Kurulu Başkanı Sevda Kayhan Yılmaz ile yapılan röportaj kapsamında, Türkiye’deki akışkan sektörünün global rekabet içerisindeki konumunu ve yan sanayinin ana sanayi kolları üzerindeki etkilerini detaylı bir şekilde inceledik. Yan sanayinin gelişmesinin dışa bağımlığı azaltacağına değinen Yılmaz; “İçerde verimlilik artarken dışarıya satış yapma şansımızı da artırıyor” dedi.

Hidrolik ve Pnömatik makine ve teçhizat için oldukça önemli teknolojiler. Öncelikle Türkiye’deki akışkan sektörü hakkında bilgi verebilir misiniz? Sektörde kaç firma bulunuyor? Genel ticaret hacmi nedir?

Türkiye akışkan sektöründeki iç pazar büyüklüğünün, 2024 yılında 620 milyon euro hacmine ulaşacağını tahmin ediyoruz. Dernek olarak bizim 82 üyemiz var. Ancak sektörde faaliyet gösteren firma sayısı bu sayının beş veya altı katı olabilir. Ülkemizin her şehrinde, neredeyse her sanayi sitesinde bir hidrolik pnömatik malzeme satıcısı bulunuyor. Bizim üyelerimizin büyük bir bölümü, sektörün hem Türkiye’deki hem de dünyadaki en bilindik markalarının üreticisi ya da satıcısı. Sektörün dünyadaki büyüklüğü ise 50 milyar eurodan fazla olarak tahmin ediliyor. Elbette ülkemizin bu sektöre yoğun bir ihracatı da söz konusu. Örnek vermek gerekirse; dünyanın bu sektördeki güçlü isimlerinden, dernek üyemiz Bosch-Rexroth ve Festo Türkiye’de üretim yapıyor. Pompa, valf, silindir, bağlantı elemanları, manometre/sensörler, filtreler ve birçok diğer ürünler ihraç ediliyor. Sonuç olarak bu sektör içinde birçok firma; ithalat, ihracat, üretim ve satış yapıyor. Sektörün ürünleri, makineler üzerinde kullanılarak hem Türkiye’nin hem de dünyanın ihtiyacı karşılanıyor. Ancak yüzlerce başlık altında, on binlerce çeşit bu ürünlere ait istatistikler net olarak bilinmediği için çok sağlıklı bilgilerin olmadığı ve görüşlerin hem Türkiye’de hem de dünyada tahmin boyutunda kaldığı da bir gerçek.

Globalde akışkan sektörünün liderleri hangi ülkeler? Bizim bu ülkelerle rekabetimiz ne seviyede?

Globalde bu sektörün lider ülkeleri 1950-2000 yılları arasında Almanya, Japonya, ABD, İtalya, Fransa, İngiltere, Danimarka, İsveç vb. ülkelerdi. Ancak 2000’li yıllarda bu sıralamalar tamamen değişti. Çin, Tayvan ve son 10 yılda Hindistan üretim konusunda yaptıkları ataklarla yeni oyuncular olarak ortaya çıktılar. Ancak Almanya, Japonya, ABD, İtalya, Fransa ve İngiltere gibi ülkelerin sektördeki temsilcileri 50-150 yıllık firmalar olup; know-how, markalaşma, satış ağı vb. avantajları ile hala marketi domine ediyorlar. Üyelerimizin birçoğu 1960’lardan itibaren yukarıda saydığım ülkelerdeki büyük firmalardan önce distribütörlükler almış ve ithalata başlamışlar. Zamanla o büyük firmaların çoğu Türkiye’ye geldi. Bu büyük firmaların bayileri oluştu ve bu bayiler yavaş yavaş sadece komponent satan firmalar olmaktan çıkıp, sistem yapan makine sektörü yan sanayi haline dönüştü. Bu yabancı ülke firmaları ülkemize know-how transferi yaptı ve birçok elemanın yetişmesini sağladı. 2000’li yılların hemen öncesinde yerli imalatçıların sektöre ilgisi hızla arttı birçok komponent üreticisi sektöre dahil oldu. Bu firmalar artık dünyanın tanıdığı firmalar haline geliyor ve markalaşma sürecini 2030’lara kadar tamamlayacaklar. Birçoğu dünya coğrafyasında temsilcilikler verecek, belki de kendi firmalarını açacaklar. Türkiye bu sektörde Avrupa ülkelerine, Amerika’ya ve yakın coğrafyamıza ihracat yapan birçok firmaya sahip.

