Ağaç işleme makine sektörünün üretim faaliyetlerini ve teknoloji yatırımlarını değerlendiren EDDA Makine Genel Müdürü Recep Tunç;  “Türkiye ağaç işleme makine sektörü kapasite olarak belki rakiplerinin gerisinde olabilir ancak dijital dünyayı takip etme açısından, rakiplerimizden geride olduğu herhangi bir nokta göremiyorum” dedi.

Fokus Röportajları kapsamında bir araya geldiğimiz EDDA Makine Genel Müdürü Recep Tunç ile sektörün yürüttüğü üretim faaliyetlerini, çözülmeyi bekleyen sorunları, dijital dünyada Türkiye ağaç işleme makine sektörünün konumunu konuştuk. Her firma için önceliğin ihracat olduğuna değinen Tunç, yurt içi pazarının unutulmaması gerektiğinin altını çizdi. Sektörün genç ve dinamik bir yapısı olduğuna değinen Recep Tunç; “Genç bir sektör olduğumuz için bazı ani gelişmelere karşı çok hızlı manevra kabiliyetlerimiz oluyor, çok hızlı aksiyon alabiliyoruz. Bence bunu pandemide de gördük. Son iki yılda gelişmiş ülkeler karalar bağlarken, Türkiye’deki sektör paydaşlarımızın birçoğu bu süreçten güçlenerek çıktı” dedi.

  • Sektörün üretim faaliyetlerini genel olarak nasıl değerlendiriyorsunuz? Neler yapılmasını öngörüyorsunuz?

Sektörde çok köklü kuruluşlarımız var ama Türkiye’de sanayicilik 1980’lerden itibaren etkili hale gelmiş bir ekonomik model. Bu yüzden sektördeki şirketlerimizin birçoğu genç, dinamik, küçük ve orta ölçekli şirketler. Dolayısıyla şu anda yoğun olarak makine teçhizat kapasitelerini artırmak üzere yatırım yapan şirketler. EDDA Makine olarak biz de bunlardan bir tanesiyiz. Finansal kaynaklarımızın bir kısmını yatırımlara ayırmak durumundayız. Bu bizim bir dezavantaj, bir de avantaj olarak karşımıza çıkıyor. Dezavantajımız anlık, yoğun talep durumlarına arzla cevap veremiyoruz. Yeterince kapasitemiz ve insan kaynağımız olmayabiliyor. Bu sebeple bazen birtakım sorunlar yaşayabiliyoruz. Ancak diğer taraftan dinamik, genç bir sektör olduğumuz için bazı ani gelişmelere karşı çok hızlı manevra kabiliyetlerimiz oluyor, çok hızlı aksiyon alabiliyoruz. Bence bunu pandemide de gördük. Son iki yılda gelişmiş ülkeler karalar bağlarken, Türkiye’deki sektör paydaşlarımızın birçoğu bu süreçten güçlenerek çıktı. Sektörde üretim faaliyetleri her geçen gün gelişiyor. Avantajlarımızı doğru değerlendirirsek dünyadaki ağaç işleme makineleri talebinde yüzde dört-beş  gibi bir oranı geçebiliriz.

“SEKTÖR OLARAK DİJİTAL DÜNYAYI ÇOK İYİ TAKİP EDİYORUZ”

  • Sektörün teknoloji odaklı faaliyetleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Dijital dünyaya ayak uydurmak anlamında neler yapılmalı?

Teknoloji, söz konusu bu dijital dünya, her yaşta insan için çok şey anlam ifade etmiyor olabiliyor. Sektördeki şirketlerimizin karar mercilerinde ya da yönetim kurullarında gençlere söz hakkı vermeleri gerekiyor. Onların fikirlerini değerlendirmemiz gerekiyor. Çünkü konuyla çok daha haşır neşirler ve çok daha iyi yorumlayabiliyorlar. Teknoloji odaklı faaliyetler müşteri kaynak planlamasından bir başlıyor, kurumsal kaynak planlamasına kadar gidiyor. Bu da birtakım yatırımlar gerektiriyor. Şirketlerimiz bu konuda çok azimli. Kendilerini geliştiriyorlar. Hepimiz dijital dünyaya ayak uydurmaya çalışıyoruz. Üretim yöntemlerimiz olarak, pazarlama yöntemlerimiz olarak her anlamda güne ayak uydurmaya çalışan bir yapımız var. Diğer taraftan sektörün ihtiyaçları doğrudan teknoloji ile ilgili. Mekanik teknolojilerden tutun, yazılım teknolojilerine, elektronik teknolojileri ve hatta kimyasal teknolojilerle bile ilintili bir sektörün içindeyiz. Sektör olarak bunların bir kısmına cevap verebiliyoruz ama bir kısmının geliştirilmesi gerekiyor. Çıktılarımızın dijital dünyaya ayak uydurması açısından daha yetkin kişilerle bir arada olmamız gerekiyor. Bu noktada Türkiye olarak dünyayı çok iyi takip ettiğimizi düşünüyorum. Türkiye ağaç işleme makine sektörü kapasite olarak belki rakiplerinin gerisinde olabilir ancak dijital dünyayı takip etme açısından ben rakiplerimizden geride olduğumuz herhangi bir nokta göremiyorum. Hem kendi rakiplerimizden hem de sektördeki diğer paydaşlarımızın uluslararası rakiplerinden bunu gözlemleyebiliyorum.

