Dünya ekonomisinde üretimden pazarlamaya, iş modellerinden tüketiciye kadar tüm yelpazede büyük değişim yaşanırken, pazardaki rekabet algısının bundan etkilenmemesi mümkün değildi.

Paylaşım ekonomisinin ve dayanışmanın her alana sirayet ettiği günümüzde oyunu da yeniden kurgulamak ve bakış açısını değiştirmek lazım. Bilhassa pandemiden sonra tedarik zincirleriyle ilgili tartışmalar artıp, yapay zeka ya da dijitalleşme ile ilgil gelişmeler devam ederken, kümeler ekonomisinin de öne çıktığını görüyoruz.

Bu aşamada yanlış bir algı oluştu. Zannedildi ki Çin’den kayan talep, bilhassa Avrupa pazarı adına bizim üzerimizden şekillenecek. Ne yazık ki tüm uyarılara rağmen kapasite artırımlarına giderek, bugünün ekonomisinde sıkıntı yaşayan firmalar olduğunu da biliyoruz.

Oysa hem üretim yapısı hem de üretim şekli bakımından Çin öncelikli Uzakdoğu bizden farklı bir metot uyguladı. Yani sıkletlerimiz farklıydı. Bugüne geldiğimizde ise kümeler ekonomisinde nerede ve nasıl durduğunuz daha çok önem kazanıyor.

Mesela bir tarafta çıkarlar çelişirken, öte tarafta İngiltere ile Çin’in iş yaptığına şahit olabiliyorsunuz. Bu nedenle Çin faktörünü ayrı okumak lazım. Özellikle dünya ekonomisinin istendiği kadar büyümeyeceğine kesin gözüyle bakılan bu şartlarda, Çin’den kaçacak siparişlerin peşinde koşmak ve zaman kaybetmek yerine, iç pazarıyla bu süreci atlatmaya niyetli Çin’i iyi anlamak lazım.

Birlikte yapılacak işler olduğu kadar, Çin’in desteklediği iç pazarda nitelikli ürünlerle pazar payı almanın mümkün olduğu bir süreç yaşayacağız. Zor geçecek 2024 yılında hem Çin pazarını değerlendirebilir, ama bundan da önemlisi ortak teknoloji üretimleriyle, yarının kümelenmesi keskinleşen dünyasında pozisyon alabiliriz.

Bu sözlerden tamamen Çin ile entegre olmak gibi bir anlam çıkmasın. Öyle bir dünya ekonomisine gidiyoruz ki, kesişen kümeler olacak. Yani batılı bir firma ile Çinli bir firmanın, Avrupalı bir firma ile jeopolitik riskler aşıldığında Rus firmanın birlikte iş yaptığını göreceğiz.

Bu nedenle bakış açısını değiştirmek, ezberleri bozmak, birlikte iş yapma kültürünü oluştururken, yarına ilişkin beraber değer kazanmak üzerine başarı için kaslarımızı geliştirmeliyiz.

Yarının dünyasında birbirine mal satabilenler, birlikte iş yapabilenler olacaktır. Bunların kesişme noktalarında yer alan, yani bizim gibi batı ile doğuyu bağlayan lokasyonlar ise, doğru bir duruş sergiler, ekonomide denge noktası olmayı başarırsa, yeni bir küme değil ama, kümelerin keşimi noktasında vazgeçilmez özellik taşıyan ülkeler konumuna gelecektir.

Bu hedefler doğrultusunda, yurt dışına giderken işbirlikleri yapmak, birbirini tamamlayan niteliklere bürünüp, birlikte yurt dışında iş ve pazar kapmak, pazarına girilen ülkelerde yarına ilişkin gelişimler adına işbirliği alanları aramak son derece kıymetli bir hal alacak.

O nedenle paylaşım ekonomisi kadar, kümelenme ekonomisini de doğru okumalı, firma yapılarımızı ve iş yapış kaslarımızı buna entegre olacak şekilde geliştirmeli, değer yaratmak üzerine kurgulanmış yapılar oluşturmalı ve daralan dünya ekonomisini iç pazarıyla aşmayı planlayan Çin gibi ekonomileri göz ardı etmemeliyiz.

Bunu yaparken de bağlı olduğumuz derneklerden, DEİK’in ilgili iş konseylerine kadar tüm bilgi noktalarını kullanmalı ve ortak hareket edebilecek sistemler kurmalıyız. Yani bir kırılma noktasındayız. Oyunun dışında kalmayalım.

Çetin Ünsalan – Gazeteci

[email protected]