RGA Danışmanlık Yönetici Ortağı Doç Dr. Ruhi Gürdal, “İleri teknolojiye sahip makine üreten ya da geleneksel makinelerinin yapay zeka, nesnelerin interneti, robot teknolojileri vb. özelliklere uyumunu sağlayan işletmeler 2021’de rekabet avantajına sahip olacak” dedi.

Tüm dünya insanlarının hayatını 2020 yılında pek çok açıdan etkileyen ve değiştiren pandemi, iş yapış biçimlerine de şüphesiz kalıcı izler bırakıyor. Ağaç işleme makineleri sektörünün de bir alt kolu olduğu makine sektörü, bu süreçte birçok sıkıntının yanında, avantajları da bulunan bir sektör. 2020 yılını çok önemli tecrübeler kazanarak kapatmaya çalışıyoruz; peki, 2021’de bu tecrübeler ışığında nasıl davranmalıyız? İş dünyasının önde gelen STK’larına danışmanlık veren RGA Danışmanlık Yönetici Ortağı Ruhi Gürdal, AİMSAD okurları için makine sektörü temsilcilerine önerilerde bulundu. İleri teknolojiye sahip makine üreten ya da geleneksel makinelerini yapay zeka, nesnelerin interneti, robot teknolojileri vb. özelliklere uyumunu sağlayan işletmelerin rekabet avantajı olacağını söyleyen Gürdal, AİM sektörü için oldukça önemli olan mobilyada 2020’nin ilk 8 ayında yüzde 7,5’lik bir büyümenin yaşandığını ifade etti.

Makinecilerin mutlaka verimliliği ve etkinliği artırabilecek önlemler alması gerektiğinin altını çizen Gürdal, sektörde küçük ve orta ölçekli işletmelerin oranının fazla olması nedeniyle birleşme, satın alma ve işbirliklerinin desteklenmesi gerektiğini vurguladı. Tün bunların yanında, makinaların daha akıllı olması ya da diğer makine parkında yer alan makinalarla haberleşmesi gerektiğini belirten Gürdal, 2021’de birim ve bölümlerde insan sayısını azaltan teknolojilerin ön plana çıkacağını dile getirdi.

2021 yılının Türkiye ekonomisi için 2020 yılına göre daha zor olacağını öngören Ruhi Gürdal ile her yönüyle makine sektörünü konuştuk…

Makine sektörünün şu anda içinde bulunduğu tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz? İçinde bulunduğu avantajlar ve dezavantajlar nelerdir?

Dünya Bankası, Ocak ayında yüzde 2,5 olarak açıkladığı dünya büyüme oranı öngörüsünü, Mayıs 2020’de yüzde -5,2 olarak revize etmiştir. Ekonomik daralmayı Kovid-19 küresel ölümcül salgına bağlı olarak yükseltmiştir. 2021 büyüme oranını ise artırarak 4,2 düzeyine çıkarmıştır. Amerika’da yüzde -6,1 ve Avrupa Birliği için yüzde -9,1 daralma beklenmektedir. Kovid-19 küresel ölümcül salgını nedeniyle dünyada ortaya çıkan bu kriz, bütün sektörlerde önemli ölçüde daralmalara yol açacaktır. Örneğin Avrupa Birliği Temmuz perakende endekslerinde, sadece internet ve posta yoluyla satın almalarda 7 aylık süreçte yüzde 11’luk bir artış söz konusudur. Başta İngiltere olmak üzere tüm Avrupa’da satın alınan ürünlerde farklılıklar yaşanmış, genelde wellbeing (sağlık-spor) aletler, eğlence-dinlence etkinlikleri, spor vb. ürünlerin satın alımları artmıştır. Bir de elektrikli aletler ve mobilyada ve yüzde 7,5’lik bir büyüme söz konusudur.

