Türk ağaç işleme makine sektörünün tarihi boyunca geçirdiği değişimleri, firmaların piyasaya sunduğu ürünlerle sektöre nasıl yön verdiğini, ithal makinelerin gelişimini, sektörü önümüzdeki dönemde ne gibi trendlerin beklediğini ve bu trendleri yakalamak için sektörün ne tür ihtiyaçları olduğunu konuştuğumuz Ligno Makine Ortağı Kenan Arıcı ağaç işleme sektöründe, ham maddelerin işlenmesine göre makinelerin değiştiğini ifade etti. 1970-80’lerde pres makinelerinin, 80’den sonra da ithal edilen CNC frezeler ile sektörde müthiş bir değişimin yaşandığını anlatan Arıcı sektörün gelişimi ile ilgili şu değerlendirmelerde bulundu; “Türkiye’de ağaç işleme makine sektörü 100 yılın başında daha çok ormancılık üzerine kurgulanmıştı ve ağırlıklı olarak masif çalışılıyordu. 1960’lardan sonra yonga levha endüstrisi ve 90’lardan sonra da MDF endüstrisi gelişmeye başladı. 70-80’lerden sonra ve 90’lar, 2000’lerden sonra tamamen plaka işleme üzerine çok değişik makineler geliştirildi. İthal makineler zaten işin başından beri vardı. 1990’dan sonra ithal makineler daha çok CNC teknolojilerine kaydı, yerli makineler bu teknolojiye 2000’lerden sonra ayak uydurmaya başladı. İthalatçı kanadında, biz 90’lardan itibaren CNC bazlı otomatik, elektronik çalışma prensipleri olan makineleri getirmeye başladık. Yaklaşık 2010’lardan sonra da elektronik haberleşme, online bağlantı özellikleri olan makineler Türkiye’ye gelmeye başladı.”

Uzun yıllardır Türk ağaç işleme makine sektöründe hizmet veren Ligno Makine Ortağı Kenan Arıcı, sektörde yaşanan önemli değişimleri ve bu değişimlerin sebeplerini paylaştı. Sektörün gelişmesi için yan sanayinin gelişmesinin kilit bir rol oynadığına vurgu yapan Arıcı; “Üretilen makinelerde kullanılan malzemelerin çok büyük bir bölümü ithal. Türkiye’de makine sektörünün gelişmesi için, makinecilerin ihtiyaç duydukları malzemeleri üreten yan sanayinin gelişmesi gerekiyor. Bu anlamda Türkiye’de etkili bir üretim yok, ürünler dışarıdan geliyor. Bu ürünlerin Türkiye’de üretilmesi durumunda, sektör çok farklı noktalara gelecektir” ifadelerini kullandı.

  • Yıllar içinde sektörde gördüğünüz en önemli değişiklikler veya ilerlemelerden bazıları nelerdir?

Yaklaşık 1992 senesinden beri sektörün içerisinde olduğum için birçok değişime ve yeniliğe şahit olma imkanım oldu. 90’lı yıllarda standart klasik makinelerden CNC’lere geçiş oldu. 2000’lerden sonra makine haberleşmeleri ve elektronik sistemler çok daha hızlı bir şekilde gelişti. 2020’den itibaren ise makine sektöründe gördüğüm en önemli şey otomasyon ve daha az iş gücüyle daha fonksiyonel makinelerin ön plana çıkmaya başlaması. Bu saydığım değişimler ve ilerlemeler makine sektörünün hızlı büyümesinde çok büyük rol oynadı.

“YERLİ ÜRETİCİLER CNC TEKNOLOJİSİNE 2000’LERDEN SONRA AYAK UYDURMAYA BAŞLADI”

  • Önemli kilometre taşlarını ve yenilikleri göz önünde bulundurarak ağaç işleme makine sektörü tarihine genel bir bakış sunabilir misiniz? Sektör nerden nereye geldi?

