12.yüzyılda kurulan Moskova Prensliği’nin zamanla genişleyerek 17. yüzyılda imparatorluğa dönüşmesiyle dünyanın en büyük devletlerinden biri haline gelen Rusya, tarihi boyunca siyasi ve ekonomik açıdan birçok sancılı değişime sahne oldu. 20. yüzyılın başına kadar hüküm süren çarlık yönetimi, 1917’de Vladimir Lenin öncülüğündeki Bolşevik devrimiyle devrildi; yerine Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) kuruldu. Lenin’in ölümünün ardından devlet başkanlığına getirilen Joseph Stalin (1928-1953) döneminde gücünün doruğuna ulaşan SSCB, tüm dünyayı etkisi altına alan soğuk savaşın, ABD ile birlikte iki büyük aktöründen biriydi. 1985 yılında devlet başkanı olan Mihail Gorbaçov, Sovyet ekonomisinin 80’li yılların sonuna doğru durgunluğa girmesi nedeniyle glasnost (açılım) ve perestroyka (yeniden yapılanma) hamlesiyle sosyalist rejimi yumuşatmaya çalıştı. Ancak Gorbaçov’un adımı, 1991 yılında SSCB’nin dağılması ve Rusya dahil 15 bağımsız devletin kurulmasıyla sonuçlanacaktı. “Rusya Federasyonu”nun ilk devlet başkanı Boris Yeltsin oldu. Dünyanın en büyük kapalı ekonomisini açık bir pazara dönüştürecek radikal reformlara imza atan Yeltsin’den sonra başa geçen Vladimir Putin döneminde de Rusya’nın kapitalist ekonomiye yönelişi hızlanmaya devam etti.

 

83 federal bölge var

1993 yılında kabul edilen anayasaya göre iki parlamentolu bir başkanlık sistemiyle yönetilen Rusya Federasyonu; 21 cumhuriyet, 49 idari bölge, 6 vilayet, 11 otonom bölge ve 2 şehir idaresi olmak üzere çeşitli federal yapılardan oluşuyor. Toplamda 83 federal bölge, parlamentonun üst kanadı olan Federal Meclis’te eşit şekilde temsil edilirken, parlamentonun alt kanadını ise Duma oluşturuyor. Ülkeyi esas olarak devlet başkanı yönetiyor. Başbakan başkanlığındaki hükümet ise yürütme yetkisine sahip.

Rusya Federasyonu; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, G8, G20 ve Avrupa Komisyonu gibi çok sayıda uluslararası kuruluşa üye. Ayrıca siyasi müttefikleriyle birlikte ABD ve AB’ye alternatif ekonomik ittifaklar da kuran Rusya; Çin, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın da içinde bulunduğu Şangay İşbirliği Örgütü’nün de mimarı.

 

Ekonominin temeli, doğal kaynakları

Ülke ekonomisi, 1991 yılında SSCB’nin yıkılmasıyla tamamen kabuk değiştirdi. Rusya, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından, küresel olarak yalnızlaştırılmış, merkezi planlamalı ekonomiden daha piyasa temelli ve küresel olarak entegre bir ekonomiye, ancak, zenginliğin büyük kısmının devlet yetkililerinin elinde olan kısmen iyileştirilmiş devletçi ekonomiye doğru birçok önemli değişim geçirdi. 1990’lı yıllarda yapılan ekonomik reformlarla ülkedeki enerji ve savunmaya ilişkin sektörlerdeki önemli istisnalar dışında, sanayinin büyük kısmı özelleştirildi. Mülkiyet haklarının korunması hâlâ zayıf olunan bir mesele olarak önemini korurken, özel sektör de ağır devlet müdahalesine tabi olmaya devam ediyor.

Rus ekonomisinin temeli, sahip olduğu zengin doğal kaynaklara dayanıyor. Ülke, dünyanın en büyük doğal gaz, petrol ve çelik ihracatçılarından biri konumunda. Rusya, ayrıca kömür, alüminyum, bakır, demir, elmas, altın, gümüş maden kaynakları ve ormancılık ürünleriyle dünya ham madde ihracatında önde gelen ülkelerden.

Rusya’nın ihraç mallarının başında petrol ve petrol ürünleri, doğal gaz, metaller, ahşap ve ahşap ürünleri, kimyasallar ve bir dizi sivil ve askeri imalat ürünleri geliyor. 2013 yılında 527,3 milyar dolar, 2014 yılında ise 520,3 milyar dolar ihracat gerçekleştiren Rusya; ihracatının yüzde 10,7’sini Hollanda’ya, yüzde 8,2’sini Almanya’ya, yüzde 6,8’ini Çin’e yapıyor. Rusya’nın diğer ihracat yaptığı ülkeler arasında İtalya, Ukrayna, Türkiye, Belarus, Japonya var. Rusya’nın ithalatında ise geçen yıl bir miktar artış olduğu dikkat çekiyor. 2013 yılında 315 milyar dolar, 2014 yılında ise 323,9 milyar dolar olan ithalattaki başlıca ürünleri makine, araçlar, farmasötik ürünler, plastik, yarı mamul metal ürünleri, et, meyve ve yemiş, optik ve tıbbi araçlar, demir, çelik oluşturuyor.

