Derler ki; “Denizin mavisi hiçbir şehre Sinop’a yakıştığı kadar yakışmaz.” Doğal güzelliklerle, tarihin iç içe geçtiği, binlerce yılın mirasını bugüne taşıyan güzelim Karadeniz şehir- lerinden Sinop’u gördüğünüzde bu sözün doğruluğunu hemen anlıyorsunuz. Yemyeşil doğası, masmavi denizi, mutlaka denize çıkan Arnavut kaldırımlı sokakları, balıkçıları, deniz kenarındaki çınaraltı çay bahçeleri, kalesi, cezaevi, şelaleleri ile görülmeye değer Sinop, her ne kadar son yıllarda tanınırlığı artsa da Türkiye’nin alternatif turizm mekanları arasına adını yazdırmak istiyor.

Sinop şehrinin târihi çok eskilere dayanıyor. Târihte savaşçı kadınlar topluluğu olarak tanınan, efsanevî Amazonlara kadar uzanıyor. Nitekim Hititlere âit belgelerde, bölgede Amazon ve Kaşkarların yaşadığı yazılı. Söylencelere göre adını kentin kurucusu olarak kabul edilen Sinope isimli bir Amazon kraliçesinden alan Sinop, Karadeniz’deki tek doğal liman olması sebebiyle yüzlerce yıl Helen, Pers, Pontus, Doğu Roma İmparatorluğu, Büyük Selçuklu İmparatorluğu, Candaroğulları ve Osmanlı İmparatorluğu gibi farklı uygarlıkların en önemli liman kentlerinden oldu. Şehir tarih boyunca, kale ve tersanesi ile hem askeri üs özelliğiyle dikkat çekti, hem de işlek bir liman yaşantısı ve tersane faaliyetiyle hareketli bir ticaret hayatına ev sahipliği yaptı.

Diogenes’in memleketi

Tarihi bu kadar eskilere dayanan Sinop’un şehir merkezi çok küçük. Şehrin dört tarafı bugün hâlâ ayakta duran surlarla çevrili. Kentin tüm sokaklarını yürüyerek 1-2 saatte dolaşmak mümkün. Sinop haritada görüldüğü gibi bir yarımada. Kente tek bir noktadan giriliyor, girişte sizi bir fıçı içinde yaşadığı rivayet edilen Antik Yunan döneminin en önemli filozoflarından Diogenes (Diyojen) heykeli karşılıyor. Platon’un “Çılgın Sokrates” dediği, kendisine “Bir dileğin var mı?” diye soran Büyük İskender’e “Gölge etme başka ihsan istemem senden” diyen meşhur Diogenes Sinoplu.

Sinop şehir merkezi özellikle yaz aylarında çok hareketli. Sinop Kalesi ise tüm görkemi ile denize nazır man-zarasıyla selamlıyor konuklarını. Kalenin dik merdivenlerinden tırman- dığınızda yukarda küçük bir kafe karşılıyor sizi. Burada tarihi doku ve eşsiz Karadeniz manzarasının tadını çıkarıp, şehir fotoğraflarını çekebilirsiniz.

Bu hapishaneden kaçış yok!

Diogenes Heykeli’nin hemen karşısında ise bir dönem “Anadolu’nun Alkatrazı” tabiri ile de tanınan ve kaçışın imkansız olduğu söylenen, 1999 yılında kapatılarak müzeye çevrilen Tarihi Sinop Cezaevi bulunuyor. Üç yanı deniz olan ve tarihi kale duvarlarının içinde yer alan cezaevine ev sahipliği yapan kale, yaklaşık 4000 yıl önce bölgenin hakimi Gaskalılar tarafından yapılmış. Grek, Pontus, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlılar kendi dönemlerinde kaleyi korumuş ve güçlendirmişler. Kalenin cezaevi olarak kullanımına ait en eski belgeler ise 1568 yılına Evliya Çelebi seyahatnamesine dayanmakta. İç kalenin resmi olarak zindana dönüşmesi ise 1887 yılında olmuş. 1939 yılında da çocuk hapishanesi olarak kullanılmak üzere bir bina daha yapılmış.