Buna karşılık örneğin tekstilde yüzde -22, bilgisayar vb. ürünlerde yüzde -3,6, otomotiv yakıtlarında yüzde -9 daralma söz konusudur. Bunlara baktığımızda ve makina imalat sanayinin türetilmiş talebe yönelik ürünler imal ettiğini düşündüğümüzde, sektör açısından bugün olduğu kadar gelecek 1-2 yılın da sorunlu geçeceğini söylemek olasıdır. Makine imalat sanayi için Avrupa ülkelerindeki gelişmeler çok önemli; çünkü ihracatımızın önemli bir bölümünü Avrupa Birliği ülkelerine yapıyoruz. Dolayısıyla, burada ortaya çıkan daralmanın ihracatımız üzerinde olumsuz yönde çok etkili olacağını söylemek olasıdır. Son tüketicilere ve kullanıcılara hizmet ve mal üreten sektörlerde yaşanan/yaşanacak talep daralmaları, kapasite kullanımlarını düşürürken yeni yatırımların ertelenmesine yol açacaktır. Bu da doğal olarak önümüzdeki dönemde makine imalatı sanayini olumsuz yönde etkileyecektir.

Ancak Kovid-19 salgını, tüketici satın alma davranış değişiklikleri ve ürünlerden beklenen özellikleri etkilediği kadar, mal ve hizmet üretimi, makine, araç, gereç ve ortamlarına ilişkin beklentilerde de önemli değişikliklere de yol açmıştır. Bu değişim yeni yatırımlardan kaçınan ya da erteleyen işletmeler yanında maliyetlerini düşürmek, değişim gereklerini yerine getirerek rekabet güçlerini artırmak isteyen işletmelerin yenileme yatırımlarına yönelmesine yol açabilecektir. Dolayısıyla, bu süreçte doğacak potansiyel talebe cevap verebilecek özelliklere sahip makine imalatını yapan işletmeler bu fırsattan yararlanabilecektir. Bu eğilim, ileri teknolojiye sahip makine imalatı yapan ya da geleneksel makinelerini yapay zeka, nesnelerin interneti, robot teknolojileri vb. özelliklere uyumunu sağlayan makine imalatı sanayi işletmelerine rekabet avantajı sağlayacaktır. Türk makina imalat sanayii için büyük ölçüde yararlanılabilecek bir eğilim olmasa da sektörün geleceğe dönük olarak şu anda yaşanan küresel kriz döneminde kendini hazırlaması için bir işaret olarak düşünülebilir.

Dünya geneline, özellikle Avrupa’ya kıyasla pandemi sürecinde Türk makine sektörü dışarıdan bakınca nasıl görünüyor? Artıları ve eksileri neler?

Makine imalat sanayi, siparişe yönelik üretim yapan bir sektör. Kısa vadede etkilenmiyor. Makina imalatı sanayi, 2020 yılında geçen sene ilk çeyreğine göre oldukça iyi dönem geçirdi. Ancak özellikle mart ayından sonra küresel ölümcül salgın nedeniyle ortaya çıkan uygulamalar, tüm dünyada, sadece Türkiye’de değil, iç pazarda ve ihracatında önemli sorunlara yol açtı. 2020’nin ilk 8 ayında, toplamda 2019 yılına göre ihracatta yüzde -12,6 ve ithalat da yüzde -2,8 civarında bir daralma yaşandı. İhracatın ithalatı karşılama oranı, ihracatta daha yüksek oranda daralma nedeniyle yüzde 61,2 düzeyine geriledi. Alt sektörler arasında ise önemli farklılıklar ortaya çıktı. Belirli sanayiler için özel amaçlı makinelerde; tarım, inşaat, gıda gibi sektörlerde kullanılan makineleri kapsayan bu grupta yüzde -10,4 daralmaya karşın, güç üreten makinelerde yüzde -22,4 civarında bir daralma gerçekleşti.

Metal işleme makinalarında yaklaşık yüzde 21 ihracat kaybı oldu. 2019 ilk sekiz aya göre ısıtma soğutma pompaları, rulmanlar vb. ürünlerini kapsayan genel sanayi makinaları ise, diğerlerine göre daha az bir kayıpla ihracatı yüzde -5,8 civarında bir düşüşle kapattı.

