Funda Başaran Yavaşlar  – Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr.

-İşlem ve Harcamalar Üzerinden Alınan Vergilerde Anayasa’ya Aykırılık Denetimi Üzerine-

Tüketicilerin bankalardan aldıkları krediler, banka ve sigorta muameleleri vergisine (BSMV) tabidirler. Bu, 1956 tarih ve 6802 sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun (md.28, f.1) bir gereğidir. Bu Kanun, verginin oranını yüzde 15 olarak belirlemiş, ancak bu oranı yüzde 1 ile yüzde 15 arasında değiştirme konusunda Cumhurbaşkanı’na (Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne geçmeden önce, Bakanlar Kurulu’na) yetki vermiştir (6802 Sayılı Kanun md. 33, f.2). Nitekim, bu yetki kullanılarak oranın hatta binde ikiye indirildiği de olmuştur.

Ancak, 10 Haziran 2022 tarihli bir kararı ile, 6802 SK md.33, f.2’de kendisine verilen yetkiyi kullanan Cumhurbaşkanı “tüketici kredilerinde lehe alınan paralar üzerinden yüzde 10” banka ve sigorta muameleleri vergisi alınmasını öngörmüştür. Yani, tüketici kredileri üzerindeki banka ve sigorta muamele vergisi daha önce kamuoyu ile bu yönde hiçbir bilgi paylaşılmaksızın, 11 Haziran 2022’den itibaren uygulanmak üzere aniden yüzde 100 artırılarak yüzde 5’ten yüzde 10’a çıkartılmıştır. Bu düzenlemenin hangi gerekçeyle getirildiği belirsizdir; Anadolu Ajansı’nda (Türkiye’nin resmi haber ajansı) yer alan habere göre, “kredilerin yatırım ve ihracat gibi üretken alanlara yönlendirilmesi ve enflasyon ile mücadele” amaçlarıyla getirilmiştir. (https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/kredilerin-uretken-alanlara-yonlendirilmesi-ve-enflasyonla-mucadele-icin-bsmv-adimi-atildi/2611698).

Banka ve sigorta muameleleri vergisi dolaylı bir vergi olup, mükellefi banka, banker ve sigorta şirketleridir. Konusu, söz konusu mükelleflerin -3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’na göre yaptıkları işlemler hariç- yapmış oldukları tüm işlem ve verdikleri hizmetler için kendi lehlerine her ne nam ile olursa olsun nakden veya hesaben aldıkları paralardır. Ancak banka ve sigorta muameleleri vergisi , hukuki işlemin karşı tarafına yansıtılan bir vergidir. Bu bağlamda, tüketici kredileri bakımından Banka ve sigorta muameleleri vergisinin taşıyıcısı tüketicilerdir ve onların bu yükü bir başkasına aktarma imkanları yoktur. Bu özellikleri dikkate alındığında banka ve sigorta muameleleri vergisi, aslında tamamen tüketicilerin mali gücü üzerinden alınmakta ve ekonomik özü itibariyle bir “doğrudan vergi” gibi etki göstermektedir. Başka bir deyişle, tüketicilerin mülkiyet hakkını sınırlandırmaktadır.

Tüketici, Tüketicilerin Korunması Hakkında Kanun md.3, f.1, b.k’da “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” şeklinde tanımlanmaktadır. Toplumun tamamını tüketici olarak nitelendirmek yanlış olmaz. İhtiyaç kredisi, taşıt kredisi, eğitim kredisi, tatil kredisi gibi farklı krediler “tüketici kredisi” türleri olup, ticari krediler ile ev kredileri tüketici kredisi sayılmazlar. Bankalar, işin doğası gereği, krediyi vermeden önce tüketicinin mali gücünü tam olarak öğrenirler ve bu mali gücü dikkate alarak kredi miktarını belirlerler.  Özellikle ihtiyaç kredisi, eğitim kredisi gibi tüketici kredileri, toplumun mali gücü daha zayıf kesimlerince kullanılır.

