CVK Mobilya Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Çevik, mobilya sanayisinde kullanılan yerli ağaç işleme makineleri ile ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu. Mobilya ve ağaç işleme makine sektörünün ayrılmaz iki sanayi olduğuna değinen Çevik;  “Mobilya sektörü olarak, makine dendiğinde biz durur ve düşünürüz, makinenin kaliteli olmasından da öte satış sonrası hizmet bizim için çok önemlidir. İthal makinelerde bir sorun yaşadığımızda, bir parça ihtiyacı doğduğunda termin süreleri çok uzun. Bu süreçte benim üretimim büyük sekteye uğruyor ama yerli makinelerde böyle bir sorun yok. Maksimum iki günde sorunum çözülüyor. Türkiye’deki çok büyük, makineleşmiş mobilya firmalarını gidip gördüğümüzde, her yerde yerli ağaç işleme makinelerini görüyoruz. Yatar makinelerimizin, bantlama makinelerimizin, ebatlama makinelerimizin tamamı yerli üreticilerin makineleri. Kısacası Türk mobilya sektörü, dünyaya yerli makinelerle açılıyor” diye konuştu.

Mobilya sektörünün yıllar içinde geçirdiği değişimi, sektöre yön veren trendleri, Türk mobilya sektörünün global pazardaki yerini konuştuğumuz CVK Mobilya Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Fatih Çevik, yerli ağaç işleme makine sektörüne ilişkin fikirlerini paylaştı. Yerli makinelerin verdiği hizmetten ve yıllar içinde hayata geçirdiği başarılı gelişmeden çok memnun olduklarını ifade eden Çevik; “Öncelikle ürün sağlam, bize herhangi bir sorun yaşatmıyor ama herhangi bir sorun olması durumunda da anında müdahale ediyor. Mobilya üretiminde sistem birbirine çok bağlı, makine de bir sorun olması durumunda, hızlı çözüm üretilmesi bizim için çok önemli. Bunu da yerli makine üreticileri çok iyi yönetiyor” şeklinde konuştu.

  • Türk mobilya sektörünün global piyasalardaki payı ve tanınırlığı arttı. Bunun sebepleri sizce nedir?

Eskiden dünya ile bizim aramızdaki fiyat aralığı çok fazlaydı ve bu bir avantajdı ama artık fiyat aralığı eskisi gibi değil, makas oldukça daraldı. Türk mobilya sektörünün global piyasalardaki payının ve tanınırlığının artmasının en önemli iki sebebi; bir tasarımlarımızın çok iyi olması, iki termin sürelerinin birçok ülkeye göre çok kısa olması. Dünyada ses getiren tasarımlara imza atıyoruz. Dünyanın tüm merkezi ülke ve şehirlerinde kesinlikle bir Türk mobilya firması bulunuyor. Bizim de dünyanın 35 ülkesinde ürünlerimiz satılıyor. Irak Erbil’de, İngiltere Liverpool’da, Holland’da Amsterdam’da, İspanya Madrid’de, Almanya Berlin’de, yüzde yüz Türk patentli ürünlerimiz bulunuyor. Pandemi sürecinin dünyada birçok noktayı köklü bir şekilde değiştirdiğini biliyoruz. Değiştirdiği şeylerden bir tanesi de Türk mobilyası oldu aslında. Bildiğiniz üzere dünyanın fabrikası Çin, Avrupa’nın fabrikası da Polonya. Bunlar pandemi döneminde fabrikalarını ciddi anlamda kapattılar. Kapatmalarının en büyük sebebi de sağlık sistemlerinin, Türkiye’ye göre zayıf olmasıydı. Ancak pandemi, Türk mobilya dünyasında, mobilya sanayisinde herhangi bir durgunluğa sebebiyet vermedi. O dönemde bayilerimizle yaptığımız görüşmelerde, bayilerimiz tüm siparişlerinin durdurulduğunu söyledi. Çok büyük zorluklarla Türkiye’ye gelip bizden ürün aldılar, gelip bize hep şunu dediler; “Ne verirseniz verin biz almak istiyoruz.” Çünkü başka pazarlardan ürün alamıyorlardı, mağazaları bomboş kalmıştı.  Bu durum Türk mobilya sektörünün reklamı oldu ve bunu da Türk mobilyacıları çok iyi değerlendirdi. İşini iyi bilen, tasarımını iyi yapan Türk mobilyacıları olarak biz kendimizi dünya mobilya sektörüne tanıttık. Pandeminin ilk yılı böyle geçti. Akabindeki yıl artık gerçekten biz yerimize oturduk. Müşteriler bize mecburen gelmediler, gerçekten bizim ürünlerimizi talep etmek için geldiler. Ne istediğini bilen müşteri kitlemizi oldu. Olay ne verirsen ver boyutundan, şu mobilyayı istiyorum boyutuna geçti. Bu süreçte bizde tasarımlarımızı ve fiyat politikamızı ülkelere göre belirledik. Bir Avrupa bölgesindeki mobilya tasarımıyla, Ortadoğu bölgesindeki mobilya tasarımı aynı değil. Talepler birbirinden çok farklı ve arasında ciddi bir level farkı var.

