Ahşap, modern mimaride çevre dostu ve sürdürülebilir dönüşümün sembolü haline geliyor. Yüksek karbon emisyonlu beton ve çeliğe alternatif olarak, doğal ve yenilenebilir bir malzeme olan ahşap, estetik, dayanıklılık, enerji verimliliği ve deprem güvenliğiyle öne çıkıyor. Yeşil dönüşümün küresel bir öncelik haline geldiği bu dönemde ahşap, çevresel etkileri azaltan ve yenilikçi çözümler sunan bir yapı malzemesi olarak dikkat çekmeye başlamış durumda. Bu sayıdaki kapak dosyamızda, ahşabın karbon ayak izini düşürmedeki rolünü, çevresel ve ekonomik avantajlarını, deprem güvenliğindeki katkısını ve örnek projeleri ele aldık.
Günümüzde modern dünyanın en büyük sorunlarından biri, doğal kaynakların tükenmesi ve iklim değişikliği diyebiliriz. Bu sorunlara çözüm olarak enerji verimliliği, karbon salınımının azaltılması ve çevre dostu teknolojilerin yaygınlaştırılmasını hedefleyen yeşil dönüşüm, küresel gündemin öncelikli konuları arasında yer alıyor. İnşaat sektörü, çevreye yüksek karbon emisyonu yayan beton ve çelik gibi malzemelere alternatif olarak ahşap, bambu ve kenevir bazlı kompozitler gibi yenilenebilir ürünlere yöneliyor. Avrupa Birliği’nin 2050 yılı karbon nötr hedefi doğrultusunda geliştirilen Yeşil Mutabakat, çevresel etkilerin azaltılmasını ve dayanıklılığın artırılmasını sağlamak amacıyla çapraz lamine ahşap gibi yenilikçi malzemelerin kullanımını teşvik ediyor. Türkiye de çevre dostu inşaat projeleriyle bu alanda önemli adımlar atıyor.
Dünyaca ünlü mimar Alex De Ruke’nin “21. yüzyıl ahşap yüzyılı olacak” sözleriyle vurguladığı ahşap, çelikten yüzde 30 daha düşük maliyetli olması ve doğru yöntemlerle 60-100 yıl dayanabilmesiyle sürdürülebilir mimarinin ana unsurlarından biri haline geliyor. Bu sayıdaki kapak dosyamızda, ahşabın karbon ayak izini düşürmedeki rolünü, çevresel ve ekonomik avantajlarını, ülkelerdeki örnek uygulamaları ve hayata geçirilen projeleri mercek altına aldık.
Neden ahşap kullanmalıyız?
Ahşap, sürdürülebilirlik ve düşük karbon salınımı açısından yapı sektöründe giderek daha fazla önem kazanan çevre dostu bir malzeme olarak öne çıkıyor. Ağaçların fotosentez yoluyla atmosferden karbondioksiti emmesi ve bunu bünyesinde depolaması, ahşabı karbon ayak izini azaltmada etkili bir araç haline getiriyor. Örneğin; bir metreküp ahşap yaklaşık bir ton karbondioksiti hapsedebilirken, bir ahşap duvar 52 kilogram karbonu bünyesinde depolayabiliyor. Beton ve çelik gibi malzemelere kıyasla üretim süreçlerinde daha az enerji tüketen ve çevreye daha az zarar veren ahşap, kullanım ömrü sona erdiğinde geri dönüştürülebilir ve biyolojik olarak parçalanabilir özelliğiyle doğal kaynakların korunmasına katkı sağlıyor. Ayrıca doğru şekilde yönetilen ormanlardan elde edilen ahşap ürünler ekosistemin dengede kalmasına yardımcı olurken düşük karbon salınımı, estetik ve dayanıklılık gibi özellikleriyle modern yapı projelerinde çelik ve beton için güçlü bir alternatif olarak değerlendiriliyor.