Genel olarak Türkiye’nin ihracat performansıyla makine imalat sanayinin ihracat performansını karşılaştırırsak, makina imalatı sanayinin 2020’nin ilk 8 ayda da imalat sanayi ortalamasına göre daha iyi performans gösterdiğini söyleyebiliriz. Makine imalat sanayi ihracatının toplam Türkiye ihracatı içindeki paylarına baktığımızda, 2016’da yüzde 7,22 olan bu oranın 2019 yılında yüzde 8,37’ye kadar tırmandığını görüyoruz. 2020 yılı ilk 8 ayında ise payını yüzde 8,49’a çıkarmış. Makine imalatı sanayi ilk sekiz 8 ihracatta yüzde -12,9 kayıp yaşarken, ithalatta ise geçen seneye yakın olmuş ve yüzde -1,17 düşüşle kapatılmış.

Başta Almanya ve İtalya olmak üzere, yeni dönemde makine imalatı sanayinin asırlık ve ileri teknolojiye sahip şirketlerle yeni dönemde rekabeti daha zor olacaktır. Bu nedenle, makine imalatı sanayinin başta ölçek ekonomisi sorununu çözmesi, Ar-Ge faaliyetlerine ağırlık vermesi ve teknoloji geliştirmede tedarikçi sektörlerle işbirliği yapması gerektiğini söyleyebiliriz.

“Birleşme, satın alma ve işbirliklerine ağırlık verilmeli”

Sektör hangi unsurlarının daha çok üzerinde durmalı, hangi özelliklerini geliştirmeli?

Makine imalat sanayinin özellikle en önemli sorundan bir tanesi, verimlilik ve etkinlik. Bu konu üzerine mutlaka ağırlık vermeli. Çalışan kişi başına ve çalışılan saat başına üretim endekslerinde, sektörün genel olarak imalat sanayi ortalamasının altında kaldığı, bunu geliştirmek zorunda olduğu ortaya çıkıyor. Bu konuda mutlaka verimliliği ve etkinliği artırabilecek-sadece işgücü verimliliği değil, toplam faktör verimliliği-önlemler almak durumunda. İkincisi konu ise, sektörde küçük ve orta ölçekli işletmelerin oranının fazla olması. Dolayısıyla, sektörde birleşme ve satın alma işlemlerinin desteklenmesi. Bu yöndeki desteklerin ölçek ekonomisine uygun bir sektör altyapısını oluşturmak için gerekli olduğu açıktır.

Ayrıca işbirliklerine de ağırlık vermek gerekiyor. Sektörün kendi arasında işbirliğinde sürdürülebilir ortaklık yanında, ileriye ve geriye doğru tedarik zincirinde de bu arayışlarını yoğunlaştırması gerekli. Tasarım öncesinden başlayan ve daha sonra üretim sürecine kadar olan çalışmalarda ortak arayışlara gitmek ve bu konuda ilerlemek olası.

Tüm bunların yanında, en önemlisi ve yapılması gerekenlerden biride, mevcut sahip olunan teknolojideki makinaların artık daha akıllı ya da diğer makine parkında yer alan makinalarla haberleşmesini sağlamak. Bir makinenin araç ve gerecin diğerleriyle haberleşmesini sağlayan, nesnelerin interneti dediğimiz, sisteme ya da ortama sensor, tanıma vb. teknolojilerle donatılarak hazırlanması. Robot teknolojilerine uyum için gerekli adımların atılması. Bunların yapılması durumunda iki alternatif mevcut; yeni bir makine yaratmak ya da mevcut makinayı yeni sisteme uyarlamak.

