Makine İhracatçıları Birliği (MAİB) Başkanı Kutlu Karavelioğlu ile gerçekleştirdiğimiz röportajda makine sektörünün temel uzmanlık alanlarını, Türkiye’nin 100. yılında makine sektörünün nasıl bir değişim ve dönüşüm geçirdiğini, makine sektörünü etkileyen yeni trendleri masaya yatırdık. Türk makine sektörünün, gelişmiş altyapısı ve zengin insan kaynağıyla bugün 36 OECD üyesi içinde, makine ihracatında en yüksek yerli katma değer oranına sahip 6. imalatçısı olduğunu belirten MAİB Başkanı Karavelioğlu; “Birliğimizin aktif olduğu son 21 yılda ihracatını yılda 2 milyar dolar seviyesinden 25 milyar dolar seviyesine taşıyan makine imalatçılarımız, dünya genelinde, her geçen yıl giderek daha kalabalıklaşan bir klasmanda ve giderek daha sıkışan bir alanda mücadele ediyor. Bütün ülkeler kendi makinesini üretmenin peşinde olduğundan, bu alandaki rekabet alabildiğine agresif; açık ve örtülü devlet destekleriyle giderek daha çetrefilli hale geliyor. Biz bu yüzden her ülkede stratejik ve kayıtsız şartsız öncelikli bir sektörüz. Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye’nin yüksek teknoloji geliştirmeye yönelik her adımı, ülkemizin endüstriyel bağımsızlığına büyük bir katkı sağlayacaktır.

Türkiye’de en fazla Ar-Ge merkezine sahip sektörün, makine sektörü olduğuna dikkat çeken MAİB Başkanı Kutlu Karavelioğlu; “İmalatçılarımızda giderek pekişen inovasyon kültürü sayesinde, trendleri takip etmekle yetinmeyip niş alanlarda öncülük de edebilen tasarım ödüllü firmalarımızın sayısını artırıyoruz.  Ar-Ge alanındaki gücümüz sayesinde de imalat sanayi genelindeki yerli patent ve faydalı model başvurularının yaklaşık yüzde 25’ini tek başımıza gerçekleştiriyoruz. Patent ve faydalı modelin yanı sıra marka ve endüstriyel tasarım konularında da sanayicilerimize yön gösterici olmaya devam ediyoruz. Tüm sektörler gibi; ihracatının yüzde 60’dan fazlasını ABD ve AB ülkelerine yapan, yüksek teknolojili ürünleriyle dünya makine ticaretinde saygın bir konumda bulunan Türkiye imalat sanayii de ikiz dönüşüm süreçlerinden son derece etkileniyor. AB, ABD ve Çin tarafından oldukça ciddiye alınan bu modelleme geleceğin sanayisinin hangi sütunlar üzerinde yükseleceğini tayin ederken, şu an endüstride rekabet ve farkındalık, teknoloji ile birlikte yeşil mutabakat zemininde yürüyor” dedi.

  • Türkiye’de makine sektörünün mevcut durumu hakkında kısaca bilgi verebilir misiniz? Temel özellikleri ve uzmanlık alanları nelerdir?

Makine sektörünün stratejilerine yön veren temel kavramlardan biri katma değer olduğundan, Ar-Ge, Ür-Ge ve zaman zaman da tersine mühendislik ana uğraş alanlarımızdan biridir. Sınai üretim, konfor, tarım ve madencilik teknolojileri yanında, sağlık, inşaat, enerji, lojistik gibi hizmet dallarının da gereçlerini üreten makine sektöründe sağlanan her ilerleme, ülkelerin kalkınma planlamalarına yön verir. Bu sebeple küresel üretim ve ticarete egemen ülkeler, başta 2030 hedefleri olmak üzere gelecek stratejilerinin merkezinde makine sektörüne yer verir. Biz Türkiye’deki kamu planlarında da odak ve pilot sektörüz. 11. Kalkınma Planı (2019-2023), İVME Finansman Paketi Programı, İhracat Ana Planı ve Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı gibi yakın tarihteki önemli kamusal plan ve programlara göre öncelikli bir faaliyet alanıyız. Bu önceliğin devam etmesi uluslararası karşılaştırmalardaki yerimizi korumak için ve daha rekabetçi olabilmek için çok önemli. Türk makine sektörü olarak, gelişmiş altyapımız ve zengin insan kaynağımızla bugün 36 OECD üyesi içinde, makine ihracatında en yüksek yerli katma değer oranına sahip 6. imalatçıyız. Türkiye’nin yaklaşık yüzde 77 oranla Almanya’nın hemen ardından geldiği bu listedeki yerimizi de Ar-Ge alanındaki gücümüzle elde etmiş bulunuyoruz.