Depreme ve yangına karşı dayanıklılığıyla güven veren ahşap, düşük enerji tüketimi gerektiren üretim süreci ve farklı iklim koşullarına uyum sağlamasıyla uzun ömürlü ve ekonomik bir seçenek sunuyor. Kolay montajı, yeniden kullanılabilirliği ve düşük atık oranıyla çevreye katkı sağlarken, çelik, beton ve taş gibi malzemelerle uyum içinde kullanılabilmesi, ahşabı sürdürülebilir projelerin vazgeçilmez yapı malzemesi haline getiriyor.
Depreme karşı güvenli yapı malzemesi: ahşap
Ahşap yapılar, depreme karşı bir güvence olarak tanımlanmaya başlanmış durumda. Doğal esnekliği sayesinde titreşimleri emme ve dağıtma kabiliyeti sunan ahşap, hafif yapısıyla deprem sırasında yapılara etki eden kuvvetleri önemli ölçüde azaltıyor. Betonarme yapılara kıyasla beş kat daha hafif olması, ahşap yapıların daha az sarsıntıya maruz kalmasını sağlıyor. Türkiye’de ahşap yapıların depreme dayanıklılığı konusunda önemli çalışmalar yürütülüyor. Karadeniz Teknik Üniversitesi, TÜBİTAK destekli bir proje kapsamında, yerli ve milli ahşap yapıların depreme dayanıklılığını test eden ilk çalışmayı gerçekleştirdi. Bu projede, yerli ahşap malzemelerin deprem yükleri altındaki performansı analiz edilerek başarılı sonuçlar elde edildi. Uzmanlar, doğru tasarım ve mühendislik uygulamalarıyla ahşap yapıların depreme karşı daha da güçlendirilebileceğini vurguluyor. Bu özellikler, ahşabı deprem bölgelerinde güvenilir ve tercih edilen bir yapı malzemesi haline getiriyor.
Makineleşme ahşabın kullanımını artırdı
19.yüzyıl ortalarına kadar ormanlık bölgelerde sınırlı bir kullanım alanı olan ahşap, makineleşmenin etkisiyle endüstriyel üretimde önemli bir malzeme haline geldi. İlk buharlı bıçkı makinesi (1810) ve lamine ahşap plaka üretimi (1870) gibi teknolojik yenilikler, ahşap tüketimini artırırken, 20. yüzyılda yonga levha ve lif levha gibi endüstriyel ahşap malzemelerin geliştirilmesi kullanım alanlarını çeşitlendirdi. Endüstri Devrimi ve I. Dünya Savaşı sırasında çelik kıtlığının da etkisiyle ahşap, yapılarda taşıyıcı iskelet ve farklı fonksiyonlarda daha yaygın kullanılmaya başlandı. Teknolojik ilerlemeler, ahşabın korunmasını ve dayanıklılığını artırırken, doğal ahşaptan yeni kompozit ürünlerin üretilmesini sağlayarak kullanımını esnek ve sürdürülebilir hale getirdi.
Ahşap kullanımıyla karbon ayak izini azaltan küresel politikalar
Avrupa Birliği, 2050 yılına kadar karbon nötr olma hedefi kapsamında, ahşap gibi düşük karbonlu yapı malzemelerinin kullanımını teşvik ediyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile birlikte, çevre dostu inşaat projelerine yönelik politikalar uygulamaya alınıyor. Finlandiya da 2035 yılına kadar karbon nötr olma hedefi doğrultusunda, ahşap yapı projelerini destekleyen stratejiler geliştiriyor. Ülke, orman varlığını değerlendirerek inşaat sektöründe çevreci çözümleri artırmayı hedefliyor.
Hollanda, Amsterdam’da inşa edilen ilk modern ahşap semt projesiyle sürdürülebilir kentleşmeye örnek teşkil ediyor. Çin ise plastik kullanımını azaltmak ve çevre dostu alternatifleri yaygınlaştırmak için bambu ve ahşap gibi doğal malzemelerin kullanımını destekliyor. Bu teşvikler, ahşap gibi doğal malzemelerin karbon emisyonlarını azaltma potansiyelini ortaya koyarken, iklim değişikliğiyle mücadelede güçlü bir araç olarak değerlendiriliyor. Dünyanın dört bir yanındaki bu politikalar, çevre dostu yapılaşmayı teşvik ederek daha sürdürülebilir bir gelecek inşa etmeyi planlıyor.