  • Sizce sektör bu dönemde iç pazara mı, ihracata mı, yoksa her ikisine de mi odaklanmalı? Neden? En önemlisi sizce hangisi?

Burada konuya kurumsal, büyük şirketler açısından ve yeni sektöre girmiş paydaşlarımız açısından bakabiliriz. Elbette ihracat hepimiz için çok önemli ancak sektördeki çıktılarımızın pazara entegrasyon süreci var. Bu birkaç yıl alan bir süreç. Bu yüzden sektördeki yeni şirketlerin iç piyasada kendilerini tanımlarının, yapabileceklerini ve kapasitelerini görmesi açısından çok önemli olduğunu düşünüyorum. Öte yandan ihracat elbette olmazsa olmaz. Şirketlerin finansal yapılarını stabil bir şekilde koruyabilmeleri için çok önemli. Hepsi olmasa da arzın bir kısmının ihracata kanalize edilmesi gerekiyor. Bu nedenle büyük payın ihracat olması gerektiğini düşünüyorum ama yurt içi pazarımızın da bırakılmaması gerekiyor. 2022’nin pandemiyle vedalaştığı yıl olmasını ümit ediyorum. Bence 2022’de Türkiye’deki sektör temsilcileri için büyük fırsatlar doğacak. Sektörün büyük fuarları 2023 yılında düzenlenecek. Bu sene hazırlanma ve toparlanma senesi olacak. İhracat için ön bağlantıların, kanalların oluşturulması sağlanabilir. Yurt içinde ise müşterilerimizin ihtiyaçlarının fazlasını sağlamak için elimizden geleni yapacağımız bir yıl olacak.

“HİÇBİR ÜLKEYİ DİĞERİNDEN AYIRT EDEMEYİZ”

  • İhracat pazarlarının çeşitlendirilmesi konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

EDDA Makine 80’den fazla ülkeye ihracat yapan bir şirket ve ağırlıklı olarak bayiler aracılığıyla çalışan bir işletmeyiz. Kuzey Amerika kıtasındaki ülkelerden tutun, Asya’daki ülkelere kadar hemen hemen her ülkeye ihracat yapıyoruz. Hiçbir ülkeyi diğerinden ayırt edemeyiz. Fakat Asya pazarı gibi gelişmekte olan pazarlar önemli bir fırsat konumunda. Çünkü Uzak Doğu’nun taleplere cevap vermede birtakım sorunları söz konusu. Bununla beraber Kuzey Amerika, Kuzeybatı Avrupa, Batı Avrupa gibi pazarlara da özen göstermemiz gerekiyor. Bu bölgelerde navlunlardan dolayı düşük teknolojili ürünlerin ihracatında Çin’in pek etkisi kalmıyor. Bu nedenle yerli firmalarımızın bu gelişmiş ülkelere nispeten orta teknolojili ürünlerini satmaları daha kolay olacaktır diye düşünüyorum. Rusya, Amerika, Kanada ve Batı Avrupa ülkeleri çok büyük pazarlar sadece Türkiye’deki sektörümüzün doyurabileceği pazarlar değil. Bununla beraber coğrafi olarak bize yakın olan Balkanlar, Ortadoğu pazarı, Körfez Bölgesi bir fırsat. İyi değerlendirebiliriz, lojistik açısından çok yakın. 

“TEKNİSYENLERİMİZİN SERBEST DOLAŞIMI İLE İLGİLİ DÜZENLEMELER GEREKİYOR”

  • Sektör olarak devletten beklentileriniz neler?

