Dünyada sadece Amazonlar ve Kongo’da bulunan, dünyada nadir rastlanan ekosistemlerden birisi kabul edilen longoz (subasar) ormanlarından birinin Türkiye’de olduğunu biliyor muydunuz? Kapladığı yaklaşık 3 bin 515 dönümlük bir alan ile Avrupa’nın ve Türkiye’nin en büyük subasar ormanı olan İğneada Longoz Ormanları, bazı mevsimler tamamen sular altında kalan ağaçları, dereleri, gölleri ve sahip olduğu biyolojik çeşitlilikle Türkiye’nin en önemli orman varlıklarından biri.

Dünyada çok az görülen bir doğa mucizesi. Binlerce yıldır devam eden bir döngü… Yaşaması, barınması, devam etmesi doğanın bu muhteşem döngüsünde saklı bir ekosistem, biyolojik çeşitlilik… Dağlardan aldığı kar suları, yağmur suları ile beslenip denize ulaşmaya çalışan dereler, akarsular düşünün. Bu küçük dereler denize kavuşmaya çalışırken ağaç, kütük, dal, yaprak ne varsa sürüklüyor. Sonra bazı yerlerde debi azalıyor, bu derelerin önü kesiliyor… Ulaşmaya çalıştığı yer Karadeniz, kolay değil ona ulaşmak… Karadeniz de dev dalgaları ile kumullar yığıyor kıyıya set çekiyor derelerin önüne… Her taraftan önü kapanan dereler küçük gölcüklere dönüşüyor. Sonra yağmurlar yağıyor, karlar eriyor, deniz taşıyor, dere denize, deniz göle kavuşuyor. Yükselen sular basıyor ormanları, ormanlar sular altında kalıyor. Ve bu doğa mucizesi ile besleniyor ağaçlar, kuşlar, canlılar. Her taşkının, selin bir felaket değil, dünyada Amazonlar ve Kongo gibi çok az yerde görülen bu ekosistemin canlılığı için gerekli olduğunu öğretiyor bize…

Sözünü ettiğimiz bu doğa harikası oluşum subasar ormanı olarak adlandırıyor. Diğer ismi ile longoz ormanı. Sahip olduğu fauna ve flora çeşitliliği ile Türkiye’nin en önemli doğal yaşam alanlarından biri olan İğneada Longoz Ormanları, yüzlerce çeşit bitki, hayvan ve kuş türüne ev sahipliği yapan Türkiye’nin en önemli orman varlıklarından biri. Kırklareli merkeze 100, İstanbul’a 230, Edirne’ye 174 kilometre mesafede olan İğneada Longoz Ormanları, sucul bir orman ve yağmur ormanları gibi gür. Ancak yağmur ormanları gibi sadece yağışa ve hava nemine değil, daha çok taban suyuna bağımlı ve bu yönüyle tropikal bölgelerin mangrove (bataklık) ormanlarına benziyor. Orman tabi sürekli sular altında değil. Bu doğa olayı yağışlara ve dalgaların etkisine göre yılda altı yedi defa gerçekleşiyor. Su basan kısımlar genellikle çok derin değil, ancak bazı istisna yerlerde suyun derinliği bir metreyi bulabiliyor. Ancak birçok noktada su genellikle 30-60 cm derinliğinde. Longoz orman tipinde orman zemini bölüm bölüm su altında kaldığı için ağaçlar, suyun getirdiği kil ve nem ile yetişiyor. Su, getirdiği kil ve organik materyal ile bu sahaların topraklarını mineral ve organik materyal yönünden zenginleştiriyor.

Varlığı taban suyuna bağlı

Longoz ormanlarının dünyada nadir görülme sebeplerinden biri, varlığını sürdürebilmesi için mutlaka taban suyuna ihtiyaç duyması. İğneada Longoz Ormanları, Yıldız Dağları’ndan doğan ve Karadeniz’e dökülen dereler sayesinde varlığını yüzyıllardır koruyor. Dünyada birkaç yerde örnekleri görülen bu nadir değer 2007 yılında Milli Park ilan edilerek tamamen koruma altına alındı. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki Avrupa’da bulunan longoz ormanlarının pek çoğu kurumuş ve bunun sebebi maalesef İkinci Dünya Savaşı esnasında atılan bombalar olmuş.