Türkiye’de ahşap üretiminde orman politikaları
Türkiye, orman varlığını artırma hedefleri doğrultusunda önemli başarılar elde etmeye devam ediyor. OGM’nin 2023 verilerine göre, Türkiye’nin toplam orman alanı 23,2 milyon hektara ulaşarak ülke yüzölçümünün yüzde 29,8’ini oluşturdu. Bu artış, terk edilmiş tarım alanlarının yeniden ormanlaştırılması ve geniş kapsamlı ağaçlandırma projeleri sayesinde sağlandı. “81 İlde 81 Orman” gibi projeler kapsamında milyonlarca fidan toprakla buluşturulurken, 2030 yılına kadar orman varlığının yüzde 30’un üzerine çıkarılması hedefleniyor.
Türkiye, Avrupa’da orman varlığını en çok artıran ülke konumunda bulunuyor
Türkiye, orman varlığını artırmak ve ahşap üretiminde sürdürülebilirliği sağlamak amacıyla plantasyon ormanlarına büyük önem veriyor. Plantasyon ormanları, doğal ormanlara olan baskıyı azaltarak sürdürülebilir kaynak yönetimi ve ekonomik katkılar sağlıyor. Terk edilmiş tarım arazilerinin yeniden ormanlaştırılması, bu alanların artırılmasında önemli bir rol oynuyor. Ancak 2023 yılında meydana gelen yangınlar nedeniyle 15 bin hektar orman alanı zarar gördü. Bu durum, mevcut ormanların korunması için daha güçlü önlemler alınması gerektiğini bir kez daha ortaya koydu. Türkiye, bu çabalarıyla Avrupa’da orman varlığını en çok artıran ülke konumunda bulunuyor.
Dünya genelindeki ormanların yüzde 3’ü endüstriyel plantasyon ormanlarından oluşuyor
Dünya genelinde toplam orman alanları yaklaşık 4 milyar hektar olup, bunun yüzde 3’ü endüstriyel plantasyon ormanlarından oluşuyor. Bu plantasyonlar, ahşap üretiminde doğal ormanlara olan baskıyı azaltarak sürdürülebilir bir kaynak sağlıyor. Güney Amerika, dünya çapında 131 milyon hektarlık plantasyon ormanlarının büyük bir kısmına ev sahipliği yapıyor. Plantasyon ormanları, karbon emisyonlarının azaltılmasında ve iklim değişikliğiyle mücadelede kritik bir rol üstleniyor. Hızlı büyüyen ağaç türleri ekonomik faydalar sağlarken, aynı zamanda biyolojik çeşitliliğin korunmasına katkıda bulunuyor.
Ahşap Binaların Tasarım, Hesap ve Yapım Esaslarına Dair Yönetmelik 1 Ocak 2025 itibarıyla yürürlüğe girdi
Ahşap yapıların güvenli, dayanıklı ve çevre dostu şekilde inşa edilmesini sağlamak amacıyla hazırlanan “Ahşap Binaların Tasarım, Hesap ve Yapım Esaslarına Dair Yönetmelik”, 1 Ocak 2025 itibarıyla yürürlüğe girdi. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından hazırlanan bu düzenleme, taşıyıcı ahşap yapı elemanlarının tasarım ve yapımında uyulması gereken standartları detaylı şekilde tanımlıyor. Modern inşaat teknikleriyle uyumlu olarak çapraz lamine ahşap gibi yenilikçi sistemleri de kapsayan yönetmelik, ahşap yapıların deprem dayanımı, yangın güvenliği ve uzun ömürlülük gibi temel kriterlere uygunluğunu artırmayı hedefliyor. Aynı zamanda bu düzenleme, ahşabın sürdürülebilir bir yapı malzemesi olarak inşaat sektöründe daha yaygın şekilde kullanılmasına zemin hazırlıyor. Ahşabın çevre dostu ve karbon salımını azaltıcı özellikleri, yönetmeliği çevresel sürdürülebilirlik açısından önemli bir adım haline getiriyor.