Şirketlerin kaynakları var ise, düşüncem bu kaynakların önemli bölümünün geleceğe yönelik olarak yeni teknolojiyle donatılmış geleneksel makineler için ayrılması. Bu donanımların diğer geleneksel makinelere de uyumunun sağlanmasının önemli kazanımlar yaratacağı göz ardı edilmemelidir. Makine imalat sanayinin geleneksel makine parkını IoT ile hızlı bir biçimde uyumlaştırması rekabet avantajı kazanılmasında önemli bir adım olacaktır. Dış pazarlarda faaliyette bulunan işletmeler için satış sonrası hizmetlerin verilmesi, özellikle de bakım onarım hizmetlerinde yüksek maliyetleri minimize ederek müşterilerin satınalma kararları üzerinde önemli rol oynamasını sağlayacaktır. Fonksiyonel bakımı yapma imkânı sağlayabilecek, uluslararası pazarlarda çalışan makinaları izleme olanaklarına sahip olma olanağı yaratacaktır. Kısaca şunu düşünmek gerek, tamam potansiyel pazarlardaki talebin düşmesi bizi önemli ölçüde sorunlarla baş başa bırakıyor, hatta belirli bir süre de bırakacağa benziyor. Ancak kaynak varsa, kaynak kullanımlarından yapılacak tasarruflardan elde edilecek birikimlerin önemli bölümünü mevcut ürünlerimize ayırmalı ve çabalarımızı bu ürünlerin gelecek döneme odaklı olarak devam ettirmeliyiz diye düşünüyorum. Maliyeti daha düşük, katma değeri yüksek olacaktır. Sadece kendi makinelerimiz için değil, tüm diğer makineler de geliştirdiğimiz teknolojinin hedef pazarı olacaktır.

Kurdaki artış ihracatçının rekabet gücünü artırır

Pandemi sürecinde, ihracat anlamında sıkıntı yaşayan ve döviz kurundaki dalgalanmalardan da etkilenen sektörün önümüzdeki dönemde nasıl adımlar atması gerekiyor?

Aslında döviz kurlarındaki değişim, özellikle iç pazara yönelik üretim yapan imalatçılar açısından çok önemli. Ancak döviz kurlarında TL’nin değer kaybı yarattığı sorunlar yanında, aynı zamanda özellikle emek maliyetinin düşmesi açısından ihracatta rekabet gücünü arttıran bir olgudur.  İhracat yapan bir işletme, aynı zamanda ithalat yapıyorsa, döviz kuru hareketlerinden çok fazla etkilemeyecektir. Aslında avantaj yaratacaktır, yurt içinden temin ettiğiniz girdilerde döviz kurunun etkisinin yansımaması durumunda, maliyetlerinizde düşüş söz konusudur. Bu üstünlüğünüzü ihracatta, rakipleriniz karşısında kullanma imkana sahip olacaksınız, demektir. Bu nedenle ciroları içinde ihracatın payı yüksek olan işletmeler için döviz kurlarının yukarı hareketi rekabet gücünü artıran bir gelişmedir.

Ancak temel sorun, TL’nin istikrarı. Kısaca önemli ölçüde dalgalanma. Bu ise tüm sektörleri, ihracat yapan ya da yapmayan işletmeleri çok önemli ölçüde maliyet, fiyatlandırma, kambiyo gelir ve giderleri açısından önemli ölçüde etkilemekte. Bu dalgalanmalardan etkilenmemenin tek yolunu ise, finansal araçlardan yararlanmak olarak açıklamak olası. Kısaca gelir ve giderin içindeki para birimlerinin oranlarının aynı para birimiyle yönetilmesi, döviz portföyü riskini ortadan kaldıracaktır. Bu nedenle döviz portföyü riskini, olanaklar ölçüsünde düşürme gereği bulunmaktadır. TL de dahil olmak üzere, döviz portföyü riskinin ve pazar portföyü riskinin azaltmasıdır.

“Geleneksel makinalarımıza hangi özellikleri kazandırmalıyız?”

Sektörü 2021’de neler bekliyor? Bu durumlara karşı nasıl bir hazırlık almalı, tavır sergilemeliyiz?