İğneada Longoz Ormanları’nda bilim insanları birçok çalışma yapmış. Yaptıkları çalışmalar sonucunda, buranın farklı karakterlere sahip üç adet ormandan oluştuğunu belirlemişler. İğneada Longoz Ormanları’nda Yıldız Dağları’ndan eriyen karlar ve yağmurlarla denize ulaşmaya çalışan derelerin oluşturduğu Mert, Erikli, Saka, Pedina ve Hamam Gölleri bulunuyor.  Bilim insanları da inceledikleri üç farklı ormanı Saka Gölü Longozu, Mert Gölü Longozu ve Erikli Gölü Longozu olarak içerisinde ev sahipliği yaptığı göllerin adlarıyla da isimlendirmiş.

472 bitki, 453 kuş türü

Longoz Ormanları kumul eko sistem, sulak eko sistem, subasar eko sistem ve yaprak döken eko sistemlerinin bir arada bulunduğu bir oluşum. Dolayısıyla biyolojik çeşitlilik açısından hayli zengin. İğneada Longoz Ormanları Milli Parkı’nda, kaydedilen 472 farklı bitki türü bulunuyor ve sadece bu bölgede yetişen ve nadir görülen 17 bitki türü var. Türkiye’de bulunan 453 kuş çeşidinden 258’i İğneada da ve ormanda 668 çeşit yabani hayvan türü yaşıyor. Bern Sözleşmesi ölçütlerine göre; bölgede konaklayan veya yaşayan 184 kuş türü, koruma altına alınması gereken kuş türleri arasında bulunuyor.

İğneada Longoz Ormanları’nın ağaç çeşitliliği de hayli zengin. Longozun olduğu bölgelerde taban suyuna muhtaç, yağmur ormanlarına benzer nitelikteki ağaçlar görülüyor. 8 ile 10 metre arasında arasında değişen boyları ile heybetli görünen ağaçlar ince gövdeleriyle de bir o kadar narin yapıda. Ağaçlar varlıklarını sürdürmek için gölden taşacak suya muhtaç. Bu ağaçlar birbirlerine çok yakın konumdalar bu nedenle ormanın içi biraz daha karanlık.

Orman kısmında ise geniş gövdeli, yüksek yapılı, yaprak döken yaşlı ağaçlar da yoğun olarak bulunuyor. Kayın, gürgen, meşe, mürver, dış budak, ıhlamur, üvez, kızıl ağaç, ak ağaç, çınar yapraklı akça ağaç, ceviz, kızılcık, fındık gibi pek çok ağaç türüne ev sahipliği yapan ormanda ağaçların gövdelerini saran sarmaşık bitkiler tropikal bir görüntü oluşturuyor. Göl kestanesi ve nilüfer topluluklarını da bölgede yoğun olarak görmek mümkün.

Longoz Ormanları aynı zamanda yaban hayatın canlı olduğu bir yaşam alanı. Kuzey Avrupa Kuş Göç yolu üzerinde bulunduğu için pek çok farklı türde göçmen kuşa dönemsel olarak ev sahipiliği yapıyor. Kuğu, ördek, balıkçıl, karaleylek ve sakarmeke gibi su kuşlarının yanı sıra ağaçkakan, şahin, kartal, atmaca, doğan, üveyik, yalıçapkını gibi pek çok kuş türü görülüyor. Bölgede avlanması yasak olan ve koruma altına alınan birçok yaban hayvanı da bulunuyor. Özellikle kurt, karaca, su samuru, tilki, çakal, geyik, yediuyur, sincap, tavşan, domuz, yaban kedisi, vaşak, köstebek ve porsuk bölgede en çok görülen canlılar.

Amazon ve Kongo’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü langozu kabul edilen İğneada Longozu ile birlikte Sakarya’da bulunan Acarlar Longozu, Sinop’ta bulunan Sarıkum Longozu ve Samsun Kızılırmak Deltası’nda bulunan longoz niteliğine sahip ormanların çok küçük kalıntılarının kaldığı bu özel ekosistemler belki de dünyada en çok korunması gereken doğa alanları. Biyolojik çeşitliliğin, doğal yaşamın devamı için dünya üzerinde çok az bulunan son longoz ormanlarını korumak, varlıklarını sürdürmesini sağlamak çok önemli.