Tüm bunların yanı sıra, yönetmelikte yer alan teknik detayların kolay anlaşılmasını sağlamak ve sektördeki uygulayıcıların daha bilinçli projeler geliştirmesine yardımcı olmak amacıyla “Tasarım Örnekleri Kılavuzu” da yayımlandı. Bu kılavuz yapı mühendisleri, mimarlar ve inşaat sektörü profesyonelleri için rehber niteliği taşırken tasarım, hesaplama ve uygulama süreçlerini daha etkin bir hale getiriyor. Özellikle mühendislik hesaplamaları ve yapısal tasarım konularında çeşitli örnekler sunan kılavuz, eğitim materyali olarak da kullanılabilecek kapsamlı bir içerik sunuyor.
Türkiye’de ahşap yapılar için sürdürülebilirlik adımları
Türkiye’de ahşap yapılaşmayı teşvik etmek, enerji verimliliğini artırmak ve sürdürülebilir mimariyi yaygınlaştırmak amacıyla birçok proje hayata geçiriliyor. Bu girişimler, çevre dostu yapı malzemelerinin kullanımını artırarak karbon ayak izini azaltmayı ve yerel kalkınmaya katkı sağlamayı hedefliyor. Hayata geçirilen projelere bir göz atalım;
Enerji Verimli, Düşük Maliyetli Ahşap Binaların Teşvik Edilmesi Projesi: Orman Genel Müdürlüğü (OGM) ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) iş birliğiyle yürütülen “Enerji Verimli, Düşük Maliyetli Ahşap Binaların Teşvik Edilmesi Projesi”, bu alandaki en dikkat çekici çalışmalardan biri. Proje kapsamında, 2029 yılına kadar Türkiye’de toplam 0,58 milyon metre kare ek ahşap inşaat alanı oluşturulması planlanıyor. Ayrıca pilot projelerle ahşap yapıların avantajları kamuoyuna gösterilmeye çalışılırken, sektöre yönelik eğitim programları ve seminerler düzenleniyor. Projenin, 165 bin 715 ton doğrudan sera gazı emisyonunu azaltması ve dolaylı olarak 2 milyon 400 bin ton sera gazı emisyonunu önlemesi hedefleniyor. Halen aktif olan bu çalışma, enerji verimli ve çevre dostu yapıların yaygınlaşmasında kilit bir rol oynuyor.
Ahşabın Yaygınlaştırılması Projesi: Bir başka dikkat çekici çalışma ise OGM tarafından yürütülen “Ahşabın Yaygınlaştırılması Projesi”. Proje, enerji verimli ahşap binaların kullanımını artırmayı ve ahşap yapılaşmayı teşvik etmeyi amaçlıyor. Proje kapsamında, mevzuat eksikliklerinin giderilmesi, pilot projeler geliştirilmesi ve toplumun bilinçlendirilmesi için bilgilendirme kampanyaları düzenleniyor. Halen devam eden bu çalışma, çevre dostu yapıların artırılması ve ahşap kullanımının yaygınlaştırılması adına önemli bir adım olarak görülüyor.
Ahşap Yapılar, Deprem ve Sürdürülebilirlik Projesi: Kastamonu Üniversitesi Orman Fakültesi tarafından TÜBİTAK 2237-A desteğiyle düzenlenen “Ahşap Yapılar, Deprem ve Sürdürülebilirlik” projesi, Kasım 2023’te başarıyla gerçekleştirildi. Etkinlikte, Türkiye genelindeki farklı üniversitelerden yüksek lisans ve doktora öğrencilerine, ahşap yapıların deprem dayanıklılığı ve çevre dostu özellikleri hakkında kapsamlı eğitimler verildi. Alanında uzman akademisyenler tarafından teorik ve uygulamalı olarak yürütülen programda, ahşap malzemenin deprem performansı, tasarım kriterleri ve sürdürülebilir inşaat alanındaki rolü detaylı bir şekilde ele alındı.
İnşaat sektöründe işlenebilen ağaç türleri ve kullanım alanları
- Ceviz: Masif ve kaplama olarak mobilya yapımında.