“MOBİLYA SEKTÖRÜNDE GENEL OLARAK DOĞALA DÖNÜŞ VAR”

  • Mobilya sektöründeki son trendler nelerdir? Türk mobilya sektörü bu trendleri yakalayabiliyor mu?

Bu soruya cevap verirken, muhakkak pandemi sürecine dokunmak zorundayız çünkü yaklaşık üç yıl süren pandemi süresince hem Türkiye’de hem dünyada insanların evleri akıllarına geldi. Biz o süreçte sosyal medya ve web üzerinden görüntülü görüşmelerle çok mobilya sattık. Müşterilerimizin bize oldukça yüksek bir güveni vardı ve bize hep Türk mobilyacısı yapar, bizim için bir sorun yok diyorlardı. İnsanlar o dönemlerde evlerine bakınca mobilyaya, mobilyanın türevlerine, oturma gruplarına daha fazla değer vermeye başladılar. Bundan beş yıl öncesinde ürünlerimiz daha kaba, daha geniş kütleli ürünlerdi. Türkiye’de şu anda evlerin metrekareleri eskiye oranla daraldı dolayısıyla tasarımlarımız kübikleşti. Eskisi gibi oturma odası ve salon gibi bir ayrım kalmadı artık. İnsanlar oturma odası ve salonlarını birleştirdiler. Rahatlığa, konfora ve kullanılabilirliğe önem vermeye başladılar. Şu anda antrasit, grinin tonları çok revaçta. Ancak bu seneki İstanbul Mobilya Fuarı’nda, bu renk tonlarının birazcık daha açıldığını gördük. Benim şahsi fikrim, renkler bunun daha altına inmeyecektir. Çünkü insanlar antrasit rengine çok alıştılar ve bu renk gerçekten çok asil bir renk. Bunun yanında sektörde genel olarak bir doğala dönüş var. Örneğin; traverten dediğimiz malzemeden yapılan ürünlere yoğun ilgi var. Kaplamalarda artık müşterilerimiz hare görmek istiyor, eskiden düz kaplama isterlerdi şimdi mobilyada doğal gözenekler olsun istiyorlar. Bunun yanı sıra turkuazın tonları da bu sene ön planda. Ürünlerdeki metal kullanımı da çok hafifledi, o demir yığını görüntüsü artık sektörde yok. Bu sene İtalya fuarında bir tane klasik ürün yoktu. Dünyanın en büyük klasik İtalyan mobilya firması bile kendini klasikten modernleşmeye yöneltmiş. Yine klasik ama modernize etmiş ürünlerini. Bakın ne yaparsanız yapın dünyanın seçmiş, tercih etmiş olduğu bir trend var. Kim ne derse desin herkes o noktada buluşmak durumunda. Kimi bunu yüzde 70 yakalar, kimi yüzde 50 yakalar.

“DERDİMİZ AVRUPALIYA MOBİLYA SATMAK DEĞİL, BİZİM DERDİMİZ AMERİKA’YA ULAŞMAK”

  • Mobilya sektörü olarak hedef ihracat pazarlarınız hangileri?

Bizim en büyük hedef pazarımız Amerika.  Biz bu pazara girmeye başladık ancak şunu unutmamak lazım ki çok ciddi bir kilometre farkı var aramızda. Bizden ürün almama gibi bir sorun yok. Bizi gayet iyi biliyorlar, ürünlerimizi tanıyorlar ve bizleri çok seviyorlar. Hatta birçok materyalimiz birbirine çok uygun. Genelde Türkiye’yi, Avrupa’ya daha uygun görüyoruz ama bizim ürün ve tasarımlarımız Avrupa’dan ziyade Amerika’ya çok daha uygun. Biz Amerika’yı tek bir eyaletten ibaret düşünüyoruz. Halbuki öyle değil. Ev, yaşam stili tarzlarımız, mobilya kültürümüz birbirine çok yakın, sadece aramızdaki mesafe büyük sorun. Bizim o pazara çok iyi giremememizin asıl sebebi nakliye zamanı. Örneğin; bizim Avrupa’ya gemimiz iki ya da üç günde ulaşıyor ama Amerika’ya 12 günde gidebiliyor. Ürünler bu uzun yolculuk sırasında zarar görebiliyor. Bu bölge için başka bir lojistik sisteminin sanırım geliştirilmesi gerekiyor. Diğer taraftan bakacak olursak, Türk mobilya sektörü Avrupa’ya girdi. Türk mobilyası Avrupa’da zaten çok geniş bir yere sahip. Ama tarzlarımız birbirinden farklı. Aslında düşünülenin aksine Avrupa menşeli insanlara mobilya satmak çok kolay değil çünkü o insanların mobilya kültürü yok. Avrupalıların mobilya kültüründen anladığı şey; büyük bir manda derisinden koltuk, bir tane kocaman sehpa. Avrupalılar kendi içlerinde de çok iyi mobilya tasarlıyorlar ama satmaya geldiğinde dışarı satıyorlar, kendileri kesinlikle kullanmıyorlar. Avrupalılar mobilyayı yapar, Ortadoğulular, Asyalılar alır. Bizim derdimiz Avrupalılara mobilya satmak değil, bizim derdimiz Amerika’ya ulaşmak.

