Ekonomik krizin etkisiyle yaşanan iç pazardaki daralmanın ardından yönünü ihracata çevirerek bu alanda ilk 3’e giren makine sektörü, ihracatı artırmaya yönelik çalışmaları, katma değerli ürüne yönelmesi ve devletten aldıkları, almayı bekledikleri desteklerle Türkiye ekonomisinin demirbaşı.

Önemi 90’lı yıllarda kavranmaya başlanan, sektör paydaşlarının etkili çalışmalarıyla son dönemde ivme yakalayan makine sektörü, Türkiye ekonomisi için bir demirbaş, adeta bir lokomotif. 

Sektör, ekonomik krizin etkisiyle son yıllarda iç pazarda yaşanan daralmaya bağlı olarak görece zor günler geçirse de ihracata odaklanmasının da meyvelerini toplamaya başladı. Son yıllarda önemi daha iyi kavranan, gelişen ve gelişmeye açık olan makine sektörü, 2019’da 17,9 milyar dolar ihracat gerçekleştirerek, en fazla ihracat gerçekleştiren 3 sektörden biri oldu. İhracatın ithalatı karşılama oranı da yüzde 80 seviyelerine ulaştı.

İhracat yapmak için öncelikle, göreceli olarak rekabet üstünlüğü talep eden sektör, fiyat avantajlı bir rekabet üstünlüğünü sürdürülebilir görmüyor. Katma değeri yüksek, teknoloji odaklı bir yapıya bürünmeyi hedefleyen makine sektörü, bu anlamda kilit öneme sahip.

Amaç kilogram fiyatını artırmak

Sektörde, 2019’daki ihracat miktar artışının değer artışından daha yukarıda olması, kilogram fiyatını bir nebze aşağıya çekti. Bunun nedeni, iç pazarı daralan firmaların ihracatta rekabetçi olmak adına fiyat kırması oldu. Aynı zamanda müşteriler de TL’deki değer kaybını avantaja çevirme gayretinde. Makine sektörünün amacı ise marka değeri ve daha yüksek katma değerle kilogram fiyatını arttırmak. İhracatın yarıdan fazlasının AB ülkeleri ve ABD’ye yapılması, sektörün katma değeri yüksek ürünlere yöneldiğinin bir göstergesi. Son yıllarda Türk makineleri, sahip oldukları kalite ile Avrupalı muadilleriyle yarışıyor. Bu da yurt dışı satışlara olumlu yansıyor.

Sektör, Avrupa’da fiyat avantajı ile anılmak istemiyor

Sahip olduğu kalite ile ön plana çıkan sektörün dünyadaki algısı, Avrupa ürünlerine yakın kalitede, ancak daha uygun fiyatlı ürünlere sahip olduğu. Türk makine sektörünün hedefi ise, bu algıyı değiştirmek ve fiyat avantajı ile anılmamak.

Bu konuda bir diğer sorun, ölçek sorunu. Bunun beraberinde getirdiği devlet destekleri veriminin düşmesi, ihracattaki rekabet gücünü de olumsuz etkiliyor.

Bu alanda makine sektöründe faaliyet gösteren firmaların globalleşmesi önem arz ediyor. Ortaklıklar veya satın almalarla dünyaya açılma yollarını aramayı düşünen sektör, çok sayıda ülkeye ihracat yaparak bir başarı elde etse de bir ülkedeki pazar payını ve kalıcılığını da çok önemsiyor.

Sektör için olumlu adımlar

Sektör için İVME programı, yatırımları tetiklemede kayda değer bir rol üstlendi. Sektörün pilot alan olarak ilan edildiği, Teknoloji Odaklı Sanayi Hamlesi Programı’nın ise, orta ve uzun vadede dış ticaret açığının azaltılmasına katkı sağlayacak önemli sonuçlar sağlayacağı öngörülüyor. 

Ayrıca, sanayicilerin makine yatırımlarına yönelik 2019 sonunda dolacak olan KDV muafiyetinin 31 Aralık 2022’ye kadar uzatılmasına dair kararı, sektöre nefes aldırdı.

2020’de ilk büyüme bekleniyor

Sektörün son dönemdeki durumu incelendiğinde, 2019 yılının ilk yarısında imalat sanayi üretimi yüzde 4 geriledi, kapasite kullanım oranları da ortalama yüzde 75 seviyesinde kaldı. İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) açıkladığı sanayi PMI verisi yılın ilk yarısında 50 puan altında kaldı ve sanayide küçülmeyi gösterdi. Sanayideki bu gelişmeler nedeniyle yeni yatırım iştahı da olumsuz etkilendi.

2019 yılının ikinci yarısında sınırlı toparlanmaya karşın, imalat sanayinde yüzde 2-2,5 küçülme bekleniyor. 2019 yılının ikinci yarısında ise makine ve teçhizat yatırımlarında devam eden küçülme, giderek yavaşlama gösterdi. Makine ve teçhizat yatırımlarında ilk büyümenin 2020 yılı ilk veya ikinci çeyreğinde görülmesi bekleniyor.