- Kiraz: Mobilya, dekoratif marangoz işleri ve müzik aleti yapımında.
- Armut: Oymacılık ve müzik aletlerinde.
- Meşe: Fıçı yapımında ve masif mobilyalarda.
- Ihlamur: Oymacılıkta.
- Göknar: İç kısımlarda, doğrama ve marangozluk işlerinde.
- Akçaağaç: Kaplama ve masif olarak mobilya endüstrisinde.
- Kızılağaç: Kontrplak yapımında.
- Kayın: Mobilya yapımında.
- Kestane: Suya dayanıklı olduğundan dış alan mobilyalarında.
- Kavak: Kibrit yapımında.
- Karaağaç: Mobilya ve parke yapımında.
- Okume: Kontrplak yapımında.
- İrokko: İç ve dış mekanlarda.
- Wenge: Mobilya yapımında.
- Sapelli: Kaplamada.
- Sipo: Kaplama ve kontrplak yapımında.
- Maun: Kaplama, parke ve mobilyada.
- Abanoz: Dekoratif işlerde, müzik aletleri yapımında.
- Teak: Gemilerde iç ve dış mekanlarda.
Dünyada öne çıkan ahşap yapılar
Helsinki Masif Ahşap Bina (Finlandiya): Helsinki’nin deniz kıyısında yükselen Katajanokan Laituri, Finlandiya’nın en büyük masif ahşap yapısı olarak dikkat çekiyor. Anttinen Oiva Architects tarafından tasarlanan dört katlı bina, Finlandiya ve İsveç’ten temin edilen ahşap malzemelerle inşa edildi. Yapının taşıyıcı iskeletinde Finlandiya’nın Varkaus şehrinde üretilen lamine kaplama ahşap (LVL) kullanılırken, iç duvarlar, asansör ve merdiven boşlukları ile zemin ve çatı yapılarında İsveç’in Gruvön bölgesinden getirilen çapraz lamine ahşap (CLT) tercih edildi. Toplamda 7.600 metreküp ladin ağacı ve yaklaşık 2 bin 500 ahşap eleman kullanılan yapı, karbon depolama kapasitesiyle çevre dostu projelere ilham veriyor. Katajanokan Laituri, sürdürülebilir mimarinin Finlandiya’daki en önemli örneklerinden biri olarak öne çıkıyor.
Tamedia Ofis Binası (İsviçre): Zürih’te Shigeru Ban Architects tarafından tasarlanan yedi katlı Tamedia Ofis Binası, tamamen ahşap taşıyıcı sistemiyle mimari alanda dikkat çekiyor. Çelik bağlantı elemanları ve destekler kullanılmadan inşa edilen yapı, Japon marangozluk tekniklerinden ilham alarak yenilikçi bir çözüm sunuyor. Enerji verimliliği ve sürdürülebilirlik standartlarına uygun şekilde tasarlanan binanın çift cephe sistemi, hem iklim koşullarına karşı koruma sağlıyor hem de iç mekanlarda doğal ışık kullanımını optimize ediyor. Tamedia Ofis Binası, çevre dostu mimaride yeni bir dönemin habercisi olarak değerlendiriliyor.
Sara Kulturhus Center (İsveç): İsveç’in Skelleftea şehrinde 2021 yılında tamamlanan Sara Kulturhus Center, 75 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek ahşap yapılarından biri olarak dikkat çekiyor. Çapraz lamine ahşap ve yapısal lamine ahşap kullanılarak inşa edilen bina, tamamen yerel ormanlardan elde edilen sertifikalı ahşap malzemelerle tasarlandı. Prefabrike modüllerle hızla inşa edilen yapı, karbon nötr olma özelliği taşıyor. Tiyatro, kütüphane, sergi alanları, otel ve restoran gibi çok amaçlı kullanım alanlarına sahip bina, çatısındaki güneş panelleri ve enerji verimli sistemleriyle çevre dostu bir örnek oluşturuyor. White Arkitekter tarafından tasarlanan Sara Kulturhus, modern ahşap mimarinin hem çevresel hem de estetik potansiyelini sergileyen bir kültür merkezi olarak öne çıkıyor.
