Çetin Ünsalan – Gazeteci / [email protected]

Dünya ekonomisinin daralmaya gittiği, iç piyasada alıcının alım gücünü yitirdiği bu süreçte, finansın da pahalı hale geldiğini düşünüldüğünde tüm firmaların önünde cevabını bekleyen tek bir soru kalıyor: Bu süreçte ne yapmalıyım?

Öncelikle pazardaki daralmayı ve finansman sıkıntısını problem olarak algılamak yerine yönetmeye, bunun doğuracağı sıkıntılar yerine fırsatlara odaklanmanızı öneririm. “Böyle bir ortamda da fırsat olur mu?” sorusunu duyar gibiyim. Olur…

Önümüzdeki sorunlar ne? Birincisi pazar sorunu. O zaman bu süreçte pazarın neye ihtiyacı olduğuna bakmak gerekiyor. Böylesi bir zamanda yatırım yapacak olanlar öncelikli olarak fiyata mı bakar; yoksa uzun vadeli nitelikli ürüne doğru fiyatı ödeyip ödemediğine mi?

İşte başlangıçtaki sır burada gizli. Markalaşma önemli mi? Evet… Fakat bu süreçte markalaşmaya yapılacak harcamaları kısacağınızı biliyorum. Yanlış ama yapılacak eylem bu. Oysa strateji uygulamanız gereken bir süreçtesiniz.

Her şeyden önce bu süreçte ihtiyacı doğru okumalısınız. Eğer markalaşmaya para ayırmak yerine, zaten orayı bütçelendirdiğinizi düşünürseniz; ürün niteliğinizi arttıracak çalışmalara finansman yönlendirmenizi öneririm.

Hedefe kalitesi yüksek, dayanımı fazla, fonksiyonel, dünyadan daha makul ama size de para kazandıracak ürünleri koymalısınız. Mevcut ürünlerinizi bu yönde geliştirmelisiniz.

Şayet böylesi bir süreçte verimlilik sunan, fiyatı uygun, ama size de zarar ettirmeyecek ürünler ortaya çıkarır; maliyetlerinizi giderlerinizle aynı kurdan yaparsanız; bunu da hedef kitleye yönelik pazarlama faaliyetleriyle doğru noktalarda anlatırsanız; önümüzdeki 10 yılın sonunda kendi kendinize marka olduğunuzu göreceksiniz.

Gereksiz reklam ve harcamalar yerine; hedef kitleyi odaklayarak, doğru mesajı; doğru mecrada verir, ürünlerinizi de dayanıklı, fonksiyonel, satış sonrası hizmeti veren ve optimum nokta diye tabir ettiğimiz fiyatta sunarsanız kazançlı çıkacaksınız.

Peki finansmanı nereden bulacaksınız? Bir çoğunuzun firmasının içinde gizli finansmanlar olduğunu açık. Gerek verimsizlikten gerekse geleneksel harcama alışkanlıklarından kalan giderler var.

Üretim süreçlerinizdeki verimliliğe, enerji verimliliğine yönelik yatırımlara, insan kaynağına ve tasarıma para harcayın. Bunların her biri zaten yaptığınız giderler ve doğru değerlendirilirse, size finansman sağladığı gibi, görünümünüzü de düzelteceği için, kredi notunuzdaki iyileşmeyle birlikte daha uygun şartlarda finansmana da ulaşmanızı sağlayacaktır.

Yenilenebilir enerjiden hatlarınızdaki verimliliğe, konunuza ilişkin start-up’lardaki yatırımlardan insan kaynağınızdaki nitelik artışına kadar sadece kendi içinizde yapacağınız bir dizi işlem size rahatlatacaktır.

Ayrıca en kısa sürede şirket ortaklarına maaş belirlemeyi ve kasadan elinizi çekmeyi ihmal etmeyin derim. Finans departmanlarınıza nakit akışını yönetmeyi, enflasyon muhasebesi yapmayı ve etkin satın alma hareketlerinde bulunmayı önerir ve onları cesaretlendirirseniz; bu süreçten kazançlı da çıkmanız, en azından az hasarla atlatmanız mümkün olacaktır.

Yapmamanız gereken tek şey ise; mevcut düzeni devam ettirmek, yapılan gerçekçi olmayan açıklamalara bakmak, kendi gerçeğinizle yüzleşmemek, firmalarınızı nokta atışı yönetmekten imtina etmektir. Deneyin; zararlı çıkmayacaksınız.