 “İHRACATÇILARIMIZI, AB PİYASALARINA UYUMLU NORM VE SERTİFİKALARDA GEÇ KALMAMALARI KONUSUNDA SÜREKLİ UYARIYORUZ”

  • Türkiye’de makine sanayisini önemli ölçüde etkileyen son trendler ve gelişmeler nelerdir?

Son yıllarda dünya genelinde mevcut yatırım bütçelerinin önemli bir kısmı Ar-Ge tarafına kayarken, verimlilik ve kalite artışını merkeze alan yatırım trendi ihraç ürünlerinin niteliğini ve teknoloji sınıfını değiştiriyor. Avrupa’da, kıtanın küresel çapta teknolojik liderlik ve egemenlik oluşturabilmek için yeşil dönüşüm konusunda bir dizi politika hummalı bir şekilde uygulamaya geçiriliyor. Özellikle tedarik yasası ve yeşil-dijital direktiflerle donatılmış engeller geliştiriliyor. Tüm sektörler gibi; ihracatının yüzde 60’dan fazlasını ABD ve AB ülkelerine yapan, yüksek teknolojili ürünleriyle dünya makine ticaretinde saygın bir konumda bulunan Türkiye imalat sanayii de ikiz dönüşüm süreçlerinden son derece etkileniyor. AB, ABD ve Çin tarafından oldukça ciddiye alınan bu modelleme geleceğin sanayisinin hangi sütunlar üzerinde yükseleceğini tayin ederken, şu an endüstride rekabet ve farkındalık, teknoloji ile birlikte yeşil mutabakat zemininde yürüyor. Sınırda karbon vergileri veya pazarda tüketim vergileri gibi kaynaklarla finanse edilecek bu büyük sınai dönüşümün sadece sektörümüz için değil, ülkemiz için ne yükler getireceğini ve bunları hangi plan ve programlarla göğüsleyebileceğimizi zamanla göreceğiz. Ancak ihracatçılarımızı, başta sürdürülebilirlik reytingi olmak üzere birçok alanda acil önlemler almaları ve AB piyasalarına uyumlu norm ve sertifikalarda geç kalmamaları konusunda sürekli uyarmaktayız.

 “SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ALANINDAKİ ÇALIŞMALARIMIZ, DİĞER SEKTÖRLERİMİZ İÇİN DE İLHAM KAYNAĞI OLACAK”

  • Türkiye’deki makine endüstrisi, sürdürülebilirlik konusunu nasıl ele alıyor? Sektörün ekolojik ayak izini azaltmaya yönelik girişim ve uygulamaları hakkında bilgi verebilir misiniz?