HoHo Tower (Avusturya): HoHo Tower, Viyana’da 2019’da tamamlanan, 84 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek hibrit ahşap yapılarından biri. Ahşap ve betonun birlikte kullanıldığı bu yapı, taşıyıcı sisteminin yüzde 75’ini ahşap elemanlarla oluştururken, beton ise dayanıklılık gerektiren alanlarda kullanıldı. Yapı, çevre dostu malzemelerle inşa edilip, karbon ayak izini yüzde 25 oranında azalttı. 24 katlı bina, konut, ofis, otel, restoran ve sağlık hizmetleri gibi farklı kullanım alanlarına sahip olup, sürdürülebilir mimarinin öncü örneklerinden biri.
Ascent Tower (ABD): Ascent Tower, ABD’nin Milwaukee şehrinde 2022 yılında tamamlanan ve 87 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek ahşap yapısı unvanını taşıyan bir projedir. Ahşap ve betonun birleşimiyle inşa edilen 25 katlı bina, sürdürülebilir inşaat uygulamalarının öncüsü olarak öne çıkıyor. Yapımında çapraz lamine ahşap paneller kullanılan Ascent Tower, çevre dostu malzemeler ve yenilikçi tasarımıyla enerji verimliliğini artırırken, karbon salınımını azaltmayı hedefliyor. Yerel kaynaklı ahşap malzemelerle yapılan proje hem estetik hem de çevresel açıdan sürdürülebilir mimarinin önemli bir örneğini oluşturuyor.
Mjøstarnet (Norveç): Mjøstarnet, Norveç’in Brumunddal kasabasında 2019 yılında tamamlanan ve 85,4 metre yüksekliğiyle dünyanın en yüksek ahşap binalarından biri olan bir proje. Tamamen yerel ahşap malzemelerle inşa edilen bu 18 katlı bina, sürdürülebilirlik ve karbon nötr hedeflerine ulaşmak için örnek teşkil ediyor. Mjøstarnet, çevre dostu yapıları destekleyen bir tasarım anlayışına sahip olup, ahşap kullanımının modern inşaat sektöründeki potansiyelini gözler önüne seriyor.
Oakwood Timber Tower (İngiltere): Londra’da inşa edilmesi planlanan ve yaklaşık 300 metre yüksekliğe ulaşacak olan Oakwood Timber Tower, tamamlandığında dünyanın en yüksek ahşap yapılarından biri olacak. PLP Architecture ve Cambridge Üniversitesi Doğal Malzeme İnovasyon Merkezi iş birliğiyle geliştirilen projede, 1 milyon fit karelik alanda binden fazla konut birimi yer alacak. Çapraz lamine ahşap ve yapıştırılmış lamine ahşap (glulam) elemanlarla tasarlanan yapının, betonarme yapılara göre dört kat daha hafif olması inşaat sürecini hızlandırırken temel derinliğini de azaltacak. Yangın güvenliği ve yapısal dayanıklılık açısından tüm standartlara uygun şekilde tasarlanan proje, aynı zamanda ahşabın insan sağlığı üzerindeki olumlu etkilerini ön planda tutarak sürdürülebilir ve çevre dostu bir yaşam alanı sunmayı hedefliyor.
Treet (Norveç): Norveç’in Bergen kentinde 2015 yılında tamamlanan Treet, 49 metre yüksekliği ve 14 katlı yapısıyla dünyanın en yüksek ahşap binalarından biri. CLT ve yapısal lamine ahşap (GLT) kullanılarak inşa edilen yapı, çelik yerine gerilmiş ahşap kirişler ile güçlendirildi. Hafif ama dayanıklı yapısıyla öne çıkan bina, Norveç’in sürdürülebilirlik standartlarına uygun olarak inşa edildi ve karbon ayak izini önemli ölçüde azalttı.
Konunun uzmanlarıyla gerçekleştirilen kapak röportajlarımıza aşağıdaki linkten ulaşabilirsiniz;
https://aimsaddergisi.com/category/roportaj/