Zeynep Erçağlar – Ata Yatırım İnsan Kaynakları Direktörü

Hep bundan sonra ne olacak? diye düşünürken en büyük teknoloji firmalarından biri kademeli de olsa geri dönüş kararı aldı. Apple CEO’su Tim Cook çalışanlarına geri dönüş çağrısında bulundu ve bu çağrı çok da hoş karşılanmadı. Hatta tepki olarak üst düzey yöneticilerden ayrılma kararı alanlar dahi olduğu yazıldı.

Pandemi süresince hepimiz iş hayatının uzaktan çalışmaya doğru evirildiğini düşünmemize ve bu sistemin avantajlarından bahsetmemize rağmen, pandeminin bitişiyle dünya devlerinin de dahil olduğu birçok şirketin peş peşe dönüş kararı alıyor olması, belli noktalardaki eksikliklerin tartışılması gerektiğini ortaya koydu.

UZAKTAN ÇALIŞMA İLE NE BAŞARILAMAMIŞTI Kİ GERİ DÖNME KARARI ALINMAK İSTENİYOR?

Öncelikle iletişim. Uzaktan çalışma sürecini birçok şirket çok iyi yürütebilse de inovasyon tarafında eksik kaldıklarını düşündüler. Çalışanların bir arada yarattıkları sinerjinin ortaya çıkardığı yeni fikirlere olan ihtiyaç konuşulmaya başlandı. Uzaktan çalışma sürecinde farklı bir departmanda çalışan bir arkadaşımızla sohbet etme şansımız yok denecek kadar azdı. İş yerinde bir kahve molasında karşılaşıp sohbet ederken yakalanacak fırsatların kaybolduğu da aşikar. Bu nedenle fırsat kaçırdığını düşünen işverenler, işe kademeli de olsa dönme kararı aldılar.

Çok hızlı bir şekilde uzaktan çalışmaya geçen birçok şirket doğru performans ve iş takip sistemini kurgulayamadı. Bu da yapılan işlere yansıdı. Doğru sistem üzerinde çalışmamanın sonucu geciken projeler, motivasyonu düşük çalışanları oluşturdu. İşveren duruma doğru bir sistemi kurgulayamadık noktasında değil, evden çalışan personelin verimsiz olduğu algısıyla baktı. Bu da geri dönmeliyiz söylemini destekledi. Haksızlar mıydı? Bu konu da tartışılır. Eğer doğru bir performans/takip sistemi üzerinde çalışmıyorsanız yüksek iş disiplininiz olması gerekmektedir. İnsan olgusuna baktığımızda erteleme, durumdan fayda çıkarma gibi işi aksatacak istem dışı davranışlara sahiptir. Özellikle kadın çalışanların evde üzerlerindeki başka sorumlulukları da yerine getirme çabaları, mesai saatlerinde işlerine olan konsantrasyonlarını azalttı. Evde olduğu sürede yemek yapması, çocuğuyla ilgilenmesi gibi durumlar kadın çalışanlar için iş-yaşam dengesini bozdu. Bu da iş verimliklerini düşürdü, daha önceki yazılarımda belirttiğim tükenmişlik sendromunu arttırdı.

İşveren pandemi öncesi nasıl çalışıyorsak aynı şekilde devam etmekten yana.

Yukarıda bahsettiğim bu resme baktığımızda; işverenlerin, en azından hibrit şekilde neden işe dönüş sağlanması gerektiğini düşündüklerini anlayabiliriz. Peki duruma çalışan açısından baktığımızda neler görmekteyiz? Z kuşağı kesinlikle tam zamanlı ofis çalışma biçimini benimsemiyor. Teknoloji tarafında çalışanlara hibrit çalışma koşullarını bile kabul ettirmeniz çok zor gözükmekte.

Uzaktan çalışma hayatlarımızı çok zorlaştırdı destekte, iş yaşam dengesinin kalmadığından dert yansak da çalışanlara sağladığı faydalara bakıldığında, çalışanların çoğunluğunun tekrar ofislere dönmeye hiç niyeti yok.

Ülkemizde özellikle İstanbul’da yaşayan çalışanlrın ulaşım sorunu, işe gelmek istememelerinin en baş nedenlerinden. Yolda kaybedecekleri zamanı kendilerine veya işe ayırmayı tercih etmekteler. Uzun dönemdir evden çalışmaktan dolayı haytalarını bu yönde planlamış olan çalışanların tekrar ofis ortamına dönmeleri için yeni planlamalar yapması gerekmekte ki bu durumda ek maliyeti beraberinde getirmekte. Örneğin; çocuk için bakıcı tutmak gibi. Artık uzaktan çalışmanın yapılabiliyor olduğunu gören çalışan bu imkanı bırakmak istememekte.

Yeteneklere ulaşmanın gün geçtikçe zorlaştığı bu dönemde, bütün kurumları bir adım öteye taşıyacak faktöründe insan olduğunu düşünecek olursak, çalışanların isteklerine uygun süreçleri acil olarak kurumlarımızda inşa etmemiz gerektiğini görmekteyiz. Yapılan araştırmalara bakıldığında; çalışan önceliklerinde görülecek ilk maddelerden biri esnek çalışma, uzaktan çalışma seçenekleridir. Kendini geleceğe hazırlayan kurumlar karma iş gücü modeline geçmeye başladı bile. Son derece esnek olan bu sistem içerisinde işveren aslında bir müşteri gibi sadece aldığı hizmete bakacak. Yetenek açığını kapatmak isteyen işveren freelance çalışanlara yönelecek. Dünya Ekonomi Forumu’nun öngörüsüne göre, 2027 yılında dünya işgücündeki her iki kişiden biri freelance modelde çalışan olacak. Çalışma hayatının her alanda değiştiği bu dönemde eskiye dönmek şirketlerin rekabet avantajını zayıflatacaktır.