Kırım Hanı Devlet Giray, Sabahattin Ali, Refik Halit Karay, Mustafa Suphi, Ahmet Bedevi Kuran, Ruhi Su, Burhan Felek, Zekeriya Sertel bu cezaevinde yatmış bazı isimler. Sabahattin Ali’nin meşhur şiiri Aldırma Gönül’ü yazdığı Sinop Cezaevi, geniş avlusu, kasvetli duvarları, karanlık hücreleri, iç karartıcı zindanlarıyla gezenlere farklı duygular yaşatıyor.

Sinop’un simgesi, gemi maketleri

Deniz ve balıkçılığın iç içe geçtiği Sinop’ta en önemli geçim kaynaklarından biri de gemi maketçiliği. Her ne kadar bu işin erbabı “Ayhan Kotra” ismiyle kendi markasını yaratan Ayhan Usta olsa da kentin ara sokaklarında irili ufaklı çok sayıda maket gemi atölyelerine rastlamak mümkün.

1950’li yıllarda Sinop Cezaevi’nde yatan iki mahkum tarafından başlatılan bu el sanatı, mahkumların cezaevinden çıktıktan sonra Sinop’ta

kalarak bu sanatı devam ettirmeleri ve yanlarında çalışan çıraklara kotra yapımını öğretmeleri neticesinde il merkezinde hızla yayıldı. İlk başlarda Sinop Limanı’na gelen yolcu vapurlarındaki ziyaretçilere hediyelik eşya olarak sunulan kotralar, zamanla ünlendi. Bugün Sinop’a gelen yerli ve yabancı turistlerin hediyelik olarak aldıkları tekneler Sinop’un simgesi haline geldi. Günümüzde geleneksel yöntemlerle devam eden kotracılığın yanı sıra, daha güncel olan, teknik bilgi gerektiren ve projeli olarak çalışılan tekne modelciliğini de bu el sanatında görülüyor.

Türkiye’nin tek doğal fiyordu

Sinop şehir merkezine 11 km uzaklıkta olan Hamsilos ise görülmesi gereken doğal bir güzellik. Bu koy buzul aşındırması sonucu oluşmuş. Ormanla denizin iç içe geçtiği Türkiye’nin tek doğal fiyordu Hamsilos Koyu’na ulaşmak için Akliman üzerinden geçmek lazım. Akliman ise uçsuz bucaksız denizi, orman içine saklanmış küçük koyları, denizden yürüyerek ulaşacağınız küçük adaları, balıkçı barınakları ile farklı bir doğa güzelliği olarak mutlaka gezilmeli.

Türkiye’nin en kuzey noktası İnceburun

Akliman ve Hamsilos’a gelmişken 10 km uzaktaki, Türkiye’nin en uç noktası İnceburun’a uğramadan olmaz. 42°06′ kuzey enlemi ve 34°58′ doğu boylamı işte tam bu noktada. İnceburun’da küçük Deniz Feneri’nden hırçın Karadeniz dalgalarının dövdüğü kayalar ve harika bir manzara sizi bekliyor. Yaşadığınız toprakların kuzeydeki en uç noktasında olma hissi oldukça ilginç bir deneyim.

Dünyada tek: Erfelek Tatlıca Takım Şelaleleri

Sinop’a gelmişken mutlaka görülmesi gereken bir başka yer ise, her katında bambaşka doğal güzellik sunan Erfelek Tatlıca Takım Şelaleleri. Bu şelaleler Sinop il merkezine 42 km uzaklıkta, Erfelek İlçesi Tatlıca Köyü sınırları içinde bulunuyor. Aynı vadi içinde art arda sıralanmış 30′a yakın irili ufaklı şelaleden oluşuyor ve bu özelliğiyle dünyada benzeri yok. Dar ve 2 km uzunlukta bir vadi içinde, kayın ormanları içinde yapılacak şelale gezisi oldukça zevkli ve heyecanlı. Doğal sit alanı olan bölgede trekking, piknik, gezi ve av turizmi olanakları da sağlanıyor. Burası doğada şaşırmayı sevenler için inanılmaz sürprizler sunuyor. Tırmandıkça başka başka güzellikteki şelaleler çıkıyor karşınıza. Parkurun yarısına kadar patika bir yol hemen şelalelerin yanında bulunuyor ancak oradan yürürseniz, aşağıdaki hiçbir güzelliği göremezsiniz. Eğer amacınız orman içi gezi değil, muhteşem bir doğada şırıl şırıl akan sular eşliğinde eşsiz bir manzara ise, şelalelerin içinden yürüyüp bu şelaleleri tek tek tırmanacaksınız.