 

En büyük sorun, gelir dağılımındaki adaletsizlik

Ülkenin işgücü, 2015 yılı tahminine göre 75 milyon. 2013 yılında yüzde 5,5 olan işsizlik oranı 2014’te yüzde 4,9’a düştü. Ülkedeki işgücünün yüzde 62,5’i hizmetler, yüzde 27,8’i endüstri, yüzde 9,7’si tarım sektöründe yer alıyor. Ülkedeki kişi başına GSYH miktarı ise 2014 yılında yaklaşık 24 bin 800 dolar oldu.

 

Rusya’daki sosyo ekonomik anlamdaki en önemli sorun, gelir dağılımındaki adaletsizlik. Üstelik bu sorun giderek büyüyor.

Geçtiğimiz 10 yıl içinde toplumun en zengin yüzde 20’lik kesiminin toplam GSYİH içinden almış olduğu pay yüzde 46’dan yüzde 50 seviyesinin üzerine çıktı. Bununla birlikte diğer tüm sosyo ekonomik kesimlerde ise görece yoksulluk oluştu. 2013 yılı rakamlarına göre ülkede nüfusun yüzde 11’i yoksulluk sınırının altında yaşıyor.

 

Ekonomi bu yılın ilk

beş ayında yüzde 3.2 daraldı

Petrol fiyatlarının birden artması sebebiyle 1998-2008 yılları arasında ortalama yüzde 7 büyüme yaşayan ekonomi, son dönemde ise petrol fiyatlarının düşmesi, Rusya bankaları ile firmalarının dayandıkları yabancı kredilerin kesilmesi ile ekonomik anlamda zor günler yaşıyor. Ayrıca bunlara Ukrayna krizi ve yaptırımların da eklenmesiyle sıkıntılı bir dönemden geçen Rusya ekonomisi, 2015 yılında küçülmeye devam ediyor.

Geçen yıl ülke ekonomisinin 2015’te daralacağı tahmininde bulunarak makroekonomik  tahminlerini revize eden Rusya Ekonomi Bakanlığı, ülke ekonomisinin 2015 yılında yüzde 3 oranında daralacağını ve 2030’a kadar ortalama yüzde 2,5 büyüme yaşanacağını öngördü. Ekonominin 2015 yılının ilk beş ayında ise yüzde 3.2 daraldığını açıklayan Rusya Ekonomi Bakanı Alexei Ulyukayev, daralmanın ikinci ve üçüncü çeyreklerde yüzde 3.5 ile yüzde 4 arasında gerçekleşmesini beklediğini ve dördüncü çeyrekte de bu daralmanın yüzde 2 civarında olacağını tahmin ettiğini belirtti.

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise ekonomideki gelişmeleri daha ılımlı yorumluyor. Yaptığı açıklamalarda, derin bir krize girmesi beklenen Rus ekonomisindeki negatif dalgalanmayı durdurmayı başararak, bulundukları zor durumdan çıkmaya başladıklarını söyleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, düşen petrol fiyatlarına rağmen Rusya’daki  enflasyonu kontrol altına aldıklarını belirterek, dış sermayenin ülkelerine girişi konusundaki engelleri de kaldırdıklarını vurguluyor.  Politik baskılara rağmen Rusya ile ticari ilişkilerini devam ettiren ülkelere teşekkür eden Putin, “Brezilya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika Cumhuriyeti (BRICS) gibi dünyadaki yeni ekonomi merkezleriyle işbirliğini arttırıyor olmamız, batılı ortaklarımıza sırt çevirdiğimiz anlamına gelmiyor” yorumunu yapıyor.

 

Batı ile ambargo savaşları

Öte yandan ülke ekonomisinin seyrini etkileyen bir diğer konuyu; Avrupa Birliği, ABD ve birçok diğer ülkenin 2014 yılının Mart ayında  Kırım’ı işgal eden Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlar oluşturuyor.

İlk olarak petrol fiyatlarının dünya genelinde düşmesiyle başlayan ekonomideki sarsıntı, Ukrayna iç savaşına müdahil olmasının ardından ABD ve AB ülkelerinin Rusya’ya karşı uyguladığı ambargolar ve ülkeden sermaye kaçışının hızlanması nedeniyle kriz çanlarının çalmasına yol açtı. Gerçi Batı ile Rusya arasındaki bu ekonomik savaşın her iki tarafa da zarar verdiği biliniyor. Ancak rakamlar henüz netleşmiş değil. Ruslar bu rakamları açıklamaktan ısrarla kaçınsa da nihayet Maliye Bakanı Anton Siluanov, ülkesinin 2014’te yaptırımlar nedeniyle 40 milyar dolar kaybettiğini açıkladı. Ambargolar nedeniyle Batı ile Rusya’nın dış ticaretinin düşmesi sonucu Batı ülkelerinin kaybının da yine 40 milyar dolar civarında olduğu tahmin ediliyor. Ancak Rusya’nın bu kayba ek olarak, Maliye Bakanı Siluanov’un bildirdiği rakamlara göre, petrol fiyatlarının düşmesi nedeniyle 2014’te 90-100 milyar dolar kaybettiği, ülkeden sermaye çıkışının ise 130 milyar doları bulduğu göz önüne alınmak durumunda. Kaldı ki, petrol fiyatlarındaki düşüşün de Rusya karşıtı blokun bir yaptırımı olduğu görüşü hakim.