Tüketici kredileri üzerindeki banka ve sigorta muameleleri vergisi artışının “kredilerin yatırım ve ihracat gibi üretken alanlara yönlendirilmesi ve enflasyon ile mücadele” amaçlarıyla yapılması, bu fahiş artışın hukuka uygun olmasını sağlamamaktadır. Kredilerin yatırım ve ihracat gibi üretken alanlara yönlendirilmesi ve enflasyon ile mücadele maliye politikası amaçlarıdır; ancak, “vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı” da bir maliye politikası amacıdır ve üstelik -diğerlerinden farklı olarak- AY’da (md.73, f.2) açıkça düzenlenmiştir. Banka ve sigorta muameleleri vergisini yüzde yüz artırmak, kredilerin yatırım ve ihracat gibi üretken alanlara yönlendirilmesini sağlamak ve enflasyon ile mücadele etmek için “gerekli” bir araç değildir. Aşağıdaki paragrafta anılan örnekler, toplumun mali gücü zayıf kesimlerinin mülkiyet hakkını daha fazla sınırlandırmayan, aksine vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımını dikkate alan başka araçların olduğunu göstermektedir. Kaldı ki;’ banka ve sigorta muameleleri vergisindeki yüzde 100’lük artışın ayırım yapılmaksızın tüm tüketici kredileri bakımından ve 1000 TL’den milyona her tür kredi miktarı için öngörülmesi, amaçlarla araç arasında makul bir dengenin de bulunmadığını göstermektedir. Dolayısıyla, tüketici kredilerinde lehe alınan paralar üzerindeki banka ve sigorta muameleleri vergisi oranının yüzde 100 artırılmasına ilişkin Cumhurbaşkanı Kararı, mali gücü zayıf tüketici kesimlerinin mülkiyet hakkını ölçülülük ilkesine aykırı şekilde sınırlamaktadır (AY md.13 ve md.35).

Diğer yandan, 28.08.1998 tarih ve 98/11591 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının eki Karar md.1, f.1’de oranı banka ve sigorta muameleleri vergisi düzenlenen işlemlerden örneğin diğer ikisi, “bankalar arası mevduat muameleleri” ile “bankalar ile 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa göre kurulan aracı kurumlar arasındaki borsa para piyasası muameleleri”dir. Bu işlemlerde kendisine banka ve sigorta muameleleri vergisi yansıtılacak bankalar ve aracı kurumların mali gücünün, tüketici kredisi alacak kişilerin mali gücünden çok daha yüksek olduğu açıktır. Bankalar arası mevduat muameleleri sonucu lehe alınan paralar üzerinden alınacak banka ve sigorta muameleleri vergisi oranı yüzde 1’dir, kaldıraçlı alım-satım (foreks) işlemleri dolayısıyla lehe alınan paralar üzerindeki banka ve sigorta muameleleri vergisi oranı dahi yüzde 5’dir. Bu işlemler dahil banka ve sigorta muameleleri vergisi tabi diğer işlem ve hizmetler üzerindeki banka ve sigorta muameleleri vergisi oranında hiçbir artışa gidilmemişken, mali güç dikkate alınmaksızın sadece tüketici kredileri için banka ve sigorta muameleleri vergisi  yüzde yüz artırılması, verginin mali güçle orantılı olması ilkesine de (AY md.73, f.1) aykırıdır (krş. AYM t. 07.01.2003, E.2003/73, K.2003/86).

Son olarak, Anayasa’nın 172’inci maddesi gereğince, “Devlet, tüketicileri koruyucu ve aydınlatıcı tedbirler alır, ….”. Anayasa’nın “ekonomik hükümler” başlıklı bölümünde (4. Kısım) yer alan bu düzenleme, tüketiciyi koruma konusunda devlete pozitif yükümlülük getirmektedir. Mali gücü pandemi dolayısıyla büyük zarar görmüş olan, toparlanma fırsatı bulamadan içine düşülen yüksek enflasyon nedeniyle alım gücü günden güne eriyen tüketicilerin, hatta günlük yaşamını sürdürmek üzere başvurmak zorunda kaldığı tüketici kredileri üzerindeki banka ve sigorta muameleleri vergisi oranına yüzde yüz artış yapılması, devletin bu Anayasa kaynaklı pozitif yükümlülüğü ile de bağdaşmamaktadır.

Tüm bu Anayasa’ya aykırılıkların yanısıra, tüketicilerin büyük kesiminin mali güçlerindeki azalma da dikkate alındığında, banka ve sigorta muameleleri vergisi oranının en azından tekrar yüzde 5’e indirilmesi elzemdir. Genel seçimler öncesinde toplumun farklı kesimlerine yönelik mali açıdan rahatlatıcı paketler açıklanırken, tüketicilerin de ihmal edilmemesi adil olacaktır.