“Güçlü yan sanayi ve sanayinin, ekonomik büyümeyi sağlayacağı çok açık”

Yan sanayinin gelişimi, yerel ve küresel ekonomik büyümeyi nasıl etkiliyor?

Yan sanayinin gelişmesi bahsettiğimiz gibi verimliliği artırıyor, dışa bağımlığımızı azaltarak hızlı çözüm üretmemizi sağlıyor. İçerde verimlilik artarken dışarıya satış yapma şansımızı da artırıyor. Sizlerin de çok iyi bildiği gibi satış fonksiyonunun değişkenlerinden biri fiyat olmakla beraber, diğer değişkenler arasında olan çoğunlukla da ölçülemeyen değişkenlerden biri de sanayinizin gücü. Bu endirekt değişken; stok, tedarik süreci, kalite, hızlı reaksiyon gibi birçok değişkenin etkileyicisi oluyor. Güçlü yan sanayi ve sanayinin, yerel ve küresel ekonomik büyümenin istikrarla gerçekleşmesini sağlayacağı çok açık.

“Makine üreticisi ile komponent üreticisinin ortaklaşa çalışması gerekiyor”

Dünya’da en gelişmiş yan sanayiye sahip ülkeleri göz önüne aldığımızda, Türkiye’nin eksik ve geliştirilmesi gereken tarafları neler?

Bir makine yaparken “Her parçası yerli imalat olsun” hatasına düşmemek gerekiyor. Yine benzer bir yaklaşımda “Zaten bunu çok ucuza yurt dışında üretenler var, onlardan alalım” yaklaşımı olarak örnek verebiliriz. Yani ya siyah ya beyaz olmayıp konunun grisini yakalamak gerekiyor. Sektörümüz açısından baktığımızda, bizim üreticilerimiz birçok ürünü başarılı olarak üretme yeteneğine sahip. Hidrolik silindir, pnömatik silindir, valfler, bağlantı elemanları-kelepçeler, hortum, dişli pompa, sızdırmazlık elemanları gibi birçok başlık altında onlarca imalatçımız var. Bu üreticileri, tanıtımlarını yapma konusunda desteklemek gerekiyor. Elbette fuarlar bu konuda çok önemli. Ancak en iyi tanıtım kullanıcının ürünü makine üzerinde görmesi. Bu nedenle makine üreticisi ile komponent üreticisinin ortaklaşa çalışması gerekiyor. Beraber teknoloji üretip yol arkadaşlığı yapması daha iyi olacak.

“Gereksiz vergi ya da kısıt varsa bunların düzeltilmesi faydalı olabilir”

Türkiye’deki mevcut yan sanayi kollarının geliştirilmesi ve rekabet gücünün artırılması için sanayicilerin devlet erkanından beklentileri nedir?