Yetişmiş insan gücü ihtiyacı

Sektör için insan kaynağı, finans yönetimi ve teknoloji, önemli unsurlar. Makine üretmek için paradan daha çok yetişmiş insan gücüne ihtiyaç duyuluyor. Bu konu, Türkiye için makro bir sorun. Bunun yanında her firmanın bu konuda strateji geliştirmesi, sektör için elzem. Uygun maliyetlerde finansmana erişim ve bunun etkin kullanımı da KOBİ’ler için hayati derecede önemli. Teknoloji seçimi ve beraberindeki verimlilik düzeyi ise, sürdürülebilir rekabet gücü açısından kritik rolde.

Ar-Ge’de 1’inci sektör

Türk makine sektörü, STB’nin yetkilendirdiği Ar-Ge merkezlerinde 175 adet ile açık ara 1’inci sektör. 31 adet tasarım merkeziyle de bu alanda 4’üncü sektör. Sektörün Ar-Ge harcaması, yüzde 30 artış ile 2017 yılında 735 milyon TL olarak gerçekleşti. TÜBİTAK, TEYDEP Programı kapsamında ise 2018 yılı içerisinde makine sektöründe toplamda 193 milyon TL karşılığında 289 proje desteklendi. Dolayısıyla sektörün yapısı itibariyle Ar-Ge potansiyeli oldukça yüksek. Ancak burada büyük ölçekli olan otomotiv, elektronik ve beyaz eşya gibi sektörlerle kıyaslandığında, yetkinliğin ve verimliliğin arttırılması gerekiyor. Bu konuda STB’nin TÜBİTAK ve KOSGEB’in stratejik ürünlere yönelik destek ve programlarının sürece olumlu yönde destek vermesi umut ediliyor.

‘2020’ye miktar ve fiyat artısıyla başlandı’

Makine İhracatçıları Birliği, sektörün marka değerinin yükselmesi, teknoloji geliştirme kapasitesinin artması, finansmana erişiminin kolaylaşması ve nitelikli iş gücü istihdamının büyümesi için gerekli gördüklerini bir yol haritasıyla açıkladı. Yatırım ölçeklerinin büyütülmesi ve verimlilik artışına odaklanan sektör, bu hedeflere ulaşmada kayıt dışıyla mücadele ile piyasa denetim ve gözetimini öncelikleri arasına koydu. 2019 yılını 17,9 milyar dolar ihracatla kapatan sektörün en öncelikli meselesinin yatırım ve faaliyet ortamının, kamunun mevcut bütün stratejik planları doğrultusunda hızla iyileştirilmesi olduğunu belirten Makine İhracatçıları Birliği Başkanı Kutlu Karavelioğlu, “Uzun süre sonra yeniden makinelerimizin birim fiyatlarını artırmayı başardık. Ocak ayı sonunda elde ettiğimiz yüzde 7 ihracat artışında makinelerimizin 2018 değerlerini geri dönüyor olmasının katkısı var. İki bileşenli artış 2030 hedeflerimize yönelik güvenimizi pekiştiriyor” dedi.

“Kayıt dışının önlenmesi için düzenleme ve denetleme şart”

AİMSAD Dergisi’nin bu sayısında, kapak röportajımızın konuğu olan MAKFED Genel Sekreteri Zühtü Bakır, sektörün önemli sorunlarının başında gelen kayıt dışılığa değinerek, “Sektörde Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) rakamlarına göre 17 binin üzerinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB) sanayi sicil kayıtlarına göre ise 10 binin üzerinde makine imalatçımız mevcut. Bu durum, sektörde ölçek sorununun genel bir göstergesi. Bu konuda atılması gereken adımların başında ise her türlü kayıt dışılığın ortadan kaldırılmasına yönelik etkin düzenleme ve denetlemelerin yapılmasının geldiğini düşünüyoruz. Ancak böylelikle firmalarımızın rekabet güçleri artacaktır” dedi.

‘Kayıt dışı ile mücadelede de pilot sektör olmak istiyoruz’

Stratejik önerilerini ölçek, finansman, teknoloji geliştirme, markalaşma ve doğrudan yabancı yatırımlar olmak üzere 5 eksende somutlaştırdıklarını belirten Karavelioğlu şunları söyledi: “En öncelikli meselemiz firmalarımızın ölçeğini büyütmektir. Yatırımın ve iş hacminin teknoekonomik büyüklüğü, verimliliğin, katma değerin, markalaşmanın ve sürdürülebilir rekabetçiliğin ön şartıdır. Kayıt dışı istihdam ve satış hangi sektörde olursa olsun yatırım ve faaliyet ortamını bozarak, iç ve dış sermaye çekmeyi zorlaştıran ana etkendir. Fikri mülkiyet haklarının korunması ve piyasa gözetimi denetimi teknoloji geliştirmenin vazgeçilmezidir. Bunlarda esnek davranırsak işini iyi yapanları cezalandırmış oluruz; işlerini büyütmelerine mani olur, nitelikli elemanlar istihdam etmelerini güçleştiririz. Yüzde 24,9 olan kayıt dışı ortalamamız, Türkiye ortalamasının altında olsa da teknoloji geliştiren, en fazla sayıda Ar-Ge merkezine sahip olan ve ülkenin en rekabetçi ürünlerini üreten sektörümüzde kayıt dışının rakip ülkelerdeki seviyeye inmesini sağlamak zorundayız. Burada hem devlete hem de sektörel derneklerimize görev düşüyor. Kayıt dışıyla mücadelede de pilot sektör olmaya hazırız.”