Makine imalat sanayinin önemli avantajlarından biri, pazar portföyü riskinin oldukça düşük olmasıdır. Ancak bunun maliyeti yüksek olmuştur. Gerek siyasi gerek çevre ülkelerde yaşanan karmaşalar nedeniyle, Türkiye çok değişik pazarlara ihracat yapmak durumunda kalmıştır. Son yıllarda, sürekli olarak pazara giriş maliyetini ödemiştir. Giriş yaptığı komşu ülkeler başta olmak üzere, cüzdan payını artıramamıştır. Pazar portföyü riskinin Türkiye için önemli bir avantaj olduğunu söylemek olası. 2021 yılı, genel olarak makina imalat sanayi için 2020 yılından daha güç geçecek gibi görülmekte. Dünya ekonomisinin toparlanması, imalatın ve üretimin yeni kurallar çerçevesinde eski boyutlarına ulaşabilmesi için sanıyorum 2-3 yıllık bir süreye ihtiyaç olacak. Bu süre zarfında, geçmiş yılların kapasite kullanım oranlarını ve optimum kapasite kullanım oranlarını yakalamak, oldukça güç olacak. Dolayısıyla yeni yatırımlar önemli ölçüde olumsuz yönde etkilenecek. Ancak teknoloji yenileme alanında birçok işletme, yeni rekabet kuralları gereğince daha esnek, daha kısa sürede daha yüksek üretim kabiliyeti olan, hataları, israf ve fireleri azaltan özelliklere sahip makinaları tercih edecekler. Dolayısıyla, bu alanda pazarda bir genişlemenin ve 2021 yılında bu alandaki makinalara yönelik talebin artması söz konusu. Çünkü yaşanan salgın işletmeleri çok önemli sorunlarla karşı karşıya bıraktı. Bu nedenle, birim ve bölümlerde insan sayısını azaltan teknolojilerin ön plana çıkacağını söylemek olası. 2020 yılında işletmede ortaya çıkan bir salgın vakası, o işletmenin o bölümünün tamamen durmasına yol açabilecek tehditleri de beraberinde getirdi ve işletmeler bu olumsuzlukları yaşamak zorunda kaldı. Bu risk, çalışma mekanlarında ve fabrika içinde insan ilişkilerini azaltan ya da insan sayısını azaltan veya çalışanların birbirine temas etmeksizin makinaların sağlıklı biçimde çalışmasını mümkün kılan yeni sistemlere ihtiyaç ortaya çıktı. Bu gelişme çalışanların temas sayısını azaltan, birbirleriyle alışverişlerini en aza indirgeyen makinaları ihtiyacı ortaya çıkardı. Sadece kullanıcı açısından değil, işletmeler üretimini durdurmamak ve bu riskleri karşılayabilmek adına bu tür yatırımları yapmak durumunda.

Söz konusu riskleri göz önüne alıp mevcut geleneksel makinalarımıza hangi özellikleri kazandırmalıyız, sorusunu sormak gerek. Bu arayışlar yanında, geniş ülke portföyüne sahip Türk makine imalatı sanayinin pazara giriş yaptığı Afrika, Orta Asya ve Uzakdoğu pazarlarında cüzdan payını artırabilmek için gerekli girişimleri başlatması ve yapması gerek.

Bu değişim, değişimin gereklerini yerine getirerek rekabet güçlerini artırmak isteyen işletmelerin yenileme yatırımlarına yönelmesine yol açabilecektir. Dolayısıyla, bu süreçte doğacak potansiyel talebe cevap verebilecek özelliklere sahip makine imalatını yapan işletmeler bu fırsattan yararlanabilecektir.

2021 ekonomi açısından daha zor olacak

Genel olarak güncel Türkiye ekonomisini ve 2021’de Türkiye’yi nelerin beklediğini öngörüyorsunuz?

2021 yılının Türkiye ekonomisi için 2020 yılına göre daha zor olacağını söyleyebilirim. 2019 yılında başlayan ekonomik sorunlar 2020’de salgın ile daha da ağırlaşmıştır. Türkiye, en önemli döviz kaynaklarından olan turizm gelirlerinde çok önemli kayıplar yaşadı. Bu kayıpların 2021 yılında da yaşanması çok olasıdır. Dünya ekonomisinde yaşanan daralma ise Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden olan otomotiv, demir çelik, tekstil gibi birçok sektörü önemli ölçüde etkilemiştir. Salgına karşı tedavi ve/veya koruyucu ilaçlar bulunsa da ekonomik etkilerinin 2021 yılının ilk yarısında da devam etmesi olasıdır. 2020 yılında verilen desteklerin ve yapılan ertelemelerin geri dönüşünün 2021 yılında başlayacağı göz önüne alındığında, tüm kesimlerin daha zor bir yıla hazır olması gereği açıktır.