Türkiye’de ağaç işleme makine sektörü 100 yılın başında daha çok ormancılık üzerine kurgulanmıştı ve ağırlıklı olarak masif çalışılıyordu. Türkiye’de 1960’lardan sonra yonga levha endüstrisi ve 90’lardan sonra da MDF endüstrisi gelişmeye başladı. Durum böyle olunca ağaç işleme sektöründe ham maddelerin işlenmesine göre hızlı bir şekilde makineler de değişti. 70-80’lerden sonra ve 90’lar, 2000’lerden sonra tamamen plaka işleme üzerine çok değişik makineler geliştirildi. Tüm bu gelişmelerin yanı sıra bu 100 yıllık dönemde maalesef hem ekonomik krizlerden hem de yanlış yönlendirmelerden dolayı sektör olarak birçok sıkıntılı dönemi ve badireleri atlattık. 1950-60’lardan sonra sektör değişmeye ve önemli makineleri üretmeye başladı. İthal makineler zaten işin başından beri vardı. 1990’dan sonra ithal makineler daha çok CNC teknolojilerine kaydı, yerli makineler bu teknolojiye 2000’lerden sonra ayak uydurmaya başladı. İthalatçı kanadında, biz 90’lardan itibaren CNC bazlı otomatik, elektronik çalışma prensipleri olan makineleri getirmeye başladık. Yaklaşık 2010’lardan sonra da elektronik haberleşme, online bağlantı özellikleri olan makineler Türkiye’ye gelmeye başladı.

“TÜRKİYE’NİN ARADAKİ FARKI KAPATMASI İÇİN DAHA DA HIZLANMASI GEREKİYOR”

  • Yerli makineciler, dünyadaki gelişmeleri doğru takip edebiliyorlar mı? Sektörün hızlanması gerekiyor mu?

Türkiye, global sektördeki gelişmeleri eskiye oranla çok daha iyi takip ediyor, gelişmeleri yakından izliyor ve kendisini de ona göre şekillendiriyor. Ancak maalesef gerideyiz ve hızlanmamız gerekiyor çünkü az üreticimiz var. Bu farkın da kapanması için mekatronik dediğimiz ciddi bir mühendislik alt yapısına ihtiyaç var. Tabi burada firmaların da işi oldukça zor, hem maddi yönden hem de iş gücü yönünden altyapı gerekiyor, bunlar kolay süreçler değil. Bunun yanında yüksek meblağlı otomasyonlu makineler tercih edilmiyordu ancak sektörde ciddi bir kalifiye eleman sorunu söz konusu, bu nedenle herkesin derdi otomasyonlu, otomatik beslemeli, istiflemeli makineler alıp, daha az iş gücüyle daha çok iş yapıp, daha fonksiyonel, daha randımanlı çalışmak. Ama sorunun aslına dönecek olursak, Türkiye’nin aradaki farkı kapatması için daha da hızlanması gerekiyor.

  • Sektörün geçmişte ürettiği ikonik veya çığı açan bir makine veya makineler var mıydı? Onları öne çıkaran neydi?

Benim hatırladığım 1970’lerde müthiş bir pres makinesi furyası vardı. 80’ler de postforming makineleri ciddi talep görüyordu. 1970-80’ler hatırlıyorum pres firmalarının müthiş bir çığır açma dönemiydi. İnsanlar ödemesini yapıp, makineyi alabilmek için aylarca bekliyorlardı. Sıcak pres mobilya sektöründe yonga levha ve MDF çıktıktan sonra müthiş bir atraksiyona girdi. Türkiye’de 1980’lerden sonra ithal makine tarafında CNC frezeler, panel ebatlama çok ciddi bir hareket ve ivme kazandı sektörde. Bu makinler sektörde işleri çok daha hızlandırdı. İşin özü çalışılan malzemelere göre, makineler değişim gösterdi yıllar içinde.

“SEKTÖRÜN GELİŞMESİ İÇİN YAN SANAYİNİN GELİŞMESİ ŞART”

  • Ağaç işleme makine üreticilerinin tarih boyunca karşılaştığı en önemli zorluklar veya engellerden bazıları neler? Bunların çözümü için neler yapıldı?