“BİZ YERLİ MAKİNELERİN VERDİĞİ HİZMETTEN ÇOK MEMNUNUZ”

  • Türk ağaç işleme makine sektörü de aynen mobilya sektörü gibi ciddi bir ivmelenme yaşayarak Avrupalı rakipleriyle başarılı bir rekabet içine girdi. Siz ağaç işleme makine sektörünün bu gelişimini nasıl değerlendirirsiniz? Mobilya sektörünün ihtiyaçlarını karşılayabiliyor mu Türk makineleri?

Türk ağaç işleme makine sektörü, ihracatı ithalatını geçen, kendini dünyaya tanıtmaya başarmış ve her geçen gün global pazardaki payını artıran bir sektör. CVK Mobilya olarak bizim 300’e yakın patentli ürünümüz var ve bunların tamamının tasarımı yüzde 100 bize ait. Ve bu ürünlerin tamamının üretimini yerli makineler ile yapıyoruz. Dünyaya gönderdiğimiz mobilyaların yüzde 100’ü Türk makineleri ile üretiliyor. Bu sadece kendi markamız için geçerli değil, tüm mobilya sektörü için geçerli. Türk mobilya sektörü, dünyaya yerli makinelerle açılıyor. Üzerine basa basa söylediğim gibi biz yerli makinelerin verdiği hizmetten ve yıllar içinde hayata geçirdiği başarılı gelişmeden çok memnunuz. Geliştirilebilir mi? Elbette geliştirilebilir. Dünyada zaman ve zemin dediğimiz ZZ kuralı vardır. Bir şeylerin gelip, büyümesi için zaman da uyacak, zemin de uyacak. İkisinden birinin uyması bir şey ifade etmez.

  • Hem mobilya sektörünün hem de Türk ağaç işleme makine sektörünün daha da gelişmesi için ne tür iş birlikleri yapılabilir?

En başından beri söylediğimiz gibi mobilya sektörü ve ağaç işleme makine sektörü iki kardeş sektör. Büyümeleri ve gelişmeleri birbirine bağlı. Bu doğrultuda, makineciler, kendi ürünlerinin kullanıldığı mobilya fabrikalarına giderek müşterilerine, “Bak bu ürün bizim makinemizden çıktı” diye gösterebilir, bunun sosyal medya üzerinden tanıtımları yapılabilir. İki sektör arasında birlik ve beraberlik olmalı. Katıldığım başka yayınlarda da sürekli dile getiririm; “Türk makinesine değer verin, biz ürünlerimizi bu yerli makinelerle üretiyoruz” derim.

“MOBİLYA SEKTÖRÜNÜN KULLANDIĞI MAKİNELERİN YÜZDE 80’İNİ YERLİ AĞAÇ İŞLEME MAKİNELERİ”

  • Türk mobilya sektörü yerli ağaç işleme makinelerini mi tercih ediyor, yoksa ithal makineleri mi?

Mobilya sektörünün kullandığı makinelerin yüzde 80’ini yerli ağaç işleme makineleri. Biz Avrupalı ürünleri genelde el aletleri grubunda kullanırız. Makine dendiğinde, biz mobilya sektörü olarak durur ve düşünürüz. Makinenin kaliteli olmasından da öte, satış sonrası hizmet bizim için çok önemlidir. Çünkü makine parkurunda yaşanacak bir aksaklık, bizim tüm üretim sürecimizi etkiliyor. Örneğin; kompresör fabrikanın omurgasıdır. Kompresör durduğu an fabrika durur. Hiçbiri çalışamaz. Boyahane durur, mobilyahane durur, cilalama durur, döşeme durur. Çünkü biz hava sistemi ile çalışıyoruz. Keza ağaç işleme makineleri için de durum aynı. İthal makinelerde bir sorun yaşadığımızda, bir parça ihtiyacı doğduğunda termin süreleri çok uzun. Bu süreçte benim üretimim büyük sekteye uğruyor ama yerli makinelerde böyle bir sorun yok. Maksimum iki günde sorunum çözülüyor. Türkiye’deki çok büyük, makineleşmiş mobilya firmalarını gidip gördüğümüze her yerde yerli ağaç işleme makinelerini görüyoruz. Yatar makinelerimizin, bantlama makinelerimizin, ebatlama makinelerimizin tamamı yerli üreticilerin makineleri. Neden? Öncelikle ürün sağlam, bize herhangi bir sorun yaşatmıyor ama herhangi bir sorun olması durumunda da anında müdahale ediyor. Satış sonrası hizmet bizim gibi üreticilerin en önem verdiği şey. Biz fabrikamızda yerli CNC makinesi kullanıyoruz ve bu makinede günde 12 adet yatak odası kesiyoruz. Sistem birbirine çok bağlı, bu makine de bir sorun olması durumunda, hızlı çözüm üretilmesi bizim için çok önemli. Bunu da yerli makine üreticileri çok iyi yönetiyor.