AB mevzuatındaki gelişmeleri başından itibaren takip eden bir sektör olarak biz bu tartışmalara ilk kez, proaktif bir tavırla 2018 yılında başlattığımız karbon ayak izi kampanyamızla katıldık. Takip eden süreçte hem dijital terimler hem de yeşil terimler konusunda eşsiz kaynaklar sunan online kılavuzlar hazırladık. Bu alandaki bilgi ve deneyimizle en son olarak, makine imalatçılarının sürdürülebilir değer zincirine sahip olabilmeleri ve ikiz dönüşüme hızla uyum sağlayabilmeleri için Türkiye Makine Sektörü Sürdürülebilirlik Eylem Planı Raporu’nu yayımladık. Birleşmiş Milletler bünyesinde belirlenen 17 Sürdürülebilir Kalkınma Amacı’nın, 169 alt başlığın ve 241 göstergenin incelenmesi sonucunda oluşturulan strateji raporu, sürdürülebilirliği ekonomik, sosyal ve çevresel sorumluluğa dair uluslararası norm ve standartlar boyutuyla ele alıyor. Çalışma kapsamında hammadde girdisi ve tedarikçilerden, geri kazanım ve ürün yaşam süresine kadar sektörümüzün katma değer zincirini oluşturan eylem alanlarını tanımladık. Strateji raporumuz; bu eylem alanlarıyla ilişkili 7’si öncelikli ve doğrudan, 4’ü bağlantılı toplam 11 Küresel Amacı dikkate alarak son halini verdiğimiz çok kapsamlı bir Sürdürülebilirlik Uyum Haritası da içeriyor. Bunun yanında, en yetkin mercilerin reyting metotlarını irdeleyerek, alt sektörler veya işletmeler ölçeğinde de öz değerlendirme yapılabilme imkanı veriyor. Raporda hem kritik performans ölçütlerini net biçimde tanımlıyoruz hem de hangi uluslararası rapor ve metotlara uyum sağlanırsa ileride işimizin kolaylaşacağını kapsamlı şekilde açıklıyoruz. Sektörel bazda yapılmış çalışmalar arasında yöntem ve yaklaşım tarzıyla bir ilk olan bu raporu, hazırlığı aylar süren bu çalışmayı yapmaya iten temel motivasyon, cari üretim teknolojilerini geliştiren sektör olmak sıfatıyla, sürdürülebilir yöntemler geliştirme konusunda da kendimizi sorumlu hissetmemizdir. Daha az hammadde ve enerji sarf ederek daha çok iş ve üretim yapan yöntemler geliştirmek, emisyonu, firesi, atığı düşük makine ve tesisler tasarlamak, yeşil enerji üretimiyle ilgili yeni teknoloji ve sistemler ortaya çıkarmak hedefi, sektörümüzü ve ürünlerini büyük dönüşümde merkezi bir konuma yerleştirmektedir. Kılavuz ve rapor çalışmalarımızın yanında, MundusPlus çatı markası altında yürütmekte olduğumuz sürdürülebilirlik çalışmalarının bir diğeri de makine sektöründe sürdürülebilirlik çalışmalarını desteklemek için hem yeşil dönüşüm hem dijital dönüşümü bir arada sağlamak üzere başlattığımız Makine Sektöründe İkiz Dönüşüm UR-GE Projemiz. Toplam 12 firma katılımıyla ilk etabını tamamladı. Çalışma kapsamında “Kurumsal Karbon ve Su Ayak İzi Hesaplama Danışmanlığı” faaliyeti gerçekleştirilirken, firmaların yeşil dönüşüme hazırlık seviyelerinin tespiti ile mevcut durum analizi niteliği taşıyan ve uluslararası standartlara uygun raporları oluşturularak, geleceğe yönelik atılması gereken adımlar için yol haritaları da hazırlandı. Ülkemizin 2053 yılı net sıfır karbon hedefi doğrultusunda, ihracat ailesi olarak sürdürülebilir kalkınma amaç ve göstergelerini büyük bir titizlikle takip etmeye, yenilikçi projelerle MundusPlus çatı markasını geliştirmeye devam edeceğiz. Sürdürülebilirlik alanındaki çalışmalarımız, diğer sektörlerimiz için de ilham kaynağı olacaktır. Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye’nin yüksek teknoloji geliştirmeye yönelik her adımı, ülkemizin endüstriyel bağımsızlığına büyük bir katkı sağlayacaktır.

“CUMHURİYETİMİZİN 100. YILINDA DA TÜRKİYE’NİN GELECEĞE DÖNÜK ENDÜSTRİYEL KOLLARINDAN BİRİYİZ”

  • Türkiye’nin 100. yılında, makine sektörünün nasıl bir gelişim ve değişim süreci geçirdiğinden bahsedebilir misiniz?

Türkiye’de en fazla Ar-Ge merkezine sahip sektör olarak, imalat sanayiinde en çok Ar-Ge harcaması ve yatırımı yapan dallardan biriyiz. Ar-Ge’ye ayırdığımız kaynakların hızlı artışındaki temel sebeplerden biri, makinelerin çeşitlenmesi ve bilginin derinleşmesine de bağlı olarak istihdamın sayısı ve niteliğindeki artıştır. Genel imalat sanayi istihdamı içindeki payımız yüzde 9,4 iken Ar-Ge çalışanları içinde payımızın yüzde 14’e yaklaşması küresel rekabetçiliğin bir gereğidir. İmalatçılarımızda giderek pekişen inovasyon kültürü sayesinde, trendleri takip etmekle yetinmeyip niş alanlarda öncülük de edebilen tasarım ödüllü firmalarımızın sayısını artırıyoruz.  Ar-Ge alanındaki gücümüz sayesinde de imalat sanayi genelindeki yerli patent ve faydalı model başvurularının yaklaşık yüzde 25’ini tek başımıza gerçekleştiriyoruz. Patent ve faydalı modelin yanı sıra marka ve endüstriyel tasarım konularında da sanayicilerimize yön gösterici olmaya devam ediyoruz. Birliğimizin aktif olduğu son 21 yılda ihracatını yılda 2 milyar dolar seviyesinden 25 milyar dolar seviyesine taşıyan makine imalatçılarımız, dünya genelinde, her geçen yıl giderek daha kalabalıklaşan bir klasmanda ve giderek daha sıkışan bir alanda mücadele ediyor. Bütün ülkeler kendi makinesini üretmenin peşinde olduğundan, bu alandaki rekabet alabildiğine agresif; açık ve örtülü devlet destekleriyle giderek daha çetrefilli hale geliyor. Biz bu yüzden her ülkede stratejik ve kayıtsız şartsız öncelikli bir sektörüz. Tüm değişim ve dönüşüm çalışmalarında merkezi bir konuma sahip olan makine sektörü olarak, Cumhuriyetimizin 100. yılında da Türkiye’nin geleceğe dönük endüstriyel kollarından biriyiz.