Biz sektör olarak pazarlama anlamında Ticaret Bakanlığından, KOSGEB’den ciddi destekler alan bir sektörüz. Hatta dünyada da bence Türkiye bu konuda hatırı sayılır bir konumda. Sanayicilerimiz, sektörümüz bence devletten güzel destekler alıyor. Sektör olarak bizim başka bir ihtiyacımız var. Makine sektörü teknolojik ve uzun süreli müşteri ilişkilerini içinde bulunduran bir sektör. Tek kullanımlık ürünler gibi müşteriyle tek seferlik iletişim kurmuyoruz. Müşterilerimizle çok uzun dönemli iletişim kurmamız gerekiyor. Satış sonrası hizmet bizim sektörümüzün olmazsa olmazı ve en büyük reklamı. Biliyorsunuz, birkaç yıldır belli bir miktarda ihracat yapan firmalara yeşil pasaport hakkı sağlandı. Bu konuda gerçekten müteşekkiriz. Ancak teknisyenlerimizin müşterilerimizi daha fazla memnun edebilmesi için daha rahat, daha serbestçe seyahat etmeye ihtiyacı var. Bunu yeşil pasaport olarak söylemiyorum ama belki devletimiz bu noktada serbest dolaşımla ilgili ülkelerle iletişim kurarsa her sektör için çok faydalı olacaktır. Birtakım ülkelerle politik anlamda sıkıntılarımız olabiliyor, bu da bizim seyahat kısıtlamaları yaşamamıza sebebiyet verebiliyor. O da ister istemez o pazardaki gücümüzü yitirmemize neden oluyor. Bu yüzden bu konuyla ilgili belki bir şeyler yapılabilir.  

“AİMSAD’IN YURT DIŞI FUAR ÇALIŞMALARIYLA İLGİLİ SEKTÖRE OLAN KATKILARI ÇOK KIYMETLİ”

  • AİMSAD’a önerileriniz var mı?

Öncelikle AİMSAD’a teşekkür etmek istiyorum. AİMSAD gibi değerli bir derneğimiz olmasa farklı coğrafi bölgelerde hizmet veren paydaşlarımızla bir araya gelemeyiz. AİMSAD’ın bilgilendirmelerinden, faaliyetlerinden birçok arkadaşımız önemli ölçüde istifade ediyor. Ayrıca AİMSAD’ın yurt dışı fuar çalışmalarıyla ilgili sektöre olan katkıları çok kıymetli.

“SEKTÖR OLARAK EĞİTİM KURUMLARIYLA DAHA SIK BİR ARAYA GELMELİYİZ”

  • AİM üreticileri için son derece önemli olan kalifiye eleman sorunu için düşünceleriniz nelerdir?

Kalifiye eleman sorunu Türkiye’de her sektörün yaşadığı bir sorun. Başta da söylediğim gibi Türkiye sanayide yeni bir ülke, 30-40 yıldır sanayinin içindeyiz. Bu konuda çok fazla genç kaynağımız olmasına rağmen nitelikli, eğitilmiş yetkin genç arkadaşlarımız maalesef düşük sayılarda. Bu nedenle onlar çok kıymetliler. Fakat hedeflerimizle kaynaklarımızın uyuşmadığı noktada birtakım sıkıntılar yaşıyoruz. Meslek liseleri ara elemanların yetiştirilmesinde olmazsa olmaz. Ancak sektör olarak neler yapabiliriz? biraz da buna bakmak lazım. Biz EDDA Makine olarak fazla sayıda çırak yetiştirmeye çalışıyoruz. Meslek lisesinde okuyan arkadaşlarla ayda bir görüşmeye gidiyoruz. Onların ihtiyaçlarını dinliyoruz, ekipman sağlamaya çalışıyoruz. Çünkü okulu açmakla her şey bitmiyor. Bu çocuklar, gençlerimiz sonrasında ne yapacaklarını bilmiyorlar aslında. Bu yüzden meslek liseleri ile sanayinin iş birliği olmazsa olmaz. Bu durum idari kademe için de geçerli. Üniversitelerle firmalarımızın ve derneklerin iş birliği çok önemli. Daha fazla iletişim kurmalıyız, daha fazla birbirimize dokunmalı ve temas etmeliyiz. Arkadaşlara şirketlerimizde söz hakkı vermemiz gerekiyor. Her şeyi devletin ya da öğretmenlerin yapmasını beklemek hazırcılık gibi geliyor bana. Bunun gelişmiş Avrupa ülkelerinde denenmiş örnekleri var. Sanayi ile okul iş birliğini kurmuşlar ve bunun meyvelerini de topluyorlar. Bizim de aynı aşamalardan geçmemiz gerekiyor. Sektör olarak eğitim kurumlarıyla daha sık ve daha nitelikli bir araya gelmeliyiz. Aksi takdirde bu sorun önümüzde durmaya devam edecek.