Türkiye’de firmaların konstrüksiyon bölümleri son 5-10 yıldır var, öncesinde daha çok kopyalama yöntemi üzerine kurguluydu sektör. Yerli makine sektöründe altyapı çok eksikti. Ürettikleri makinelerin yedek parça katalog çizimleri yoktu. Bunlar da beraberinde bir dizi sorunu da getiriyordu ancak sektördeki gelişmeler bu sorunların geride kalmasını sağladı. Bir diğer sektörün karşılaştığı en büyük sorun hammadde ve yarı mamul temini. Üretilen makinelerde kullanılan malzemelerin çok büyük bir bölümü ithal. Türkiye’de makine sektörünün gelişmesi için, makinecilerin ihtiyaç duydukları malzemeleri üreten yan sanayinin gelişmesi gerekiyor. Bu anlamda Türkiye’de etkili bir üretim yok, ürünler dışarıdan geliyor. Özellikle elektronik ve mekanik parçalar, yataklamalar, motorlar, bunların hepsi ithal ediliyor. Tekrar ediyorum, sektörün gelişmesi için yan sanayinin gelişmesi şart. Bunlar büyük yatırımlar, özel sektör tek başına bunu yapamaz. Avrupa’da, dünyada dev firmalar var. Ayrıca buralarda makine sektörü hareketli olduğu için, insanlar yatırım yapıp, sektörü destekleyebiliyorlar. Bu ürünlerin Türkiye’de üretilmesi durumunda, sektör çok farklı noktalara gelecektir. Tabi bunun olması içinde muhakkak teknoloji transferinin olması gerekiyor. Bunların dışında Türkiye’deki üniversite sayısı çok fazla, bu üniversitelerin büyük bir bölümünden mezun olan mühendisler yeterli donanımda mezun olmuyorlar. Sektörde de teknolojik gelişmeler anında yakalanamadığı için, bu kişilerin sektörde yetişmesi uzun sürüyor.

  • Sizce iyi bir makineciyi, ortalama bir makineciden ayıran nedir?

İyi bir makinecinin kreatif ve vizyon sahibi olması gerekir. Makinecinin piyasadaki ve dünyadaki yenilikleri ve gelişmeleri takip edip, önümüzdeki yıllarda ortaya çıkacak trendlere göre makineyi yapabiliyor olması, kendini yenileyebilmesi çok önemli. Ancak kendini nerede yenilemesi gerektiğini de vizyon sahibi kişiler bilir. Sektörün geçmişinden günümüze kadar birçok firma trendleri yakından takip edip, vizyoner bakış açısıyla kendini ve ürünlerini yenileyerek bambaşka noktalara geldiler ancak bununla beraber buna ayak uydurmayıp, zamanında çok büyük işler yapmasına karşılık günümüze gelemeyen de çok firma oldu. Diğer yandan bu kadar köklü firma arasında son 10-15 yıldır sektörde faaliyet gösteren ama rakiplerine fark atan, dünya markası olma yolunda ilerleyen markalarımız da var. Küçük farklılıklar, rakiplerinizle aranızdaki mesafenizi açar.

“TÜM DÜNYADA MAKİNELERİN DİJİTAL KOPYA KONUSU İŞLENİYOR”

  • Önümüzdeki dönemde sektörü ne tür yenilikler bekliyor? Makineler nasıl değişimler geçirecekler?

Avrupa endüstri 4.0 meselesini makine yatırımlarında çözmüş durumda. Tek bir merkezden, ERP programlarına uyumlu, her bir makine birbiriyle haberleşip üretim yapıyor. Bu işin özü raporlama, her makineden rapor alamıyorsunuz. Ne kadar çalıştı, ne kadar üretim yaptı? gibi soruların cevaplarını her makineden alamazsınız. Şu anda işin özü az adamla üretim yapıp, yaptığınız üretimi raporlayabilmek, bu çok önemli. İkinci bir konu, tamamen sanal bir dünya geliyor Avrupa’da. Bütün dünyada da, Türkiye’de de şu anda dijital kopya konusu işleniyor. Her makine üreticisi, makinenin dijital kopyasını da yapıyor. Örneğin; bir hatta arıza var, operatör oturduğu yerden sanal gözlüğü takarak, makinenin dijital kopyası üzerinden arızayı tespit edebiliyor, tamir edebiliyor. Uçağa binip bir yerlere gitmelerine gerek kalmadan, bulundukları lokasyondan müşterilerine hizmet üretebiliyorlar. Yani iş tamamen dijitalizasyon dedikleri bir noktaya evrilmiş durumda. Türkiye’de bu ne kadar yapılabilir bilmiyorum. Bu tamamen altyapı ile ilgili bir durum.