Parkur boyunca her bir şelaleyi geçtikten sonra yolun bittiğini düşünüyorsunuz. Ve adeta bir bulmaca çözer gibi yolun devamını bulmaya çalışıyorsunuz. Şelaleleri tırmanmak kimi yerde çok kolay, kimi yerde ise oldukça zorlu. Bazı şelalelerin yanına halatlar germişler. Adeta basamak şeklini almış, kayaları tırmanırken bu halatlar size destek oluyor. Bazı yerlerde şelalelerin yaptığı göletler oldukça derin ve macera meraklıları bu buz gibi suya dalıyor. Parkurun bitiminde bütün şelaleleri besleyen suyun kaynağını görebilirsiniz.

NERELER GEZİLMELİ?

Sinop Tarihi Cezaevi

Etnografya Müzesi

Paşa Tabyaları

Tarihi Su Kanalı

Balatlar Kilisesi

Akliman Doğal Sit Alanı

Hamsilos Koyu

Ayancık İnaltı Mağarası

Boyabat Kaya Mezarları ve Kalesi

İnceburun Deniz Feneri

NE YENİR NE İÇİLİR?

Çarpan balığı mutlaka tadılmalı

Sinop merkezde deniz kenarında bulunan yan yana sıralanmış çınaraltı çay bahçeleri her daim kalabalık ve canlı. Burada çay içmek ve fırından çıkmış taze simitleri yemek ayrı bir keyif. Yine bu çay bahçelerinde sabah kahvaltısı da oldukça rağbet görüyor. Karnınız acıktığında ise Karadeniz’in  taze balıklarını yiyebileceğiniz balık restoranları da bu hat üzerinde oldukça yaygın. Sinop’ta her balık lezzetli ama bir iskorpit türü olan tava, buğulama, güveç gibi çeşitli türleri yapılan Çarpan balığı mutlaka tadılmalı.

Cevizli tereyağlı Sinop mantısı

Sinop mutfağının denenmesi gereken başka tadı ise Sinop mantısı. Bu mantı biraz daha büyük kesiliyor, hamuru daha yumuşak, sarımsaklı yoğurtlu ve cevizli tereyağlı olarak servis ediliyor. Alışılmışın dışında bir lezzet sunan Sinop mantısının ayrıca sindirimi de son derece rahat.

Nokulsuz sofra kurulmaz

Sinop’ta özellikle bayramlarda evlerde tepsilerle yapılan bir börek türü olan Nokul şehir merkezindeki fırınlarda satılıyor. İnce açılmış çıtır yufkası, içindeki ceviz ve kuru üzümle harika bir lezzet sunuyor. Nokulun peynir, patates, ıspanak ve kıymalısı da yapılıyor.

Sinop’un zengin ormanları ekonomisine değer katıyor

Doğası ve kültürüyle turizm sektöründe gelişim gösteren Sinop’taki sanayi ve üretim alanında en önemli geçim kaynaklarından birini ahşap ve ağaç işleme sektörü oluşturuyor. Karadeniz’in cömert yağmurlarını alan, hemen her mevsim yağış gören Sinop, zengin orman ve bitki örtüsüyle ağaç işleme ve oyma sanatının da merkezlerinden biri durumunda. Ağaç işleme sanatının şehirde çok eski dönemlere dayanması; hem zengin ormanlara, hem de çok çeşitli ağaçlara sahip olmasından kaynaklanıyor. Sinop’taki ağaç türlerinin başında çam, köknar, meşe, gürgen, kayın, dişbudak, karaağaç ve kavak geliyor. Ağaç denizi olarak nitelendirilen Çangal Ormanları, Ayancık, Türkeli ve Boyabat yörelerini kaplıyor. Dıranaz, Göktepe, Soğuksu ve Elekdağ Ormanları da önemli doğal güzellikler oluştururken, yöre halkı için ekonomik bakımdan büyük değer yaratıyor.