Tüm bu gelişmelerle birlikte ruble, 2015’te dünyada en çok değer kaybeden para birimi oldu. Yaklaşık yüzde 50 oranında devalüasyona uğrayan ruble hem siyasi, hem de ekonomik krizdeki Ukrayna’nın para birimi grivna’dan bile daha fazla değer kaybetmiş oldu.

 

Rusya AB’ye yaptırımları uzattı

Bu yılın haziran ayında gerçekleştirilen AB dışişleri bakanlarının Lüksemburg’taki toplantısında, “Ukray- na’nın doğusunda istikrarı bozucu rolüne” cevaben Rusya’ya yönelik 2014 yılından bu yana uygulanan ekonomik yaptırımların uzatılması kararlaştırıldı. AB’nin Rusya’ya yönelik geçen yıl temmuz ayında hayata geçirdiği ekonomik yaptırımların süresi, temmuz ayında dolacaktı. Avrupa Birliği (AB), Ukrayna’daki krizle ilgili Moskova yönetimine baskıyı sürdürmek amacıyla Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımları 31 Ocak 2016’ya kadar uzattı.

Avrupa Birliği’nin (AB)  yaptırımlarına karşılık Avrupa ülkelerinde gıda ürünleri ithalatını durduran Rusya’dan da jet yanıt hemen geldi.  AB’nin Rusya’ya yönelik yaptırımları uzatmasına ilişkin, “mütekabiliyet ilkesine” göre hareket edeceğini açıklayan Moskova yönetimi, 6 Ağustos 2014’te aldıkları kısıtlayıcı önlemler paketinin süresini uzatacaklarını bildirdi. Geçtiğimiz haftalarda Kremlin Basın Merkezi’nden yapılan açıklamada, Putin’in, Başbakan Dmitri Medvedev tarafından, Rusya’nın AB’ye karşı kısıtlayıcı önlem alınmasına ilişkin kararnamenin geçerliliğinin uzatılması yönünde Devlet Başkanı’na gönderdiği teklifi değerlendirdiği ve ilgili kararnamenin süresini 24 Haziran’dan itibaren bir yıl daha uzatma kararı aldığı belirtildi.

Tarafların, yaptırımlarla ilgili gelecek döneme ilişkin yaptığı açıklamalar da oldukça dikkat çekiyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yaptırımların sona ermesini beklememek gerektiğini, çünkü bu uygulamanın politik ve stratejik bir sorundan kaynaklandığını vurguluyor.

Ancak Putin, Rusya’da İran’da olduğu gibi on yıllar boyunca yaptırım uygulama deneyimi olmayacağını ifade ederek, “Bizim hem ülkemiz hem de ekonomimiz daha büyük, hem de İran’a göre daha fazla doğal gazımız var. Bu nedenle Rusya, İran değil” yorumunda bulunuyor.

Kanada Başbakanı Stephen Joseph Harper ise, barış sağlanıncaya, Rusya’nın işgalci güçlerinin Ukrayna topraklarından tamamen çekilinceye ve Ukrayna’nın toprak bütünlüğü sağlanıncaya kadar yaptırımların artarak devam edeceğini belirtiyor. Rusya Devlet Başkanı Putin’e, tüm askeri varlığını Doğu Ukrayna’dan derhal geri çekmesi çağrısında bulunan Harper, “Putin, isyancılara askeri destek vermeyi kesmeli ve Minsk Anlaşması hükümlerine uymalıdır” mesajını veriyor.

 

 

Rusya’nın öne çıkan sektörleri

-Kömür, petrol, gaz, kimyasal ve metaller üreten madencilik ve maden çıkarma endüstrileri;

-Hadde makinesinden yüksek performanslı uçak ve uzay araçlarına kadar her şekilde makine imalatı;

-Savunma endüstrileri (radar, füze üretimi, gelişmiş elektronik parçalar dahil), gemi yapımı;

-Kara ve demir yolu taşıması ekipmanları; iletişim ekipmanları;

-Tarım makineleri, traktörler ve inşaat ekipmanları;

-Elektrik enerjisi üretim ve aktarım ekipmanları;

-Tıbbi ve bilimsel aletler;

-Dayanıklı tüketim malları, tekstil, gıda maddeleri.