Ormanlar sadece Türkiye için değil tüm dünyanın varlığını sağlıklı bir şekilde sürdürebilmesi için çok kıymetli. Ancak iklim değişikliği, bilinçsizce gerçekleştirilen kesimler, insan eliyle ya da haricinde gerçekleşen yangınlar, doğal afetler derken her yıl binlerce hektarlık ormanlık alan yok oluyor. Bunun yanı sıra ormanlar sadece ekolojik döngünün ana unsuru olmakla kalmıyor, çok büyük bir endüstrinin de hammadde kaynağını oluşturuyor. Ancak her yıl daha da artan hammadde talebi ve endüstriyel ormanlık alanların azlığı sebebiyle doğal ormanların üzerindeki baskı da artıyor.

Bu sayımızda hem orman yangınlarını, bu yangınların neden ve sonuçlarını hem de endüstriyel orman kavramını inceledik. Konunun uzmanlarıyla röportajlar gerçekleştirerek neler yapıldığını ve aslında neler yapılması gerektiğini tartıştık. Kapak dosyamızın başlığını da “Zenginliğin ya da yokluğun adresi ormanlar” olarak belirledik. Çünkü ormanlara gereken önem verilmez ise her anlamda fakirlik önce ülkelerin sonrasında da tüm dünyanın kapısını çalacak. Ama planlı çalışmalar, doğru politikalar ve eğitimlerle şimdikinden çok daha zengin bir dünyaya da sahip olmak mümkün.

Kapak dosyamız çerçevesinde sonraki sayfalarda İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa, Orman Fakültesi Sivilkültür Anabilim Dalı Öğretim Elemanı Dr. Safa Balekoğlu, Endüstriyel Ağaç Tarımı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (ENAT A.Ş) Genel Müdürü Fikret Koçak, Türkiye-Finlandiya İş Konseyi Başkanı Halil Kulluk ve Türkiye Ormancılar Derneği Batı Akdeniz Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Tuncay Neyişci ile yaptığımız röportajları okuyacaksınız. Dört röportajın her birinde çok kıymetli bilgiler, veriler ve öneriler var.

Tüm ülkelerin ormancılık politikaları farklı, hedefler aynı

Ülkelerin coğrafi konumları, ülke politikaları, hammadde olarak ormanlardan yararlanma potansiyeline göre ormanlık alanlarla ilgili sürdürülen çalışmalar, hayata geçirilen projeler farklılıklar gösterse de ortak noktada çıkan sonuçlar aslında birbirine benziyor. Yangınlardan sonra ne yapılacağından ziyade, yangınların gerçekleşmemesi için neler yapılması gerektiğine odaklanılması gerekiyor. Diğer yandan endüstriyel orman hacminin ülkemizde daha geniş bir sahaya yayılması için hem özel sektörün hem de devletin yapması gereken şeyler var.

Yanan ormanlar başka amaçlar için kullanılamaz

Geçtiğimiz ay ülke genelinde yaşanan orman yangınları sonrasında önemli bir tartışma konusu ortaya çıktı: “Yanan ormanlık alanların başka amaçlarla kullanılması söz konusu mu?” Bu sorunun cevabını en net şekilde Anayasanın ilgili maddeleri veriyor. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 169. maddesi “Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz” hükmünü içeriyor. Orman Kanunun 18. maddesi yangın görmüş alanlarda herhangi bir işletme izni verilemeyeceğini, 19. maddesi ise yangın görmüş ormanlarda otlatma yapılamayacağını düzenliyor.

Finlandiya önemli bir örnek

Endüstriyel orman başlığını incelerken, Finlandiya uyguladığı ormancılık politikalarıyla önemli bir örnek olarak karşımıza çıkıyor. Finlandiya’nın Türkiye ile aşağı yukarı aynı ormanlık alana sahip olmasına rağmen orman endüstrisinden bir yılda elde ettiği miktar, Türkiye’nin elde ettiğinin tam 50 katı daha fazla. Finlandiya’nın ormanları için ne tarz çalışmalar yürüttüğünü ayrıntılı şekilde Halil Kulluk ile yaptığımız röportajda okuyabilirsiniz. Finlandiya’dan ders alınması gereken çok şey var.

Ülke toplam yüzeyinin yaklaşık yüzde 29’u ormanlarla kaplı

Türkiye özelinde konuya bakacak olursak; Türkiye’nin 22,3 milyon hektarlık kısmı ormanlarla kaplı, diğer bir deyişle ülke toplam yüzeyinin yüzde 28,6’sını ormanlar oluşturuyor. Toplam ormanlık alanların yüzde 54’ü koru ormanı, geri kalanı da baltalık orman. Ormanların toplam ağaç serveti 1,2 milyar metreküpün üzerinde. Toplam yıllık ticari artım miktarı ise 34,2 milyon metreküpü aşıyor.

Artan hammadde ihtiyacı doğal ormanlar üzerindeki baskıyı artırıyor

Endüstriyel orman başlığına gelecek olursak, Türkiye’de 2013 yılında Orman Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanıp uygulamaya konulan Endüstriyel Ağaçlandırma Çalışmaları Eylem Planı çerçevesinde, süreç yürütülüyor. OGM ulusal endüstriyel odun talebinin yüzde 77’sini karşılıyor. Talebin yüzde 15’i özel ormanlardan, geri kalan yüzde 8’lik bölümü ise ithalatla karşılanıyor. Yıllar içinde OGM üretim seviyesini arttırmış olsa da hala dışa bağımlılık söz konusu. Bu arz açığının tamamen ortadan kaldırılması için sadece devletin değil özel sermayenin de elini taşın altına koyması, daha fazla sorumluluk alması gerektiği uzmanlar tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Özel sektör de buna karşılık olarak daha kapsayıcı devlet politikaları olması gerektiğini belirtiyor. Günümüzde dünyanın 3,6 milyar metreküp seviyelerinde odun tüketimi söz konusu. Bu miktarın 2050 yılında ise 5-6 milyar metreküp seviyelerine çıkacağı belirtiliyor. Bu durumda gelecek yıllarda doğal ormanların üzerindeki odun hammaddesi baskısının daha artacağı öngörülüyor. Bu nedenle, endüstriyel ormanlık alanların artırılması, bu anlamda çalışmaların hızlı ve titizlikle sürdürülmesi gerekiyor. Çünkü endüstriyel ormanların alanı arttıkça, doğal ormanlar risk altında kalmaktan uzaklaşıyor.