Devletimizin de girişimcilerimiz gibi finansman zorluğunda olduğunu öncelikle görmemiz gerekiyor. Maalesef bütçe açığı olan bir ülkeyiz. Genç nüfusa sahip olma özelliğimizi de yavaş yavaş kaybediyoruz. Ancak bu zor şartlar içinde devlet bir şey yapmak isterse; öncelikle yan sanayilerimizin kullandığı hammadde konusunda iyi bir inceleme yapıp, gereksiz vergi ya da kısıt varsa bunları düzeltmesi faydalı olabilir. Türkiye’de enerji giderleri çok yüksek. Eğer yan sanayi firmaları, eski teknoloji makine ile üretim yapıyorsa bu maliyetler daha da artıyor. Bu ise direkt rekabet gücümüzü etkiliyor. İş insanları maalesef uzun vadeli plan yapamıyor ve “Kervan yolda dizilir” diyerek işe başlıyorlar. Devlet, kobileri de destekliyor. Ancak görüldüğü üzere, kobilerin birçoğu verimsiz çalışıyor. Devlet verimlilik konusunda sanayicileri desteklemeli. Özellikle yerli makine alımını desteklemek için; ithalatçılara ek ithalat vergisi değil, yatırımcıya yerli makine alımında vergi desteği verilmeli.

Yan sanayi firmalarının büyüme ve gelişme süreçlerinde karşılaştıkları finansman ve yatırım zorlukları neler?

Maalesef ülkemizde sermaye birikimi olmadığı ya da olan sermayenin önceliği; arsa, ev, araba olduğu için KOBİ’lerde finansman ve yatırım sürekli problem. Orta ölçekte ise makineleşme yerine hedef, yeni fabrika alanı için arsa alımı ya da yeni fabrika binası yapma olunca bir türlü finansman problemi bitmiyor. Devlet fabrika yapacak yatırımcıya arsa, inşaat vb. konularda destek olmalı ve yapılan işleri de denetlemeli. Böylece yatırımcı sadece işine konsantre olmalı. Makine ya da komponent satarken teknoloji, verimlilik vb. ile satış yapmak yerine, fiyat ve vade ile satış yapmayı tercih eden firmalar maalesef sermaye biriktiremez. Her yaptıkları yanlış yatırım ise onları daha da dezavantajlı duruma getiriyor. Sonuç olarak bu soruya dürüstçe vereceğim yanıt; herkes girişimci olabilir ama herkes her konuyu bilmek zorunda değil. Yan sanayi firmalarının bünyelerinde daha çok profesyonellere yer vermesi ve danışmanlık hizmeti alması gerekiyor.

“Sektörümüzün en önemli üretim kalemi hidrolik ve pnömatik silindir”

Sizce yan sanayinin, ana sanayi kollarının verimliliği ve rekabet gücü üzerindeki etkileri nelerdir?

Sektörümüz, makine sanayinin yan sanayisi olarak görülmekle birlikte, kendi içimizde de iyi bir yan sanayiye ihtiyacımız var. Bir örnek ile açıklamam gerekirse; sektörümüzün en önemli üretim kalemi “hidrolik ve pnömatik silindir” dediğimiz iş elemanı. İddialı olarak söyleyebilirim ki ülkemiz bu konuda çok iyi. Üretim teknikleri, yetişmiş personel, fabrika temizliği ve verimlilikleri kesinlikle gelişmiş ülkelerdeki rakipleri ile aynı, hatta daha üstün. Bu ürünlerin en önemli unsurlarından biri de sızdırmazlık elemanları. Bu ürünleri de üreten çok iyi firmalarımız olduğu için silindir imalatı, Türkiye’mizin bence global sektördeki en önemli, avantajlı ve rekabetçi ürünü konumunda. Birazda makine sektörü açısından konuya bakarsak; eğer iş makinesi satışınızı artırmak istiyorsanız, iş makinenizin hidrolik silindirleri problemsiz olmalı. Mobilya üretiminde kullandığınız kenar bantlama aparatındaki pnömatik silindirinin verimli çalışması gerekir ki üretim süreciniz kesintiye uğramasın. Minimum duruşlarla üretim sürecinin devam etmesi için yedek parça tedariğinin hızla gerçekleşmesi gerekiyor. Makine üreticisi ya da son kullanıcı fabrika için yan sanayinin gücü, bu ve benzeri örnekler nedeniyle çok önemli.