Sinop’taki sanayi sektörünü mercek altına aldığımızda ise, yöresel doğal kaynakları kullanarak üretim yapan sektörlerin başında orman ürünlerinin geldiğini görüyoruz. Şehirde gıdadan sonra en fazla istihdam sağlayan ve işletme sayısına sahip olan sektörü, 24 adet işletme ile ağaç işleme sektörü oluşturuyor.

Valiliğin stratejik planıyla yatırımlar artırılacak

Sinop Valiliği tarafından şehir ekonomisinin geliştirilmesine yönelik stratejik planlar arasında orman ürünleri sanayine yönelik yatırımların artırılması da yer alıyor. Gelişmekte olan iller arasında bulunan Sinop’ta orman varlığından meydana gelen doğal kaynak potansiyeli, öncelikle ve kolaylıkla değerlendirilebilecek kaynakları oluşturuyor.

Orman ürünleri sanayinde yapılabilecek yatırımların başında kereste üretimi geliyor. Özellikle Rusya Federasyonu ve Ukrayna ile Türk Cumhuriyetlerinden ithal edilmekte olan kereste giriş noktaları konumundaki Samsun ve Trabzon limanlarına yakın olması sebebiyle Sinop, ithal hammadde temininde avantajlı bir konumda bulunuyor ve bu durum orman ürünleri üretimine yönelik yatırımlar için ilin cazibesini artırıyor.

Orman varlığından elde edilen ürünler ile ithal hammaddenin il içinde değerlendirilerek katma değerin Sinop ekonomisine kazandırılması açısından kereste üretim tesisleri kurulması şehir ekonomisi için büyük önem taşıyor. Ayrıca Sinop’un sahip olduğu orman varlığı ve pazarlama şartları açısından ele alındığında, kontraplak ve kaplama üretimi, parke üretimi, ahşap kapı ve pencere sistemleri imalatı, ahşap tekne imalatı, lata üretimi, lamine yonga levha üretimi, MDF ve lamine parke üretimi de Sinop’ta geliştirilebilecek yatırım alanları arasında yer alıyor. Bu alanlarda kurulacak üretimine yönelik bir tesisler, hem orman varlığını değerlendirecek; hem de talebin karşılanmasına yardımcı olacak.

Ahşap, camilerde hayat buluyor

Zengin orman örtüsüyle bezenmiş bulunması ve literatüre geçmiş ahşap mimari örneklerine sahip olması nedeniyle Sinop, ahşap cami mimarisi bakımından da dikkat çeken bir il.

Derepazarı Cami, Sinop’un ahşap mimarisiyle ünlü camilerinden biri. Sinop’un Boyabat ilçesine yaklaşık 40 km’lik bir mesafede bulunan Derepazarı Cami, ahşap malzemeyle yapılmış mihrap, minber ve vaaz kürsüsü oldukça sade ve basit bir yapı sergiliyor.

Sinop’ta ahşap işlemesi ve mimarisiyle ünlü bir diğer cami ise Durağan ilçesindeki İsmail Bey Cami. İç mimarisi ağaç el oyma sanatı ile süslenen ilçenin en büyük ve en eski camisi İsmail Bey Cami, 1867 tarihinde Osman oğulları zamanında yapılmış. Caminin ağaç kabartma ve oyma tekniği ile yapılan giriş kapısı, minberi ve vaaz kürsüsü, o dönemin ağaç işçiliğinin en güzel örnekleri arasında kayıt altına alınmış. Osmanlı’nın ahşap oymacılığı sanatını yansıtan caminin kapısı hâla orijinal halini koruyor.

Sinop’ta ahşap oyma sanatına yönelik ürünler de yok değil. Şehirde ahşap oyma sanatının hayat bulduğu eşyalar arasında rahle, askılıklar, anahtarı gizli olan mücevher sandık kutuları gibi günlük hayatta kullanılan birçok ürün de yer alıyor.